Sabetay Sevi olayı

Etkileri yalnız yaşadığı yüzyılda değil, daha sonraları da uzun süre devam eden, yalnız İzmir, Selanik ve İstanbul gibi kentlerde değil, Rusya’ya, Fransa’ya, Polonya’ya, Yemen’e kadar uzanan bir dini hareketin kurucusu olan Sabetay Sevi ve Sabetaycılık konusuna kısaca göz atalım.

Yusuf BESALEL Perspektif
13 Ocak 2016 Çarşamba

Sabetay Sevi, 1626 yılında tüccar bir ailenin çocuğu olarak İzmir’de doğdu. Sabetay Sevi’nin aile bireylerinin aksine ticarette değil, dini konularda başarılı olacağı küçük yaşlarda anlaşılmış ve Sabetay Sevi, 18 yaşlarında Tora ve Talmud üzerinde ciddi bir eğitim almış bir haham olmuştu. Sevi’nin ilgi sahası Kabala’ydı. Yahudi mistisizm öğretilerinin bütünü olan Kabala; mistik alıştırmalar (pratik Kabala) ve Sefer Ha Yetzirah (Yaratılış Kitabı) adı altında Tora’nın yorumlarını içeren (Teorik Kabala) kitaplarını kapsar. Zohar, İspanya kültürünün önemli bir simgesidir. Kabalistik düşünce ise, 16. yüzyılda Safed’de altın çağına ulaştı. Rabi İzak Luria ve öğrencileri, Tora’ya yeni anlamlar kazandırdıkları gibi, Sabetay Sevi hareketini hazırlayacak ‘Kurtarıcı Maşiah’ fikrini getirdiler. Bu dönemde Doğu Avrupa ve Rusya’da yaşanan olumsuzluklardan Yahudiler sorumlu tutularak kitleler halinde öldürülmüş, sağ kalanlar ise yaşadıkları topraktan kovulmuşlar ve tedirginlik içinde yaşıyorlardı. Aynı dönemde Osmanlı topraklarında da siyasal çalkantılar vardı. Osmanlı orduları yenilgiler alıyor, iç isyanlar ve kargaşa bir bunalım ortamı yaratıyordu.

Yahudi din bilimcilerinin yaptıkları hesaplamalara göre, 1648 yılı beklenilen kurtarıcının geleceği yıldı. Kabala ile olan ilişkisi nedeniyle zorlu ve dindar bir yaşam süren Sabetay Sevi, beklenen Mesih’in kendisi olduğuna inanıyordu: Zohar’a göre, Mesih geldiğinde Yahudiler onu tanımayacaklar; üstelik Kurtarıcı Rab’den yeni mesajlar getireceğinden, Tora’nın kuralları da ihlal edecekti! Nitekim Sabetay Sevi, aynı yıl İzmir’de ‘Mesihliğini’ ilan ettiği zaman Tanrı’nın ağza alınması yasak olan ismini telaffuz etmek gibi ihlallerde bulundu.

 Sabetay Sevi, etrafına hızla birçok mürit topladı. Diğer sahte Mesihlerin aksine, fikirleriyle felsefe alanında mücadele edemeyen Rabanut, Sevi’nin bilgisine ve zekâsına karşı gelemiyorlardı. Sabetay Sevi’nin 1650’lerin başında İslam mutasavvıfı, Niyazi Mısri ile görüştüğü bazı kaynaklar tarafından belirtiliyor. Nitekim 19. yüzyılda Osmanlı siyasal yaşamında önemli roller üstlenen Melamilik Tarikatı, fikirlerini Mısri’ye dayandırmış, üyelerinin pek çoğu Sebataycılardan oluşmuştu. Sabetay Sevi,1663’te Kudüs’e gitti ve buradaki Yahudilerin temsilcisi olarak seçildi. Sabetay Sevi, bu arada Polonya’da kötü şöhretiyle tanınan ve Osmanlı ülkesine kaçan Sara adında bir kadınla da evlendi. Sabetay Sevi, bu hareketini Tanah’taki bir olaya dayandırmıştı.

Sabetay Sevi’ye Mesihlik müjdesi

1664’te Sabetay Sevi, Gazalı teolog ve din adamı Natan Levi ile tanıştı ve bu olayı da Kral David’in Peygamber Natan ile buluşmasına benzetti. Natan, Sevi’ye Mesihliğini müjdeledi. Olay İzmir’de duyuldu. Efsaneler ve insanların kendilerini kaptırdıkları duyguların coşkusu, Yahudi din adamlarının engelleme çabalarını boşa çıkarıyordu. İzmirli hahamların ihbarlarını dikkate alan Osmanlı otoriteler, sonunda 1666’da Osmanlı başkentine maiyetiyle beraber gelmekte olan Sabetay Sevi’yi tutuklayarak, Çanakkale’deki Aydos Kalesine hapsettiler. Müritlerin gözünde daha da kahramanlaşan Sabetay Sevi, ziyaretçi akınına uğradı. Eylül 1666’da divana çıkartılan Sabetay Sevi’ye Müslüman olması, aksi halde idam edileceği söylenince Sabetay Sevi dinini değiştirdi.

Mesih olarak Sevi’yi kabul edenler, bu durum karşında büyük bir düş kırıklığına uğradılar ve umutsuzluğa düştüler. Natan Levi’ye göre ise, Sabetay Sevi sadece zahiren dinini değiştirmişti. Amacı Yahudileri kurtarmaktı. Sabetay Sevi’nin dinini değiştirmesi genellikle tam olarak açıklanamayan gerekçelere bağlanır. Gerçekte, genel kanı Sabetay Sevi’nin mesihlik iddiası taşıyan bir paranoyak oluşudur. Ancak Sabetay Sevi’nin müritleriyle beraber olduğunu haber alan otoriteler, onu tek bir Yahudi’nin dahi yaşamadığı Arnavutluk’un Ülgün kasabasına sürdüler. Orada günlerini yalnızlık içinde melankolik ve mistik bir atmosferde geçiren Sabetay Sevi, 1676’da öldü. Müritleri, Sevi’nin denize girdiğine ve su üzerinde yürüyerek yok olduğuna inanmışlardır.

Sabetay Sevi’nin Müslüman oluşunun sonuçları

Sabetay Sevi’nin Müslüman olmasıyla beraber, 200 kadar aile de Yahudilikten ayrılarak Müslüman oldu. Bu grup, daha sonra kendilerine ‘Dönme’ adı verilen Maaminimlerdir (inananlar). Ayrıca Sabetay Sevi’nin öğretilerine bağlı olan fakat Yahudilikten ayrılmayan bir grup da vardır. Bunlar, gizli Sabetaycılardır. Sabetay Sevi’nin prensipleri Kabala’nın müritlerine bildirildiğinden birçok sır Talmudist görüşte olanlara intikal etti. 1917 yangınında da birçok Sabetaycı literatür yok oldu.

Cemaat ikiye bölündü

1689’da cemaat ikiye bölündü: Cemaat lideri ve Sabetay Sevi’nin kayınbiraderi Yaakov Kerido’ya bağlı ve Selanik’te yalılar bölgesine yerleşen Yakubiler ve çoğunluğa sahip Sabetaycılar. Yakubiler, 20. yüzyılın başlarında hemen hemen tümüyle özümlenmişler ve özellikle Avrupalılarla yaptığı evliliklerle dağılmışlardır. 1720’de Sabetaycılar, Baruhya Ruso adındaki bir kişinin Sabetay'ın ruhunu taşıdığını iddia eden Karakaşlar- Onyollular ile buna karşı çıkan Kapancılar- İzmirliler olmak üzere ikiye ayrıldılar. Birbirleriyle ilişki kurmamaya özen gösteren bu üç grup, 19. yüzyıla dek Osmanlı yönetiminin hoşgörüsü altında yaşadılar; günlük hayatta Sefaradların konuşma dili olan Ladino’ya bağlı kaldılar; İbraniceyi de dualarında kullandılar.

 20. yüzyılın başlarında merkezi yönetime karşı başkentten uzak olan ve Selanik’te giderek güçlenen İttihat ve Terakki hareketi, kentte önemli bir nüfusa sahip Yahudi ve Sabetaycı cemaatlerin desteğini aldı. Sabetaycı aydınlar, Avrupa ile kurdukları ilişkiler dolayısıyla pek çok yeniliğin öncüsü oldular. Bu yıllarda Yahudiliğe dönme teşebbüsleri kabul edilmeyen ve genellikle Yahudiler tarafından benimsenmeyen Sabetaycılar, 1924’teki ‘Ahali Mübadelesi’nden sonra Türkiye’ye geldiler ve cemaat içi evliliklerle devamlarını sağlamaya çalıştılar. İkinci Dünya Savaşı yılları sırasında çıkartılan Varlık Vergisi yasası kapsamına ‘Dönmeler’ başlığı altında dâhil edildiler.

Sabetaycıların Müslümanlığı kabul ettikten sonra Selanik’te taşındıkları evler görkemliydi. Ancak dışarıdan içerisi görünmezdi ve içerde gizlilik hüküm sürerdi. 19. yüzyılın ikinci yarısında teknolojik gelişmeler ve bankacılık sayesinde maddi varlıklarını geliştirdiler. Bu gelişmeyi körükleyen ‘Jön Türkler’ arasında ve daha sonraları Türkiye’de faaliyet gösterecek Osmanlı Bankası ve Selanik Bankası’nın kurucuları arasında Dönmeler olduğu bilinmekte. II. Abdülhamit, rejimine muhalif olan Jön Türkler’in ve Dönmeler’in takibini istemişti. Ahali Mübadelesi yıllarında Dönmeler’in bir kısmı Türkiye’ye gelip asimile olmanın hata olduğunu iddia ederken, diğerleri de bunun bir tarz olduğunu savunmuşlardı. Öte yandan Karakaşzade Rüştü Bey, TBMM ve Cumhurbaşkanı’na müracaat ederek, ilk defa mezhebi hakkında bir ifşaatı dile getirdi ve Yunanistan’da kalmaları gerektiğini savunsa da başarılı olamadı. Ancak gerçek olan bir konu da, Dönmelerin bu sayede II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanya’sındaki toplama kamplarına sevk edilmekten kurtulmuş olmalarıydı.

 

Bayramlar

Dönmelerin bayramları son derece değişiktir. Örneğin; 24 Sivan, Sabetay Sevi’nin Gazalı Natan tarafından Maşiah olarak kabulü, 5 Temmuz, Ruh’un giyinmeye başlaması (Sabetay Sevi’ye ilham gelmesi) bayramı; 5-23 Temmuz, aydınlanma bayramı gelmesiyle reformun başlamasıdır. 12-21 Adar (Yom Şenimot) Sabetay’ın sünnet edildiği gündür.

Özellikle bayramları nedeniyle de Türkiye’deki Yahudi dini otoriteleri tarafından tanınmayan Sabetaycılar, İstanbul’un belli semtlerine yerleşerek, geleneksel yaşam tarzlarını ve dini törenlerini sürdürdüler, iyi öğrenim gördüler ve Türk toplumuna kısa sürede entegre oldular.

İlan Karmi’ye göre sayıları 20.000-50.000 arasındaydı ve günümüzde İstanbul’da çok sınırlı sayıda mensupları vardır. Teşvikiye’deki Şişli Terakki Lisesi, 1885’te; Işık Lisesi de 1879’da ilk kez Selanik’te inşa edildi. Şişli Terakki Lisesi, Kapancılar, Işık Lisesi, Karakaşlar kesimlerinin denetiminde kuruldu. Üsküdar ve Bağlarbaşı arasında ve Bülbülderesi Sokağının solundaki tepedeki mezarlık, 20. yüzyıl başlarında inşa edilmiş olup; Selanik’ten gelen Sabetaycılar’a tahsis edilmişti. İyi muhafaza edilmiş olan mezarlığın bölümlerinden biri, Sabetaycıların Müslümanlarla olan evliliklerinden doğan kişilere; diğeri de İstanbul’a yerleşmiş Sabetaycıların Kapancılar ve Yakubiler kesimlerine ayrılmıştır.

Sabetay Sevi olayı, Mesih bekleyen sıkıntı içinde tüm Yahudi âleminde heyecan yaratmıştı. Örneğin Avrupa’da da bu tepkiler izlenmişti.1666’da Almanya’da çizilmiş bir gravürde Sabetay Sevi, kitleleri etkileyecek bir haşmetle atının üzerinde resmedilmiştir. Sabetaycılık, en son evrimini Jacob Frank’ın (1726-1791) akımında yaşadı. Hahambaşılıkların takibine uğrayan bu akım, bu kez Hıristiyanlık âleminde bir saha buldu. Mensupları; Polonya ve Avusturya asilzadeleri, askeri ve sivil ileri gelenleri arasına katıldılar. Birçok Frankçı Freemason oldu ve mistik, Kabalistik ve devrimci fikirleri, Aydınlanma (Haskala) görüşleriyle birleştirdiler. (Örneğin; E.Jase Hirschfield) Asyalı biraderler adlı bir tür Masonik düzenin üyesiydi. Bu düzende Yahudi- Kabalist ve Hıristiyanlık öğeleri mevcuttu. 1775’te Hıristiyanlığa dönen ve Franz Thomas adını alan Jacob Sasportas (1610-1698) adlı Amsterdamlı Alahacı, Sabetaycılığın geleneksel Yahudi Kurtarıcı (Mesih) görüşüyle çeliştiğini ve Hıristiyanlığa daha yakın düştüğünü savunur. Jacob Emden (1697-1776) adlı ünlü Alman Rabi de, Sabetaycılığa karşıdır. Sabetaycı olduğundan şüphelendiği Kabalist Eyeschutz ile yaptığı münazara, Aşkenaz Yahudilerini bir süre iki kampa ayırdı. Günümüzdeki eser miktardaki Sabetaycılar ise Sevi’nin özellikle Kabalist görüşlerinin değerini savunmaktalar.

 

KAYNAKÇA:

Yahudilik Ansiklopedisi: Yusuf Besalel, Cilt 3,S.555-558,

Tiryaki, Eylül 1994,Ilgaz Zorlu,

Şalom,10/10/1993,

Jewish Sites of İstanbul, Ilan Karmi,1992,

The Encyclopedia of Jewish History, Massada 1986,

Sabetayist Ermişler, Matt Goldish; Kırmızı Kedi Yayınevi, 2011.