Futbolda kriz kapıda

Dünyanın yaşadığı ekonomik kriz, futbol ekonomisine nasıl yansıdı? Futbol dünyası da acaba bir krizin eşiğinde mi?

Cem MENASE Spor
13 Nisan 2011 Çarşamba

Üç sene önce başlayan ve kendi neslimin yaşadığı en etkili ekonomik artık kriz geride kaldı. Fakat krizin verdiği hasar, maddi ve manevi açıdan milyonlarca insanın hayatını değiştirdi.

Tüm yaşananlara rağmen çok büyük bir kesimin bundan gerekli dersi aldığını düşünmüyorum. Bir İTÜ Ekonomi Bölümü öğrencisi olarak krize yol açan olaylar zincirinin benzerini futbol ekonomisinde inceledim. Benzerlikleri ve endişelerimi sizinle paylaşacağım.

Richard Wolff gibi Marksist açıdan ekonomik krizi incelemeye başlayalım.

Öncelikle bu kriz sadece finansal bazlı değildi. Finans ile ilgili bölümü büyük resmin küçük bir bölümüydü. Bu da futbol ile benzerliklerin olmasını sağlıyor. Hikâye Amerika’daki sosyal ve ekonomik düzene dayanıyor. 1820’den 1970’e uzanan150 yıllık dev bir dönemde Amerika’daki ‘üretkenlik’ sürekli arttı. İsçiler her sene bir önceki seneden daha verimli hale geldi. Daha bilinçli ve organize çalışma imkânı buldular, daha gelişmiş ve daha çok sayıda makineye sahip oldular,

Aynı durum dünya futbolunda da geçerliydi. Futbolcular, teknik heyet, kulüp doktorları; hepsi zamanla daha iyi imkânlarda çalışma fırsatı yakaladılar. Futbolcular daha güzel zeminlerde, daha gelişmiş spor salonlarında idman yaptı. Teknik heyetler teknolojiyi daha verimli kullanarak sorunları daha kolay tespit etti. Doktorlar tıbbın gelişmesiyle çok daha kısa sürede futbolcuların sırtını doğrulttu.

Aynı süre zarfında, üretkenlik gibi işçilerin ve futbolcuların maaşları, kulüplerin kârları da arttı. Amerikalılar tam bir cennette gibiydi; herkes mutluydu. Diğer ülkelerdekine göre çok daha rahat bir hayat yaşayan Amerikan halkı tatilden tatile çıktı, altlarında son model arabalarla gezdi tozdu. Tüketim sürekli arttı. Futbolcular da sürekli artan maaşlarıyla pürüzsüz hayatlar yaşadı.

Bu masal 1970’te şekil değiştirdi. Amerikan halkının sürekli artan maaşları sabit kalmaya başladı. Buna karşın işçilerin üretkenliğinde bir değişiklik olmadı ve artmaya devam etti. Maaşlar ile üretkenlik birbiriyle örtüşmemeye başlayınca aradaki fark gittikçe açıldı.

Peki, bu nasıl oldu? İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Amerika’nın hali, Çin’in şu andaki haline benziyordu. Üretimde başı çekiyorlardı ve bu Japonya ve Avrupa’nın hoşuna gitmemişti. Amerika’nın ürettiğinin daha iyisini daha ucuza üretmeye çabaladılar. Başardılar da. Bu neye yol açtı? Amerikan firmalarının üretimlerini maliyetin daha ucuz olan ülkelerde yaptırmaya başlamasına ya da ucuz işçi getirmesine… Bu da maaşların düşmesine ve Amerika halkının işsiz kalmasına neden oldu.

Futbolda ise ters bir etki vardı. Teknik heyet ve doktorlar teknolojiden daha fazla yararlanmaya devam etse de, oyuncuların (insanların…) üretkenliği ve yapılabilecek varyasyonlar azalarak artmaya başladı ve işçilerin maaşlarına benzer bir grafik ortaya çıktı. Buna karşın futbolculara verilen ücretler yükselerek artmaya devam etti. Daha az iş, daha çok para…

Amerika’da tüketim düşmeye başladı. Ekonominin en önemli vitaminlerinden tüketimin düşmeye başladığını görenler buna bir çare buldu: İkinci ve üçüncü işler… (Tüketimin artması her zaman ülkedeki insanların refahını göstermez. Uyuşturucu, psikoterapi, doktor masrafları gibi…) Buna ek olarak ikinci ve kendilerine göre çok zekice bir çözüm daha eklendi. Halka kredi verildi. Halk borç aldı, tüketim yaptı, sonra geri ödemeye çalıştı. Hem de faiziyle… Fakat ödeyemedi. Kriz patladı.

Futbolda ise üretkenlik düşüp, maaşlar artmaya devam ettikçe futbolculuğa olan talep çok büyüdü. Maradona, Zidane, Alex gibi ‘çok yeteneklilerden’ ziyade, ‘çok kondisyonlular’ tercih edilmeye başlandı. Oyunun iki yönünü de oynayabilen oyuncular... Göz zevki düştü. Çok yüksek bonservis bedellerinin ödendiği futbolcuların üretkenliği düşünce alternatifleri çoğaldı. Bu da takımları birbirine daha denk hale getirdi. Nitekim ülkemizden Bursaspor şampiyon çıktı. Öte yandan hak ettiğinden fazla kazanan ve ilgi gören futbolcuların önemli bir kısmı öğretim eksikliğinden bunu kaldıramadı ve takımlararası ve takım içi nefret büyüdü... Tribünler ayrıldı vs…

Bu düzen böyle devam ettiği sürece, işin ekonomik tarafı futbola zarar vermeye devam edecek ve azami ücret sınırı koyulmadıkça bu fark gittikçe büyüyecektir. Bizden uyarı…