Web´den seçmeler

• Beyt Knesset´in yani sinagogun ortasında, kırmızı halıyla kaplı bir sahne, sahnenin ortasında bir kürsü, kürsünün arkasında ise her iki yanda kırmızı birer koltuk ve büyük bir kapı bulunuyordu. Yer hizasından tavana kadar duvarı kaplayan mermer, bana Yeruşalayim´in (Kudüs) doğal taşlı evlerini anımsatmıştı. Ağlama Duvarı gibi karşımda duruyordu. Fakat ben ağlamak yerine, o sonsuz maviliğin güzelliğinde sınırsızca gülümsemeyi seçmiştim. Çünkü o gün ben Sen´dim. Duvarın her iki yanında da iki küçük pencere bulunuyordu. Pencerelerin alt kısmında birer şamdan (Menorah, Yedi Kollu Şamdan) vardı. Kudüs´ün güneşli sabahlarıydı o gün Neve Şalom. Bilirsin ben güneşli sabahları çok severim. Çünkü ben aydınlıktan asla vazgeçmeyen, bir iyimserim. Çünkü ben Hanuka Bayramı´nda yanan ateşim. Çünkü ben o eşsiz sabahlarda seni bulduğum için, öyle neşeliydim. İçimi kaplayan o tarifsiz sevinç duygusunu, mevsimlerdir, sessizce yaşayabilmeyi başarabildim. Çünkü ben zaman ve mekanı yeniden yarattıkça parlayarak doğan bir güneşin, seninle uyanan sabahlarıydım. İDİL TÜTÜNCÜ – www.aykiriakademi.com

İzak BARON Diğer
26 Ekim 2016 Çarşamba
  • AHŞAP KOLTUKLARDAN EN ÖN SIRADAKİNE OTURDUM. BİRDENBİRE OLDU. KENDİME ENGEL OLAMADIM, ARTIK OLMAK DA İSTEMİYORDUM DOĞRUSUNU İFADE ETMEK GEREKİRSE. KARŞIYA BAKTIĞIMDA, DUVARIN SOL TARAFINDA KURŞUN VE BOMBA İZLERİ BULUNUYORDU

Sinagogun duvarlarındaki açık kahverengi ve krem renkleri, sırlarla birbirinden ayrılıyordu. Tavan ve duvarlardaki avizelerden yayılan ışık, içerisini çok güzel aydınlatıyordu. Benim ışık damlam da onların arasında sessizce yerini almıştı. O zaten hep sessizdi. Fakat ben onu içimde korumuş, o gün de oraya götürmüştüm. Uzunca bir süredir, henüz karanlık çökmeden sarhoşlaşan bir ruhun, kendinde kalmak zorunda olan adımlarıydım. Günbatımlarını hep çok sevdim. Fakat doğmayan bir gün nasıl batabilirdi ki? Uzunca bir zaman kendime açıklamakta zorlandığım ne varsa, ben o günbatımlarında bunları çok düşündüm. İstesem de kızıla boyandıkça yakalayıp tutmak istediğim o sıcak gökyüzüne elimi bu sebeple uzatamadım.

Beyt Knesset'in yani sinagogun ortasında, kırmızı halıyla kaplı bir sahne, sahnenin ortasında bir kürsü, kürsünün arkasında ise her iki yanda kırmızı birer koltuk ve büyük bir kapı bulunuyordu. Yer hizasından tavana kadar duvarı kaplayan mermer, bana Yeruşalayim'in (Kudüs) doğal taşlı evlerini anımsatmıştı. Ağlama Duvarı gibi karşımda duruyordu. Fakat ben ağlamak yerine, o sonsuz maviliğin güzelliğinde sınırsızca gülümsemeyi seçmiştim. Çünkü o gün ben Sen'dim.

Duvarın her iki yanında da iki küçük pencere bulunuyordu. Pencerelerin alt kısmında birer şamdan (Menorah, Yedi Kollu Şamdan) vardı. Kudüs'ün güneşli sabahlarıydı o gün Neve Şalom. Bilirsin ben güneşli sabahları çok severim. Çünkü ben aydınlıktan asla vazgeçmeyen, bir iyimserim. Çünkü ben Hanuka Bayramı'nda yanan ateşim. Çünkü ben o eşsiz sabahlarda seni bulduğum için, öyle neşeliydim. İçimi kaplayan o tarifsiz sevinç duygusunu, mevsimlerdir, sessizce yaşayabilmeyi başarabildim. Çünkü ben zaman ve mekânı yeniden yarattıkça parlayarak doğan bir güneşin, seninle uyanan sabahlarıydım.

Ahşap koltuklardan en ön sıradakine oturdum. Birdenbire oldu. Kendime engel olamadım, artık olmak da istemiyordum doğrusunu ifade etmek gerekirse. Karşıya baktığımda, duvarın sol tarafında kurşun ve bomba izleri bulunuyordu. 6 Eylül 1986'da Cumartesi günü, saat 09:17'de yabancı uyruklu teröristler, Şabat dualarını eden Yahudilere bomba ve makineli tüfeklerle saldırmışlardı. Saldırıda David Behar (Haham), Aşer Ergün (Hazan), Daniel Baruh (Gabay), Eliezer Hara (Gabay), Yuda Leon Atalay (Şamaş), Josef Alhala, Salamon Anjel, İsak Barokas, Salamon Çitone, İbrahim Ergün, Avraam Eskenazi, Binyamin Ereskenazi, İshak Gerşon, Bensiyon Levi, Leon Musaoğlu, Yakop Matalon, Robert İsrael Özfis, Dr.Moiz Şaul, Moiz Levi, Sefanya Şenkal, Rafael Rafi Nesimiha ve Mirza Babezadeh hayatlarını yitirmişlerdi. Oysa o gün onlar oraya dua etmeye gelmişlerdi. Onlar, çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede, hâlâ ve hâlâ aşkla yaşayan Yahudilerdi. Sonsuzluğa uğurlanmak için orada değillerdi.

İdil Tütüncü

http://aykiriakademi.com/haber/haber-goster/625-neve-salom-yani-baris-vahasi-istanbul-un-serin-bir-gunune-ev-sahipligi-yapiyordu.html

 

  • İKİ ÜLKE ARASINDA SÜREKLİ SÖZÜ EDİLEN NORMALLEŞME İÇİN DE EN NİHAYETİNDE ŞÖYLE DENİLEBİLİR; ANORMAL BİR NORMALLEŞME OLARAK SAMİMİYETTEN UZAK AMA REEL POLİTİK KAYGILAR VE HESAPLARLA İLERİYE DOĞRU HAREKET EDEN BİR SÜREÇ

Buraya kadar her şey olumlu olsa da dikkatlerden kaçmayan detaylar var. Normal şartlarda her iki bakanın ortak bir basın toplantısı düzenlemesi beklenirdi. Ancak bu gerçekleşmedi. Steinitz tek başına basın mensuplarının karşısına geçti ve böylece iki ülke bakanlarının aralarındaki diyaloğun içtenliğini gösterecek bir sohbet veya samimi bir fotoğraf engellenmiş oldu. Tüm basın kuruluşlarına dağıtılan resmi ve samimiyetten uzak fotoğraf, kullanılabilen tek kare oldu. Soru kabul edilmeyen toplantıya yerli ve yabancı basın mensuplarının ilgisi büyüktü. Steinitz, Albayrak ile toplantısının içeriğine değindi, iki ülke ilişkilerinin normalleşmesinin somut hale getirilmesine olan bağlılıklarını ifade ettiklerini, bir enerji diyaloğu oluşturulacağını aktardı. Filistin halkına Türkiye’nin yardımı ve buna İsrail’in desteği de özellikle vurgulanan bir konuydu. Bu açıklamada Ankara’nın talebinin ağır bastığını anlamak mümkün.

Daha sonra Steinitz’in konuşma yaptığı ve ABD Büyükelçisi John Bass’ın da dinleyiciler arasında bulunduğu Atlantic Council’in düzenlediği ‘Doğu Akdeniz'de Yeni Bir Manzara’ toplantısı, Albayrak’ın da katılımının ardından basına kapalı olarak gerçekleştirildi. Bu da iki bakanın yan yana görüntü vermemesi çabasının bir diğer örneğiydi. Bu durum henüz topluma tam olarak kabul ettirilememiş, iki ülke diplomatik ilişkilerinin normalleşmesinin olabildiğince gözlerden uzak kalması çabası olarak değerlendirilebilir.

Ay sonunda karşılıklı büyükelçilerin açıklanmasını bekliyoruz. Bu sembolik gelişmeyi, 2 Aralık’a ertelenen Mavi Marmara duruşmaları takip edecek. 9 Eylül’de yürürlüğe girdiği açıklanan anlaşmanın neticesinde mahkemenin alacağı kararın ciddi tepkileri de beraberinde getireceği öngörülüyor. Ne de olsa, ‘iki taraf sorunu siyasi anlaşmayla çözdüyse hukuksal açıdan bu davalara bakmaya lüzum kalmadı’ kararı çıkması çok muhtemel. İki ülke arasında sürekli sözü edilen normalleşme için de en nihayetinde şöyle denilebilir; anormal bir normalleşme olarak samimiyetten uzak ama reel politik kaygılar ve hesaplarla ileriye doğru hareket eden bir süreç.

Karel Valansi

http://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/anormal-bir-normallesmenin-aktorleri,15711

 

  • İSRAİL'İN CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN "MASUM ÇOCUKLARI KATLEDEN TERÖRİST DEVLET" YA DA İSRAİL HÜKÜMETİNİN "HİTLER'İN RUHUNU YAŞATTIĞI" YÖNÜNDEKİ SUÇLAMALARINI UNUTMASI KOLAY GÖRÜNMÜYOR

İsrail ve Türkiye arasında normalleşme süreci başlamış olsa da, ilişkilerin önünde yine de pürüzler söz konusu olabilir.

İsrail'in Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "masum çocukları katleden terörist devlet" ya da İsrail hükümetinin "Hitler'in ruhunu yaşattığı" yönündeki suçlamalarını unutması kolay görünmüyor.

Diğer yandan Ankara'nın Hamas'a verdiği destek ve Filistin davasını sahiplenmesi de İsrail açısından sorun yaratabilecek unsurlar.

Ahmet Kasım Han, "1990'lı yıllarda generallerin taşıdığı iki ülkenin ilişkilerine dair bayrağı bundan sonra işadamları taşıyacak" diyor ve şöyle devam ediyor:

"İlişkiler siyaseten bu kadar dibe vurmuşken bile iki ülke arasındaki ticaretin nasıl arttığını biliyoruz. Geçtiğimiz beş yıllık dönemde İsrail'in ilişkilerin siyasi boyutuna çok aldırmadan kendi limanlarını Türk mal ve hizmetlerine açık tuttuğunu da görüyoruz. Pragmatizm bu iki ülkenin ilişkilerinde eksik bir parametre değil.

"Ancak iki ülke ilişkileri haddinden fazla biçimde kendi iç politikalarının da uzantısı. Dolayısıyla İsrail'in ve Türkiye'nin iç siyasetindeki gelişmelerin bu ilişkilerin üzerinde şiddetli etkisi var. Bu etki saptırıcı olabilir. Böyle bir risk hep var."

Selin Girit

http://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-37703220

 

 

Netten okumalar

 

  • KUZGUNCUK: UMUTSUZLUĞA KAPILMAYIN, YAPILMIŞI VAR! – BERİL KÖSEOĞLU

http://www.gazeteduvar.com.tr/seyahat/2016/10/22/kuzguncuk-umutsuzluga-kapilmayin-yapilmisi-var/

 

  • ELİSA ANNEANNENİN MUTFAĞININ PEŞİNDE! - ASLI ULUSOY PANNUTİ

http://www.cnnturk.com/yasam/elisa-anneannenin-mutfaginin-pesinde

 

  • BİENVENİDA KERİDA “HOŞGELDİN SEVGİLİM” - DİLARA GÜLŞAH AZAPLAR

https://marmaralife.com/2016/10/20/bienvenida-kerida-hosgeldin-sevgilim/

 

  • ADI YETER! RİZE ÇAYINDA DEMLENMİŞ KUZU KELLEDEN MUTANCANA! – NİLAY ÖRNEK

http://blog.kia.com.tr/yasam/mutancana

 

  • BAŞKALDIRININ SİMGESİ O İSMİN HİKAYESİ ORTAYA ÇIKTI

http://odatv.com/baskaldirinin-simgesi-o-ismin-hikayesi-ortaya-cikti-2410161200.html

 

  • YUVAL NOAH HARARİ - MEHMET AYDEMİR

http://her-an.org/2016/10/yuval-noah-harari/

 

  • KONYA'DAKİ MUSEVİ MEZARLARININ SIRRI

http://www.kanal42haber.com/galeri.php?id=91&p=1#gal

 

  • YAHUDİ MUHACİRLER-6 – ERALP ADANIR

http://www.yeniduzen.com/Yazarlar/eralp-adanir/yahudi-muhacirler-6/9555

 

  • FAŞİZMİN GİZLİ İTTİFAKLARI: İNGİLİZ ANTİSEMİTİZMİ VE CABLE CADDESİ SAVAŞI – MİNE YILDIRIM

http://kirmizitilki.com/2016/10/18/ingiliz-anti-semitizmi-ve-cable-caddesi-savasi/

 

  • NAZİ ÖTANAZİ PROGRAMİ BEYAZ PERDEDE

http://tr.euronews.com/2016/10/20/nazi-otanazi-programi-beyaz-perdede

 

  • RENATA SİBEL YOLAK İLE RÖPORTAJ

http://www.tokatgazetesi.com/author_article_detail.php?article_id=8803