Yedi kat gökyüzünün ekmeği (EL PAN DE LOS SİETE CİELOS)

Sara YANAROCAK Kavram
12 Haziran 2019 Çarşamba

Bir zamanlar, lakabı “İsrael’in Kraliçesi” olan Selanik, şimdiye kadar diasporada yaşanagelmiş

en önemli Yahudi şehriydi. 1492 yılında İspanya ve Portekiz’den kovulan Yahudiler, o devirde Osmanlı coğrafyasına ait olan Selanik’e yerleştikten sonra, gerçek cennetlerine kavuştuklarını duyumsamışlardı. Bu şehirde gönenç içinde yaşamaya başlayan Sefarad Yahudileri, yüzyıllar boyunca süren gelenek ve göreneklerini burada daha da geliştirmişlerdi. Buradaki en önemli geleneklerden biri, sütlü ve mayalı bir ekmek olan “El Pan De Los Siete Cielos” adlı, sadece Şavuot Bayramı’nda yapılan bir ekmekti.

780 yıldan bu yana, “El Pan De Los Siete Cielos” ekmeği, Şavuot Bayramı’nın geleneksel yiyeceklerinin arasında, birinci sıradaydı. Selanik Yahudileri bu geleneği II. Dünya Savaşı başlayana kadar sürdürdükleri halde, Nazilerin Selanik’e girip, Yahudi cemaatinin neredeyse tümünü, ölüm kamplarında yok etmelerinin ardından, bu geleneksel Şavuot ekmeği, tarihin tozlu sayfalarında kayboldu. Günümüzde Selanik’te halen yaşayan bir avuç Yahudi,  Şavuot’ta hâlâ bu ekmeği, bayram akşamı sofralarına koyuyorlar. Böylece geleneği azıcık da olsa devam ettirmek için çabalıyorlar.

Bu ekmeğin tarihçesi neredeyse, 8. yüzyılın başlarına dayanıyor. Bu dönem  ‘La Convivencia’ veya ‘Bir Arada Var Olmak’ olarak Yahudi tarihinin altın sayfalarını oluşturan dönemin adıdır. Bu dönem Sefarad Yahudilerinin ‘Altın Çağ’ı olarak nitelenir. O dönemde Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanlar barış içinde ve bir arada yaşamışlardı. Bu üç kültür birbirleriyle etkileşimde bulunmuş, fikir alışverişleri yapmış ve İber Yarımadasının kültür ve yenilik merkezi haline gelmesini sağlamıştı.

İşte bu etkileşimlerden bir tanesi, Yahudilerin, Hıristiyan komşularının Paskalya Bayramlarında pişirdikleri  ‘Paskalya Çörekleri’ne öykünerek yapmaya başladıkları Şavuot ekmeğiydi. Hıristiyanların Paskalya çöreklerinin üzerinde süs olarak kullandıkları dinsel motifler gibi, Yahudiler de bol sütlü, epeyi tatlı ekmeklerini, Tevrat’tan anlatılan hikâyelerin motifleriyle süslemişlerdi. O günde yenilmesi gelenek olan sütlü ve peynirli yiyeceklerle donatılmış, Şavuot sofralarını bu ekmeği de katarak zenginleştirmişlerdi.

 ‘Yunan Yahudilerinin Yemek Kitabı’nın yazarı Nicholas Starvoulakis bu ekmeğin tarifini de kitabına dahil etti. Starvoulakis’in kökleri Girit, Türk ve Yahudi bir geçmişe sahip. Kendisi İngiltere’de doğmuş, ABD’de öğrenimini tamamlamış, 1968-1972 tarihleri arasında Tel Aviv Üniversitesi Bizans Sanatı ve Mimarisi üzerine tekrar öğrenim gördükten sonra, sonunda 1977 yılında Yunanistan’a yerleşmiş.  Şimdi Atina’daki Yahudi Müzesinin müdürlüğünü ve Girit’de bulunan Etz Hayim Sinagogunun başkanlığını yürütmekte.

Starvoulakis yemek kitabındaki geleneksel yemek tariflerini Holokost’tan kurtulmayı başaran Selanikli Yahudilerden derledi. Ayrıca kitabındaki tarifleri ilüstrasyonlarla süsledi. 

Ekmeğin üzerindeki motifler

 ’El Pan De Los Siete Cielos’u, Şavuot Bayramı’nın ve  Şavuot hikayesinin bir tablosu gibi betimledi. Ekmeğin tam merkezinde, Sina Dağını simgeleyen daire şeklinde bir motif vardır. Çünkü Şavuot günü (7 Sivan) Tanrı Moşe’ye Sina Dağının tepesinde, kutsal ‘10 Emir’ tabletlerini vermiş ve Tora’yı Yahudi ulusuna armağan etmiştir. Sina Dağı motifinin üzerinde yedi adet kalınca şerit vardır, bu şeritler dağın üzerindeki bulutları simgeler. ‘Sefarad Mutfağı’ adlı kitabın ön sözünde, Rabi Robert Sternberg;  Yedi Gökyüzü, “Yedi Tanrı Katı” hakkında manevi bir açıklama getirmekte. Rabi’ye göre, Yedi Tanrı Katı, bir Yahudi’nin ölümünden sonra, ruhunun yedi adet kutsal evreden geçtikten, sonra cennete ulaşmasını sembolize etmekte.

Diğer bir olasılık ise ruhun sevinçten yedi kat arşa yükselmesi de olabilir, çünkü Tanrı Şavuot günü Yahudilere Tora’yı vermiştir. Ayrıca Pesah’tan Şavuot’a kadar geçen yedi haftayı da göz ardı etmemek gerekiyor. Bazı Yahudiler ise bu bulutların üzerine el figürü ‘yad’ eklerler ki, bunun anlamı, Tanrı’nın Sina Dağında, kendi eliyle ‘10 Emir’i kayalara kazımış olmasıdır ve Moşe’ye Tora’yı onunla yüz yüze konuşarak verdiğini anlatmak içindir.

Ekmeğin üzerindeki diğer bir şekil ise ‘kuyu’ motifidir. Kuyu, 40 yıl süresince Sina Çölünde göçebe olarak yaşayan İsrailoğullarının, Moşe’nin ablası Miryam yaşadığı sürece sürekli su kaynaklarına sahip oldukları halde, Miryam’ın ölümünden sonra su kaynaklarının tükenmesini sembolize eder. İnsanlar, ancak Miryam’ın ölümünden sonra buldukları su kaynaklarının hep Miryam’ın onuruna, Tanrı tarafından verildiğinin ayırtına varırlar. Daha sonra Moşe, yine Tanrı’nın sayesinde onları suya kavuşturur. (Tevrat, Sayılar 20:1-2 ve Talmud Taanit 9-A).

Yaakov’un Merdiveni, ekmeği süsleyen diğer önemli motiftir. Tevrat’ın Yaratılış kitabının 28:10-17, bölümünde Yaakov’un Bet-El’e gitmesi anlatılır. Yaakov, bir gece orada, açık alanda başını bir taşa koyup uyuya kalır. Rüyasında yeryüzüyle cennet arasında yükselen bir merdiven ve meleklerin bu merdivenden yukarı ve aşağı doğru inip çıktıklarını görür.

Tanrı Yaakov’a, bu ülkeyi ona vereceğini ve kendi soylarından gelecek olanların, bütün dünyaya yayılacaklarını söyler. Tanrı ayrıca, Yaakov’a, soylarının gelecekte ve ebediyen kendisi tarafından kutsanacağını ve onları sürekli olarak gözeteceği sözünü verir. Rüyasında gördüğü merdivenin anlamı, yeryüzü ile yedi kat gökyüzünün arasındaki ilişkiyi, yani Yaakov ile Tanrı’nın ilişkisini sembolize etmekte.

Ekmeğin üzerindeki şekillerin arasında bir de yılan figürü vardır.  Sina Çölündeki 40 yıllık yolculuk sırasında, sürekli ekmek yerine ‘man’ (manna) yemekten bıktıkları için söylenip, şikâyet ettikleri zaman Tanrı gazaba gelerek, onların üzerine, zehirli yılanları salarak kızgınlığını gösterir. Yılanlar insanlara saldırır ve sokarlar. Moşe,  Tanrı’ya halkını bağışlaması için yalvarır ve dua eder. Tanrı, Moşe’ye güvenir. Göklerden aşağıya, bakırdan yapılmış yılan biçiminde bir asa gönderir. Yılan asa kumun üzerine saplanır. Bu asaya bakan bütün yaralılar anında iyileşirler. (Tevrat, Sayılar 21:5-9).

İspanya’daki ve Portekiz’deki Katolikler, Paskalya Çöreklerini yanlarına alarak gittikleri kiliselerinde, Paskalyanın ilk gecesi, ayin sırasında kutsarlar. Yahudiler de bundan örnek alarak, 8. yüzyıldan itibaren, orada yaşarlarken Şavuot akşamı “Tikkun Leil Şavuot” için gittikleri sinagoglarda  “El Pan De Los Siete Cielos” ekmeklerini yanlarında götürüp kutsamayı alışkanlık haline getirmişlerdi.

Bu gelenek Selanik Yahudileri tarafından yüzyıllar boyunca tekrarlanmış olup, 1940’larda, Naziler Yunanistan’ı işgal edince, her şey gibi bu da sona erdi. 1943 yılında Naziler 56 bin Selanik Yahudi’sini Auschwitz’e ölüme göndermiş olup, savaşın sonunda bu cemaatten geriye sadece 1.100 kişi hayatta kalabilmiştir.

Kitabın yazarı Nicholas Starvoulakis, son iki yıldır, Yunanistan’la birlikte diğer ülkelerde yaşayan Sefarad Yahudi’si ile konuşup bu geleneği sorup, onların bu ‘Şavuot ekmeği’  geleneğini sürdürüp, sürdürmediklerini ortaya çıkarmak istedi. Birçok kişinin ninelerinden kalan bu ekmeğin tarifini bildiklerini, ama sadece İspanya’da, tek bir ailenin bu geleneği uyguladığını ortaya çıkardı.

Juan Manuel Hernandez’in ailesi, baba tarafından Barselona’nın yerlisidir. Hernandez şöyle anlatıyor: “Benim ailemin geleneğinde, yalnız Şavuot Bayramı’na özel olarak ‘El Pan De Los Siete Cielos’ adlı ekmek hâlâ her sene pişirilir. Bu ekmek başka hiçbir vesile için yapılmaz. Bu tatlı ekmek sadece, Tora’nın Tanrı tarafından Yahudilere verilmesi onuruna, Şavuot Bayramı’nda yapılan, bir sevinç ekmeğidir. Yedi kat gökyüzü, dünyanın yaratılışı sırasındaki göksel katmanları simgeler ve yaratılışın yedi gününün sürecini anlatır. Bu ekmek bize Tanrı’nın verdiği Tora’nın, gıda olarak simgesel olarak yenmesidir. Yani ekmek bedenin, Tora ruhun gıdasıdır. Büyükannem Yaakov’un Merdiveni’ni yedi basamaklı yapardı. Bir altı köşeli yıldız, (Magen David), Moşe’nin asası, 10 Emir-Tora Tabletleri, ve diğer sembolleri aynı hamurdan şekiller haline getirip ekmeğin üzerine yapıştırırdı. Sonra ekmeğin yapımı bitince üzerine bal sürerdi. Daha sonra çöldeki manna anısına üzerine susam ve şeker serperdi. Bizim ailede, ilk önce Şabat akşamı okunan (Çıkış 16:4) bölümü okunduktan sonra, herkese birer parça dağıtılarak yenir. Ardından  Çıkış:20 bölümündeki 10 Emir okunur ve bütün ekmek tüketilir.”

 

 

Nicholas Starvoulakis’in “Cookbook of the Jews of Greece” kitabındaki tarife göre PAN DE LOS SIETE CIELOS

Malzemeler:

7-8 su bardağı un

2 su bardağı şeker

50 gr. taze maya

5 yumurta

1/3 su bardağı ılık su

5 çorba kaşığı eritilmiş, tuzsuz tereyağı

1 çorba kaşığı anason ekstresi veya rakı

1/2 su bardağı süt.

Yapılışı:

Ilık suda yarım çay kaşığı şekeri eritin, mayayı ekleyip, 15 dakika dinlenmeye bırakın.

Unu ilave edin ve iyice karıştırın. Kâseyi temiz bir havluyla iyice sarın ve 30 dakika dinlendirip kabarması için bekletin. Bu arada yumurtaları, şeker ve anason ekstresi veya rakıyla  birlikte iyice çırpın.

Dinlenmiş olan hamura ekleyin, erimiş tereyağını ve sütü de ekleyin. Hamuru iyice yoğurun.

Hamurlu kabı, bir havluyla sarıp, hamur iki katına kadar büyüyene kadar bekleyin.

Hamurdan yapılan şekiller:

Hamuru yuvarlak olarak 3 cm. yükseklikte oklava ile açın. Tam merkeze orta boy bir kâseyle, bir daire yapın. Bu Sina Dağı’dır. Hamurdan sekiz ince şerit yuvarlayın. Orta dairenin içine 1 cm. arayla yerleştirin. Bunlar dağın üzerindeki bulutlardır. Yedi adet hamur parçasından kalınca şeritler yapıp yan yana ana yuvarlağa yapıştırın. Bunlar yedi kat gökyüzüdür. Miryam’ın kuyusunu, bardakla kesin ve şekillendirin, üzerine bir hamur bulut yapın. Hamurdan yılan yapın ve yedi gökyüzünün üzerine yapıştırın. Aynı şekilde Yaakov’un Merdivenini hamurdan yapıp dıştaki yuvarlak kalın şeritlerin üzerine yapıştırın.

Pişirme:

Fırını, önceden 200 dereceye getirip çalıştırın. Bir çorba kaşığı suya eklenmiş bir yumurta sarısını iyicene çırpıp, fırçayla bütün ekmeğin üzerine sürün.

Ekmeği fırına verip 200 derecede 10 dakika pişirin. Sonra ısıyı 175 dereceye alıp, yaklaşık 20 dakika veya üzeri koyu altın sarısı rengini alana kadar pişirin.

Afiyet olsun.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün