Gerçekler acıtır

‘HERKES BİLİYOR’un Asghar Farhadi’nin filmografisinde önemli bir yeri olmayacak

Viktor APALAÇİ Sanat
20 Mart 2019 Çarşamba

İran üzerinden evrensel konuları işlemedeki başarısı bilinen Farhadi ilk kez İspanya’da geçen, diyalogların tamamı İspanyolca olan filmle düş kırıklığı yarattı. ‘Elly Hakkında’daki ‘kayıp’ temasına dönüş yaptığı filmde yönetmen aile, aile bağları ve ahlaki tercihleri sorgularken senaryosuna dram, psikolojik gerilim ve gizemi de katıyor. Ne yazık ki bu film Farhadi’nin ülkesinde çektiklerinin etkisini vermekten uzak kalıyor. Kahramanlarının karanlık geçmişleri ve arzularını işlemede, polis soruşturmasında senaryo inandırıcı olamıyor.

Asghar Farhadi; Oscar ödülü kazanan ilk İranlı; ‘Bir Ayrılık’ (2011) ve ‘Satıcı’ (2016) ile Yabancı Dilde En İyi Film dalında iki Oscar…

İran üzerinden evrensel konuları işlemedeki başarısı bilinen Farhadi, ülkesindeki katı rejimin sözcüsü ve kuklası olmayı reddetmesiyle takdir edilen bir sanatçı.

Sekiz filmlik kariyerinde insani zaaflarımız, zayıflıklarımız hakkında müthiş tespitler yapan Farhadi, dünya vatandaşı ve uluslararası sanatçı kimliklerini hak ediyor. İran sinemasının Abbas Kiorastami’den sonra yetiştirdiği en büyük sanatçı olan Farhadi, ahlaki seçimler konusunda ustalığını konuşturmasıyla tanınıyor.

Yazgı, aile namusu, kıskançlık, çevre baskısı, intikam, gerçeğe ulaşma arzusu gibi temalara bağlılığıyla bilinen İranlı usta, filmlerinde bireyin ahlak anlayışını otopsi masasına yatırmadaki hüneriyle ünlü.

Kariyerinin altı filmini ülkesinde çeviren Farhadi, 2013’te ‘Geçmiş/ Le Passé’ ile yolunu Paris’ten geçirmesine rağmen İranlı bir adamın Fransız eşinden boşanma sürecini anlatıyordu.

Farhadi’nin son filmi, konusu Madrid’de geçen, diyalogların tamamı İspanyolca olan ‘Todos Lo Saben/Herkes Biliyor’.

İlk uluslararası başarısı olan ‘Elly Hakkında’ (2009) filmindeki ‘kayıp’ temasına dönüş yaptığı ‘Herkes Biliyor’ ile Farhadi yolunu bu kez Madrid taşrasında bağlarla çevrili bir köyden geçiriyor.

Birçok filminde olduğu gibi İranlı usta bu kez de aile, aile bağları, ahlaki tercihleri sorgularken senaryosuna dram, psikolojik gerilim ve gizemi de katıyor.

Üç günde geçen konusuyla film, kapanmamış yaralar, bastırılmış duygular, geçmişin acıları ve itiraflar gibi Farhadi’nin ustası olduğu temaları işliyor.

Bu giriş bölümünde, hayranı olduğum sanatçının meziyetlerini sıralamaya çalıştım. Ancak hemen ilave edeyim; ‘Herkes Biliyor’un yönetmenin filmografisinde önemli bir yeri olmayacak.

Psikolojik gerilim ile melodram arasında gidip gelen ‘Herkes Biliyor’, ne yazık ki, uluslararası starlarla çekilen ticari film sınıfına giriyor.

Farhadi filmlerinin karakteristiği olan aile dramı ve bireysel seçimler konusunu işleyen, beylik melodram klişelerinden beslenen, gerçekçilikten uzak senaryosuyla ‘Herkes Biliyor’ beklentilere cevap vermeyen bir film olmuş.

Kameraman José Luis Alcaine’nin mükemmel görüntülerine rağmen, film yavan, gösterişli ama sığ bir gerilim olmaktan kurtulamıyor.

 ‘Kayıp’ temasına geri dönüyor

Madrid dışında küçük bir kasabada geçen konusuyla film Arjantinli kocası Alejandro (Ricardo Darin) ve çocuklarıyla Buenos Aires’te yaşayan Laura’nın (Penelope Cruz) kız kardeşi Ana’nın (İrma Cuesta) düğünü için doğduğu topraklara dönmesiyle başlar.

Düğün gecesi beklenmedik bir olay ailenin hayatının tepetaklak olmasına neden olur. Laura’nın 16 yaşındaki astım hastası kızı İrene (Carla Campra) kaçırılmıştır ve bunun kimin yaptığını kimse bilmemektedir.

Düğün öncesi, annesinin geçmişiyle ilgili müthiş bir sırrı öğrenen İrene, aynı günün gecesi kaçırılır. Genç kızın bulunması için herkes elinden geleni yapmaya çalışır.

Film, genç kızın serbest bırakılmasını sağlayacak 300 bin Euro’luk fidye parasının denkleştirilme çabasına odaklanıyor. Zengin olduğu varsayılan Arjantinli damat Alejandro’nun iflastan sonra iki yıldır işsiz olduğunu öğreniriz.

Laura’nın ailesi zengin değildir. Laura’nın gençlik aşkı Paco (Javier Bardem) fidye parasını temin etmek için sahip olduğu bağdaki payını ortağına satmayı teklif eder. Köyde yaşayan emekli polis şefinin İrene’yi kaçıran olağan şüpheliler için ileri sürdüğü geçerli ipuçları akılları karıştırır.

Ancak yaşananların sorumluları araştırıldıkça, hem aile fertleri hem de köy ahalisi arasında bir takım gerginlikler yaşanmaya ve geçmişte saklı kalmış kirli sırlar su yüzüne çıkmaya başlar.

Gergin ortamdaki aile bireyleri birbirine girince, geçmişte halının altına süpürülen kirli çamaşırlar gün ışığına çıkar. Film üst üste gelen sürprizlerle noktalanır.

‘Herkes Biliyor’ projesine hazırlanırken, Asghar Farhadi iki yıl öncesinde İspanya’ya giderek, lisanını öğrenip yaşam tarzını araştırmak ve senaryosuna gerçekçi malzemeler sağlamaya çalışmış. Ama ne yazık ki yabancısı olduğu bir kültüre ‘yabancı’ kalmış.

İspanya taşrasında, geçim kaynağı şarapçılık olan bir köyün hayat tarzını, gözlem gücüne dayanarak perdeye yansıtmakla yetinen Farhadi’nin, senaryo  yazılımına bir İspanyol’u dahil etmesi daha yerinde olurdu diye düşünüyorum.

‘Herkes Biliyor’, Farhadi’nin ülkesinde çektiği, mahalli rengin öne çıktığı eski filmlerinin etkisini vermekten uzak kalıyor.

Psikolojik boyutu ve dramatik gerilimiyle, Farhadi’nin mizansenindeki becerisi ve oyunculardan verim almadaki hüneriyle geçer not alan film ne yazık ki ustanın eski filmlerinin seviyesinde değil.

Kahramanlarının karanlık geçmişleri ve arzularını işlemede, polis soruşturmasında senaryo inandırıcı olamıyor.

Televizyon filmi tadındaki ‘Herkes Biliyor’da yedinci kez bir araya gelen Penelope Cruz- Javier Bardem ikilisine Arjantin sinemasının en kaliteli karakter oyuncusu Ricardo Darin eşlik ediyor. Yer aldığı filmleri tümüne damgasını vuran bir oyuncu olarak tanınan Darin burada hiç de etkileyici değil.

Alejandro Gonzales Innaritu’nun ‘Biutiful’u (2010) ile Cannes’da En İyi Aktörü seçilen Bardem, Pedro Almodovar’ın ‘Volver’i (2016) ile En İyi Aktris seçilen Penelope Cruz, geçen yıl bu festivalden eli boş ayrıldılar. Esasen Cannes Festivali’nin Açılış Galasında gösterilen ‘Herkes Biliyor’un ödül listesine girmemesine kimse şaşırmadı.

Farhadi’den ilk düş kırıklığı

1972’de Humeyni şehrinde doğan Asghar Farhadi ilk uluslararası başarısını dördüncü filmi ‘Elly Hakkında/About Elly’ ile kazandı. 2003 Berlin Film Festivali’nde kendisine En İyi Yönetmen Ödülünü kazandıran film, gizemli bir şekilde ortadan kaybolan bir genç kızın öyküsünü anlatıyordu. Başroldeki Golshifteh Farahani sonraları rejim tarafından fişlenince, yıllardır ülkesine giremiyor.

Rekor sayıda (84) ödül kazanan ‘Bir Ayrılık/A Separation ‘ (2011) yönetmenin kariyerindeki en iyi filmi sayılır. Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ı, Altın Küre, Cesar, Altın Ayı ödüllerini kazanan film tek çocuklu bir karı- kocanın şeriat mahkemesindeki boşanma sürecine odaklanır.

‘Bir Ayrılık’ filminde Farhadi, annesiyle babasının boşanmasını istemeyen genç kız rolünü kızına oynatmıştı. Kendisi şimdi  sinema eleştirmenliği yapıyor.

Farhadi’nin ülkesi dışında çevirdiği ilk film olan ‘Geçmiş/Le Passé’ (2013) yine bir boşanma öyküsü anlatıyor, başrol oyuncusu Bénérice Bejo’ya Cannes’da En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazandırıyordu.

Arthur Miller’in oyunundan yola çıkan ‘Satıcı/The Salesman’ (2016) evli bir çift üzerinden İran toplumu hakkında müthiş tespitlerde bulunan bir filmdi. Cannes’da Farhadi’ye En İyi Senaryo Ödülü’nü getiren filmde Shahah Hosseini En İyi Aktör seçilmişti. Film, Yabancı Dil dalında Farhadi’ye ikinci bir Oscar Ödülü getirmiş, ancak yönetmen Donald Trump’ın İran vatandaşları için seyahat kısıtlamasını protesto etmek için ödülünü almaya gitmemişti.

Günümüz toplum hayatında mutluluğu yakalamanın ne denli zorluklar içerdiğinin altını çizen Farhadi, senaryolarındaki kahramanlarına eşit mesafede durur. İhtilaflarda herkesin kendi gerçekleri olduğunu senaryolarında işleyen Farhadi, “gerçek nerede?” sorusuna cevap arar. Bu arayışta (son filmindeki gibi) “gerçekler acıtır” tespitini yapar.

Devrim sonrası uluslararası festivaller aracılığıyla dünyaya açılan İran sinemasının öncü ismi Farhadi, 2012’de Time dergisi tarafından dünyadaki en etkili 100 isim arasında gösterildi.

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün