Lutka Laskier: ‘Polonyalı Anne Frank’ olarak anılan kız

Rutka Laskier, Ocak 1943 tarihinde, Bedzin Yahudi Gettosuna geldikten sonra, orada yaşadığı sürece tuttuğu günlükle yıllar sonra keşfedildi ve ‘Polonya’lı Anne Frank’ olarak kabul edildi. 14 yaşındayken, Auschwitz’de gaz odasında yaşama veda etti.

Sara YANAROCAK Kavram
6 Şubat 2019 Çarşamba

Rutka Laskier, 1929 yılında, Polonya’da babası Jacub (Yaakov) Laskier’in banka memuru olarak çalıştığı Krakow kentinde doğdu. Annesi Dworja (Dvora) ve babası, varlıklı bir aileden geliyorlardı. Büyükbabası Mlynarskiej Laskier, Kleinberg şirketinin ortaklarından biriydi. 1939’da Laskier Ailesi, yükselen antisemitizmden kaçarak, Güney Polonya’nın Bedzin şehrine yerleşti. Bu kentte yaşarken Rutka, 1943 yılında, Nazi işgali sırasında, Lehçe 60 sayfalık bir günlük tuttu. Bu günlük 2007 yılına kadar yayınlanmadı.

Günlüğün son defa yazıldığı 24 Nisan 1943 tarihinden sonra, Laskier Ailesi, Bedzin’deki Yahudi Gettosuna ayrılmaya zorlandı. Rutka’nın, ailesiyle birlikte 1943’tse getirildiği Auschwitz Kampı’nda gaz odasında 14 yaşındayken yaşama veda ettiği biliniyor. Holokost’tan kurtulan babası, savaş bittikten sonra, İsrail’e yerleşti, yeniden evlendi ve Zahava Laskier Scherz adında bir kızı oldu. Jacub Laskier bundan sonra, ikinci kızına Rutka’dan ve erkek kardeşinden hiç söz etmedi.

Günlük hakkında

Rutka 19 Ocak’tan, 24 Nisan’a kadar, ailesinin bilgisi dışında bir okul defterine kurşun kalemle ve mürekkepli kalemle günlük tuttu. Günlüğünde Nazi işgali altında tanık olduklarını, gettodaki günlük hayatı ve duygusal dünyasına ait kimi noktaları yazdı. Ayrıca gaz odaları ve kampların gettoda yaşayanlar üzerinde yarattığı korkudan bahsetti.

Günlük, 19 Ocak’ta şu cümlelerle başlıyordu. “1943’te olduğumuza inanamıyorum, bu cehennem başlayalı dört yıl olmuş bile.” Günlüğün son cümlelerinden biri ise şöyleydi:  “Keşke artık bitti, sadece bir kez öleceksin diyebilseydim… Ama diyemiyorum. Çünkü tüm bu iğrençliklere rağmen yaşamak istiyorum ve gelecek günlerimi görmek istiyorum.”

5 Şubat’ta Rutka umutsuzluğunu şöyle anlatıyordu: “Bu evden bir gün bile ‘Sarı Yıldız’ takmadan çıkmama izin verileceğine hiç inanmıyorum. Hatta bu savaşın bir gün biteceğine de. Böyle bir şey olursa herhalde sevinçten aklımı yitirirdim. Ufacık bir inancım vardı hep, ama artık onu da kaybettim. Eğer Tanrı olsaydı, insanların canlı canlı ocaklara atılmasına, yeni doğmuş bebeklerin silahla öldürülmesine asla izin vermezdi.”

1943 yılında Rutka günlüğünü, 21 yaşındaki komşu kızı Stanislawa Sapinska ile paylaşmıştı. Laskier Ailesi kente taşındıklarında, Katolik olan Sapinska Ailesinin sahip olduğu evin bir dairesine taşınmışlar ve iki ailenin kızları arkadaş olmuşlardı. Daha sonra bu eve gettoya dâhil edilmek üzere Naziler tarafından el kondu. Kurtulamayacağını düşündüğü için, Rutka günlüğünü Stanislawa’ya emanet etti. Genç kız günlüğü evin içindeki merdivenin altındaki döşemenin altına gizlerken bu yeri Rutka’ya da göstermişti. Stanislawa savaştan sonra, evine döndüğünde günlüğü sakladığı yerden çıkarıp 63 yıl boyunca evinin kütüphanesinde sakladı. Rutka’nın günlüğünü hiç kimseye göstermedi. 2005 yılında yeğenine günlükten bahsetti. Yeğeninin ısrarı üzerine günlüğü yayınlamaya karar verdi. Günlüğü, Polonya’nın Yahudi Kültürü Merkezine teslim ettiler. Merkezin müdürü Adam Szydlowsky günlüğün fotokopilerini İsrail’deki Yad Vaşem Müzesine ulaştırdı. Kitabın yayınını Yad Vaşem yayınları üstlendi ve kitap ‘RUTKA’NIN DEFTERİ: OCAK- NİSAN 1943’ adıyla basıldı. 4 Haziran 2007’de Yad Vaşem İsrail Holokost Müzesi tarafından gerçekleştirilen törenle tanıtıldı. Törene, Rutka’nın babasının İsrail’de yaptığı evlilikten doğan kız kardeşi Dr. Zahava Scherz de katıldı. Ayrıca törende Stanislawa Sapinska, orijinal günlüğü müzeye armağan etti. Sapinska tarafından yayına hazırlanan orijinal Lehçe metin 2007 yılında ‘Pamietnik Rutki Laskier’ basıldı. Ayrıca İngilizce ve İbraniceye çevrildi. Kaderin garip bir tecellisi olarak Anne Frank ve Rutka Laskier aynı yılın aynı gününde dünyaya gelmişlerdi.  İkisinin de babası Holokost’dan sağ olarak kurtulabilmiş, ailenin geri kalanı katledilmişti.

 

Auschwitz Dönemi

Rutka ve ailesi, Ağustos 1943’te hep birlikte Auschwitz Ölüm Kampına gönderildiler. Annesi Dvora ve erkek kardeşi derhal gaz odasına gönderildiler. Rutka, kadınlara ayrılan bir barakaya yerleştirildi. Onunla birlikte olan ve hayatta kalan Zofia Minc Geller, 2008’de Rutka’nın günlüğü yayınlandıktan sonra, tanıklık edip, aynı barakada kaldıklarını, kızın o sırada salgın olan kolera hastalığına yakalandığını ve diğer bir kadın mahkûm tarafından iyileştirildiğini anlattı. İyileştikten sonra, Rutka bir gün arkadaşı Zofia’ya kendisini elektrikli dikenli tellerin yanına götürmesini ve artık yaşamak istemediği için, ona yardım etmesi için yalvardığını anlattı. Rutka tam kendini tellere atacağı sırada bir Nazi askeri olanları fark etmiş. Genç kızı sürükleyerek oradan çekip ve ceza olarak gaz odasına göndermiş. Rutka orada can verdiğinde sadece 14 yaşındaydı.

İsrailli kız kardeş Zahava

Rutka’nın babası Jacub Laskier, savaş bittikten sonra İsrail’e göç etti. Bir süre sonra evlendi ve Zahava adlı bir kızı oldu. Babası kızına asla geçmişi ve ölen ailesinden bahsetmemişti. Zahava 14 yaşındayken, eski albümleri karıştırdığı esnada babasına ait eski resimleri buldu. Ona sorular sordu ve nihayetinde babasının savaş yıllarındaki hayatını ve yarı kardeşlerinin eskiden var olduğunu öğrendi. Nedir ki babası daha sonra bir daha asla bu konuları konuşmadı ve asla detay vermedi. 1986 yılında öldü. Zahava, ablası Rutka’nın anı kitabı yayınlandıktan sonra esas ve etraflı olarak gerçekleri öğrendi ve kendisi de Yad Vaşem’de yapılan törene katıldı. Daha sonra anı kitabının İbraniceye çevrilmesine de ön ayak oldu.

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün