Sevgili babam Leonard Bernstein

Ünlü besteci ve orkestra şefi Leonard Bernstein’ın kızı Jamie, babası ile ilgili çocukluk anılarını ve bir efsane kişinin kızı olmanın keyfini anlatıyor

Nelly BAROKAS Kültür
9 Temmuz 2012 Pazartesi

“8 Eylül 1962 Cumartesi. Bugün benim 10. doğum günüm, babamla birlikte Coney Island’a gittik. Bu korkulu araba yolculuğunu sadece o ve ben yaptık. Ata bindik, paraşütle atladık, dağ trenine bindik. Çok güzel vakit geçirdik.”

Jamie Bernstein 50 yıl önce kendisine hediye edilen ve halen koruduğu günlüğün ilk sayfasında yer alan üstteki yazıyı ezbere biliyor.

“O gün özel bir gündü. Sadece doğum günüm olduğu için değil, tehlikeli şeyler yaptığımız için özeldi.  Aile bireyleri arasında tehlikeli şeyleri sadece ben ve babam seviyorduk. Babam her zaman çok meşgul bir kişi olduğu için onunla baş başa bütün bir günü geçirmiş olmamız, o günü daha da özel kılmıştı.” Bu sözler Jamie’nin babası ile ilgili çocukluk anılarından sadece biri.

Amerikalı besteci, orkestra şefi, 20. yüzyılın müzik alanındaki bilge kişisi Leonard Bernstein 1990’ın 14 Ekim günü yaşama veda etti. Oysa onun efsanevi ve renkli kişiliğinin etkisi büyük kızı Jamie’nin yaşamının her anında hala hissediliyor.

Jamie gururla, “Nasıl olmasın ki? Babamla ilgili ilk anı müziktir. Müzik her zaman hayatımızda vardı, evimizdeydi. Babam ve arkadaşları sürekli müzik çalar, müzik hakkında konuşur, şarkı söylerlerdi. Tüm varlığımız müzikti,” demekte.

Zamanının büyük kısmını kariyeri için kullanmasına karşın babasının aile yaşamına da çok düşkün olduğuna değinen Jamie, “Her yönü ile mükemmel bir kişiydi. Sımsıcak, sempatik ve çocuklarına karşı sevgi dolu… Konser turlarına çıktığında bizleri yanında götürmeyi, yaz tatillerinde taşradaki yazlığımızın havuzunda çocuklarla eğlenmeyi severdi. Bol bol tenis, neşe, kahkaha, sessiz sinema, kelime oyunları… Ve şarkı söylerdik,” sözleri ile anılarını dile getirmekte.

Leonard Bernstein, West Side Story’yi yazdığında Jamie sadece beş yaşındaydı. “West Side Story’yi seyretmek için henüz çok küçüktü. Kesinlikle beş yaşında bir çocuğun seyretmesine uygun olmadığı söylenmişti kendisine.”

Jamie odasında bu müziği teypten tekrar tekrar dinledi ve tüm parçaları ezberledi. Leonard Bernstein’ın küçük kızı ‘I Feel Pretty’ şarkısını söyleyip dans ederek babasının kalbini çalıyordu.

“Film 1962’de çevrilip sinema salonlarında oynamaya başladığında ben artık 10 yaşımda yani filmi seyretmeye uygun yaştaydım. Sinema salonundan çıktığımda ‘ben bu filmi 10 kez seyredeceğim’ dediğimi anımsıyorum” sözleri ile geçmiş günleri anlatan Jamie, bu yıl tüm dünyada 50. yılı kutlanan West Side Story filmini o günden bu yana 50 kez seyretti. Son olarak da Londra’da Albert Hall’da filmin Kraliyet Filarmoni Orkestrasının konseri eşliğindeki gösterimine katıldı.

Filmin oyuncularından Russ Tamblyn ile George Chakiris’in de katılımı ile gerçekleşen West Side Story’yi anma etkinlikleri New York’ta da oldukça ses getirdi.

Jamie’nin, Francisca (23) ve Evan (21) adlı iki çocuğunun babasından on bir yıl önce boşanmış ve şimdilerde Jeffrey Stock adlı bir besteci ile evlenmek üzere olması sürpriz değil. Ancak ne kendisi, ne erkek kardeşi Alexander, ne de kız kardeşi Nina babalarının mesleğini seçtiler.

“Genç yaşlarında babamın Boston’daki ilk işlerinden biri piyano dersleri vermekti. New York’a iş aramaya gitti, ancak bulamadı. Babası Samuel J Bernstein’in güzellik salonu işi onun ilgisini çekmiyordu” diyen Jamie ailenin biraz da düzensiz dini yaşamları hakkında da bilgi vermekte. “Oyuncu olan annemiz Felicia (Cohn Montealegre), babasının soyadı Cohn olmasına rağmen bir Katolik olarak yetişmişti. Büyükbabası sanırım San Francisco’da bir hahamdı. Annem Yahudi dinine geçti ancak bizler çocukluğumuzda her iki dinin kutlamalarını yaptık. Evimize ağaç alıp Noel’i, aynı zamanda da Hanuka’yı kutladık. Pesah’ta Seder masamız oldukça neşeli ve eğlenceli olurdu. Erkek kardeşim de bar-mitzva yaptı.”

Bernstein’lar düzenli olarak sinagoga gidenlerden değillerdi. Ancak Leonard ‘Kol Nidre’yi çok severdi. “Babam Kol Nidre dinlemek için erkek kardeşimle birlikte New York’taki sinagogları tek tek dolaşırdı. Hepsi dolu olurdu. Ama o muhakkak birine girmeyi başarırdı. Sinagogda Leonard Bernstein’ı fark eden hazanların yüz ifadelerini tahmin edebiliyor musunuz? Her halde ‘talit’lerinin altında titriyorlardı.

Jamie, babasının İsrail sevgisinden de söz etmekte. “Babam İsrail’in kuruluş aşamasında oradaydı, o ülkeye coşkulu bağlılığını hiçbir zaman yitirmedi. 1967’de New York Filarmoni Orkestrası ile turneye çıktığında beni ve erkek kardeşimi oraya götürdü. Sonra 1970’de bir kez daha gittik. Orada herkes babama çok yakınlık gösteriyordu, bizler de onun çocukları olduğumuz için insanlar gelip bizlere babamla ilişkisini anlatmaktaydı. Ben orayı binlerce akrabamızın bulunduğu ülke olarak adlandırıyordum.

Jamie anlatılarının arasında, renkli çocukluğundan Beatles’larla tanışmalarını, Papa ile karşılaşmalarını, first-class uçuşlarını,  The Savoy’un süitli odalarında kalmalarını aktarıyor.

56 yaşındaki annesinin kanser nedeniyle erken ölümü Leonard Bernstein için tam bir trajedi oldu. Bundan iki yıl sonra- belirli bir dönemin ardından geri döndüğü halde- eşcinsel olduğunun farkındalığı ile aile evini terk etmesi Jamie açısından halen yanıtlarını bulamadığı birçok soru oluşturmakta.

Babasının seksüel tercihi, Jamie’yi fazla şaşırtmadı. Hatta günlük yaşamında bir eşcinsel olduğunu gizlemekte babasının ne denli güçlükler çekmiş olabileceğini düşündü. Annesinin bu durumdan nasıl üzüldüğünü, babasının evi terk etmesinden nasıl alınıp gücenmiş olabileceğini anlayamayacak kadar gençti o dönemde Jamie.

Jamie Bernstein şimdi babasının yeteneğine hayranlığını sürdürürken gençlere yönelik düzenlediği konserlerle babasının müziğini canlı tutmaya çalışıyor.

Jamie, “Orkestra şefi olarak babamın asistanlığını yapmış olan Michael Barrett ile birlikte onun müziklerini içeren ‘The Bernstein Beat’i oluşturduk. Böyle bir projeye girişmeyi planlamamıştım ama şimdi ben bu konserleri düzenlediğimde babamın bir yerlerden bana gülümsediğini duyumsayabiliyorum,” demekte.

Bu etkinlikler çocukluğunda piyano çalmaktan sıkılan bir kız için büyük bir gelişme sayılabilir. Ancak Jamie müziğin babasına yakınlaşmanın en kolay yolu olduğuna inanıyor.