Bilgi aktarımı

İlk yazımda “Osmanlı ve Türkiye Yahudilerinin (hatta Sabetaycıların) geçmişini arayanların sadece sinagoglara devam ederek daha doğru bilgilere ulaşabileceklerine, hatta bilimsel yöntemler ile yakalayamadıkları önemli edinimleri elde edebileceklerine inanıyorum” demiştim.

Toplum
19 Temmuz 2017 Çarşamba

Daniel Levi

 

Bu çerçevede bir anımı paylaşmak istiyorum:

Yıllarca önce bir mayıs günü sabah duasına gittiğimde, o gün ‘Tahanunim / İtiraf’ duası olmadığını öğrendim. Bu dua bayram, şabat gibi özel günler haricinde ritüelik bir dua idi. Neyi kutladığımızı sorduğumda ise cevap “Purim” idi. Bildiğimiz Purim genelde mart ayında kutlanır. Mayısta Purim nasıl oluyordu? Yahudi takvimine baktığımızda mayıs ayında Purim ile ilgili kayıt yok idi. Biraz daha soruşturduğumda İzmir Yahudi geleneğine ait, İzmir’e özgü uygulamayı öğrenmiş oldum. İki Purim vardı: 8 İyar (4 Mayıs 2017) Purim Şiyutis ve 11 İyar (7 Mayıs 2017) Purim Inyörlüs. İlk kez duyuyordum.

O zamanki yazışma gruplarından birinde konuyla ilgili bilgi paylaşmalarını istemiştim. 19. yüzyıl sonundan itibaren Arjantin’e göç eden İzmirli Yahudilerin Buenos Aires’te kurdukları Camargo Sinagogunda da İzmir geleneğinin devamı olarak aynı günlerin de Purim olduğunu öğrendim.

Purim Şiyutis ve Purim Inyörlüs’ü çözmek durumunda idik. Purim (kura, mucize) tabiri genelde önemli bir badireden (hastalık, seyahat, ölüm tehlikesi atlatmak, önemli bir davadan yüz akı ile çıkmak gibi insan yaşamını olumsuz etkileyen) kurtulduktan sonra kişiler, aileler veya grupların yaptıkları ve her yıl tekrarladıkları kutlamaların genel adı idi. O zaman neyi kutluyor idik?

Anahtar kelimeler Purim’lerin isimleri idi. Şiyutis ve Inyörlüs…

Şiyutis, Hiyutis, Chiotis, Chios, Sakız vs… bir fikir verebiliyordu. Sakız Adası İzmir’in hemen yanı başında ve Osmanlı döneminde 18. yüzyıl ortalarına kadar bölge metropolü idi. Bu tarihten itibaren konsoloslukların İzmir’e taşınması ile Metropol İzmir’e taşınmış oluyordu. “O dönemlerde bir şeyler mi olmuştu?” diye sorarken imdadımıza İsrail’de yaşayan Selim Amado ağabeyimiz yetişti. Verdiği kaynaktaki açıklama şöyle idi.

“1595 yılında Sakız Adası İspanyol kralı Ferdinand’ın donanması tarafından blokaja tabi tutulmuştu. Yahudiler ise Engizisyonda yargılanma korkusuna kapılmışlardı. O sırada bir kadın yaktığı mangaldan sıçrayan kıvılcımlar nedeni ile yakında bulunan cephanelerin patlamasına neden olmuş. Patlamanın şiddetinden korunmak için İspanyol gemileri kaçınca Yahudiler bu tehditten kurtulmuş oldular. Bu yüzden bu Purim, Purim Hiyutis – Sakız Purim’i dışında ‘El Purim de la Senyora – Hanımefendi’nin Purim’i olarak da anılırmış.”

Inyörlüs sözcüğünü de Yahudi telaffuzundan Türkçeye döndürdüğümde karşıma çıkan sözcük ‘Ingör’ oluyor. Haritalara baktığımda böyle bir yer karşıma çıkmadı. Sosyal medyada ise soyadı İngör olan çok sayıda kişi ile karşılaştım. Aralarından biri Konya’da yaşayan bir dostum idi. O da aile adını araştırdığında Eskişehir bölgesi ve Yunanistan göçmenleri arasında yaygın olduğunu belirtti. Eskişehir, Ankara – İzmir güzergâhı üzerinde sayılabilecek bir bölge…

Bu yıl da bilgili, araştırıcı ve meraklı Rav Berti Derofe, sinagogda, yaptığı konuşmada, İzmirli Rav Hayim Palaçi’nin (1788-1868) ‘Moed Le Kol Hay’ adlı kitabında yazıldığı üzere bu Purim’lerim Sakız ve Ankara ile ilgili olduğunu teyit etti. Rav Palaçi, Inyörlüs, Angora, Ankara Purimi’nin de tanımlanmayan ve atlatılmış bir badirenin Purim’i (mucizesi) olduğunu vurgulamakta. Ancak bu kitapta yazıldığı üzere Purim’i badireyi atlatan aileler ve sonraki nesillerinin kutladıkları ifade edilmiştir. Ne zaman ve neden tüm İzmir Musevi Cemaatine şamil hale geldiği hakkındaki bilgiye henüz erişmedim.

Inyolüs (Ankara) Purimi’nin İstanbul kökenli İzmirli Rav Hayim Benveniste’nin (1603-1673) çok tanınmış Knesseth HaGedola kitabında da geçmiş olması da tarih hakkında fikir verebiliyor.

Araştırıcılarımızın dikkatini sinagoglara çekmek için uygun bir örnek olmuştur umudundayım. Zİira Rabbi J. Sacks’ “The Ever-Repeated Story (sürekli yinelenen öykü) BaMidbar 5777” makalesinde şöyle söyler: 

“Tora, tarih olmayıp doğrudan zaman içinde ortaya çıkan gerçeklerden ibarettir. Eski Yunan kültürü, hakikate, doğalı, mantığı ve muhakemeyi takip ederek varmaya çalışır. Bunlardan bilim ve felsefe çıkmıştır. Eski Israel ise, gerçeğe, tarih ve HaShem’in bizlere öğretmeye çalıştıklarından varmaya çalışır. Bilim, doğa ile ilgili iken, Yahudilik, insan doğası ile ilgilidir. Doğanın özgür irade ile ilgili söyleyeceği bir şey yoktur. Buna karşılık, insanlık, insanların özgür iradesinin üzerine inşa edilmiştir. Bizler ne olmak istiyorsak o olmaya çalışırız. Hiçbir gezegen, canlılara misafirperverlik adına üzerindeki yaşamı oluşturmaz. Hiçbir balık kahraman olmayı seçmez. İnsanlar, bunların hepsini yapabilirler. Bunlardan Tora’nın ana çalışması çıkar: Düzen ile özgürlük nasıl beraber olabilirler? Bu tiyatro oyunu, tarih sahnesinde değişik perde ve öyküler ile anlatılır.”

Anlatabildim mi?