“Gelecekte robotlarla ne tür bir ilişki kurmamız gerektiğini bulmak istiyorum”

Sürücüsüz araç sektörünün doğuşundaki en önemli atılımı yapan İsrailli Mobileye şirketinin kurucu mühendislerinden olan Mois Navon, geçtiğimiz ay İstanbul’daydı.

Söyleşi
8 Ocak 2020 Çarşamba

Süzet Fransez


Sürücüsüz araç sektörünün doğuşundaki en önemli atılımı yapan İsrailli Mobileye şirketinin önde gelen mühendislerinden olan Mois Navon, geçtiğimiz günlerde İstanbul’daydı. Şirketin rekor bir fiyata Intel’e satışının ardından ayrılarak tutkusu olan Yahudi felsefesinin peşinden giden Navon, artık ‘Mobileye’ın hahamı’ olarak  Tora ve bilim hakkındaki görüşlerini konferanslar aracılığıyla paylaşıyor.

Bize gençliğiniz, eğitiminiz ve çalışma hayatınızla ilgili neler anlatabilirsiniz?

İstanbul’da doğdum. Ben iki aylıkken ailem Los Angeles’e yerleşmeye karar verdi; orada büyüdüm. Evimizde Ladino konuşulurdu. Ailem dindar değildi, ama geleneklerimizi yerine getirirdik. Şabat akşamları kiduş’umuzu yapar, sonra da sinemaya giderdik. Vaktimi sörf, kaykay yaparak geçiriyordum. Lisenin bilim ve matematik bölümünden mezun olduktan sonra, UCLA’da mühendislik okumaya başladım. Orada, yarı zamanlı olarak yenilikçi bir araştırma grubuna katıldım. Mezun olduktan sonra NASA’da çalışmaya başladım. Beni NASA’da işe alan aile dostumuz, bana hem bilgisayarda tasarım yapmayı, hem de Tora metinlerindeki Yahudi felsefesinin derinliklerini öğretiyordu. Onun sayesinde hem Tora’nın, hem de bilimin değerini anlamaya başladım. Bu bilgiler bana halen rehberlik ediyor.

 

Kariyer seçimi ile ilgili bir karar almanızı kolaylaştırmak amacı ile, anneniz, yemeğe mimar, doktor, mühendis gibi yüksek eğitimli kişiler davet ediyormuş. NASA’da çalışan ve sizin gibi İstanbul asıllı olan mühendis Ray Eshkenazi, sizi nasıl mühendis olmaya ikna etti?

O dönemde, UCLA’e başvurmayı ve mimar olmayı düşünüyordum. Matematik ve bilime merakım vardı. Annem yemeğe bir mimar davet etti; “Sakın mimar olma” dedi. Sonra bir doktor davet etti; o da, “Sakın doktor olma” dedi. NASA’da çalışan mühendis Ray’i davet etti. O da bana, “Mühendis ol, harika bir meslek. Bitirince seni hemen NASA’da işe alacağım” dedi. Karar vermemde çok etkili bir cevap almıştım. Yanılmamışım…

İsrail’e yerleşme kararınıza etken nedir?

Bizler, İsrail’in evimiz olduğu bilinci ile yetiştirildik. Ben de, günün birinde orada yaşayacağımı düşünüyordum. Kolejde iken hayattaki tek düşüncem güzel vakit geçirmekti. O dönemde İsrail’i düşünmüyordum. Üniversiteyi bitirip, NASA’da çalışmaya başlayınca, muhafazakâr olan Ray Eshkenazi, öğle saatlerinde, bana Yahudilik ile ilgili bilgiler veriyordu. Cheese burger yediğimi görünce yüzünü ekşitmişti. Kaşerut’a bakıyor ve önemsiyordu. Konuşmaları beni çok etkiliyordu. İsrail olgusu, hayatıma yeniden gelmişti. İsrail, bizler için Yahudi tarihinin canlı bir sahnesidir ve Yahudiler için de bir yuvadır. Eğer Yahudi tarihini etkilemek ve onun bir parçası olmayı istiyorsanız, İsrail topraklarında yaşamalısınız.

Mobileye’da ne zaman çalışmaya başladınız? Sizi orada çalışmaya güden nedenlerden biri, her yıl dünyada 1.250.000 kişinin trafik kazalarında hayatını kaybetmesi miydi?

Evet, senede 1.250.000 kişi, yani her gün 3.400 kişi hayatını trafik kazalarında kaybediyor. Devletler bu derde çare arıyor ve özerk araçların devrim yapması ve gerçekleşmesi için bizleri destekliyorlar. Günün sonunda amaç, binlerce hayat kurtarmak.

Günümüzün gerçeği olmaya başlayan otonom araçlara koyulan Mobileye çipinin, insanların hayatlarını kurtaracağından yüzde 100 emin olabiliyor musunuz?

Bu özerk (otonom) araçlar sayesinde kazalar yüzde 90 azalacaktır. Bu savım ispat edilmeye başlandı bile. Tabii ki sıfıra inmeyecek, ama daha az kaza olacağı düşünülüyor. İstatistikçiler, kazalarda yüzde 90 azalma olacağına kesin gözü ile bakıyor. Otonom arabaların 2035 yılında yolları dolduracağı tahmin edilse de, önümüzdeki 10-15 yıl, bu araçların yollara girmeye başlaması ile, trafik kazalarında önemli bir azalma olacaktır.

Intel’in, Mobileye’ı 15,3 milyar dolara satın alması sizin için bir sürpriz oldu mu?

Şirketin CEO’su Ziv Aviram’ın özellikle, şirketi satmak gibi bir hedefi yoktu. MOBİLEYE, 2014 yılında kamuya açıldı ve aynı yıl New York borsasına girdi. O yıl şirket, 5,3 milyar dolar olarak değerlendirilmiş ve İsrail tarihindeki en yüksek değerli şirketi olarak borsada yerini almıştı. 2016 yılında, şirketin değeri üçe katlanmıştı. Hepimiz şoktaydık. Hiçbirimiz bu kadarını beklemiyorduk.

”Otonom araçlar, etik düşünceye sahip olmadan programlanamaz” dediğiniz zaman, inançsız insanların etik olamayacağını mı düşünüyorsunuz?

Etik, yapmamız gerekenlerin oluşturduğu bir veri deposudur. Etikçiler doğru olanı yapmanın yolunu bulmaya çalışır. Biz, birer Yahudi olarak, en üstün ahlaki davranış yasalarının bize iletilmiş olduğuna inanırız. Tabii ki bu inanış, tüm sorularımıza yanıt getiremez. Ancak bizlere, ahlaki ikilemlere, dahili bir temel dahilinde yaklaşmamızda yardımcı olur. Seküler insanlar, hatta Tanrı’nın varlığına inanmayanlar dahi, dinsel geleneklere bakıp, bunların ne söylediklerine, argümanlarının ne olduğuna bakar. İnançlı bir insan olmaman, inançlılardan bir şey öğrenemeyeceğin anlamına gelmez. Bizim de bu tartışmaya katkıda bulunacak bir şeylerimiz olabilir. Bu konuda yazmış olduğum tezlerin, ‘The trolley problems on autonomous vehicles’, bu ahlaki tartışmaya katkısı olabilir.

Kendinizi, Tora eğitim ve öğretisine adamak için, Mobileye’dan ayrıldınız. Etrafınızdakiler, böyle bir pozisyonu terk etmenin bir çılgınlık olduğunu söylerken siz “Mühendislik benim mesleğim, rabilik benim tutkum” diye cevapladınız. İçinizde, böylesine derin tutku hissettiğiniz ‘rabi’yi (hahamı) bizlere anlatır mısınız?

Bir yaratıcı olduğuna inanıyorum. Bir amacım olduğuna inanıyorum. Pozisyonum ile insanlara, hayatları ile daha iyi şeyler yapmaları için ilham verebileceğime inanıyorum. Bu dünyada bir amaçları olduğuna inanmalarını sağlamak istiyorum. Günde üç kez dualarımızda söylediğimiz gibi, “Letaken olam be mahlut şeday / Dünyayı düzeltmek için buradayız.” Her birey, bu olguyu, kendi küçük tarzında gerçekleştirmeye çalışıyor. Bana, “Seni içinde yönlendiren nedir?” diye sorulduğunda, “Bir amacı yerine getiriyorum” diye cevaplarım.

Guru olmak gibi bir merakınız var mı?

Hayır, guru olmaya meraklı değilim. Yalnızlığı seven bir kimseyim. İnsanlar beni takip ediyor, insanlar geliyor ve sorular soruyor. Ben kimsenin gurusu olma arayışında değilim.

“Tora bilmek için bilim bilmek gerek”

Bilim ile dini nasıl bağdaştırıyorsunuz?

Bazı dönemler vardır ki, her şey aynı çizgiye gelir. Örneğin ‘Big bang’ düşüncesi. Bu, Tora ile bilimin aynı çizgiye gelmesinin en önemli örneğidir. Big bang bir ‘yaratılışın’ olduğunu söylüyor. Hâlbuki herkes, öyle bir şey yok diyor. Ben, ‘Tora ile Mada’yı, yani Tora ile bilimi birleştirmenin yerinde ve gerekli olduğunu düşünüyorum… Yani Tora ile seküler öğrenimin. Sadece Tora öğrenen kişiler, Tora’yı bilimden mahrum ediyorlar.

Vilna Gaon, Euclid’in ‘Elementler’inin tercümanına, matematik kitabının İbraniceye çevrilmesinin çok önemli olduğunu ve matematik bilgisi olmayanın, Tora bilgisinin de yüz kere eksik olacağını söylemiştir. “Tora bilmek için, matematik bilmeniz gerekir. Tora bilmek için, bilim bilmeniz gerekir.”

Örneğin, şu anda “Şabat’ta sürücüsüz araba kullanılabilir mi?” sorusuna, bazı hahamların, yeterli bilim dayanakları olmadığından, tatminkâr bir cevap veremediklerini görüyorum.

Şu anda Bar İlan Üniversitesinde, Yahudi felsefesinde, ahlak ve teknolojinin arayüzü odaklı PhD çalışması yapıyorsunuz. Bu konuyla ilgili bizlere bilgi verebilir misiniz?

Önemli olan mesele şudur: Yapay zekânın, ahlak karşısında statüsü ne olmalı? Bu gerçekten ikisini bir araya getiriyor. Yapay zekâ ile ilgili, çok sayıda ahlaki mesele geliyor akla.

Örneğin, bir robotu nasıl kullanmak gerekir? İnsansız silahları kullanmakla ilgili sorunlar… Füzeleri, İHA’ları… Sonuçta bunlar insanları öldürüyor. Bütün bunlar etik sorular… Şu anda, bunun başka bir yönüne de bakıyorum. Birçok filozofun sorduğu soruyu soruyorum: İnsan gibi görünen, insan gibi yanıt veren bir robotla ne tür bir ilişki kurmak gerekir? Bu, bir insan mıdır, hayvan mı…? Makine mi? Şimdilik, Tanrı’ya inanan biz Yahudiler için yanıt açık: “Bizim ruhumuz var, onun yok. Konu kapanmıştır.” Ancak bu tür varlıklarla ne tür bir ilişki kuracağımızı felsefi olarak kanıtlamak gerekir. ABD’de bir profesör meseleyi şöyle çözüyor. “Bizler etten yapılmış yapay zekâyız, robot ise silikondan, çip’ten yapılmış bir yapay zekâ. Sonuçta ikimiz de aynı şeyiz.” Ben, işte bu konuyu inceleyip, bu robotlarla ne tür bir ilişki kurmamız gerektiğini bulmak istiyorum.

Eşiniz Deena, sizin için “O, ne tipik bir bilgisayar fanatiği, ne de tipik bir hahamdır” demiş. Sizi böyle atipik davranmaya iten nedir?

Evet, iki ilgi alanımda da atipik olduğumu düşünüyor. Örneğin, bir haham olarak, büyük bir sakal ve büyük bir manto ile dolaşmıyorum; bir mühendis olarak da, günümü, kimse ile konuşmadan bilgisayarımın başında geçirmiyorum. Sosyal hayatım var, dışarı çıkıyorum, değişik sporlar yapıyorum. Los Angeles’te sörf ve kaykay yaparak büyüdüm. Son zamanlarda da bisiklet kullanıyorum. İlgi alanlarım sıra dışı sayılabilir.

Eşi Deena sohbete katıldı: Genel kültürden zevk alan bir kişiliği var. Sinemaya, tiyatroya gideriz, oyunlar oynarız. Aynı zamanda da hahamdır. Her tip insanla ilişkidedir, dindar, seküler, Yahudi, Yahudi olmayanlar… Ve gerçekten herkese açık ve toparlayıcıdır.

Haham oldunuz ve tutkunuzu gerçekleştirdiniz… Hissiyatınızda, doğru seçimi yapmış olmanın tatmini var mı?

Bugün artık, evet, diye cevaplayabilirim. İşimden ayrıldığımda, yolumu tam olarak belirlememiştim. Öğrenmek, ders vermek gibi isteklerim vardı. Birdenbire, kendimi evimde oturuyor bulmuştum. 35 yıl her sabah kalkıp işe gitmiştim ve şimdi de gidecek yerim yoktu. Ben ne yapacaktım? Çevrem bana, mühendis olarak ders vermemi söylüyordu. Ben ise konferanslar vermek istiyordum ve bu yolda bir arayış içine girmiştim. Bir gün eşim, Bar İlan Üniversitesine gitmemi söyledi. Orada Yahudi felsefesi eğitimine yazıldım. Aynı zamanda, İstanbul’da, vermiş olduğum konferans tarzında konferansları, değişik yerlerde vermeye başladım. Başta oldukça zorlanmıştım. İsrail’e grup getiren çeşitli şirketlerle temasa geçip konferanslarımdan bahsetmiştim. Bir kişi hariç, hiç kimseden cevap alamamıştım. Bu kişi, ağızdan ağıza yayarak, benim konferanslarımı anlatmıştı. Şu anda, 20 tur şirketi bana devamlı olarak dinleyici grubu getiriyor. Ben de, bilgilerimi onlarla paylaşıyorum. MOBİLEYE’ın hahamı olmaya ve Tora eğitimi vermeye de devam ediyorum.

Ailenizin eski cemaati olan İstanbul Yahudi Cemaatine söyleyecek, ekleyecek bir şeyiniz var mı?

Sanırım, İstanbul’daki Yahudi cemaatine hep bir çeşit bağlılık hissetmişimdir. Ben dindar olarak yetiştirilmedim, fakat İstanbul’da yaşamış olan dedelerimin dine bağlılığı hep gözümün önünde idi. Ben de onların geleneğini sürdürdüğümü düşünüyorum. Evet, sanki bu cemaat benim köklerimle bağlantı kurmamı sağlıyor. Ben de, milletimiz gibi, ailem gibi aynı hayat turundayım. Bu cemaate mesajım: Her bireyin cemaatini korumak için verdiği çabayı çok değerli buluyorum. Konferansımda da söylediğim gibi, Yahudi tarihinin her evresi İsrail’de gerçekleşmektedir. Milletimiz yeni bir devire girmiştir ve bu yeni devirde rol almak isteyenler İsrail topraklarında yaşamayı seçmelidir.

MOBİLEYE

İsrail merkezli, teknoloji şirketi MOBİLEYE, 1999 yılında araç kazalarındaki ölüm ve yaralanmaları azaltmak için kuruldu. INTEL, bu şirketi satın alarak, sürücüsüz otomobil sektörünün lideri oldu. MOBİLEYE’ın felsefesi şu: “Eğer insan sadece görüşe dayalı araba kullanabiliyorsa, bilgisayar da yapabilir.”

MOBİLEYE’ın, otomotivdeki en önemli buluşu, sürücüsüz araçlar için gerçekleştirdiği sistem. Geliştirdiği kamera tabanlı cihazla, olası çarpışmaları iki saniye önceden sürücüye haber vererek kazaları önlüyor. Araca, 360 derece görüş kabiliyetine sahip sekiz kamera yerleştiriliyor ve sistem yolda 10 cm boyundaki her şeyi görebiliyor.

 

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün