Sinema tiyatroya bakıyor

Birdman’ bende 2015’in Oscar’larına damgasını vuran film olarak değil, tiyatro kulislerinde nefis travellinglerin filmi olarak kalacak. Şöhretini yitiren bir sinema aktörünün tiyatroda tutunma çabalarını anlatan ‘Birdman’ ‘biçim’in yanında ‘öz’ü de ihmal etmeyen bir film. Iñárritu’nun uzun plan sekanslarına dayanan etkileyici anlatımına, Oscar’lı kameraman Emmanuel Lubezki, nefis görüntüleriyle katkıda bulunuyor. Zeki gözlemlere dayanan, sinema, tiyatro ve edebiyat çevrelerinden aldığı referanslarla beslenen çok iyi yazılmış (yine Oscar Ödüllü) senaryo ‘Birdman’i özgünlüğü ve zekâsıyla öne çıkan bir film yapıyor. Başta Michael Keaton ve Edward Norton olmak üzere oyuncu kadrosu müthiş.

Viktor APALAÇİ Sanat
11 Mart 2015 Çarşamba

‘BIRDMAN: OR (THE UNEXPECTED VIRTUE OF IGNORANCE)

Yön: Alejandro Gonzales Iñárritu

Sen: A.G.Iñárritu-Nicholas Giocobone-Alexander Dinelaris, Gör: Emmanuel Lubezki, Müz: Antonio Sanches, Oyn: Michael Keaton-Edward Norton-Emma Stone-Naomi Watts-Amy Ryan-Zach Galifianaki-Andrea Riseborough



Birdman bende 2015’in Oscar’larına damgasını vuran film olarak değil, tiyatro kulislerindeki nefis travellinglerin filmi olarak kalacak.

Filmin tek plan görünümlü yapısıyla, Broadway’deki bir tiyatro oyununun hazırlanma sürecini tek planmış gibi sunma başarısıyla, Alejandro Gonzales Iñárritu yaratıcı, şaşırtıcı ve yenilikçi bir film yapmış.

Bu filmle En İyi Görüntü dalında Oscar kazanan Emmanuel Lubezki’nin nefis görüntüleriyle katkıda bulunduğu ‘Birdman’, Iñárritu’nun uzun plan sekanslarına dayanan anlatımıyla etkileyici ve gösterişli bir film oluyor.

Bir filmin, bir tiyatro oyununun, bir bale veya operanın sergilenme süreci gibi bildik bir konuda sinema sektörünün sorunlarına eğilen yapısıyla, sinema ve şöhret dünyasının egosu şişik mensuplarını sergilemedeki becerisiyle, ‘Birdman’ ‘biçim’in yanında ‘öz’ü de ihmal etmeyen bir film. Sanatçı çevresinin güçlü bir yergisini yapan film, sektörün rekabet ortamını, bitmez tükenmez çekişme ve kıskançlıklarını etkileyici bir tonla gözlere seriyor.

‘Batman’ gibi bir süper kahramanı canlandırmayı bıraktıktan sonra unutulan bir aktör olan Riggan, eski ününü kazanmak için, Raymond Carver uyarlaması bir tiyatro oyunuyla Broadway kanalıyla saygınlığına kavuşmak peşindedir.

Depresyona giren, yuvası yıkılan, 20 yıl geride kalmış parlak günlerinin, başarılı yıllarının gölgesindeki Riggan, lise yıllarında övgüsünü kazandığı yazar Raymond Carver’ın ‘What We Talk About When We Talk About Love’ adlı hikâyesinden sahneye uyarladığı bir oyunla, ikinci bir çıkış yapma peşindedir.

Sinemadaki en ünlü Carver uyarlaması, Robert Altman’ın birbirine göbekten bağlı öykücüklerinden oluşan ‘Sosyeteden İnsan Manzaraları/Short Cuts’ adlı nefis filmidir.

Iñárritu, ‘Batman’ı canlandırmayı bıraktıktan sonra ününü kaybetme tehlikesiyle baş başa kalan Michael Keaton’a gerçek hayatına hoş bir gönderme niteliğindeki başrol teklifiyle maça 1-0 önde başlıyor.

Zeki gözlemlere dayanan, sinema, tiyatro ve edebiyat çevrelerinden aldığı referanslarla beslenen, çok iyi yazılmış bir senaryo ‘Birdman’i özgünlüğü ve zekâsıyla öne çıkan bir film yapıyor.

Alejandro G. Iñárritu’nun Nicholas Giacobone ve Alexander Dinelaris ile müştereken yazdığı senaryo En İyi Özgün Senaryo dalında kazandığı Oscar hak edilmiş bir ödül.

ELEŞTİRMEN-SANATÇI POLEMİĞİ

Terry Guilliam’ın ‘Balıkçı Kral/The Fisher King’inde halusinasyon gören evsiz Parry’nin (Robin Williams) alev saçan atlı şövalyesinin bir benzeri ‘Birdman’de var. Broadway’de şöhret olmayı düşleyen Riggan, New York sokaklarında halusinasyon görürken, gökdelenlerin üstünden gelen yine dev kanatlı ‘Kuş Adam’ın yaklaştığını görüyor.

Yarasa Adam (Batman) gibi kanatlı bir süper kahraman olan Kuş Adam’ın (Birdman) hayaleti Riggan’ın peşini bırakmıyor.

Vicdanının sesiyle sürekli konuşup dertleşen kahramanımız, İkarus gibi göklerde uçtuğunu düşlerken ferahlıyor. Filmin finalinde, kendini yine kanatlanmış gören Riggan’ın ‘Kuş Adam’ misali New York semalarında yeni bir yolculuğa uçtuğunu görüyoruz.

Hollywood sinema endüstrisinin göz alıcı üstün yapımlarını hicveden film, Broadway tiyatro çevrelerine de oklarını savuruyor. Çok bilmiş, herkese tepeden bakan, olağanüstü güçlere sahip olduğuna inanmış, mağrur, alaycı kadın eleştirmen Tabitha Dickinson’ın (Lindsay Duncan) kahramanımızla bir barda didiştiği sahne, filmin en lezzetli sekansı. Aktör Mike’a (Edward Norton) yakınlığıyla bilinen, burnundan kıl aldırmayan, kibirli, The New York Times’ın tiyatro eleştirmeni Dickinson, Riggan’a “Senden ve temsil ettiğin tüm değerlerden nefret ediyorum. Oyununun prömiyerinden sonra yazacağım eleştiri yazısıyla oyununu yerin dibine sokacak, afişten kalkması için elimden geleni yapacağım” diye meydan okur. Riggan’dan hak ettiği cevabı alarak noktalanan bu sahne, sinema-tiyatro çevrelerindeki eleştirmen-sanatçı polemiklerini ustaca özetliyor. Tam adı ‘Birdman ya da Cehaletin Umulmayan Erdemi/Birdman or The Unexpected Virtue of İgnorance’ olan film şöhret, unutulma, ikinci şahsı arama, başarılı olma, saygınlık kazanma gibi temaları ustalıkla işliyor.

Film ‘Birdman’in alter egosu Riggan’ın gerçek ile hayal arasında gidip gelen öyküsünü anlatıyor.

TİYATRODAN RENKLİ KARAKTER RESMİ GEÇİDİ 

Sinemada kazandığı şöhretini yitiren, unutulmaya başlanan Riggan Thomson (Michael Keaton) yeni ve iddialı bir Broadway oyununa önderlik ederek, can çekişmekte olan kariyerini canlandırmaya çalışıyor. Birçok açıdan bu, göze alınması zor bir hamledir. Ancak, eski sinema süper kahramanı bu yaratıcı hareketle, sadece bir Hollywood kahramanı olmaktan öte kendisini bir sanatçı olarak ispat edeceğini umut etmektedir. Bu kara mizah filminde, sinema ve tiyatro çevrelerinden ilginç bir renkli karakterler resmigeçidine tanık oluyoruz.

Riggan’ın evliliğini sürdüremediği, mük emmeliyetçi eski karısı Sylvia (Amy Ryan), mutlu edemediği eski sevgilisi, tiyatro oyuncusu Laura (Andrea Risenborough), uyuşturucu tedavisinden yeni çıkmış, babasının kişisel asistanlığını üstlenerek avunan, vaktini tiyatro kulislerinde ve çatısında geçiren güzel kızı Sam (Emma Stone), hayattaki tek yakın arkadaşı, sırdaşı, menajeri ve oyununun yapımcısı Jake (Zach Galifianakis), Broadway’de ilk kez sahneye çıkan, sevgilisi Mike’ı kaza geçiren başrol oyuncusu yerine Riggan’a öneren aktris Lesley (Naomi Watts), gösterişçi ama yetenekli, sahnedeyken Lesley’le gerçekten sevişmeye kalkışan, kulislerde genç Sam ile flört eden benmerkezci, yakışıklı aktör Mike (Edward Norton) ve oyundaki diğer oyuncular.

Film boyunca bu karakterlerin, kızına babalık edememenin, yuvasının yıkılmasını önleyememenin kompleksi ile yaşayan Riggan’la ilişkilerini izliyoruz. Kimse içinde bir şey saklamıyor, eteğindeki taşları atmaktan geri kalmıyor.

‘Birdman’de bu rolleri canlandıran, uyumlu bir oyuncu kadrosu var. Sinemaya dönüş filminde görkemli bir dönüş yapan Michael Keaton, Riggan’ın bir tiyatro binası içinde gala gecesine kadar yaşadığı stresli günlerini, korkuları ve kabuslarını başarıyla canlandırıyor. Üstünde sadece beyaz donuyla Times Square meydanının kat ettiği sahne akıllarda kalacak.

Dövüş Kulübü’nden bu yana en iyi performansını bu filmde sergileyen Edward Norton, tecrübeli tiyatro aktörü Mike rolünde En iyi Yardımcı Aktör Oscar adaylığını hak ediyor. En iyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında yine Oscar adaylığı alan Emma Stone’un, kendisini aştığı oyunculuğuyla, bilinen rahatlığı içinde Naomi Watts’ın, uzlaştırma ustası yapımcı Jake’te Zach Galifianaki’nin filme katkıları büyük. 

MEKSİKA’NIN OSCAR BAŞARISI 

Geçen yıl  Meksikalı Alfonso Cuaron ‘Yerçekimi /Gravity’ filmiyle En İyi Yönetmen Oscar’ını kazanan ilk Meksikalı yönetmen  olarak tarihe geçmişti. Alejandro González Iñárritu aynı başarıyı, bir yıl sonra ‘Birdman’ ile tekrarlıyor.

Düşmüş bir aktörün tutunma çabalarını, biçimi ön plana çıkarırken, içeriyi de ihmal etmeyen ‘Birdman’ yılın en iyi filmi Oscar ödülünü kazandı. Senaryo yazarı olarak da bu ödülü kazanan Iñárritu, üçüncü kez sahneye çıktığında ödülünü vermek üzere orada bulunan Sean Penn, uygunsuz kaçan bir takdimde: “Bu… çocuğuna Green Card’ı kim verdi?” diye sordu.

Latin duyarlılığını ve coşkusunu taşıyan sinemalarıyla Guillermo Del Toro, Alfonso Cuaron ve A.G Iñárritu’dan oluşan müthiş Meksikalı üçlü Hollywood’da kabul gördü.

Senaristi  Guillermo Arriaga’nın müthiş desteği ile Paramparça Aşklar  Köpekler/Amores Perros’la sinemaya görkemli bir başlangıç yapan Alejandro G. Iñárritu, birbirine göbekten bağlı, parçalı öykücüklerden oluşan konseptine yıllarca bağlı kaldı.

1963 Mexico City doğumlu yönetmen, senarist, yapımcı Iñárritu, ikinci filmi ‘21 Gram’da Sean Penn, Naomi Watts, Benicio Del Toro’nun eşliğinde, çıtayı daha da yukarı taşıyarak, Hollywood’a terfi etti.

Konusu üç kıtada geçen, Cate Blanchett, Brad Pitt ve Gael Garcia Barnel’li ‘Babil/Babel’ ile şöhretini pekiştirmekle kalmadı, Cannes’daki En İyi Yönetmen Ödülü ile dünyanın en prestijli festivalinin ödül listesine adını yazdırdı.

 Guillermo Arriaga gibi efsanevi bir senaryo yazarı ile son birlikteliğini yaşadığı ‘Biutiful’da (2010) İspanyol aktör Javier Bardem ile konusu İspanya’da geçen müthiş bir kara filme imza attı.

Dört yıllık bir suskunluk döneminden sonra sinemaya görkemli bir dönüş yaptığı ‘Birdman’ ile yılın sinema olayının kahramanı oldu.

Değişik çevrelerden gelen farklı kahramanların yolunun kesiştiği hikâyelerle tanınan Arriaga sayesinde ünlenen, sonra kulvar değiştirerek ‘Birdman’ gibi yaratıcı ve kişisel bir film yapan Iñárritu, dört Oscar’lı  bu son başarısıyla Hollywood’un birinci sınıf yönetmenleri arasına girmeye hak kazandı.