Uzaylı gemisini bilim kurgu senaryosundan çıkarıp bilimsel makaleye sokan Profesör Avi Loeb

İki hafta önce yayınladığımız ‘Bir Cisim Yaklaşıyordu: Oumuamua’ adlı yazımızın ardından, cismin uzaylı gemisi olabileceğine dair makalesiyle gündeme gelen Prof. Avi Loeb ile söyleşimizle devam ediyoruz.

Selin KANDİYOTİ Perspektif 1 yorum
2 Nisan 2019 Salı

 

Şalom için değerli vaktini bizden esirgemeyen Harvard Üniversitesi Astronomi Bölümü Başkanı Prof. Loeb, Oumuamua’yı bir muamma olarak kabul etmemizin ve bir uzaylı aracı olabileceği ihtimalini masaya koymamızın bilimin ilerlemesi adına gerekli olduğunun altını çiziyor. Kariyerini ve imajını riske atmaktan korkmayan Loeb, dünya dışı akıllı varlıklar konusunu bilim kurgunun tekelinden kurtaracak, uzun zamandır aranan bir kahraman benim gözümde. 

Prof. Loeb ile Skype üzerinden röportaj yaparken

İsrail’deki gençlik yıllarınızdan ve orduda girmeye hak kazandığınız özel Talpiod Programından bahsedebilir misiniz?

Tel Aviv’e yakın bir kasabada bir çiftlikte dünyaya geldim. Okul çıkışı çiftlikte yumurta toplar, traktör sürer ve aynı zamanda felsefe kitapları okurdum. Askerlikte önümde iki seçenek vardı: Ya sahalarda koşacaktım ya da entelektüel bir iş yapacaktım. Ordunun Talpiod Programı her yıl, binlerce kişiden yalnızca 20-30 kişiyi kapsamlı sınavlarla seçer. Kabul edildim. İlk üç sene paraşütle atladık, tank kullandık ve sahalarda koştuk ama aynı zamanda fizik ve matematik bölümünden İbrani Üniversitesinden mezun oldum. Daha sonra beş sene İsrail’in savunması için araştırma ve geliştirme yaptık. Bir yandan doktoramı bitirdim bir yandan da ABD’nin Stratejik Savunma Girişimi Kurumu tarafından finanse edilen bir projede liderlik yaptım. Rutin olarak yaptığım Washington ziyaretlerimde Einstein’ın da okuduğu Princeton Üniversitesinden teklif aldım. Yazdığım 11 makale ve özgeçmişimle beş yıllık burs kazandım. Ardından Harvard’dan öğretim üyesi olmam için teklif geldi. Üç yıl gibi kısa bir sürede hiç kimsenin başaramadığını başarmış, daimi kadrolu olmuştum. 

Astrofizikçi olmanızda kimin etkisi oldu?

Princeton’daki pozisyonum astrofizik okumam şartıyla verilmişti, yani görücü usulü evlilik gibiydi. Meğer gerçek aşkımla evlenmişim. Astrofiziğin felsefi sorularını içinde barındırdığını gördüm. Kendi yolumu kendim çizdim, projelerime kendim karar verdim. Ana akımın bir parçası olmadım. Bilimde Tevrat’taki Tekvin bölümüne denk gelen ‘ilk yıldızlar’ı çalışmaya başladığımda kimse bu konuyla ilgilenmiyordu bile. Şimdi önde gelen alanlardan. 

Yahudi kültürünüz çalışmalarınıza yansıdı mı ya da karakterinizin şekillenmesinde rol oynadı mı?

Düşünme şeklimi etkiledi diyebilirim. İsrailli ve Yahudi oluşumla gurur duyuyorum. Kimliğimin en iyi yönlerini temsil etmeye çalışıyorum. Tevrat’ı ve Yahudi felsefesi ile bilgeliği içeren birçok kitap okudum. Scientific American Dergisinde son yazdığım makalede ünlü Breslavlı Haham Nahman’ın “Kol Ha'olam kulo, Gesher Tsar me'od / Dünya ince bir köprüdür, en önemli şey korkmamaktır” cümlesini kullandım. Bu hayatımın mottosu. Bilimde ilerleme kaydetmek için risk almaktan korkmuyorum ama tabi ki aptal değilim, risklerimi hesaplıyorum. 

Dünya dışı akıllı yaşam çalışmalarınız içinde en sevdiğiniz mi? Kara delikler, ilk galaksiler ve evrenin sonu ile ilgili çalışmalarınız da bulunuyor.

Öyle sanıyorum çünkü yıldızlar veya kara delikler gibi ölü nesnelerden ziyade yaşayanla daha çok bağlantı kurabiliyoruz. Şu anda bununla ilgili bir ders kitabı yazıyorum. Türünün ilk örneği diyebiliriz çünkü ilkel yaşam izleri aramayla akıllı yaşam arama çalışmalarını birleştiriyor. 1966’da Carl Sagan ve S. Shklovsky bu konuyla ilgili ders kitabı olmasa da popüler kitap yazmışlardı. Fakat o yıllardan beri çok yeni gelişme oldu. Oumuamua’nın çektiği ilginin sonucunda bir de popüler kitap yazmaktayım. 

Fermi Paradoksu ile ilgili düşünceniz nedir? Evren bu kadar büyükse neden kimseyi görmedik?

Yıldızların dörtte birinin Dünya benzeri olduğu anlaşıldı. Samanyolu’nda yüz milyarlarca yıldız var. Yalnız olmamız çok düşük bir ihtimal.Bence onları görmememizin nedeni medeniyetlerin ömrünün kısa olması. Onları görmemizi sağlayan teknolojileri geliştirdikleri anda kendilerini yok etme araçlarını da icat etmiş oluyorlar. Biz bile nükleer silahları geliştirdik ve iklimi düzeltilemeyecek şekilde değiştiriyoruz. Eğer dikkatli olmazsak medeniyetimiz birkaç yüzyıl içinde kendini yok edebilir. Bizimle aynı zamanda yaşayan medeniyet bulmak bu yüzden zor olabilir. Fakat bu akıllı yaşam izi bulamayacağımız anlamına gelmiyor. Aynen arkeolojide olduğu gibi eski medeniyetlerden kalma kanıtlara ulaşabiliriz. Biz nasıl Voyager 1 ve 2’yi yolladıysak onların da inşa ettikleri araçlara rastlayabiliriz. 


Oumuamua hakkında

Bu makaleyi yazmanızdaki sebep Oumuamua’nın alışılmadık özellikleri oldu. Öncelikle cismin parlaklığında nasıl bir gariplik gözlendi?

19 Ekim 2017’de keşfedilen Oumuamua’yı 25-30 Ekim aralığında gözlemleme fırsatı bulduk. Kendisini fotoğraflayamadık ancak Güneş’ten yansıttığı ışığı gördük. Kendi etrafında döndükçe parlaklığı 10 kata kadar değişim gösteriyordu. Küre olsa her zaman aynı parlaklıkta ışığı yansıtırdı. Bu aşırılık cismin uzunluğunun eninden 10 kat fazla olabileceğine işaret etti. Bir puro ya da gözleme şeklinde olmalıydı. Yol boyunca aldığı darbeler düşünülünce gözleme şekli daha çok kabul gördü. 

Yörüngesi için ne diyebilirsiniz?

Beklentilerden farklılık gösteriyordu. Güneş’in çekim kuvvetinin şekillendireceği yörüngeden sapmalar olmuştu. Doğal yolla bunu açıklamanın tek yolu cisim eğer kuyruklu yıldız ise olur. Fakat Güneş’e yaklaştıkça buzun buharlaşmasıyla oluşan kuyruktan eser yoktu. Cisme ekstra itişi ne kazandırıyordu? İşte makalemiz bunun hakkında. Biz yörüngeden sapmalara ve hız artışlarına sebep olarak ışığın cisme çarparak onu ittirmesini bir ihtimal olarak sunduk. Ancak bunun için cismin 1 mm incelikte olması gerekiyor. Böyle bir cisim bizim ışık yelkenlisi dediğimiz -rüzgârın yelkeni şişirip ittirmesi gibi- bir uzay aracı olabilir. Güneş’in ışığı sektikçe cismi hızlandırıyor olabilir.

Oumuamua için daha doğal nedenler ileri sürülüyor; asteroid veya kuyruğunu kozmik ışınların darbesiyle kaybetmiş kuyruklu yıldızlar gibi. Siz neden ışık yelkenlisinde ısrarcısınız?

Kaya hipotezi ile başlayalım; boyu eninden on kat büyük asteroidler hiç görülmüyor. Başka bir sistemden gelen ve teleskoplarımızla yakalamayı başardığımız bu ilk cisim çok daha tipik olmalıydı. Kuyruklu yıldıza gelince, cisme bu itiş kuvvetini vermesi için kütlesinin yüzde 10’u buharlaşmalıydı. Bu çok fazla. Cisim Güneş’e bizden beş kat fazla yaklaştı, 500 dereceye çıktı: Bu koşullarda kuyruğu nasıl saklarsınız? 


Eleştiriler hakkında

Oumuamua’nın ışık yelkenlisi olabileceğini söylemenizde STAR SHOT Initiatives adındaki projede başkanlık yapmanızın bir etkisi olabilir mi?

Geliştirmekte olduğumuz teknolojiden bahsedeyim. Bir gram ağırlığında, üzerinde kamera, navigasyon ve iletişim cihazı bulunan yelkenliyi ittirmek için çok güçlü lazer ışığı kullanıyoruz. Prensipte bu lazer yelkenlisini ışık hızının beşte birine çıkarabiliriz. 20 yıl içinde bize en yakın yıldıza ulaşabilir. Yani evet, bana bu iddiamda ilhamı veren üzerinde çalıştığım projedir. Genelde hayal gücümüz bildiklerimizle ve gördüklerimizle sınırlıdır. Star Shot tecrübem hayal gücümü genişletti böylece Oumuamua’nın bir ışık yelkenlisi olabileceğini öne sürebiliyorum. Olmayabilir de tabi.

Yuri Milner, Stephen Hawking, Freeman Dyson ve Avi Loeb STAR SHOT Breakthrough projesini tanıtırken

Meslektaşlarınız sizi uyduruk bir teori sunmakla ve bilimsel düşünceye hakaret etmekle suçluyor. Bu saldırılar karşısında onlara belirsizliği kabullenmelerini ve kucaklamalarını söylüyorsunuz. Ne demek istiyorsunuz?

Öncelikle saldırılar önde gelen bilim insanlarından gelmiyor. Bunun altını çizmek isterim. Geleceğin hep geçmiş gibi olduğunu söyleyerek iş yapar ve beklenmedik olaylara karşı açık fikirli olmazsanız yeni bir şey keşfedemezsiniz. Fazla muhafazakâr olursanız bilimin ilerlemesini ertelersiniz. Bu sağlıksız. Önyargılı olmak büyük bir sorun. Açık fikirli olmalıyız çünkü bilim çocukluğumuzda sahip olduğumuz merakın devamı gibidir. 

İmajınızı nasıl riske atabiliyorsunuz? En kötü, çiftliğe dönerim diye mi düşünüyorsunuz?

Bu çok komik çünkü iki ay önce İsrail’e gittiğimde çiftliğin satıldığını öğrendim. Ama kendimi yine orada görebiliyorum. Ben hiç değişmedim, dürüstüm ve olduğum gibiyim. İmajımı önemsemiyorum; gerçeği önemsiyorum. Saygıdeğer meslektaşlarımla konuştuğumda, kapalı kapılar ardında, bu cisme anlam veremediklerini söylüyorlar fakat itibarlarını tehlikeye atmak istemiyorlar. Daimi kadrolu olmak onlara dilediklerini dile getirme serbestisini vermeliyken gittikçe muhafazakâr oluyorlar.  

Sizce iddianız neden bu kadar dirençle karşılaşıyor?

Bana göre dünya dışı varlıklar bir spekülasyon bile değil. Karanlık maddenin elektrik yüklü olabileceğini iddia ettiğim makalem hiç eleştiri almadı mesela, tamamen spekülasyon aslında. Ya da ekstra 12 boyutun daha olduğunu varsayan ve asla kanıtlanamayan Sicim Teorisini bulanlar her gün ödüller alıyor. İnsanlar alışılmadık ve geçmişten farklı her şeye karşı dirençli. İkinci yük ise bilim kurgudan kaynaklı ve tabi ki doğrulanmayan UFO raporlarından. Bilimsel ajandayı sekteye uğratıyorlar. Saçmalıklar bilimin yönünü belirlemez. Bilim kurgunun sunduklarının uzayda olanla alakası yok. Dışarıda akıllı yaşam olup olmadığını, insanların ne düşündüğü ya da Twitter’da neyin popüler olduğu değiştirmez. Galileo, Dünya Güneş’in etrafında dönüyor diye ev hapsiyle cezalandırıldı. Bu ceza gerçeği değiştirdi mi? 

Medya Oumuamua’ya nasıl tepki verdi?

Tepki muazzamdı. 50’den fazla radyo istasyonu, onlarca televizyon kanalı röportaj yapmak istedi. Yedi belgesel yapımcısı benimle temasa geçti. Çoğunu kabul etmedim. Aralık ayında Haaretz gazetesi astrofiziğin gelecek on yılı hakkında bir röportaj yapmak istedi. Onlara Oumuamua’dan bahsedince başlığı değiştirdiler. Hafta sonu ekinde çıkan röportaj Haaretz’in tarihinde en çok okunan yazı oldu. Aslında niyetimiz bu değildi, biz Oumuamua’nın anormallikleri ile ilgili bir makale yazmıştık ve bir anda meşhur olduk. Biz yalnızca Oumuamua’nın yapay bir cisim olabileceği ihtimalini masaya koymak istedik. Bu ihtimali teklif etmek inanılmaz ilgi çekti. Oumuamua bir muamma, ne olduğunu bilmiyoruz. Medyada bolca boy göstermemin sebebi bilimin nasıl yapıldığını insanlara göstermekti. Genelde hep bir muammamız olur, emin olamayız. Bilim böyle yapılır. 

Sizinle ve iddianızla ilgili film yapmak isteyen birçok film yapımcısı var. Sıcak bakar mısınız?

Bunun için fazla meşgulüm.

Nobel ödüllü Fizikçi Kip Thorne, Interstellar filmine danışman olmuştu. Size böyle bir teklif gelse?

Daha önce birçok yönetmen kapımı çaldı. Bilim kurgudan hoşlanmıyorum. Bir film bilimsel olarak yanlışlar içeriyorsa o filmden keyif almam mümkün olmuyor. 


Gelecekle ilgili

Large Synoptic Survey Telescope (LSST) 2022’de çalışmaya başladığında ne görmeyi bekliyorsunuz?

LSST, PanSTARRS teleskobundan çok daha hassas. Eğer Oumuamua rasgele yörüngeli bir cisim ise her ay Oumuamua benzeri bir cisim bulmayı bekliyoruz. Eğer bir yıl süresince bir tane bile bulamazsak bu Oumuamua’yı daha da garip ve eşsiz kılar. Bunun dışında, öğrencim Amir Siraj ile yazdığım makalede bahsettiğim gibi, benzer cisimler Jüpiter’in kütle çekiminin etkisine girip Güneş Sistemimizde tutsak kalmış olabilir. Şimdiden o bölgede Oumuamua benzeri sekiz cisim bulduk. Oraya bir sonda göndererek yakından fotoğraflarını çekme fırsatını yakalayabiliriz. 

Eğer bir gün dünya dışı akıllı yaşam bulursak bunun nasıl etkileri olur?

İnanılmaz etkileri olur. Yalnız olmadığımızı bilmek ayrı ayrı ülkelerin vatandaşları olmaktansa bizi Dünyalı yapar. En önemli soru şu: Mahalledeki en zeki varlık biz miyiz? Bu bir mağara insanına iPhone göstermeye benzer. Mağara insanı bunun güzel bir kaya olduğunu söyleyecektir, çünkü onlara alışıktır. Bizi mağara insanı olarak düşünürseniz Oumuamua bize gösterilmiş iPhone gibi olabilir. Akıllı yaşam bulursak, ilk önce, onlardan öğrenecek çok şeyimiz olur. Ayrıca onlarla iletişim kurmak için ‘astro dil bilimi’, iş yapabilmek için ‘astro ekonomi’ alanlarında gelişeceğiz. Din üzerinde de büyük etkisi olacaktır. Özel olmadığımızı anlayacağız. Bunun dışında, ölü medeniyet kalıntıları bulursak aynı kaderi paylaşmamak için ders alacağız. 

Stephen Hawking bizi uzaylılarla temas konusunda uyarmıştı. Katılıyor musunuz?

İlk başta sessiz kalmak akıllıca olacaktır. Önce bilgi toplayacağız, sonra ne yapacağımıza karar vereceğiz.

 

Eklemek istediğiniz bir şey var mı Prof. Loeb?

Geçen hafta Kudüs’te teolog, filozof ve bilim insanlarının katıldığı bir konferansa gittim. Düşünün ki laboratuvarda sentetik hayat yaratıyoruz ve minik bir evren yaratmak elimizde. O zaman kendimizi Tanrı diye mi çağıracağız? Biliyorsunuz bu iki ana direk Tekvin bölümünde geçiyor. Hâlihazırda Harvard’da yaşam yaratmak için deneyler yapılıyor.  Kozmik enflasyon döneminin koşulları yaratılarak bir evren yaratma hakkında makaleler yazılıyor. Belki bizden milyonlarca yıl ileri seviyede bir medeniyet bunu yapabiliyordur. Belki biz bu yüzden varızdır. Tanrı ileri bir medeniyet olabilir. 

En sevdiğiniz filozof kim?

Jean Paul Sartre. Otantik oluşu beni çok etkiledi, hiçbir metoda bağlı kalmadı.  Burada konuştuğumuz her şeyi bu cümle ile özetleyebilirsin. Ben olabildiğimce otantik olmak istiyorum, makyajsız, olduğum gibi.  

Belki bilim insanı olduğunuz kadar filozof olarak da hatırlanırsınız.

İnsanların beni nasıl etiketlediği beni ilgilendirmiyor. Evreni anlamaya çalışıyorum ve hayatımın en heyecan verici olayı eğer dünya dışı yaşam bulursak olacak.

 

Oumuamua cismi hakkındaki kapsamlı yazı için:

https://www.salom.com.tr/haber-110017-bir_cisim_yaklasiyor_du__oumuamua.html

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün