Mizah üzerinden Aşkenaz dünyasına açılan pencere

“Gerçek Yahudi mizahı, kendi toplumuna yöneliktir - onun güçsüzlüklerini ortaya çıkarır ve… acı bir özeleştiriye tabi tutar”

Umut UZER Köşe Yazısı
27 Aralık 2017 Çarşamba

Türkiye’de yaşayan birkaç yüz Avrupa kökenli Aşkenaz Yahudisini “azınlık içinde azınlık” olarak tanımlayan Robert Schild, ‘Savunmanın Son Çaresi: Gülmek…’ Aşkenaz Mizahında Gezintiler adlı kitabında, özellikle Doğu Avrupa’da yaşayan ancak önce Rusya’da ve diğer ülkelerdeki katliamlar (pogrom), daha sonra Holokost sebebiyle büyük ölçüde yok olmuş bir dünyaya mizah yoluyla pencere açıyor. Anneannesinden öğrendiği Yidiş dilindeki fıkralar ve şakalar üzerinden son derece derin boyutları olan kitabında Robert Schild, aslında tarih, sosyoloji, din ve dilbilimi alanında geniş perspektifler veriyor. Aşkenaz kültürü üzerine belki de Türkçe tek yayın olan bu eser bize Aşkenaz Yahudilerinin göçlerini ve yaşamlarını mizah üzerinden başarılı bir şekilde açıklıyor.

Almanya’dan 14. ve 15. yüzyıllarda Doğu Avrupa’ya özellikle Polonya ve Rusya’ya göç eden Aşkenaz Yahudileri büyük ölçüde Almancaya dayanan dilleri Yidiş’i göç ettikleri bölgelere taşıyor, orada dini sebeplerden dolayı zaten kelime haznelerinde var olan İbranice sözcüklere, Slav dillerinden ve Romence kelimeler ekliyordu. Özellikle Doğu ve Orta Avrupa’daki küçük kasabalarda (ştetl) gelişen Aşkenaz kültürü her ne kadar on dokuzuncu yüzyılda Rusya’daki pogromlar sebebiyle ciddi bir yara alsa ve bunun sonucu olarak Amerika’ya kitlesel göçleri beraberinde getirse bile, asıl Nazi Almanya’sının dünyadaki bütün Yahudileri yok etme politikasının sonucu olarak Doğu Avrupa’da varlığını büyük ölçüde yitiriyordu. Ama gene de vurgulanmalı ki, Yiddischkayt olarak tanımlanan Aşkenaz kültürü büyük şehirlerden (ştot) çok, köy ve kasabalarda (ştetl) daha fazla gelişiyordu. Fakat asimilasyon ve entelektüellerin Yidiş’i küçümsemesi, jargon olarak tanımlaması da bu dilin zayıflamasında bir rol oynamıştı.

Benzer bir sürecin farklı şartlarda Ladino’ya karşı da yürüdüğü hatırlatmakta fayda var. Şöyle ki, Osmanlının son döneminde eğitimli kesimlerin Fransızcayı entelektüel ve belki sınıfsal bir üstünlük gibi görmeleri ve sonra uluslaşan Cumhuriyet döneminde Türkçenin konuşulması için baskı yapılmasının sonucu olarak Ladino’nun etkisi azalmıştı.  

Doğu Avrupa’daki Yahudi fıkraları klasik manada komik olmaktan çok acıları hafifletici, uyarıcı, Sigmund Freud’un dediği gibi bir nevi ‘savunmasız olanların son silahıdır’. Aşkenaz fıkralarındaki temel özellikler, bilgelik, kuşku ve çelişkidir. Mekân olarak hikâyeler sık sık Doğu Avrupa’daki tren istasyonlarında veya vagonlarda geçmektedir. Ayrıca sohbetler ve atışmalar papaz ile haham veya tüccarlar ile fakir insanlar arasındadır. Ancak son tahlilde bu mizah unsurlarının özü, topluma eleştirel bir yaklaşımı barındıran savunma araçlarıdır. Güldürdükten sonra insanları düşündürme özellikleri en belirleyici unsurları arasındadır.    

Yukarıda bahsedilen sebeplerden dolayı, Rusya’dan ve Doğu Avrupa’dan Amerika’ya 1881-1923 yılları arasında yoğun bir göç yaşanmıştır. Böylelikle ABD’de 300 bin  olan Yahudi nüfusu, 3 milyona dayanmış ve kısa bir süre sonra bu rakam 4 milyonu geçmiştir. Ancak 1950’li yıllara kadar tam ve eşit vatandaş olamamışlar, bazı elit üniversitelere kabulde, avukatlık veya mimarlık gibi meslek dallarında iş bulmada belli zorluklar yaşamışlar, diğer bir deyişle ayrımcılığa tabi tutulmuşlardır. 1920’lerin Amerika’sında, Yahudiler ve Katolikler, tam olarak beyaz, yani hâkim unsur olan WASP (Beyaz Anglo-Sakson Protestan) kimliğe ait sayılmıyorlardı. Çünkü o dönemde ülke hala ağırlıklı olarak Protestan idi. Yahudiler nasıl Beyaz oldu kitabının yazarı Karen Brodkin’e göre ise, 1950’li yıllarda artık Aşkenaz Yahudileri, İtalyanlar ve diğer Avrupalılar ile beraber beyaz halkın parçası olarak kabul görmeye başlamışlardı. Bu entegrasyon süreci, bir taraftan Amerika’da da Yidiş’in etkisini kademeli bir şekilde azaltmış, diğer taraftan ise, laiklerin topluma ciddi manada entegre olmalarını sağlamıştır. Yidiş daha ziyade, dindar kesimlerin konuşmaya devam ettiği bir dil olarak kalmıştır. Bugün bile, New York’un Brooklyn mahallesinin Williamsburg kesiminde ve şehrin dışında ağırlıklı olarak Hasidik Satmar Yahudilerinin yaşadığı Kiryas Joel yerleşiminde bu dil halen konuşulmaya devam etmektedir.

Aşkenaz mizah geleneği Amerika’da şov dünyasında temsil edilip varlığını burada devam ettirmiştir. Bu gelenek içinde sayılabilecek komedyenler arasında Charlie Chaplin, Mel Brooks, Billy Crystal, Jerry Lewis ve Woody Allen sayılabilir. 1989-1997 yılları arasında Seinfeld adlı şov ile fırtınalar estiren Jerry Seinfeld’i de bu listeye eklemekle beraber annesinin ailesinin Halep’ten geldiğini hatırlamalıyız.  

Sonuç olarak, Robert Schild’in kitabı mizah üzerinden büyük ölçüde yok olmuş ancak kısmen Doğu Avrupa dışında yaşamaya devam eden Aşkenaz tarih, dil ve kültürüne derin bir yolculuk yaptırıyor. Aynı zamanda bu dünyayı daha yakından öğrenirken sık sık yüzümüze bir gülümseme yayılmasına da aracılık ediyor. 

Not: Almanca bilen okuyucular Yidiş dilindeki kelimelerin yanlış yazıldığını düşünebilirler ama bu sözcükler Almancaya yakın olsa da aynı imla ile yazılmamaktadır.

Okuma: Robert Schild, Savunmanın Son Çaresi: Gülmek… Aşkenaz Mizahında Gezintiler. Mozaik: 2014.

Karen Brodkin. How Jews Became White Folks and What That Says About Race ian America.

Karen Brodkin, http://forward.com/opinion/356166/how-jews-became-white-folks-and-may-become-nonwhite-under-trump/