Senden öğrendiğim şarkılar

Onur BEHRAMOĞLU Köşe Yazısı
24 Nisan 2013 Çarşamba

İzmir Kitap Fuarı’nda ‘Korku Çağında Edebiyat’ başlıklı panelde konuşma yapma öncesinde yazıyorum bu ayki Şalom yazımı. Şiiri edebiyat değil, başkaldırı sayıyorum. O halde bu ay da kendime başkaldırayım, yazımı yazmak yerine, iki şiir paylaşayım istiyorum.

İlk kitabım ‘Asit ya da İksir’den, kısacık bir şiir, ‘Öyleymiş’:

yaprağım. ezilmişim. ilk görüşüm ölümü. dedemmiş.

soğuk. üşümüşüm. bir el örter üstümü. annemmiş.

çıplağım. vurulmuşum. hissetmiş düştüğümü. kalbinmiş.

soluk. sararmışım. ay sandım gördüğümü. haleymiş.

‘Asit ya da İksir’, ilk gençliğin, aşkların, gelgitlerin kitabı.

Henüz iki gün önce kavuştuğum, on beş gün içinde kitapçılarda yer alacak ‘Senden Öğrendiğim Şarkılar’da, bir oğul babasıyım artık. ‘Klasik Baba’:

azıcık mahzun dursan / boğuk sesiyim fagotun

kederli obuayım / kederlendiğinde

son kuşlar da gitse / sana flüt olurum

davullar gümbedegüm / gülümsediğinde

klasik babayım belki / klasik gitar kadar bildik

kırılan yegâh teli / nihavend tambur taksiminde

çakırkeyif piyano / ansızın melankolik

balaban, tar, garmon / seni her düşündüğümde

burası türkiye radyoları / kekeme çocuklar korosu

arp çalıyordun rüyamda / küçücük ellerinle

isterse otuzbeşbin keman olsun / susturdukları dünya bu

bir çello gibi bekleyeceğim başucunda / vakur, kararlı, sade

Korku çağında, şiirlenin, halelenin, aşklanın. Çocuklara mahcup olmamak için...Çünkü İzmir’de gece vakti yürürken önünden geçtiğim çocuk hastalıkları hastanesinin karşısında seyyar bir oyuncakçı bekliyor, şiirli-haleli-âşık bir adam, çocuklar hiç korkmasınlar diye. Çünkü şiir, yeterince dikkatli bakıp onu hak eden için, her yerde uç veriyor, tomurcuklanıyor, çiçekleniyor.