Web´den Seçmeler

• Oraya katılan İsrail karşıtı insanlar, az önce dediğim gibi, otomatik olarak ‘Yahudi düşmanlığı’ da yapıyorlar. Neonaziler de zaten oldum olası ‘Yahudi düşmanı’. Katılımcı Müslümanlar da seviniyorlar, kendilerini destekleyen Almanlar var diye. Peki şu soru akıllara gelmiyor mu? ‘Yahudi düşmanı olan Neonaziler daha sonra kimlerin düşmanı olacak?’ Tabii ki de yabancıların, Müslümanların ve diğerlerinin…Kudüs yürüyüşü İsrail politikalarını protesto için ise, neden bu yürüyüşe ‘Yahudi düşmanlığı’nı da ekliyorsunuz? Öncelikle sizlerin Antisemitizm’e karşı durmanız gerekir. Önce sizlerin ‘Yahudi düşmanlığı’ yapmak gruba bağlantılı insan düşmanlığıdır demeniz gerekir. SİNAN ESKİCİOĞLU – www.ocakmedya.com

İzak BARON Diğer
12 Haziran 2019 Çarşamba
  • “YAHU, YAHUDİ DEĞİL AMA OLSA NE OLUR? İNSANLAR HAKKINDA NEDEN BÖYLE AYIRIM YAPIP AŞAĞILARSINIZ? TÜRKLER’DEN HİÇ Mİ BAŞARILI OLAN ÇIKMAZ?”

Türkiye’de 1950’lerden bu yana artık illete dönmüş bir tuhaflık vardır: Memleketin başarılı insanlarını “Türk olmamakla” suçlamak, özellikle de “Yahudi” yahut “Dönme” yaftası yapıştırmak…

Adam işadamı, politikacı, gazeteci, yahut sanatçı olsun, hangi mesleğe mensup bulunursa bulunsun, işini düzgün yapıp başarı mı kazandı, yafta hazırdır: Hemen “Yahudi!” derler. “Arkasına Yahudi sermayesini almış, memleketi sömürüyor!”.

Dört sene önce bir seçim gecesinde vefat eden Erol Simavi ve mensubu olduğu Simavi ailesi hakkında da senelerce böyle dendi, yani Simaviler’in “Yahudi” oldukları iddia edildi. “Yahu, Yahudi değil ama olsa ne olur? İnsanlar hakkında neden böyle ayırım yapıp aşağılarsınız? Türkler’den hiç mi başarılı olan çıkmaz?” diye sormak o çevrelerde kimselerin hatırına gelmedi…

Rahmetli Erol Simavi’nin kim olduğunu bilmeyenler, özellikle de ismini işitmemiş olan genç nesil için anlatayım: Türkiye’de 1990’ların ortalarına kadar “gazete”, “basın” ve “patron” dendiğinde akla gelen tek isimdi. Hürriyet’in sahibiydi, iddia edildiği gibi Yahudilikle uzaktan yakından alâkası yoktu ve İmparatorluğun aristokrat bir ailesinden geliyordu.

Murat Bardakçı

Tamamı için: https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/2487058-erol-simavi

 

  • YAPTIĞINIZ ‘YAHUDİ DÜŞMANLIĞI’ İLE YAHUDİ KÖKENLİ İNSANLARIN ARASINDA TEK BİR KİŞİ BU ÖZELLİKLERE SAHİPSE VE SİZLER ‘YAHUDİ DÜŞMANLIĞI’ İLE BU KİŞİNİN HAKKINA TECAVÜZ EDİYORSANIZ, AHİRETTE O YAHUDİ KÖKENLİ KİŞİNİN HAKKINI ÖDEYEMEZSİNİZ

İkinci Dünya Savaşı demişken de Berlin’deki Kudüs yürüyüşünden bahsetmek istiyorum. Nedir bu Kudüs yürüyüşü? Nakbe gününü anma adına yapılan bir yürüyüş. Bu yürüyüşlerin ilki ne zaman olmuş biliyor musunuz? İran İslam devriminin lideri Humeyni’nin çağrısı ile 1979 yılında… İlginç, öyle değil mi? Size ilginç gelmemiş olabilir ama bana çok ilginç geliyor….

1980 yılından beri de Almanya’da bu yürüyüşler yapılıyor. Geçen sene yürüyüş esnasında Hizbullah bayrakları da açılmıştı.

Bu yıl yapılan yürüyüşten de bilgiler vereyim.

İsrail karşıtı olarak yapılan bu yürüyüşe katılanlar otomatik olarak Yahudi karşıtlığı da yapıyorlar. Zaten katılan insanlar için bu durum Allah’ın emri gibi. ‘Yahudi düşmanı’ olmak sevap ve hem de nasıl sevap. Katmerli sevap onlar için.

Kimler vardı yürüyüşte?

Hamas ve Hizbullah sempatizanları… Bu çok doğal öyle değil mi. Peki daha başka kimler vardı?

İşte bu çok garip olacak: ‘Neonaziler…’

Şimdi düşünelim.

Oraya katılan İsrail karşıtı insanlar, az önce dediğim gibi, otomatik olarak ‘Yahudi düşmanlığı’ da yapıyorlar. Neonaziler de zaten oldum olası ‘Yahudi düşmanı’.

Katılımcı Müslümanlar da seviniyorlar, kendilerini destekleyen Almanlar var diye.

Peki şu soru akıllara gelmiyor mu?

‘Yahudi düşmanı olan Neonaziler daha sonra kimlerin düşmanı olacak?’

Tabii ki de yabancıların, Müslümanların ve diğerlerinin…

Kudüs yürüyüşü İsrail politikalarını protesto için ise, neden bu yürüyüşe ‘Yahudi düşmanlığı’nı da ekliyorsunuz?

Öncelikle sizlerin Antisemitizm’e karşı durmanız gerekir.

Önce sizlerin ‘Yahudi düşmanlığı’ yapmak gruba bağlantılı insan düşmanlığıdır demeniz gerekir.

İsrail’in politikalarını eleştirmek için ‘Yahudi düşmanlığı’ yapmak, Allah’ın ayetlerine karşı gelmektir. Neden mi?

Çünkü ayette çok açıktır: ‘Şüphesiz iman edenler; yani yahudilerden, hıristiyanlardan ve sâbiîlerden Allah’a ve ahiret gününe hakkıyla inanıp sâlih amel işleyenler için Rableri katında mükâfatlar vardır...’ (Bakara,62)

Yaptığınız ‘Yahudi düşmanlığı’ ile Yahudi kökenli insanların arasında tek bir kişi bu özelliklere sahipse ve sizler ‘Yahudi düşmanlığı’ ile bu kişinin hakkına tecavüz ediyorsanız, ahirette o Yahudi kökenli kişinin hakkını ödeyemezsiniz.

Neden mi? Allah, “benim karşıma ‘kul hakkıyla’ gelmeyin” diyor da o yüzden…

Sinan Eskicioğlu

Tamamı için: http://www.ocakmedya.com/ocak_yazar/2019/06/03/secimler-spd-nahles-ve-kudus-yuruyusu/

 

  • İSRAİL SİYASİ HAYATI SON DERECE “DEĞİŞKEN” BİR GÖRÜNÜM ARZ ETMEKTEDİR. EYLÜL AYINDAKİ SEÇİME KADAR YENİ BİR PARTİNİN KURULMASI VEYA MEVCUT PARTİLERİN “BLOK” OLUŞTURACAK SEÇİM “İTTİFAKLARINA” GİRMELERİNİN DE SEÇİM SONUÇLARINI ETKİLEYECEĞİNE İŞARET EDİLMEKTEDİR

Her ne kadar Trump Yönetimi “Asrın Çözüm Planı’nı” hazırlarken Filistinlilerle görüşmedi ise de, Vaşington’un bu konuda bazı Arap ülkeleriyle yakın bir teması ve diyalogu var. Başkan Trump adına Planı hazırlayan Jared Kushner’in sıklıkla bölgeye geldiği ve bölge ülkelerinde temaslar yürüttüğü biliniyor. Bu temasların ana konusunun “Çözüm Planı” olduğu açık.

Jared Kushner son olarak geçen hafta yine bölgedeydi; Fas, Ürdün ve İsrail’de temaslar gerçekleştirdi. Kushner’in Fas ve Ürdün’de Planına destek aradığı basına da yansıdı. Ürdün Kralı’nın, Planın “2 Devletli Çözümü” gerçekleştirmesi gerektiğini, kurulacak yeni Filistin Devleti’nin başkentinin (fiilen) Doğu Kudüs olması beklentisinin bulunduğunu Kushner’e hatırlattığı basın haberleri içinde yer aldı.

Jared Kushner’in Çözüm Planının Filistinliler (hem Filistin Yönetimi hem de Hamas) tarafından kabul edilmesi için bölge ülkelerine güvendiği ortaya çıkıyor. Vaşington’un (terör örgütü olarak kabul ettiği) Hamas’la görünür bir diyaloğu ve teması yok. Vaşington-Filistin Yönetimi (FKÖ) ilişkileri de (Trump Yönetimi’nin aldığı kararlar sebebiyle) çok zor bir dönemden geçiyor. Bu nedenle “Çözüm Planını” kabul etmeleri yönünde hem FKÖ hem de Hamas’a başka ülkelerce baskı yapılması gerekiyor.

Jared Kushner’in, Başbakan Netanyahu yanında, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Salman ve Birleşik Arap Emirlikleri yöneticileriyle de “arası” çok iyi. Basında yer alan haberler Kushner’in Prens Salman’ın Vaşington’daki en güçlü destekçisi olduğuna işaret ediyor. Kusher’in “Asrın Çözümünü” Filistinlilere kabul ettirebilmek için en başta Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’a rol vermek istediği anlaşılıyor.

Bahreyn Konferansı Haziran ayı sonunda yapılsa da, İsrail’deki yeni seçimler sebebiyle, Trump Yönetimi’nin Filistin sorunuyla ilgili aklındaki çözümü “resmen” açıklamasının daha da gecikmesi güçlü bir ihtimal olarak ortaya çıkmaktadır. Trump Yönetimi’nin “Çözüm Planını” 2 seneyi aşkın bir süreden beri hazırladığı bilinmekte, Trump Yönetiminin bu planı ve “İran karşıtlığını” Orta Doğu politikasının odak noktasına yerleştirdiği izlenmektedir.

Trump Yönetimi’nin bu plandan ve Filistin sorunun çözümünden sonra bölgede İsrail ile Arap Ülkelerini birbirlerine daha da “yaklaştırıcı”, İran ve (Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen’deki) “bölgesel müttefiklerini” daha da izole etmeyi amaçlayan yeni politikaları ve planları hayata geçirmek için harekete geçmeyi düşündüğü görülüyor. Orta Doğu’da İsrail ve Batı yanlısı Arap ülkelerini bir araya getirecek (NATO benzeri) bir bölgesel ittifak fikri bu planların bir parçası olarak ortaya çıkmaktadır.

9 Nisan seçimine çok sayıda parti katılmış, bunlardan bazıları %2.75 oranındaki “seçim barajını” geçemeyerek, Knesset’e girememiştir. Bu partilerden bazılarının bu kez seçime girmemesi ve Knesset’deki partilerle işbirliğine gitmeleri Eylül seçim sonuçlarını ciddi bir şekilde etkileyebilecek bir durum olacaktır. İsrail siyasi hayatı son derece “değişken” bir görünüm arz etmektedir. Eylül ayındaki seçime kadar yeni bir partinin kurulması veya mevcut partilerin “blok” oluşturacak seçim “ittifaklarına” girmelerinin de seçim sonuçlarını etkileyeceğine işaret edilmektedir.

Geçen hafta Kudüs Günü’ydü. Kudüs Günü Ramazan ayının son Cuma günü Filistin Sorununa dikkat çekmek amacıyla düzenleniyor. Bu sene Kudüs Günü nedeniyle en dikkat çekici törenler İran’da yapıldı. Aralarında Cumhurbaşkanı Ruhani’nin de bulunduğu İranlı yetkililerin Arap ülkelerindeki yönetimleri Filistin sorununu “unutmak” ve “İsrail’le işbirliği” yapmakla suçlamaları dikkat çekiciydi. Suudi Arabistan ise Mekke’de Körfez Arap ülkelerini, Arap Ligi üyelerini ve İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeleri İran’a karşı cephe almak amacıyla bir araya getirdi, 3 ayrı toplantı düzenledi. Hem Riyad hem de Tahran kendisinin “haklı” olduğuna o kadar inanmış ki, İslam Dünyasının içinde bulunduğu bölünmüşlüğün yarattığı sonuçları algılamaktan çok uzak görünüyorlar.

Oğuz Çelikkol

Tamamı için: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/oguz-celikkol/asrin-cozum-plani-ve-israil-41234733

 

  • VARLIK VERGİSİ İLE MALLARINA MÜLKLERİNE OTURULDUĞU HALDE HALA ÜLKEYİ TERK ETMEMEKTE VE “KÜSTAHÇA” BU ÜLKENİN EKONOMİK, SOSYAL VE KÜLTÜREL GELECEĞİNİN BİR PARÇASI OLMAKTA ISRAR EDEN YAHUDİLERE  “O KADAR DA TÜRK OLMADIKLARI” NEDEN İSRAİL İLE YAŞANAN HER KRİZDE KABACA HATIRLATILIR?

Neden “Ne mutlu Türk’üm diyene!” sözüyle “taçlandırılan” Cumhuriyet kimliğini gaza gelip benimseme aceleciliğine kapılanlara “heyecanlanmamaları, aslında o kadar da Türk olmadıkları” hızla hatırlatılır?

Örneğin Lozan’ın kendilerine bir dizi hakla birlikte tanıdığı “azınlık statüsünden” kendi istekleriyle vazgeçmeleriyle övünülen Yahudilerden, Ermenilerden “yeterince Türk sayılmaları için” daha ne yapmaları beklenir?

Varlık Vergisi ile mallarına mülklerine oturulduğu halde hala ülkeyi terk etmemekte ve “küstahça” bu ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel geleceğinin bir parçası olmakta ısrar eden Yahudilere  “o kadar da Türk olmadıkları” neden İsrail ile yaşanan her krizde kabaca hatırlatılır?

Neden Devletin en üst yetkilisinin televizyon programında fütursuzca kullanabildiği “Afedersiniz Ermeni” ifadesi, mahalle kahvelerinde “Ermeni dölü” ne dönüşüverir kolayca?Neden ve nasıl Yahudiler, Ermeniler “işimize geldiğinde” Türkiye toplumunun parçası, işimize geldiğinde “iç düşman” sıfatı kazanırlar?

Sinan Dirlik

Tamamı için: http://www.yeniduzen.com/saatlerinizi-devlet-ricaline-gore-ayarlayiniz-14090yy.htm

 

  • LİKUD PARTİSİ’NDEN BAŞKA BİRİNİN LİDERLİK ETMESİNE İZİN VERİLMİŞ OLSAYDI, KOALİSYON BİRKAÇ SANİYE İÇİNDE KURULABİLİRDİ

Üç kez savaş sonrası travması yaşayan Binyamin Netanyahu, bir zamanlar kabinesinde yer alan baş belası eski Savunma Bakanı Avigdor Lieberman’ın bir solcu olduğunu söyleyerek veryansın etti.

Kontrolünü kaybeden İsrail başbakanı, iktidar koltuğuna 5. kez oturarak rekor kırma şansını, koalisyona katılmayı 11. saatte reddederek mahveden sağ kanat yerleşimciye “hakaretler” yağdırmaya kalkıştı.

Netanyahu, partisinin başı çektiği İsrail parlamentosu Knesset’in, daha önce eşi benzeri görülmemiş bir karar alarak, seçimlerin yapılmasından yalnızca birkaç hafta sonra kendini feshetmesinden dakikalar sonra konuşuyordu.

İsrail cumhurbaşkanının iktidarın dizginlerini kendisinden başkasına devretmesini engellemek için son çırpınışıydı.

Netanyahu, Lieberman’ı kastederek, “(Seçimde) İsrail devletini aldılar, milyarları kaptılar, bunları boşa harcadılar, düpedüz yaktılar” diye devam etti.

Yine Lieberman’ı hedef alarak Netanyahu, “Ülkeyi tek bir kişinin şahsi hırsı uğruna neredeyse bir yıl boyunca felce uğrattılar” diye ekledi.

Aslında Netanyahu’nun farkında olmadan kendinden bahsettiği söylenebilir.

İşin aslına bakacak olursak Lieberman’la yaptığı ağız dalaşı, gerçekte büyük bir gösterinin sadece küçük bir parçası.

Geçmişte, İsrail’de bir lider koalisyon kuramadığında, cumhurbaşkanı hükümet kurma görevini başka bir parlamento üyesine verirdi.

Likud Partisi’nden başka birinin liderlik etmesine izin verilmiş olsaydı, koalisyon birkaç saniye içinde kurulabilirdi.

İsrail’de İşçi Partisi, hatta Netanyahu’nun baş rakibi Benny Gantz’in Mavi-Beyaz İttifakı gibi merkez blok, kuvvetle muhtemel devreye girer ve Likud’un iktidar için ihtiyaç duyduğu çoğunluğu sağlardı.

Ne var ki iki taraf da Netanyahu’yla muhatap olmayı reddetti. Bunun sebebi, başsavcının, başbakanı ekim ayında yapılacak ön duruşmada 3 ayrı yolsuzluktan suçlu bulacağı yönündeki genel kanıydı.

Bel Trew

Tamamı için: https://www.independentturkish.com/node/38051/yazarlar/israil-ba%C5%9Fbakan%C4%B1-netanyahu-i%C3%A7in-yolun-sonu-mu

 

  • ABD BAŞKANI DONALD TRUMP'IN, KUDÜS'Ü İSRAİL'İN BAŞKENTİ OLARAK TANIMASINDAN BU YANA FİLİSTİNLİLER, WASHİNGTON YÖNETİMİNİN, BAĞIMSIZ FİLİSTİN DEVLETİ TALEPLERİNİN BİR KENARA BIRAKILMASINA KARŞILIK BÜYÜK YATIRIMLAR TEKLİF ETTİĞİ VE SİYASİ TUTUMLARI SATIN ALMAYA ÇALIŞTIĞI KONUSUNDA UYARIDA BULUNUYOR

Buna mukabil ABD'nin "Yüzyılın Anlaşması" planı kapsamında ilk organizasyon niteliğindeki bu çalıştay, Filistin tarafında tepkilerle karşılandı. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve Filistin Kurtuluş Örgütü'nden (FKÖ) siyasi ve ulusal hareketler ile özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarına kadar tüm Filistinli taraflar, toplantıyı boykot edeceklerini açıkladı.

Filistinliler, Suudi Arabistan tarafından 2002 yılında sunulan, 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını öngören Arap Barış Girişimi'ni destekliyor. Girişim, dönüş hakkına ulaşmadan Arap ülkelerinin İsrail ile herhangi bir ilişki kurmaması, İsrail'in Golan tepelerinden çekilmesi gibi bazı şartları içeriyor.

Filistin yönetimi, kendisi adına herhangi bir tarafı müzakere etmeye zorlamadığını ancak bununla birlikte Filistin halkına hizmet etmek isteyenlerin, "Manama çalıştayı gibi reddedilen konularda" ortak tutuma saygı göstermesi gerektiğini vurguluyor. Öte yandan İsrail işgali sonlanmadan, uluslararası hukuka ve BM kararlarına bağlı kalınmadan Filistin'in ekonomik imkanlara sahip olamayacağını teyit ediyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımasından bu yana Filistinliler, Washington yönetiminin, bağımsız Filistin devleti taleplerinin bir kenara bırakılmasına karşılık büyük yatırımlar teklif ettiği ve siyasi tutumları satın almaya çalıştığı konusunda uyarıda bulunuyor.

Manama çalıştayı, ABD barış planının ilk aşaması ise Filistin tarafından yönetim, siyasi ve ekonomi alanında herhangi bir katılımın olmaması bunun gibi bir organizasyonun, Filistin halkının bağımsız devletinin kurulması kapsamında meşru haklarını alamayacağı, adil barışın sağlanması yolunda bir adım olmadığını gösteriyor.

Hacer Başer,Zeynep Hilal Karyağdı,Zeynep Tüfekçi

Tamamı için:

https://www.aa.com.tr/tr/analiz/yuzyilin-anlasmasi-ekonomik-yardim-siyasi-hedefleri-gizliyor/1493267

 

  • DOLAYISIYLA BU SÜRECİN NETANYAHU’NUN SONUNU GETİRME İHTİMALİ DE VAR VE BU DURUM BÜTÜN MANZARAYI DEĞİŞTİREBİLİR. İSRAİLLİ YORUMCULAR NETANYAHU’NUN HALİHAZIRDA TÜM POLİTİK KARİYERİNİN EN BÜYÜK YENİLGİSİNİ ALDIĞI YORUMUNU YAPIYOR

Şu an için ihtimalleri bir kenara bırakıp en gerçekçi görünen senaryoyu düşünecek olursak, Binyamin Netanyahu’nun çok bir şey kaybetmeyeceğini söyleyebiliriz. Her ne kadar şu anda sağcı siyasetçilerin ciddi bir kısmı Avigdor Liberman’ı katı tutumuyla koalisyonu engellemekle suçlasa da, seçmenlerinin pozisyonundan taviz vermediği için o da oy tabanını koruyacaktır. Diğer yandan dindar partilerin oy oranlarında da büyük bir değişim olmaması muhtemel. Eylül ayına kadarki süreçte, sağcı partilerin birbirlerini suçlayarak tabanlarını konsolide etmeye çalışmaları, seçim kampanyalarının temelini oluşturabilir. Netanyahu’nun Liberman’ı solcu olarak yaftalaması ve Ultra-Ortodoks isimlerin Netanyahu’yu sonucu bile bile Liberman’ın peşinden koşmakla suçlaması da bu durumun habercisi. Diğer yandan seküler milliyetçilerin Ultra-Ortodoksları kendi imtiyazlarının peşinden koşmakla itham etmesi de İsrail toplumunda dindar ve seküler kesimler arasındaki fay hattının derinleşeceğinin bir göstergesi. Kısa vadede Knesset içi dengelerde büyük değişiklikler göremesek de orta-uzun vadede İsrail sağındaki iç gerilim artacağa benziyor.

Peki, Knesset içi dağılım değişmezse ne olur? Bu durum Likud’un birkaç gün önce kendi içinde pragmatik bir yaklaşımla kabul ettiği, merkez sağdan bir partinin koalisyona dahil edilmesi senaryosunu akıllara getiriyor. Zira Netanyahu’nun partisi, İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin’in koalisyon kurma görevini Benny Gantz’a verme ihtimaline karşılık, merkezde yer alan bir partiyi koalisyona dahil ederek Avigdor Liberman’ı “bypass” etmeyi göze almıştı. Eğer ikinci seçimde de manzara çok değişmezse, Netanyahu sağ bir hükümet kurmak yerine, kendini başbakanlıkta tutacak bir koalisyon arayışına girebilir. Tabii eğer o güne kadar yargılanma sürecinde bir değişiklik olmazsa. Zira 9 Nisan sonrasındaki koalisyon görüşmelerinin sihirli kelimelerinden biri de dokunulmazlık yasasıydı. Fakat Netanyahu şu ana dek böyle bir yasa çıkarmak konusunda başarılı olamadı. Dolayısıyla bu sürecin Netanyahu’nun sonunu getirme ihtimali de var ve bu durum bütün manzarayı değiştirebilir. İsrailli yorumcular Netanyahu’nun halihazırda tüm politik kariyerinin en büyük yenilgisini aldığı yorumunu yapıyor.

Koalisyon kurulamamasının yol açtığı tek yenilgi Netanyahu’nun politik kariyerinde olmadı. ABD Başkanı Donald Trump’ın Ramazan’dan sonra açıklamaya hazırlandığı ve basına sızdırıldığı kadarıyla bir barış vizyonu içermeyen “yüzyılın anlaşması” açısından da durum pek iç açıcı değil. Zira bütün bir anlaşma Binyamin Netanyahu’nun başbakanlığı üzerine inşa edilmiş durumda. Anlaşmayla ilgili görüşmeler için bugün İsrail’e giden Donald Trump’ın damadı Jared Kushner’in bir başbakan yerine koltuğu sallanan bir siyasetçiyle konuşacak olması, anlaşmanın belirsiz geleceğine dair çok şey söylüyor. Bu belirsizlik sadece ABD-İsrail eksenini etkilemekle kalmaz; ABD üzerinden İsrail’in ilişkilerini ilerlettiği Körfez ülkelerinin de kendi pozisyonlarını yeniden düşünmelerine neden olabilir.

Özgür Dikmen

Tamamı için: https://www.aa.com.tr/tr/analiz/israil-de-secimlerin-yenilenmesi-neye-isaret-ediyor/1493029

 

  • İSRAİL İSE GAZZE AÇIKLARINDA OLDUKÇA AKTİF. HATTA ŞU ANDA EN AKTİF GÖRÜNEN İSRAİL OLUYOR ANCAK LÜBNAN DA ONU İZLEYENLERDEN

Bugüne kadar enerji kaynakları bakımdan Türkiye’ye dayanan Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bundan sonra aksine bir pozisyona geçme ihtimali yüksek. Güney Kıbrıs’taki cumhuriyet neredeyse bütün Batı Avrupa’nın ortak olacağı 12 bölgelik bir arama alanı tespit etti. Buna komşu ülkelerden İsrail, Mısır, Lübnan ve Suriye de dahil. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin sahası Güney’in tahakkümü altına alınmak isteniyor fakat arama alanında bu federal cumhuriyetin payı tıpkı bugüne kadar takip edilen diplomaside olduğu gibi hasmane. Bu nedenle Kuzey Kıbrıs’ın sahasında da aramaların yapılması ve gereğinde uygun ortakların alınması gerekiyor gibi.

Güneyde aramalar kısmen İngiltere’nin yaptığı gibi bir şirket temsilciliğiyle, aynı şekilde İtalyan gaz şirketi Eni’nin faaliyetleriyle, bazı yerlerde devlet katılımıyla yapılmaktadır. İsrail ise Gazze açıklarında oldukça aktif. Hatta şu anda en aktif görünen İsrail oluyor ancak Lübnan da onu izleyenlerden. Bir yandan da yakın gelecekte Lübnan’ın kendi iç yapısında yeni şekillenmeler beklendiği bir sır değil. Bu enerji kaynağı hakikaten önemlidir. Güney Kıbrıs’taki cumhuriyet, üyesi bulunduğu Avrupa Birliği’ni ve Ortadoğu’da Arap dünyasının alışılmış atmosferi dışında olan ve oraya doğru kayanları arasına alma becerisini göstermiştir. Bazı işlerde etkin olmamızın kaçınılmaz olduğu açıktır.

İlber Ortaylı

Tamamı için: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ilber-ortayli/etkinlik-sart-41238441

 

  • İSRAİL SİYASETİNİN EN ZAYIF KARNI DA BURADA. BÖLÜNMÜŞ TOPLUM VE BÖLÜNMÜŞ SİYASİ ORTAM İÇERİSİNDE HÜKÜMETLERİN İSTİKRARLI POLİTİKALAR SÜRDÜREBİLMELERİ MÜMKÜN GÖRÜNMÜYOR

İsrail siyaseti pek çok farklı çıkar çevresini temsil eden partilerden müteşekkildir. Din, etnik köken ve ideolojiler altında kategorize edebileceğimiz irili ufaklı siyasal organizasyonlar, gerek kendi içlerinde bölünüp ayrışarak gerekse ittifaklar kurarak Knesset’te var olma mücadelesi verirler. Bu mücadele bazen partilerin vereceği ufak tavizlerle tarafları belli bir yarış olarak geçerken bazen de Nisan seçimlerinden sonra ortaya çıkan tablodaki gibi, temel prensipler üzerindeki diretmeler neticesinde bir kördüğüme dönüşüyor. İsrail siyasetinin en zayıf karnı da burada. Bölünmüş toplum ve bölünmüş siyasi ortam içerisinde hükümetlerin istikrarlı politikalar sürdürebilmeleri mümkün görünmüyor.

2018’in son aylarından beri pek çok iç ve dış sorunla karşı karşıya gelen İsrail, aynı zamanda uzun süre hükümetsiz kalmasıyla, bölgede kendinden menkul istikrar ve güvenilirlik potansiyeline de zarar veriyor. 9 Nisan’da yapılan seçimler aslında İsrail siyasetinin ne kadar pamuk ipliğine bağlı bir yapı olduğunu anlayabilmemiz için yeterli bir örnek. En büyük muhalefet bloğu olan Mavi-Beyaz’ın sadece burun farkıyla önünde seçimleri tamamlayan Likud, barajı geçen sağ partilerin sayı ve vekil çoğunluğuna güvenerek hükümeti kurma görevini üstlenmiş bulundu.

Otuz beşinci hükümetin başbakan adayı ve Likud Partisi lideri Binyamin Netanyahu’nun yeni hükümeti kurma motivasyonun altında iki temel prensip vardı. Birincisi, dış politikada müttefiklerinin sayısını artırarak güçlenen ve Filistin meselesindeki mütecaviz tutumunu komşularına dayatmış birleşik İsrail sağının lideri olma arzusu. Bu motivasyonu, ABD Başkanı Donald Trump’la olan kişisel dostluğu, ABD’deki Evanjelist ve Yahudi lobileri sayesinde elde ettiği prestiji, İran’ı ortak bir tehdit olarak göstererek Arap devletleriyle müşterek bağlar tesis etme çabası ve Trump’ın damadı Kushner üzerinden yürütülen “Yüzyılın Anlaşması” taslağı sayesinde her geçen gün güçlendirmiştir.

Netanyahu’nun hükümet kurmadaki bir diğer motivasyonu ise kendisi hakkındaki yolsuzluk ve rüşvet suçlamaları olmuştur. Bu suçlamalardan kurtulmak ve kendi kuracağı hükümette dağıtacağı görev sayısına göre elde edeceği dokunulmazlık hakkı Netanyahu için vazgeçilmez bir fırsattı. İşte bu yüzden, demokrasinin işleyebilmesi adına hükümet kurma hakkından feragat etmek yerine, Yisrael Beytanu (İsrail Evimiz) Partisi lideri Avigdor Liberman’ın restini kullanarak İsrail’i erken seçime götürdü.

Selim Han Yeniacun

Tamamı için: https://www.aa.com.tr/tr/analiz/israil-siyaseti-sil-bastan/1500161

 

NETTEN OKUMALAR

  • AVRUPALI HAHAMLAR YAHUDİLİĞİ SEMBOLİZE EDEN EMOJİ İSTEDİ

https://tr.euronews.com/2019/05/29/avrupali-hahamlar-yahudiligi-sembolize-eden-emoji-istedi

  • 52. YILINDA 1967 ARAP-İSRAİL SAVAŞI: ORTA DOĞU'YU SARSAN 6 GÜN

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-40157650

  • BİR FOTOĞRAFTAN ÇOK DAHA FAZLASI

http://www.agos.com.tr/tr/yazi/22516/bir-fotograftan-cok-daha-fazlasi

  • BİR GRUP YAHUDİ GENÇ HİÇ DÜŞÜNMEDEN GAMALI HAÇ DÖVMESİ OLAN BİR ADAMIN HAYATINI KURTARDI

https://listelist.com/yahudi-gencler-gamali-hac/

  • YAHUDİ MUHACİRLER-62 – ERALP ADANIR

http://www.yeniduzen.com/yahudi-muhacirler-62-14098yy.htm

  • ABD'DE TÜRKLERLE YAHUDİLER ARASINDAKİ FARK - SAFVAN ALLAHVERDİ

https://www.abdpost.com/abd-de-turklerle-yahudiler-arasindaki-fark/21378/

 

(((rivokkk)))‏ @Rivokhay 1 Haz

 (((rivokkk))) Retweetledi: Safvan Allahverdi

Antisemitizm nedir şu mudur bu mudur? Bu işte. Dünyayı yahudiler yönetiyor, bunlar birbirini tutuyor tek bir anı üzerinden genelleme. iş ararken bu yahudi bana geldi başımdan savuşturdum ama kendi bir şekilde gitmiş yahudi bulmuş da iş hayatında tutunmuş. Bunlar hep böyle işte.

https://twitter.com/Rivokhay/status/1134873710941417472

 

Betsy Penso‏ @betsypenso 1 Haz

Betsy Penso Retweetledi: Safvan Allahverdi

Sebep-sonuç olmayan olayları birbirine bağlamak... Hikayenin ne kadar nesnel, saçma ve antisemit olduğunu, işveren adamın kipasının “siyonistlere özgü” olan olduğunu iddia etmesinden anlamanız gerekiyordu. Hani anlamadıysanız ben söyleyeyim.

https://twitter.com/betsypenso/status/1134710216866631680

 

  • HAYATIN İÇİNDEN - İSTANBUL'A KALAN YAHUDİ MİRASI: YELDEĞİRMENİ MAHALLESİ

https://www.haberturk.com/video/tv/izle/yel-degirmeni/641518

  • GAZİANTEP YAHUDİLERİ VE SİNAGOGU HATIRLANMALI - NESİ ALTARAS

http://www.avlaremoz.com/2019/05/31/gaziantep-yahudileri-ve-sinagogu-hatirlanmali/

  • ALMANYA’DA MUSEVİ KARŞITLIĞININ CANLANMASI ÜZERİNE NEW YORK TİMES’A MEKTUP

https://www.sosyalistesitlik.org/almanyada-musevi-karsitliginin-canlanmasi-uzerine-new-york-timesa-mektup/

 

TAKILAN TWEET'LER

 

Adelina Sfishta‏ @AdelinaSfishta 31 May

Pek iyi bilinmez ama, Balkanlarda çok ciddi bir Yahudi nüfusu vardır.Balkan Yahudileri, İspanya'daki Katolik devletinin kurularak, Yahudilerin Osmanlı'ya sığınması ile gelen Safarat Yahudileri ile Avrupa'da zulüm gören Aşkenazi Yahudilerin torunlarının Balkanlara gelmesiyle oluştu

 

https://twitter.com/AdelinaSfishta/status/1134532080451428352

 

Adelina Sfishta‏ @AdelinaSfishta 1 Haz

Balkan Yahudileri çoğunlukla İspanya kökenli Sefarad Yahudileri. Osmanlı'ya sığınıp Balkanlara geliyorlar. 1877-1878 osmanlı rus harbi sonrası Avusturya Macaristan'nın Balkanları kontrol etmeye başlamasıyla, hayatları zorlaşıyor ve 1940'larda faşistlerce tutklanıp sürgün ediliyor

 

https://twitter.com/AdelinaSfishta/status/1134742967388954624

 

Bir Türk Yahudisi‏ @TurkiyeYahudisi 8 Haz

Sinagog açılmıyor dua odası yapılıyor. Ayrıca hoşgörü lafına da gıcık oluyorum. Sen kimsin başka bi insanın varlığını hoş görebiliyosun ...

 

https://twitter.com/TurkiyeYahudisi/status/1137271091867660288

 

G.K‏ @mans071972 8 Haz

@TurkiyeYahudisi adlı kullanıcıya yanıt olarak

yabancılar Meclisinde çalışırken üye bir Yahudi arkadaş meclis üyelerini Hanuka Bayram’ı eğlencesine davet etmişti.resmdeki anıtın yerinde Sinagog varmış Kristalnachtta sadece 2 şamdan kurtarılmış o şamdanlar aynı gün törenle ait olduğu şehire tekrar teslim edildi. Irkçlık kötü

 

https://twitter.com/mans071972/status/1137419334173769732/photo/1

 

T.C. Madrid Büyükelçiliği‏ @Madrid_BE 5 Haz

Piyanistimiz Renan Koen'in piyano resitali ve ünlü Türk, İspanyol ve uluslararası bestecilerin eserlerinden oluşan repertuvarı büyük beğeni topladı.Türkiye ile İspanya arasındaki önemli köprülerden olan Sefarad kültürünü başarıyla konserine taşıyan sanatçımıza sonsuz teşekkürler.

 

https://twitter.com/Madrid_BE/status/1136230657968021504

 

mois‏ @Moisgabay 5 Haz

https://www.birgun.net/haber-detay/kadikoyde-hitler-kostumuyle-gezen-kisiye-yurttaslardan-tepki.html - Kadıköy’de Hitler kostümüyle gezen kişiye yurttaşlardan tepki

Kitapçılarda Kavgam’ı baş köşede satıp,Holokost inkarcılarına ses çıkarmayıp,eğitim müfredatına da Holokost eklenmezse bu rezaletleri daha çok görürüz!

 

https://twitter.com/Moisgabay/status/1136406008992096256

 

Selim Sazak‏ @scsazak 10 Haz

Çernobil’den sonra Türkiye’de kanser artmadı” ile başlayıp “Amerika’nın Bhopal Kazası niye konuşulmuyor çünkü kara propaganda” diye devam eden ve “Çernobil aslında İsrail yüzünden oldu”yla final yapan gerçek bir başyapıt. Böyle güzel deliren nadir gördüm

https://www.birgun.net/haber-detay/chernobyl-kara-propaganda-ve-gercekler.html

https://twitter.com/scsazak/status/1137700363178586114

 

Periodistán‏ @periodistan_ 4 Haz

El kontenido de este post no tiene faltas de ortografia. Eskriviré en ladino para atirar los lektores. Me eskuzo si alguno no entende. Mas agora daré eksplikasiones. Esto es lo ke yamas ambezarse?

Las mayores comunidades sefaradíes se encuentran hoy en Israel (más de un millón de personas), Francia, EEUU y Argentina. Pero son muy pocos los que hablan ladino.

Hay dos publicaciones en ladino en todo el mundo, ambas en Turquía. -"Salom" -"El amaneser"

 

https://twitter.com/periodistan_/status/1135818692728672256

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün