Bir babanın çaresizliği

Belçikalı Van Groeningen’in ‘Güzel Oğlum’u uyuşturucu sorununu işleyen gerçekçi filmler zincirinin son halkası

Viktor APALAÇİ Sanat
27 Mart 2019 Çarşamba

Bu gerçekçi, samimi, duygulu ve yürek yaralayan dram, konusunu gazeteci- yazar David Sheff ve madde bağımlısı oğlu Nic’in aynı konuda yazılmış çok satan kitaplarından alıyor. Baba ile oğlun kendi bakış açılarından anlattıkları otobiyografik öyküde, baba gerçeklerin ne kadarını biliyorsa, biz de o kadar biliyoruz. İkilinin farklı dönemlerini anlatan bu duygu yüklü, yaralayıcı öykü yüreklere hitap ediyor. Oğlunu girdiği bataktan çıkarmayı yaşam sebebi sayan, ama bunu başaramayan bir babanın çırpınışını izliyoruz. Duygu sömürüsü yapmayan, melodramın tuzaklarına düşmeyen filmin hasletleri arasında, türün filmlerinin klişelerine sığınmamak ve ahlaki öğütlerden uzak durmak var.

Genç Belçikalı yönetmen Felix Von Groeningen’in ülkesi dışında yaptığı ‘Güzel Oğlum/Beautiful Boy’u uyuşturucu sorununu işleyen gerçekçi, samimi, duygulu ama yürek yaralayan bir dram.

Gazeteci yazar Daviv Sheff’in oğlu Nic hakkında yazdığı, 2008 tarihli ‘Beautiful Boy’ adlı otobiyografik romanı ile madde bağımlısı Nic Sheff’in aynı konuda yazdığı ‘Tweak’ adlı çok satan kitaptan alınan filmin senaryosunu yönetmen Groeningen, Luke Davies ile yazmış.

Baba ile oğlun kendi bakış açılarından anlattıkları otobiyografik kitaplardan esinlenen filmde, baba gerçeklerin ne kadarını biliyorsa, biz de o kadarını biliyoruz.

Gerçekte yaşanmış bu çok dokunaklı baba- oğul hikâyesinde, ikilinin farklı dönemlerini anlatan duygu yüklü, yaralayıcı, yüreklere hitap eden bir öykü izliyoruz.

Uyuşturucu bağımlılığıyla yıllarca mücadele eden bir ailenin ilham veren ve yürek burkan öyküsünde, oğlunu girdiği bataktan çıkarmayı yaşam sebebi sayan, ama bunu başaramayan bir babanın çırpınışlarını izliyoruz.

Duygu sömürüsü yapmayan, melodramın tuzaklarına düşmekten kurtulan filmin hasletleri arasında, türün filmlerinin klişelerine sığınmamak ve ahlaki öğütlerden uzak durmak var.

Beyaz yakalı gazeteci baba David (Steve Carell) ilk karısı Vicki’den (Amy Ryan) olma, üniversiteye girme arifesindeki oğlu Nic’ten (Timothée Chalamet) uzak kalsa da onu hiç ihmal etmez.

İkinci evliliğini yaptığı ressam Daisy’den iki çocuğu daha olan David, velayeti annesinde olsa da, uyuşturucu bağımlısı olduğu Nic’i iyileştirmek için ne gerekiyorsa yapmaya kararlıdır.

Çok iyi yetiştirilmiş, modern müziğe, edebiyata (özellikle yazarlığa) eğilimli, yetenekli ve yakışıklı Nic genç yaşta bütün uyuşturucuları tattıktan sonra ölümcül ‘crystal meth’in tutsağı olmuştur.

Ecstacy, kokain, LSD dâhil tümünü denediği uyuşturucuları birçok kez bırakıp yeniden başlayan Nic, sonunda beyni harap eden ‘crystal meth’i sevgilisi Laureen’e de bulaştırıyor.

Carell ve Chalamet’ten görkemli performanslar

Film, baba David’in kontrolden çıkmış, kendisine uzanan yardım ellerini itmiş, kayıp oğlu Nic için New York Times gazetesinden yardım istediği sekans ile açılıyor.

Parçalanmış bir ailenin çocuğu olan Nic, hastanelerde geçirdiği rehabilitasyon seanslarından fayda görmemiştir. Entelektüel ve varlıklı bir ailede büyümesine, ebeveynleri tarafından sevilmesine, korunmasına, üvey annesi tarafından da ilgi görmesine rağmen, başarılı, zeki, karizmatik bir genç olan Nic, kendisine uzanan yardım ellerini itmiştir.

Bu etkileyici dramanın kapanış jeneriğinde ABD’de 50 yaş altı ölümlerin çoğunun uyuşturucu doz aşımından kaynaklandığını öğreniyoruz.

Uyuşturucunun insanın hayatını renklendireceğine, heyecan katacağına inanan Nic, rehabilitasyon sürecini yarım bırakarak, hastaneden kaçarak, ‘crystal meth’e dönüş yaparak babasını umutsuzluğa iter. Pes eden David, mücadeleyi eski eşi Vicki’ye devreder. Gerçek bir hayat öyküsünü anlattığı için film makul bir final ile noktalanır.

‘Güzel Oğlum’, Danny Boyle’un ilk başyapıtı ‘Trainspotting’ (1996), Darren Aronofsky’nin ‘Rüya İçin Ağıt/ Requiem for a Dream’ (2000) gibi uyuşturucu sorununu işleyen gerçekçi filmler zincirine son halka olarak ekleniyor.

1977, Flanders doğumlu Belçikalı yönetmen- senaryo yazarı- yapımcı, Felix Van Groeningen altı filmlik kariyerinde, kendisine şöhreti getiren ‘Çölde Kutup Ayısı/ The Misfortunates’ (2010) ile İstanbul Film Festivalinde Altın Lale Ödülü kazandı.

En çok ödül kazandığı ‘ Kırık Çember/ The Broken Circle Breakdown’ (2012) Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar’a aday oldu, aynı dalda Cesar Ödülü’nü kazandı.

İki kardeşin filme adını veren ‘Belgica’  barını şehrin eğlence merkezi haline getirmelerini anlatan, elektronik müzik ağırlıklı film (2016) yönetmenin en iyileri arasında.

Bir baba olarak oğlunun değiştiğini kabul etmeden, onu kurtarmaya çalışan David rolünde Steve Carell, komedinin yanında usta bir dram oyuncusu olduğunu kanıtlamayı sürdürüyor. Bennet Miller’in unutulmaz ‘Foxcatcher’ı ile 2014’te ilk dram filminde izlediğimiz Carell, Richard Linklater’ın ‘Sıkı Dostlar’ında (2017) ve Adam Mc Kay’in Oscar ödüllü ‘Vice’ında (2018) karizmatik bir dram aktörü olduğunu kanıtlıyor.

Rus Yahudi’si bir anne ile Fransız bir babanın 23 yaşındaki oğlu Timothée Chalamet, uyuşturucu müptelası Nic rolünde harikalar yaratıyor. Hollywood’un yükselen değeri, ‘Beni Adınla Çağır/Call Me By Your Name’ ile başlayan çıkışını ‘Güzel Oğlum’ ile sürdürüyor.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün