Ayrılmak mı? Terk etmek mi?

Neli AŞKANER Çocuk-Aile
27 Aralık 2017 Çarşamba

Toplum olarak ayrılmaktan ziyade terk etmeye yatkınlığımız var dersem yanlış olmaz sanırım. Her gün binlerce insan tanıştığı ve birleştiği gibi aynı gün içerisinde başka binlerce insan ayrılıyor. Günümüz teknolojisinde sahip olduğumuz cep telefonları ile ilişkilerimizi internet üzerinden başlatıp bitirebiliyoruz. Ancak üzerinde durmak istediğim nokta teknolojiden çok bu terk edip hava da kalmış hikâyelerin bizi ve ailemizi nasıl etkilediği. Aslında ayrılığı öğrenmemizde birçok şey gibi annemiz ile ilk ilişkilerimiz zamanında başlıyor.

Anne, bebeği ilk kez kucağından bıraktığında başlayan ve tekrar aldığında sonlanan zaman aralığında yaşanan ayrılık ve bu ayrılık ile bebeğin nasıl başa çıkacağı ilerdeki hayatında olacak ayrılıkları nasıl yaşayacağının çok büyük bir temelidir. Anne ve bebek adeta dans eder gibi her ayrılıp tekrar kavuşmada bu dengeyi birlikte oturturlar. O yüzdendir ki bebeklerin kendi kendilerini sakinleştirebilmeyi öğrenmeleri, uykuya dalabilmeleri, tüm gelecek yetişkin hayatları için inkâr edilemez bir önem ve öncelik taşır. Bebeği sürekli sallamak, sürekli kucakta tutmak kısaca aşırılar ona kendi alanını tanımaya, ihtiyaçlarını dile getirmeye fırsat vermemektir. Fırsat verilmeden anne tarafından sürekli ve hemen ihtiyaçları karşılanan bebek anneye bağımlı olur, kendi farkındalığını geliştirmesi gecikir ve ayrışmada zorluk yaşar. İşte, yetişkin hayatta sağlıklı ayrılıyor musunuz yoksa ayrılık anına ve acısına dayanamayıp mı terk ettiğinizin temelleri buraya dayanır. Anne ayrılamıyorsa, çocuk da ileride ayrışamayan bir birey haline gelir ve kendini istese de ayrılmakta çok zorlandığı ilişkiler içinde bulur. Çünkü ayrılığa göğüs gerebilmek olgunluk ister, olgunluk ise duygularını yönetebilmekten gelir. Duygularını yönetebilme 0-5 yaş civarı öğrenilir. Anne babalar, her zaman çocuğunuz için en iyisini isteseniz de, maalesef her zaman onlar için en doğrusunu bilemiyoruz. Bu yüzdendir ki sağlık ve hayati durumlar dışında, aşırıya kaçmadan çocuğunuza kulak verin ancak sınırları ve kuralları hiç bir zaman ortadan kaldırmayın. Kural olmayan bir evde de çocuk anne babanın yerine geçer ve evi yönetmeye çalışır. Bu tip bir eğitim tarzı da çocuğa faydalı değildir. Kurallar ve özgürlük her zaman dengeli olmalıdır.

Sizlere hayatınızın merkezinde ve dengede olduğunuz, mutlu, sağlıklı ve huzur dolu bir yıl diliyorum. Sevgiyle kalın, sevgiyi paylaşın...