Web´den Seçmeler

• Peki, geçtiğimiz yüzyılın başlarında burada yaşayan Musevilerin sayısı on binleri bulurken, nasıl oldu da bu sayı bugün sıfıra çok yaklaştı? Harun Amca anlatıyor: “1948-49’da İsrail devletinin kurulmasıyla birinci göç oldu. Varlık vergisi ikinci göç; 1955’te 6-7 Eylül hadiseleri… 60 ihtilali, 24 Ocak’lar, 12 Mart’lar derken 1980’lere kadar azalarak dayandık. 1980’lerde gençlerimiz eğitimlerini sürdürmek için metropollere gittiler; giden de geri gelmedi. Benim çocuklarım da öyle. Oğlum bilgisayar mühendisi, İstanbul’da yaşıyor. ‘Gel’ dedim, ‘Sana sermaye vereceğim, dükkan vereceğim, o dükkanın içini malla dolduracağım. Yeter ki gel.’ Bana dedi ki, ‘Baba, internet kafe mi açacağım?’ Ha gençler geliyorlar; yazlığa geliyor, bir hafta 10 gün denize giriyor, güzel yemekleri yiyor, sonra da çekip gidiyorlar.” MELİS ALPHAN - HÜRRİYET

İzak BARON Diğer
20 Eylül 2017 Çarşamba
  • MUSEVİ CEMAATİ HATAY’I HATAY YAPAN UNSURLARDAN, MOZAİĞİN TAŞLARINDAN BİRİ. BU ŞEKİLDE AZALARAK YOK OLURSA, HATAY’IN RENKLERİ SOLAR

Tutkulu ve saygılı insanların kenti Hatay. Değerlerine aşkla bağlı, inandıklarını tutkuyla paylaşan, farklılıklara saygı duyan insanların kenti Hatay. Ne zaman bu kente yolum düşse, bir şekilde kendimi Kurtuluş Caddesi’ndeki Antakya Musevi Havrası’nda Harun amcayı (Harun Cemal) dinlerken buluyorum. Bu sefer Hürriyet gazetesi olarak oradayız; havrada normalde erkek cemaat üyelerinin toplu olarak ibadet ettiği salonda oturmuş Harun Amca’yı dinliyoruz. Harun Amca Antakya Musevi Havrası’nın 270 yıllık olduğunu, bu kentteki mevcudiyetlerinin takriben 25 asır öncesine dayandığını anlatırken belli belirsiz bir gururla “Biz bu topraklara, bu coğrafyaya 2500 yıl evvel gelmiş insanlarız” diyor. Biliyorum, az sonra söz toplu cemaat namazına gelecek. “Toplu cemaat namazı kılabilmek için 10 yetişkin erkeğe ihtiyacımız var” diyor Harun Amca. Bunu, günün gerçeği takip ediyor: “Evvelden cemaat üyelerimizin sayısı on binlerle anılırken, bugün itibarıyla Antakya’da yaşayan 16 Musevi kaldı. 8 erkek, 8 kadın. Ve bunların yaş ortalaması 60’ın üzerinde.” 8 erkek toplu cemaat namazı kılmak için yeterli olmadığından, her hafta İstanbul’dan iki kişi geliyor; sayıyı 10’a tamamlıyor, ancak böyle toplu ibadetlerini gerçekleştirebiliyorlar. Yani, taşıma suyla değirmeni döndürüyorlar. Haham da her hafta İstanbul’dan geliyor. Peki, geçtiğimiz yüzyılın başlarında burada yaşayan Musevilerin sayısı on binleri bulurken, nasıl oldu da bu sayı bugün sıfıra çok yaklaştı? Harun Amca anlatıyor: “1948-49’da İsrail devletinin kurulmasıyla birinci göç oldu. Varlık vergisi ikinci göç; 1955’te 6-7 Eylül hadiseleri… 60 ihtilali, 24 Ocak’lar, 12 Mart’lar derken 1980’lere kadar azalarak dayandık. 1980’lerde gençlerimiz eğitimlerini sürdürmek için metropollere gittiler; giden de geri gelmedi. Benim çocuklarım da öyle. Oğlum bilgisayar mühendisi, İstanbul’da yaşıyor. ‘Gel’ dedim, ‘Sana sermaye vereceğim, dükkan vereceğim, o dükkanın içini malla dolduracağım. Yeter ki gel.’ Bana dedi ki, ‘Baba, internet kafe mi açacağım?’ Ha gençler geliyorlar; yazlığa geliyor, bir hafta 10 gün denize giriyor, güzel yemekleri yiyor, sonra da çekip gidiyorlar.”

1960’ların ikinci yarısında 2 bin Musevi’nin yaşadığı Hatay’da 2000’lerin başında bu sayı 70’lere kadar düştü; bugün 16. İstanbul’da yaşayan Antakyalı cemaat üyelerinin sayısı 280’e dayandı. “Sizler de hakkın rahmetine kavuştuğunuzda ne olacak?” diye soruyorum… “Düşünmek bile istemiyorum” diyor; “Biz gittikten sonra çocuklar gelecek mi buraya? Hayır, gelmeyecekler.” Bir yol denemişler. İki Musevi çiftin gelip Hatay’da yaşamasını sağlamışlar; belediye de bu çiftlere iş vererek destek olmuş. Ama Suriye’de savaş kızışınca çift Hatay’ı terk etmiş. Musevi cemaati Hatay’ı Hatay yapan unsurlardan, mozaiğin taşlarından biri. Bu şekilde azalarak yok olursa, Hatay’ın renkleri solar. Dileyelim de bir mucize olsun ve cemaat buradaki varlığını sürdürsün.

Melis Alphan

http://www.hurriyet.com.tr/seyahat/hatay-mozaiginin-en-guzel-taslarindan-biri-40579080

 

  • PARÇALANAN ORTADOĞU’DA KÜRT DEVLET/DEVLETÇİKLERİ, İSRAİL AÇISINDAN NEFES ALMA KANALLARI MIDIR?

İsrail’in Barzani politikasının yanı sıra, PKK-PYD hattında, her ne kadar General Golan görüşlerinin kendi devletini bağlamadığını iddia etse de, Hizbullah-İran-Esad tehdidine karşı Suriye’de PYD’yi, Irak’taki İran vesayetindeki merkezi yönetimine karşı Barzani’yi desteklemesi sadece İran karşıtlığıyla açıklanabilir mi?

Türkiye açısından bakılacak olursa, iktidar partisinin büyük kongresinde “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye karşılanan Barzani, Nakşilik ve ABD müttefikliği zemininde, 2007 Beyaz Saray zirvesi sonrası Türkiye’nin resmi ilişki kurduğu bir antitenin başıdır. 1991-2003 arası, Türkiye’nin de katkılarıyla, ekonomik bir temel kazanmıştır. Her ne kadar siyasal iktidar Barzani referandumuna resmi söylemde karşı çıksa da, asıl kaygıyı, domino etkisi ve Suriye’deki PKK-PYD terörü çerçevesinde hissetmektedir.

Parçalanan Ortadoğu’da Kürt devlet/devletçikleri, İsrail açısından nefes alma kanalları mıdır? İsrail’in görev süresi bitmekte olan ve Türkiye’de veda ziyaretlerini gerçekleştiren İstanbul Başkonsolosu Shai Cohen, Hürriyet’e verdiği mülakatta “Kürt devleti konusunda İsrail bir taraf değil” demiştir (http://www.hurriyet.com.tr/kurt-devleti-konusunda-israil-bir-taraf-degil-40574911). Bununla birlikte, ortaya konulan politika, “Kürt bağımsızlığı”nın İsrail’in bölgede 1950’lerden beri geliştirdiği siyasalarda politikasının bir unsuru haline getirildiğini net biçimde göstermektedir.

Türkiye-İsrail ilişkileri normalleşirken, Barzani yaklaşımındaki koşutluklar, PKK-PYD teröründe siyasi açmaza dönüşmektedir. Barzani referandumu öncesi, İsrail, Kürt politikasında artık daha açık konuşmaktadır. Yaşanan gelişmeler, ABD-Rusya dahil, küresel ve bölgesel aktörlerin hesaplarını bir kez daha bozacak bir içeriktedir. Türkiye ise bu parantezde ne yazık ki daha yapısal sorunlara gebedir…

Yrd. Doç. Dr. Deniz TANSİ

http://politikaakademisi.org/2017/09/12/barzani-referandumu-oncesinde-israilin-kurt-politikasi/

 

  • 1 HAZİRAN 1941’DE, ŞAVUOT BAYRAMI GÜNÜ, ÖĞLEDEN SONRA SAAT 3 SULARINDA IRAK YAHUDİLERİ İÇİN HER ŞEY DEĞİŞTİ

1 Nisan 1941’de, ‘Seyyid Raşid Ali el-Gaylani bir darbe ile yönetime el koydu. Prens Abdülillah İngilizlere sığınmak zorunda kaldı. İngilizler bu darbeye sessiz kalmayarak bölgedeki uçaklarıyla Irak güçlerini bombalamaya başladı. 31 Mayıs’ta Kral Naibi Abdulillah Bağdat’a dönmek üzere hazırlandı. Naip ile birlikte şehre girerken görülmek istemeyen İngiliz birlikleri şehir dışında kaldı. 1 Haziran 1941 günü, Kral Abdul-al-İlah’ın geri dönüşünde hazır bulunmak ve saygılarını sunmak üzere Bağdat Havaalanına giden Yahudi delegasyonu, Yahudilerden intikamlarını almak için fırsat kollayan Iraklı Yahudi karşıtı çeteler için bulunmaz bir neden sağladı. 1 Haziran 1941’de, Şavuot Bayramı günü, öğleden sonra saat 3 sularında Irak Yahudileri için her şey değişti. Saldırı, saat 3’te, havaalanından dönen delegasyonun Al Khur Köprüsüne varmasıyla başladı.

Araçlarından indirilen Yahudiler ilk önce dövüldü, peşinden çoğu vahşice katledildi. Saldırılar kısa sürede tüm Bağdat’a yayıldı. Kent “Maut al Yahud – Yahudilere ölüm” çığlıklarıyla inlemeye başladı. Gözü dönmüş saldırganlar ele geçirdikleri Yahudileri sokak ortasında vahşice katletmeye başladılar. İlk önce Yahudi evleri, sembolik Hamsa figürü ile işaretlendi. Peşinden evlere girilmeye başlandı. Kadınlara, genç kızlara tecavüz edildi. Karşı koymaya, korumaya çalışanlar direklere asıldı. Ufak çocuklar ailelerinin gözleri önünde öldürüldü. Öldürmeden önce işkence, öldürdükten sonra ise cesetlerin parçalanması ve teşhir edilmesi standart uygulama oldu. Peşinden sıra bayram nedeniyle kapalı olan Yahudi işyerlerine geldi. İşyerleri talan edildi ve yakıldı. Bir sinagoga giren saldırganlar Nazi benzeri uygulama ile ilk önce Tora rulolarını, din kitaplarını, peşinden binayı yaktılar. Cinayetler, saldırılar, yağmalamalar ve ateşe vermeler tüm gece devam etti. Gün boyunca özel ve toplu taşıma araçları durdurulup Yahudiler indirilerek ya dövüldü ya da öldürüldü. Benzer olaylar diğer kentlerde de yaşandı.

Ömür Çelikdönmez

https://www.haber-sanliurfa.com/yazarlar/omur-celikdonmez/sarkici-sukran-ozer-doruk-irak-istihbaratindan-nasil-kacirildi/28465/

 

  • KİMSE KALKIP TA İSRAİL TÜRKİYE’YE KARŞI IRAKLI KÜRTLERİ KULLANMAK İÇİN KÜRDİSTAN KURULMASINI İSTİYOR GİBİ ABSÜRT İDDİALARDA BULUNMASIN

Yahudilere karşı girişilen bu hareket İngilizlerin bu yarı kalmış zaferinden çok önce planlanmıştı ve Nazilerin Avrupa’da yaptığı katliamlara benzer bir katliam en ince noktasına kadar düşünülmüştü.

Yahudilerin listeleri hazırlanmış, Yahudilerin yaşadıkları evler kırmızı bir “hamsa” – beş parmak – ile işaretlenmişti. Radyodan katliamı ve sınır dışı edilmeyi veren haber yazılmış ve yayın saatini bekliyordu. Yahudi cemaat liderleri bu planları öğrenince geçici iktidar olan belediye yetkililerinden yardım istediler. Onlar da katliamı planlayanları Bağdat’tan kovmayı başardılar. 31 Mayıstaki radyo haberi sadece İngilizler tarafından tahta çıkartılan Prens Abdullah’ın geçici olarak gittiği Ürdün’den geri döndüğü olmuştu.

Bağdat’ta yaşayan Yahudilerin sevinmeleri için bütün nedenler vardı: 1 Haziran, Musa’ya 10 emrin verildiği günün anısına kutlanan Şavuot bayramıydı. Yahudiler, 2,600 senedir yaşadıkları toprakların tekrar güvenliğe kavuştuğunu sanıyorlardı. Çok büyük yanılgı içindeydiler. 1 Haziran günü saat 15:00 civarında Prens Abdullah’ın uçağı Bağdat yakınlarında bir havaalanına indi. Al Hur köprüsünden sarayına doğru yol alırken bir grup Yahudi onu karşılamaya gittiler. Yahudiler köprüye yaklaştığında silahlarını İngilizlere teslimden dönen mutsuz bir ordu birliğiyle karşılaştılar. Yahudilerin sevinci bu askerleri çılgına çevirmeye yetti. Askerler Yahudilere köprüde bıçak ve baltalarla saldırdılar.

Birçoğu köprünün üzerinde öldürüldü. Planlanmış katliam durdurulmuş olsa bile bütün şehirde Yahudilere karşı katliam başladı. Bağdat birden Cehenneme dönüştü.

Gözü dönmüş ayak takımı sokaklarda Yahudilere saldırıp öldürmeye başladı.

Kadınlara ailelerinin gözleri önünde tecavüz edildi. Dükkânlar ve evler yağma edildi.

Saatler boyu şehirden yükselen silah sesleri ve çığlıklar durmadı.

Kafa kesmeler, açılan göğüsler, kolları bacakları kopartılan bebekler, korkunç işkenceler sürdü gitti. Bazı saldırganlar koparttıkları kol ve bacakları ganimet gibi sallıyorlardı.

Bağdat’tan yükselen alevler Yahudilerin oradaki yaşamlarını kül ve dumana çeviriyordu.

Yahudi dükkân ve evleri önce yağma edilip sonra da ateşe veriliyordu.

Tipik bir Nazi uygulaması şeklinde istila edilen bir sinagogdaki kutsal kitaplar yakıldı.

İngiliz askerleri ise, Londra’dan gelen emirle Arapların gazabını kendilerine ve petrol işletmelerine çevirecekleri korkusuyla hiçbir müdahalede bulunmadılar.

Artık Bağdat Yahudiler için emin değildi. Evleri zaten çoktan işaretlenmişti.

Polis, asker ve sivillerden oluşan yağmacı gruplar rahatça Yahudi mahallelerine saldırıyorlardı. Her evde aileler kendilerini korumak için eşyaları kapıların önüne barikat yaptılar. Yağmacılar ilerlediğinde evde daha arka odalara kaçıp barikatlara devam ettiler.

Nihayet bir adım önde kalabilmek için damlara sığındılar. Kaçan Yahudiler bir damdan diğer dama atlayarak kaçtılar. Bazen anne babalar çocukların damdan, aşağıda battaniyelerle bekleyenlere attılar. Gidecek yerleri kalmayanlar saldıranlara kızgın yağ, taş ve ne buldularsa onunla karşı koydular. Kadınlar her tarafta dolaştırıldılar. Araplar Yahudi kız okuluna saldırdılar ve talebelere tecavüz ettiler.

Altı Yahudi kız birkaç kilometre uzakta bir köye götürüldü ve ancak birkaç gün sonra bulundular. Tecavüz ettikleri genç kızların göğüslerini kesmek o gün yapılan tipik dehşetlerdendi. Saldıranlar fark gözetmeden genç veya yaşlı Yahudi kadınlara toplu tecavüz ettiler ve uzuvlarını kestiler.

İki gün sonra Belediye başkanı, o sırada ülkedeki en yüksek yetki sahibi Prens Abdullah’ı aradı ve kendine sadık askerlere emir vererek bu katliamı durdurması için yalvardı.

Prens bu emri verdi. Prense bağlı askerler, özellikle hızını alamayıp Müslüman mahallelere de saldırmaya başlayan çetelere ateş açtılar. Ateş edilmeye başlandığında asiler kaçmaya başladılar. Olayların yatışmasından çok sonra İngilizler şehre girdiler.

Petrol tesisleri artık güvendeydi Fakat Yahudiler güvende değildi. Hiç kimse asla o iki karanlık günde kaç Yahudi’nin öldürüldüğünü bilemeyecek. Irak resmi kayıtlarında 110 kişinin öldürüldüğü ve yüzlercesinin de yaralandığı belirtiliyor. Yahudi cemiyeti ise bu rakamın çok daha yüksek olduğunu söylüyor. Bir Iraklı tarihçi 600 kişinin katledildiğini söylüyor. Yahudi Cenaze Kurumu cesetleri gömmeye korktu.

Cesetlere hiçbir saygı gösterilmeden en aşağılayıcı şekilde sokaklardan toplandılar ve yuvarlak, francolaya benzer bir toplu mezara gömüldüler.

İşte geçmişten bugüne İsrail’in Kuzey Irak Kürtlerine yardımının perde arkasında ve Iraklı Kürtlere yardım eden Yahudilerin kolektif bilinçaltında, Irak Yahudilerinin yaşadığı Farhud katliamın çok büyük etkisi vardır.

Kimse kalkıp ta İsrail Türkiye’ye karşı Iraklı Kürtleri kullanmak için Kürdistan kurulmasını istiyor gibi absürt iddialarda bulunmasın, kargalar dahi güler. 1 Haziran 1941’de Alman ve İngiliz sempatizanı Kral Faysal yönetimindeki Bağdat’ta öldürülen Yahudilerin intikamını alıyorlar, İsrail’in refleksi budur.

Ömür Çelikdönmez

https://www.haber-sanliurfa.com/yazarlar/omur-celikdonmez/yahudi-kurt-isbirliginin-perde-arkasinda-ne-var/28466/

 

  • TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİNİ YENİ RAYINA KOYMAYA BAŞLAYAN İSRAİL, TÜRKİYE'NİN KIRMIZI ÇİZGİSİ OLAN BÖYLE BİR KONUDA ANKARA İLE TERS GİTMEYİ GÖZE ALIR MI?

"İsrail'in Irak'ta bağımsız bir Kürt devleti kurulmasına desteği yeni değil. 3 yıl önce, Tel Aviv'de Institute for National Security Studies'in düzenlediği bir toplantıda İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bu konudaki desteğini, ABD'nin Irak'ın bütünlüğünü korumayı istediğini bilmesine rağmen, açıklamıştı. Tabii burada Hamas konusunda Ankara'ya verilen mesajı da görmezlikten gelmek imkânsız. Öte yandan tek destek İsrail'den de gelmiyor. Suudi Arabistan da Iraklı Kürtlerin referandum taleplerini destekliyor görünüyor. Bu durumu, Türkiye'yi cezalandırma olarak okuyorum. Katar krizinde, Katar tarafını seçen Ankara'yı en acıtacak noktasından vurmaya çalışıyor, yoksa Kürtlerin geleceği için pek endişelendiğinden değil. İsrail kurulacak bir Kürt devletini ekonomik ve stratejik açıdan doğal bir müttefik görüyor. Ancak Türkiye ile ilişkilerini yeni rayına koymaya başlayan İsrail, Türkiye'nin kırmızı çizgisi olan böyle bir konuda Ankara ile ters gitmeyi göze alır mı? Asıl sorulması gereken soru burada."

Karel Valansi

http://www.haberturk.com/israil-ikby-yi-neden-destekliyor-1633158

 

  • ANTİSEMİTİZM, YAHUDİLERİ İNSANLIĞA ZARAR VERMEK AMACIYLA KOMPLOLAR KURMAKLA İTHAM EDER. HER SEFERİNDE “İŞLERİN NEDEN TERS GİTTİĞİ” KONUSUNDA YAHUDİLERİ SUÇLAR

Ve Türkiye. Temmuz ayında Kudüs’te yaşanan Mescid-i Aksa gerginliğinin ardından, İstanbul Alperen Ocakları, 20 Temmuz 2017 akşam saatlerinde, Neve Şalom Sinagogu önünde, 22 Temmuz 2017 günü ise Ahrida Sinagogu önünde antisemit gösteri ve saldırılar gerçekleştirdi. Olayı ve İsrail’i protesto etmek üzere Sinagog önünde toplanan gruplar tekme ve taşlarla Sinagog kapılarına saldırırken, ellerinde pankartlar ile İsrail aleyhine çeşitli sloganlar atarak Türkiye’deki Yahudileri ibadethanelerine sokmamakla tehdit ettiler. Neve Şalom Sinagogu önünde gerçekleştirilen bu antisemit saldırının ardından 21 Temmuz günü, Anadolu Ajansı ve TRT, “Mescid-i Aksa’nın ibadete kapatılması yurt genelinde protesto edilecek” haberini söz konusu saldırının görsellerini kullanarak, bir ibadethaneye yapılan bu açık şiddet ve taciz olayını bir protesto gösterisi haberi olarak servis etti. Yaşanan saldırılar çeşitli devlet mercileri tarafından aynı Amerika’da olduğu gibi kimseyi suçlamadan kınandı. Kolluk kuvvetleri tarafından 24 saat esasına göre korunan bir ibadethanenin önünde gerçekleşen bu saldırılar engellenmediği gibi, saldırılar ile ilgili kimseye de soruşturma açılmadı. Saldırıları gerçekleştirenler kadar bu saldırının kullandığı dili pekiştiren ve daha kötüsü teşvik eden, Diyanet İşleri Başkanlığı, Trt ve Anadolu Ajansı gibi kurumlar da işlenen bu nefret suçu ile ilgili bir yaptırımla karşı karşıya kalmadılar.

Antisemitizm, Yahudilerin doğasının tümüyle kötü olduğuna ve onların iflah olmayacağına inanmayı gerektirir. Antisemitlere göre Yahudi, bir birey değil topluluktur. Yahudi içinde yaşadığı topluma aslında bilerek yabancı kalır ve kendisini “misafir eden” topluma ve hatta dünyanın geneline felaket getirir. Ve tüm bunlardan kötüsü bu ajandalarını gizlice gerçekleştirir. Bu yüzden antisemitler, kendilerini “kötü ve komplocu Yahudi”nin maskesini düşürmekle yükümlü hissederler. Antisemitizm, Yahudileri insanlığa zarar vermek amacıyla komplolar kurmakla itham eder. Her seferinde “işlerin neden ters gittiği” konusunda Yahudileri suçlar. Tüm yaz boyu Antisemitizmin eylem, saldırı, söylem gibi çeşitli boyutlarla dışavurumunu izledik dünyanın çeşitli yerlerinde. Antisemitizm denen canavar dünyada yeniden hortlarken, 1930’ların Nasyonel Sosyalist Nazi rejiminin politik idealleri ve söylemleri toplumun bir kesimi tarafından ayıplansa da geri kalanlara göre yazık ki son derece akla yakın. Toplumsal çatışmanın arttığı, neredeyse saf tutmaya varacak bir fanatizmden geçtiğimiz, özellikle mülteciler üzerinden pompalanan bir yabancı düşmanlığının gözle görülür biçimde arttığı bu zaman diliminde belki de sormamız gereken sorular şunlar; Tarihten ders mi alacak yoksa tarihin tekerrür etmesine izin mi vereceğiz? Antisemitizmin ve türlü ırkçılığın yeniden hortlayıp hayatlara mal olmasına izin mi verecek yoksa bununla mücadele mi edeceğiz?

Işıl Demirel

http://www.avlaremoz.com/2017/09/17/dunyada-yukselen-antisemitizm-isil-demirel/

 

 

  • KÜRTLERE DESTEĞİ, İSRAİL’İN BÖLGENİN AZINLIKLARIYLA İLİŞKİ KURMA POLİTİKASININ BİR PARÇASI. KURULUŞUNUN İLK YILLARINDAN İTİBAREN ARAP OLMAYAN ÜLKELERLE YAKINLIK KURMAYI AMAÇLADI

Kürt tarafının İsrail’in desteğini istemesi anlaşılır. Kendi Kürt nüfuslarını etkileyeceğinden dolayı bir devlet kurulmasına en sert karşı çıkan ülkelerle çevrili olan IKBY, bu sayede bölgede izole olmaktan kurtulabilecek. Üstelik bölge dışında da pek bir destek bulamıyor. IŞİD’e karşı verdiği mücadele ile Kürtler olumlu bir imaj kazanmış olsa dahi, ABD de referandumun iptal edilmesini talep etti. El-Şark Forumu Direktörü Galip Dalay’ın da belirttiği gibi, IKBY bölgedeki mezhepçi kaygıları kullanarak, Şii yönetime karşı olan Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin desteğini kazanabilir.

İsrail ise kurulacak bir Kürt devletini ekonomik ve stratejik açıdan doğal bir müttefik olarak görüyor. İsrail dışarda Kürt devletine desteğini demokrasi, özgürlük, bağımsızlık gibi ortak değerleri paylaşmaları üzerinden açıklıyor. İçerde ise Orta Doğu’nun ezilmiş ve uzun süre vatansız kalmış halklarından biri olarak, davalarına sempati beslediklerini söylüyorlar. Tabi burada akıllara hemen Filistinliler konusu geliyor.

Kürtlere desteği, İsrail’in bölgenin azınlıklarıyla ilişki kurma politikasının bir parçası. Kuruluşunun ilk yıllarından itibaren Arap olmayan ülkelerle yakınlık kurmayı amaçladı. Türkiye ve Şah dönemi İran ile ilişki kurma çabaları bu nedenleydi. Bugün de Azerbaycan ile yakın ilişkileri mevcut.

Öte yandan bu konuda kilit ülke İran. Böylesi bir gelişme, İran’ı bölgeye daha fazla çekecektir. Bu da ilk önce İsrail’in tercih etmeyeceği bir durum. Lübnan’dan sonra Suriye ile olan sınırında İran ve Hizbullah tehdidi ile karşı karşıyayken, bir de Irak’ta etkisini arttıracak bir İran istemeyecektir. Ancak görülen tabloda, Kürtler bir de Körfez desteğini alırsa hiç şüphesiz karşılarına İran dikilecektir.  

Karel Valansi

http://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/israilin-kurt-devletine-destegi,18082

 

  • HAZİRAN AYINDA SUUDİ ARABİSTAN’IN MISIR DÂHİL DÖRT ARAP ÜLKESİNİ YANINA ALARAK KATAR’A YÜKLENMESİ ARDINDAN KATAR EMİRİ TEMİM EL SANİ TAHTINI KORUYABİLMEK İÇİN BİR TAKIM GERİ ADIMLAR BATMIŞTI. BUNLARIN ARASINDA SUUDİ ARABİSTAN VE MISIR’IN TERÖRİST SAYDIĞI, TÜRKİYE VE KATAR’IN SAYMADIĞI MÜSLÜMAN KARDEŞLERE VERDİĞİ DESTEĞİ KESMESİ DE VARDI

Hamas dün Gazze İdari Komitesini lağvedeceğini açıkladı. Bu bir tür Gazze hükümeti işlevi görüyor ve son 10 yıldır El Fetih yönetimindeki Ramallah yönetimiyle aradaki derin uçurumun nedeni sayılıyordu. Şimdi bu komite lağvedilirse, Filistin yönetimindeki ikiliğin ortadan kalkması ihtimali var.

Ama işin arka planında da şu var. Haziran ayında Suudi Arabistan’ın Mısır dâhil dört Arap ülkesini yanına alarak Katar’a yüklenmesi ardından Katar Emiri Temim el Sani tahtını koruyabilmek için bir takım geri adımlar batmıştı. Bunların arasında Suudi Arabistan ve Mısır’ın terörist saydığı, Türkiye ve Katar’ın saymadığı Müslüman Kardeşlere verdiği desteği kesmesi de vardı.

Bu aşamada Müslüman Kardeşler bağlantılı bilinen ve Hamas, Mısır istihbarat servisi Gihaz el-Muhaberat gözetiminde Kahire’de El Fetih ile dolaylı görüşmelere hız vermişti. İşte dünkü açıklama Mısır istihbaratının “kolaylaştırıcılığı” sayesinde, Suudi Arabistan desteğinde geldi. Ankara’nın tam destek verdiği Hamas, artık eskisi kadar güçlü değil ve tıpkı Tunus’taki Müslüman Kardeşler bağlantılı En Nahda hareketi gibi kendisini geriye çekerek varlığını koruma stratejisine geçti.

Suudi Arabistan da karışık… Hem Yemen, hem Suriye’de başarısız olan Riyad’da, Katar krizi sürerken veliaht prens ilan edilen Kral Salman bin Abdülaziz’in oğlu Muhammed bin Salman’ın yakında yönetimi ele alacağı haberleri var. Sadece genç değil, babasından çok daha iddialı ve hırslı olan yeni kralın gelişi yeni belirsizlikler demek olacak.

Anlayacağınız bölgemiz daha da karışıyor. Suriye siyasetimiz ise ABD destekli PKK’nın Suriye’de Kürt özerkliği, İsrail destekli KDP’nin Irak’ta Kürt bağımsızlığı peşinde koştuğu böyle bir dönemde değişiyor.

Murat Yetkin

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/murat-yetkin/israil-kurdistan-planina-girerken-turkiyenin-suriye-siyaseti-degisiyor-40582095

 

Netten okumalar

 

  • ÖLÜ MİLLET – MURAT TÜRKER

https://bianet.org/biamag/kultur/189854-olu-millet

 

  • 'TÜRKİYE, ERBİL'LE İŞBİRLİĞİ YAPIYORSA İSRAİL NİYE YAPMASIN?' – CEYDA KARAN

https://tr.sputniknews.com/ceyda_karan_eksen/201709151030173455-turkiye-erbil-isbirligi-israil/

 

  • OSMANLI MÜZİĞİNİN KLEZMER MÜZİĞİNE ETKİSİ – BAHAR AKPINAR

https://bianet.org/biamag/kultur/189861-osmanli-muziginin-klezmer-muzigine-etkisi

 

  • SAĞ SİYONİSTLER VE YAHUDİ DÜŞMANLARININ GİZLİ İTTİFAKI - SUZANNE SCHNEİDER

http://www.gazeteduvar.com.tr/dunya-forum/2017/09/15/sag-siyonistler-ve-yahudi-dusmanlarinin-gizli-ittifaki/

 

  • PRİMO LEVİ

http://www.inovatifkimyadergisi.com/primo-levi

 

  • KOCA ORTA DOĞU’YU 3 KARDEŞ KARIŞTIRMIŞ

http://www.turkiyegazetesi.com.tr/kultursanat/502359.aspx

 

  • TÜRK YAHUDİ’Sİ Mİ, TÜRKİYELİ YAHUDİ Mİ? (1) - AV.YAKUP BAROKAS

https://www.turkisrael.org.il/single-post/2017/09/14/T%C3%BCrk-Yahudi%E2%80%99si-mi-T%C3%BCrkiyeli-Yahudi-mi-1

 

  • YAHUDİ HOLLYWOOD YA DA HOLLYWOOD'DAKİ YAHUDİLER; 1930-1950

http://www.sonsuzark.com/2017/09/sa4882ky23-nn28-yahudi-hollywood-ya-da.html

 

  • GENÇ OSMANLILAR İÇİNDE BİR KÖMÜNİST: SİMON DEUTSCH – KUNTAY GÜCÜM

https://www.aydinlik.com.tr/genc-osmanlilar-icinde-bir-komunist-simon-deutsch-ozgurluk-meydani-eylul-2017-2

 

  • SUSUZ DOMATES NASIL YETİŞTİRİLİR?

http://tr.euronews.com/2017/09/18/susuz-domates-nasil-yetistirilir

 

Netten seyredin

 

  • ÖZEL PROGRAM AHMET NESİN HİTLER İKTİDAR'INDA 'YAHUDİ YASAKLARI' 13 EYLÜL 2017

https://www.youtube.com/watch?v=pvW2oM5GKac

 

  • YAHUDİ TÜRK DEDE İLE RÖPORTAJ - İSRAİL - TÜRK SORUNU

https://www.youtube.com/watch?v=Qi-unoMLMuQ

 

Instagram’dan

 

  • SEFARADANNE

https://www.instagram.com/sefaradanne/?hl=tr

 

Takılan tweetler

 

Bir Türk Yahudisi‏ @TurkiyeYahudisi  17 Eyl

Daha fazla

Cemaatimizin degerli hahamlarindan:) Bizi hala misafir sayanlara ithafen...