Polanski–Gutowski işbirliği sona erdi

Bu hafta yaşamını yitiren ABD’li yapımcı Gene Gutowski, aralarında her ikisinin de savaş dönemi deneyimlerinin bir yansıması olan 2002 yapımı ‘The Pianist’ olmak üzere ünlü yönetmen Roman Polanski ile birçok filmde işbirliği yapmıştı.

Nelly BAROKAS Kültür
25 Mayıs 2016 Çarşamba

Polonya asıllı ABD’li Holokost kurtulanı Gene Gutowski 1960’lı yıllarda yönetmen Roman Polanski’nin çok önemli üç filminin yapımcılığını üstlenmiş, yıllar sonra Oscar Ödüllü ‘The Pianist’i gerçekleştirmek üzere yolları yeniden kesişmişti. Gene Gutowski geçtiğimiz hafta 90 yaşında yaşama veda etti.

Gutowski-Polanski işbirliğinde çevrilen Fransız aktris Cat-herine Deneuve’ün oynadığı ‘Repulsion’, ‘Cul-de –Sac’ ve ‘The Fearless Vampire Killers’ Polanski’yi Hollywood’a taşıyan filmler oldu. Yıllar sonra Polanski uluslararası kariyerinden söz ederken Gutowski hakkında, “Varlığımın en önemli kişilerinden biri” diyecekti.

Polonya’da yüksek kültürlü ve asimile olmuş bir Yahudi ailesinin çocuğu olan Gutowski’nin gençliği İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması, ailesinin Holokost’ta yok edilmesi ile alt üst oldu. Savaş sonrasında ABD askeri istihbaratı için çalışmaya başladı, görevi savaş sonrası Almanya’da Nazi avcılığı yapmaktı. 1947’de ABD’ye göç etti. Yetenekli bir sanatçı ve heykeltıraş olan Gutowski, yapımcı olarak sinema dünyasına girmeden önce New York’ta moda desinatörü olarak çalıştı. ABD, Avrupa ve Hollywood’da tam bir playboy hayatı sürdü, beş kez evlendi, çok sayıda sevgilileri oldu. Anılarını ‘With Balls and Chutzpah: A Story of Survival’ adlı bir kitapta topladı. Komünizmin doğu Avrupa’da düşmesinin ardından doğduğu ülke Polonya’ya geri döndü, yaşamının son yıllarını Varşova’da geçirdi.

Gutowski ile Polanski’nin yollarının kesiştiği 1963 yılında Polanski, Oscar’a aday olan, Lehçe konuşmalı ‘Knife in he Water’ filmini çekti. O dönemde Polanski 30 yaşındaydı, Fransa’da yaşıyordu ve İngilizce bilmiyordu. Kısa bir dönem Londra’da yaşamakta olan Gutowski Polonyalı Polanski’nin yeteneğinden çok etkilenir ve onu Londra’ya gelip İngilizce bir film yapmaya ikna eder. Bunun sonucunda ‘Repulsion’ filmi çekilir.

Gene Gutowski 1925 yılında Polonya’nın Lwow (günümüzde Ukrayna sınırları içinde kalıyor) kentinde dünyaya geldi. Adı Witold Bardach’tı. Aralarında avukatlar, doktorlar, piyanistler ve yüksek rütbeli askerlerin bulunduğu aile ülkeye öylesine asimile olmuştu ki, Paskalya ve Christmas kutluyor, sinagoga yolları pek düşmüyordu.

Annesinin ölüm kampı Belzec’e gönderilmesinin ardından genç Witold, Lwow’da kalmanın kendisi için tehlike oluşturduğu inancıyla tek başına Varşova’ya geçti. Babası ve çok sevdiği kardeşi Roman Almanlar tarafından öldürülmüştü, bir amcası umutsuzlukla kendini zehirleyerek intihar etmişti.

Aryan’a benzeyen Witold Bardach Varşova havaalanında çalışıyor, Polonya yeraltı gücü için radyo vericileri çalıyordu. Günün birinde yakalandı. Nazilerin elinden Polonyalı kız arkadaşının annesi sayesinde kurtuldu. Bu kadın ona bir kazada ölen Eugeniusz Gutowski adlı işçinin kimliğini verdi. Yıllar sonra Gene Gutowski olarak tanınmasından sonra hiçbir zaman asıl adına, Witold Bardach’a dönmeyi düşünmedi. Sadece üç oğlundan en genci Adam Bardach özgün aile soyadını yeniden aldı. Yönetmen olan Adam Bardach 2014 yılında babasının savaş dönemi deneyimlerini konu edinen ‘Dancing Before The Enemy: How a Teenage Boy Fooled the Nazis and Lived’ adlı bir belgesel çekti.

1960’lı yıllarda yaptıkları işbirliğinin ardından Gotowski ile Polanski’nin yolları profesyonel anlamda ayrıldı, ancak hep dost kaldılar. 2002’de her ikisinin Holokost yılları deneyimlerinin bir yansıması olan ‘The Pianist’i çekmek üzere yeniden bir araya geldiler.

Gutowski 2014’te AP’ye (Associated Press) yaptığı bir açıklamada Polanski ile savaş yılları deneyimleri hakkında hiç konuşmadıklarını, çünkü bu konunun kendisi için tabu olduğunu söylemişti. Anı kitabında, geçmişte Yahudi kökenini inkâr ettiğini, diğer Holokost kurtulanlarına mesafeli durduğunu anlatır. “Yahudi miyim diye sorulduğunda inkâr ediyordum. Bu da bende çift kimliğe sahip olduğum izlenimini yaratıyordu, bu durum hayatım boyunca süregeldi. Tabi bu yaptığımdan gurur duymuyorum. Yahudiliğimi inkâr ederek geçmişi silmeyi, tüm ailemi kaybetmenin derin acısını unutmayı ve aileden tek kurtulanın olmanın suçluluk duygusunu yok etmeye çalıştım” demekte.

Oysa ‘The Pianist’ Gutowski için hayatının dönüm noktası oldu. Bunu şu sözlerle ifade edecekti: “Üç önemli Oscar ödülü ile taçlandırılan bu film bir bakıma benim yaşantımın dönemecini taçlandıran bir unsur oldu.”