“Reklamcılık sosyal ilişkilerin temel unsurudur”

Gayrimenkul fotoğrafçılığı ile başladığı iş hayatına reklamcılık ve fotoğrafçılık alanlarında devam eden Nedim Sarfati, başarıları ile kısa zamanda adını duyurdu. Kariyerinde, yeni gelenlere örnek olmak gibi bir hedefi olan Sarfati’nin öyküsünü kendi ağzından dinleyelim…

Dora NİYEGO Sanat
10 Haziran 2020 Çarşamba

Önce sizi tanıyalım…

Öncelikle Şalom Gazetesi vesilesiyle sizinle söyleşiyor olmaktan dolayı çok mutluyum.  1991 İstanbul doğumluyum. Ailemle İstanbul'da yaşıyorum. Son iki yıldır profesyonel ticaret fotoğrafçılığı yapıyorum. İlk, orta ve lise öğrenimimi tamamladıktan sonra Eskişehir'de okumaya başladım. Eğitim hayatım bittikten sonra kendime iş bakmaya başladım. Ancak hedefimde sadece fotoğrafçılık vardı. İş ilanlarının hepsinde fotoğrafçılık ile ilgili aynı ibareler vardı. Üniversitelerin ilgili bölümlerinden mezun ve şu kadar yıl iş tecrübesi olan, erkekse askerliğini yapmış; kadınsa bekâr olmak gerekirmiş. Hadi diyelim şartlar uygunsa; asgari ücret üzerinden günün en az 12 saati çalıştırılacak, sigortası arada bir ödenecek ya da ödenmiş gibi yapılacak eleman arıyorlarmış.  

Sonunda yeni kurulmuş bir fotoğraf stüdyosunda çalışmaya başladım. Yöneticim yakın zamanda aldığı temel fotoğrafçılık eğitiminden bahsederek işin en azından ‘temel matematiğini’ bilmem gerektiğini söyledi. Artık işin algoritmasını da öğrenecektim. Bundan sonra ben makinenin istediğini değil, makine benim istediğimi çekecekti. Yaptığım işin ruhunu ve sanatsal dokunuşları çok önemsiyor olsam da, işverenin ticari kaygılarla yaptığı yanlışlar gözüme batıyordu. Tabii  “Emir demiri keser...”

Bugüne kadar olan iş tecrübelerinizi anlatır mısınız?

İki yıl önce, “İşimi tek başıma yürüteceğim” dediğimde aslında işin beni nerelere götüreceğini bilmiyordum. En büyük avantajım bilgi ve deneyimle donanmış bu dimağın yani  babam Moris Sarfati'nin, her soruma bir cevabı, her derdime dermanı olmasıydı. İş konusunda ne yapabileceğimi düşünürken, annemin dâhil olduğu gayrimenkul sektöründe çekilen fotoğrafların satışlardaki önemini fark ettim. Satışa sunulan gayrimenkuller, alıcıya ilk olarak fotoğrafla sunuluyordu. Bugün her birimizin cebinde bir fotoğraf makinesi mevcut olsa da, rahmetli Ara Güler'in “En iyi makineye sahip olan en iyi fotoğrafı çekseydi, en iyi daktiloya sahip olan en iyi romanı yazardı” sözü geliyor aklıma. Doğru fotoğraflanmış bir gayrimenkulün daha az sorunla daha kısa sürede satıldığını fark ettim ve kendimi bir süreliğine bu dal üzerinden tanıtmaya başladım. Kısa sürede meyvelerini topladığım gayrimenkul fotoğrafçılığı, kurduğum ajansın ilk profesyonel işleri arasında yer aldı. Annemin açtığı gayrimenkul fotoğrafçılığı kapısı ile yeni yeni insanlar tanımaya başladım. Çekimlerimin içine artık gayrimenkul fotoğrafçılığının yanında ürün, moda, katalog, otomotiv etkinlik, özel davetler ve fotoğrafı çekilebilecek her konu girmişti.

Reklamcılığın baba mesleği olduğunu söylediniz. Bu nedenle mi seçtiniz yoksa reklamcılığa özel ilginiz var mıydı?

Reklamcılık benim gözümde sosyal ilişkilerin temel unsuru gibidir. Bir kişiye ya da topluma kendimizi tanıtırken, hakkımızda edindikleri ilk izlenim ne kadar önemli ise, bir ürünün ya da hizmetin bir kişi ya da topluma tanıtımındaki ilk izlenim de aynı derece önemlidir. Tıpkı bir bisküvi markasında yaşanan olay gibi... Markette sırada beklerken fotoğrafı çekilen bir vatandaş, elinde bulunan bisküvi markası ile gündem oldu. İlerleyen günlerde aynı bisküvi markasının satışlarında gözle görülür bir yükselme kaydedildi. Eminim o bisküviyi üreten firma bile, böylesine bir etkiyi, bir vatandaşın cep telefonu ile çekip yaydığı fotoğraf ile elde edeceğini tahmin edemezdi. İşte reklamın gücü bu ve ben o gücün bir parçası olmak istedim. 

Üniversitede eğitim aldığınız dalda hiç tecrübeniz oldu mu?

Pazarlama ve perakende programı ile liseyi bitirdim. Üniversite ile ilgili pek beklentim yoktu. Sonradan anladım ki, sistematik eğitim bana göre değilmiş. 20'li yaşlarında onlarca genç, tek bir kişinin anlattıklarını dinliyor ve hayatlarını o öğretilerin üzerine inşa ediyordu. Şimdi belki o günlere bakıp keşke biraz daha dişimi sıksaymışım diyor muyum? Sanmam. Sonuçta okulu bitirmemiş olsam da, bugün yaptığım işi bilerek ve severek yapıyorum.

Fotoğrafçılık alanında birçok kurs sertifikanız var. Bu eğitimlerin faydası oldu mu?

En büyük kursun deneyim olduğunu söylemek isterim.  İstediğiniz kadar kursa gidip sertifika toplayın, eğer pratik yapmaz, üzerine bir şey katmazsanız, o sertifikalar duvarınızda asılı kâğıt parçaları olmaktan öteye gidemez. Fotoğrafçılığa başladığımda, bu işin temel matematiğini öğrenmek istedim. Sonrasında fark ettim ki, profesyonel fotoğrafçılıkta üzerine çalışılacak birçok konu varmış.  Almışken hepsini alayım dedim ben de. 

İki yıl önce bir ajans kurduğunuzu söylediniz. Biraz bundan bahseder misiniz?

Bir fotoğraf ajansı açma düşüncesi, sanatın içinde hiyerarşinin olamayacağını net bir şekilde kabul ettiğim zaman beynimde yer etti.  Ajansı kurduktan sonra yapacağım bütün işlerin sorumluluğu bana ait olacak ve aynı şekilde işin nasıl yapılacağına da ben karar veriyor olacaktım.  İşte bu yüzden bir fotoğraf ajansı kurdum.

 

Kariyerinizde hedefiniz nedir?

Her iş alanında olduğu gibi bu sektörün de kendi içerisinde yanlışları var tabii ki. En büyük hedefim ticaret fotoğrafçılığı alanında bilirkişi sıfatına sahip olup benden sonra sektöre girenlere doğru örnek olmak ve bana fotoğrafçılığın temelini öğreten hocam gibi ticaret fotoğrafçılığı konusunda eğitim almak isteyen kişilerle bilgimi, tecrübemi paylaşabileceğim bir platform oluşturmak.

Reklamcılık veya fotoğrafçılık mesleğini seçmeyi düşünen gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?

Aslında buna cevap vermem pek doğru olmaz. Sonuçta ben de sektörde yeni sayılırım. Tabii kısa süre içerisinde belli alanlarda ismim konuşuluyor olsa da, henüz bir otorite değilim. Ancak bu gene de reklam sektörü ya da fotoğrafçılık ile alakalı tavsiye veremeyeceğim anlamına gelmiyor. Sektöre girmek isteyenlerin unutmaması gereken ilk şey, özgür fikirli olup fikirlerini sonuna kadar savunmaları gerektiğidir. Yaptıkları ya da yapacakları işi patronları ya da müdürleri için değil, kendileri için yapmalılar.  Ya enerjilerini sevmedikleri işlerden uzak tutmalı ya da o işi kendileri için en doğru şekilde uyarlamalarını öneririm. 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün