Bu hafta ağımıza takılanlar...

6-7 Eylül olaylarıyla ilgili bir program seyrediyordum. Adamın biri, hala o gün halkın durup dururken galeyana geldiğini söyleyebiliyor. Ne galeyanı, nasıl durup dururken! O günü yaşadım ben, alevin üzerine körükle gidildiğini, eylemleri gerçekleştirenlerin sonrasında korunup kollandığını gördüm. Binalara konulan işaretler ürkütücüydü. Ailemizin bir parçası olan azınlık yakınlarımızı, dostlarımızı kollamak için günlerce evden çıkamadığımızı, titreye titreye beklediğimizi hatırlıyorum. AYŞE KULİN

İzak BARON Diğer
16 Mart 2011 Çarşamba

TÜRKİYE'NİN BİR SÜRE SONRA İSRAİL'İN DÜNYADAN İZOLE OLMAMAK İÇİN BİR KÖPRÜYE İHTİYAÇ DUYACAĞINI VE İSRAİL'LE İYİ İLİŞKİLER SÜRDÜREREK BU KÖPRÜNÜN KENDİSİ OLABİLECEĞİNİ ANLAYACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM

Türkiye'nin İsrail'e karşı kızgınlığının duygusal nedenlerini anlıyorum ama, bu durumu uzun zaman için olumlu görmüyorum. Türkiye'nin bir süre sonra İsrail'in dünyadan izole olmamak için bir köprüye ihtiyaç duyacağını ve İsrail'le iyi ilişkiler sürdürerek bu köprünün kendisi olabileceğini anlayacağını düşünüyorum. Bölgenin uzun süreli istikrarı açısından Türkiye'nin İsrail'e karşı duygusal kızgınlığını üzerinden atması gerek.  İstikrarlı Ortadoğu'nun Türkiye için çok önemli olduğunun ve bunun için de İsrail'in izolasyonunun engellenmesinin daha olumlu olacağının anlaşılmasını umuyorum.

Stephen Kinzer

http://www.aksam.com.tr/abd,-iran-ve-turkiye-ile-muttefik-olmali-israil-degismek-zorunda--26084h.html

TÜRKİYE, İSRAİL’LE EKSEN MEKSEN DEĞİŞTİRMEZ

“Eksen değiştirip, değiştirmediği konusunda samimi görüşüm belirsizdir. Eksen değiştirmek çok ciddi, kolay olmayan bir olaydır. Kullanılan dil ciddi realiteyi yansıtmaktan uzaktır. Batı Avrupa diplomasi çevrelerinde bundan kolayca bahsediliyor. Ancak bu bilgi düşüklüğüdür. İsrail kendine has problemleri olan bir ülkedir. Romantik sosyalizm vardır burada ve sonu hüsranla biter. Çakma şey olmaz. Türkiye, İsrail’le eksen meksen değiştirmez. Bu mümkün değil, gerekli değildir. Türklerde antisemitizm yoktur.

İlber Ortaylı

http://www.abhaber.com/haber.php?id=33872

ASLINDA MÜBAREK REJİMİNİN DE İSRAİL KONUSUNDA AKP’NİN BUGÜNKÜ ÇİZGİSİNİ HİÇ ARATMADIĞI ORTADA

Mübarek, İsrail-Mısır ateşkes anlaşmasının mantığını ve Mısır tarafının asıl tutumunu anlatıyor: “Yeryüzünün en akıllı halkını, uluslararası basını, dünya ekonomik ve mali sistemini kontrol eden bir halkı karşımıza aldık. Yahudileri dize getirmeyi başardık ve istediğimiz her şeyi, bir kum tanesine kadar topraklarımızı geri aldık. Onları aldattık ve bunun karşılığı olarak ne verdik? Bir kâğıt parçası… Dünyanın en kurnaz halkından daha kurnazlık yaptık… Onların adımlarını engellemeyi başardık… “

Defalarca davete rağmen, 30 yıllık yönetimi boyunca, ilk ve tek kez İzak Rabin’in cenaze töreninde İsrail’i ziyaret eden Mübarek’in İsrail için yanıp tutuşmadığını bir kez daha tekrarlamak gerekiyor mu? Aslında Mübarek rejiminin de İsrail konusunda AKP’nin bugünkü çizgisini hiç aratmadığı ortada. Şimdi de, eski bir Mübarek generali olan Mahmud Halef’in Şubat’ta yaptığı televizyon konuşmasına bakalım:

“Halkın silahlı kuvvetleri dünyanın en güçlü 10 ordusu arasında. Ben Araplara sormak istiyorum: Kime karşı bu ordu kuruldu? Bu gizli bir şey değil, ordunun düşmanla mücadele doktrininde düşmanın Afrika’nın kuzey doğusunda bulunduğu yazmaktadır. Baş düşman bu ve böyle de kalacak. İsrail de, bütün Arap topraklarından çekilinceye kadar Mısır’ın düşmanı kalacağını bilir. Allahın adına yemin ederim ki, Mısır ordusu yarın İsrail ile savaşacakmış gibi hazırlık içindedir. Barış anlaşmasına diğer taraf kabul ettiği müddetçe uyacağız ama bu anlaşma kalbimizde bir kağıt parçasından başka bir şey değil…”

Selami İnce

http://www.birgun.net/politics_index.php?news_code=1300011441&year=2011&month=03&day=13

YAHUDİLER MUTLAKA EN AZ BİRKAÇ TANE MİLLETVEKİLİ ÇIKARAMAZSA İLERİDE BÜYÜK SORUN YAŞAYABİLİRLER...

Peki, bir Yahudi kime güvenecek, derdini nasıl anlatacak, ibadetini ve geleneklerini özgürce nasıl yaşayacak/yaşatacaktır? İşte asıl soru ve sorun budur…

Yahudiler milletvekili çıkaramazsa neler olur? Her dinsel topluluk gibi onların da dertleri, sorunları, istekleri vardır. Bu olağandır. Peki, bunları kim dile getirecek? Kim! Her sorunlarını hahambaşılık çözecek değil ya, bunun dışındakileri kim çözecek? Bugün laik Müslümanlara yapılanlar herkesin gözü önündedir. Peki ya yarın? Yahudilere (AKP’nin siyasi ve dinci yapısını göz önünde bulundurarak…) daha fazlasının yapılmayacağını kim söyleyebilir? Üstelik yukarıda sadece üç tane acı dolu, inanılmaz, son derece çirkin olayı yazdık. Dincilerin başlattığı “gizli eller” aracılığıyla yaşatılan korkuları, baskıları, hakaretleri, çizilen karikatürleri dile getirmedik…

Meraklısı tozlu arşivleri inceleyebilir… İşte tam burada yazımızın önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Yahudiler mutlaka en az birkaç tane milletvekili çıkaramazsa ileride büyük sorun yaşayabilirler...

Bugün Türkiye’de yaklaşık 15 bin kadar Yahudi yaşamaktadır. Bu küçük nüfusa karşın içlerinde çok sayıda büyük işadamı, uluslararası sanatçı, genel müdür, ulusal düzeyde gazeteci, başarılı akademisyen, tanınmış yazar, ticaret yapanlar bulunmaktadır. O halde güçler birleştirilmeli ve gereken yapılmalıdır… Şayet bu söylediğimiz gerçekleşirse, Meclise girecek olan Yahudi milletvekillerinin sayesinde yaşanılan olaylar (yapılan konuşmalar, açıklanan belgeler, Ortadoğu’daki olayların gerçek fotoğrafı, uluslararası dayanışma…) izlenildiğinde haklılığımız ortaya çıkacaktır… Bu sitede yazdığımız iki yazı kulaklara küpe olmalıdır. Bizden söylemesi…

Tufan Erbarıştıran

http://www.hasturktv.com/arsiv/1751.htm

SAYISINA ORANLA İÇİNDEN EN ÇOK DÂHİ ÇIKARMIŞ KAVİM YAHUDİLERDİR

İltifat amaçlı her yaklaşım olumlu karşılanmaz. Sayısına oranla içinden en çok dâhi çıkarmış kavim Yahudilerdir. Einstein da, Freud da, Marx da Yahudidir. Ama bir Yahudi dostunuz ya da sevgilinizle konuşurken bu gerçeğe değinirseniz tepkisi ne olur, bilir misiniz?

Belli etmemeye çalışsa bile, kızar. "Bizi ayrı görüyor" diye bozulur. Yani bir tür ırkçılık sayar. Aynı durum kadın- erkek ilişkilerinde de geçerlidir. Akıllı çapkın güzel bir kadını pohpohlamak isterse zekâsından, giyim stilinden, çocuğunun ya da köpeğinin şirinliğinden söz eder. "Ah ne güzelsin" demez. Öyle derse, o tür laflara karnı tok olan kadın "Bu avanak bende başka özellik göremiyor, aklı fikri bir an önce fiziğimden yararlanmakta" diye düşünebilir.

Refik Erduran

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/refik_erduran/2011/03/09/gercekci_ogut

HAYAT BİR SAVAŞ HALİNİ ALDIĞINDA, ONUN KATILIĞINA BÜRÜNÜR MÜZİK, DAYANMA GÜCÜ VERMEK İÇİN

İsrail’de yerel radyo kanallarından herhangi birini açın. Sevda türküleri bile askeri marş ritmiyle okunur orada; notalar sert, sözler barut, bıçak gibi keskindir sesler. Hayat bir savaş halini aldığında, onun katılığına bürünür müzik, dayanma gücü vermek için. Coşkuyla tempo tutarak yapar bunu.

Akif Beki

http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1042669&Yazar=AK%C4%B0F%20BEK%C4%B0&Date=12.03.2011&CategoryID=98

AKLIMA, SINIF ARKADAŞIM SANDRA’DAN OTLANDIĞIM KITIR KITIR HAMURSUZLAR GELİNCE HÜZÜNLENDİM BİRAZ ÇÜNKÜ 20’Lİ YILLARDA İNŞA EDİLMİŞ, DOLAYISIYLA KENDİ DE BİR ENDÜSTRİ MİRASI OLAN BU FIRIN İKİ YILDIR KULLANILMIYORMUŞ

10 Mart Perşembe akşamı Serkan Taycan’ın çektiği, İstanbul ve Marsilya’nın endüstri mirası olan eski fabrika, depo, silo vb. tesislerin fotoğraflarından oluşan sergi Hamursuz Fırını’nda açıldı. Galata’da, Neve Şalom Sinagogu’na yakın gerçek bir hamursuz fırınında! Aklıma, sınıf arkadaşım Sandra’dan otlandığım kıtır kıtır hamursuzlar gelince hüzünlendim biraz çünkü 20’li yıllarda inşa edilmiş, dolayısıyla kendi de bir endüstri mirası olan bu fırın iki yıldır kullanılmıyormuş. Neden eskisi gibi Şişli civarındaki şarküteri ve pastanelerde hamursuz paketlerine rastlamadığımız belli oldu! İstanbul Yahudileri için İsrail’den hamursuz getirtiliyormuş... Endüstri mirası diye sadece terk edilmiş istasyon ve fabrikalar gelmesin aklınıza, bir fırının kapanması toplumun bir rengine sahip çıkamadığımızı da böylece anlatır bize. 

Alin Taşçıyan

http://www.stargazete.com/gazete/yazar/alin-tasciyan/istanbul-ve-marsilya-nin-ortak-mirasi-336804.htm

BAŞBAKAN ERDOĞAN DAVOS’TA İSRAİL DEVLET BAŞKANI ŞİMON PERES’E ‘DUR’ DERKEN ASLINDA BEYİNLERDEKİ İSRAİL’İN DOKUNULMAZLIĞINI DA YIKMIŞ OLUYORDU

Türkiye değiştikçe Arapların zihnindeki tabuları yıkıyor. Yeni Türk, Arap sokaklarına düşünmeyi öğretiyor, daha farklı bir yaşamın mümkün olduğunu kanıtlıyor. Başbakan Erdoğan Davos’ta İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres’e ‘dur’ derken aslında beyinlerdeki İsrail’in dokunulmazlığını da yıkmış oluyordu. “İran gibi İsrail de nükleer silahlarını bıraksın” diyen Türkiye Lübnan ve Filistin’de İsrail’in operasyonlarını ‘katliam’ olarak niteledi ve adeta İsrail’in suç işleme özgürlüğünü ortadan kaldırdı. Türkiye doğru bildiklerini 1 Mart Tezkeresi’nde ve İran Birleşmiş Milletler oylamasında ABD’yi karşısına alma pahasına uyguladı. Daha birçok örnekte Türkiye Araplara ve genel olarak tüm Doğu’ya, İsrail’e ve Batı’ya karşı onurlu ve bağımsız bir politikanın mümkün olduğunu kanıtladı.

Sedat Laçiner

http://www.stargazete.com/gazete/yazar/sedat-laciner/ergenekon-ortadogu-hatti-336345.htm

21. ASRIN İKİNCİ ON YILINDA “NEDEN HALA YAHUDİLER ?”

Sorun şudur: Neden Yahudiler? Eski bir fıkra var, Nurenberg’de yapilan bir Nazi toplantısında Hitler bağırıyor ve “Almanyanın tüm problemlerinin sebebi kimlerdir?” diye soruyor, dinleyicilerden biri “Bisiklet kullananlar” diye bağırınca Hitler beklemediği bu cevap üzerine “Neden bisiklet kullananlar?” diyorsunuz diye sorar. Adamın cevabi bir başka sualdir: “Peki neden Yahudiler?” Yıl 1930, ama 21. asrın ikinci on yılında “Neden hala Yahudiler?”.

Bence iki muhtemel cevap var. Birincisi, Yahudiler hakkında önyargıların aslıda hiç değişmediği ve yüksek teknoloji cağının özel önyargıları kamusal alana getirmiş olduğu. Galiano’nun saçmalıklarını yorumlayan Fransız DJ ve müzik yapımcısı Michael Goubert’e göre, “(Galiano) gibilerinin zehir saçan sözleri nadir değildir, fakat alışılmayan şey, Galiano’nun Yahudiler aleyhinde sözlerini söylediği bar’ın sahibine göre de insanlardaki hoşgörü eksikliğinin toplumda bu kadar açıkça ve endişe veren şekilde dile gelmesidir“. Cep telefonlarındaki videoların bu kadar tesir edebilmesi ve giderek yayılmakta olan sosyal medyanın şahsi fikir ifadesiyle bunların kamusal şekilde yayılması arasındaki farkı silmesi sonucunu getirmiştir. Geçmişte tanıdıklar arasında bir kahvehanede kulaktan kulağa fısıldananlar bugün teknolojik imkânlar sayesinde dünyaya süratle yayılabilmekte.

İkincisi, “Neden Yahudiler” sorusuna daha da endişe verici bir sebep. Tanınmış şahsiyetler başka bir ayırıcı hattı (çizgiyi) silmekteler: – anti-Siyonizm ile antisemitizm arasındaki çizgi, Yahudi devletini eleştirmekle Yahudi milletine saldırı arasındaki çizgi giderek siliniyor. Nobel Barış Ödülü sahibi, Amerika’da özgürlük modeli olarak başkan Obama tarafından methedilen Hıristiyan din adamı Desmond Tutu’nun söylediklerine bakın: Yahudileri ‘özel bir millet’ olarak adlandırıyor, Yahudilerin dünyadaki birçok problemin sebebi olarak tanımlıyor.  Ayrıca Yahudi lobisinin kendisine göre Hitler, Mussolini ve Stalin gibi kudretli olduğunu iddia ediyor.

Alan M. Dershowitz

http://www.hasturktv.com/anti_semitizm/1749.htm

ADAMIN BİRİ ÇIKIP HALA O GÜN HALKIN DURUP DURURKEN GALEYANA GELDİĞİNİ SÖYLEYEBİLİYOR

Belki geçmişle aramıza biraz mesafe koymamız gerekiyor. Geçenlerde 6-7 Eylül olaylarıyla ilgili bir televizyon programını seyrediyordum ve bazı insanların o mesafeyi koymayı hiç başaramadığını, hatta bunun gerekliliğini bile göremediğini fark ettim. Adamın biri çıkıp hala o gün halkın durup dururken galeyana geldiğini söyleyebiliyor. Ne galeyanı, nasıl durup dururken! O günü yaşadım ben, alevin üzerine körükle gidildiğini, eylemleri gerçekleştirenlerin sonrasında korunup kollandığını gördüm. Nişantaşı’nda oturuyorduk. Binalara konulan işaretler ürkütücüydü. Ailemizin bir parçası olan azınlık yakınlarımızı, dostlarımızı, komşularımızı kollamak için bizim de günlerce evin içinden nasıl çıkamadığımızı, titreye titreye, neler olacak diye beklediğimizi hatırlıyorum.
Ayşe Kulin

http://egoistokur.com/ayse-kulin-ayse-kulini-anlatiyor/

AÇIK VE KATİ BİR ŞEKİLDE İFADE ETMEK GEREKİR Kİ ORTADA BİR FİLİSTİN-İSRAİL SORUNU YOKTUR

Sorunun İsrail-Filistin ve giderek de Filistin sorunu şeklinde telakki olunması çağımızın en bariz ve en ciddi zihin operasyonu-manipülasyonu örneklerindendir. Açık ve kati bir şekilde ifade etmek gerekir ki ortada bir Filistin-İsrail sorunu yoktur. Sorunun bu şekilde ifade edilmesi tarihi ve mantıki olarak yanlıştır. Üzerinde durulmadığında basit ve önemsiz görülecek bu ifade tarzı sanılanın üstünde ve ötesinde bir öneme sahiptir. Esasen ortada Filistinliler diye bir millet de yoktur. En fazla Filistinli Araplar tabiri doğru olabilir. Bölgeye Filistin adını verenler tarih öncesi çağlarda Grek kıyılarından doğu Akdenize inerek demir çağının son bulmasına neden olan deniz kavimlerinden Filistililer olduğu sanılmaktadır. Bu halkın kadim bir medeniyete dayandığı söylenir. Dolayısıyla bu Filistililer ile bugünkü Filistinli Araplar arasında bir devamlılık ilişkisi ve bu bağlamda organik bir bağ yoktur. Ancak mesele şudur ki Hz. Musa önderliğinde Mısır’dan çıkan İsrailoğulları Filistin’e yerleşmişlerdir. Ve geçerken belirtmek gerekir ki İsrailoğulları “hak yolunda” olduğu ve kendilerine ‘tebliğ olunanı’ diğer kavimlere-insanlara, tebliğ etmeleri için-tebliğ ettikleri sürece, seçilmiş kavimdir. Seçilmiş olmalarının anlamı budur. Yahudilerin buradan hareketle kendilerini ayrıcalıklı ve üstün bir ırk-kavim telakki etmeleri hakikatin tersyüz edilmesidir. Demek ki İsrailoğulları epeydir seçilmiş kavim değildir. Yahudiler, tarihte defalarca gadre ve sürgüne maruz kalan Yahudiler en son 31 Mart 1492’de Katolik birliğini gerçekleştirmiş olan Kral Ferdinand ve Kraliçe İsabella tarafından, Müslümanlar ile birlikte İspanya’dan kovulmuşlardır.

Celal Tahir

http://www.stargazete.com/acikgorus/-israil-sorunu-nasil-filistin-sorunu-oldu-haber-337135.htm

YAHUDİLER BAŞLARINDA KİPPA İLE DOLAŞMIYORLAR MI?

Meşhur bir siyasetçi “Türkler paralel toplum oluşturuyor. Camilerinin yanında kendi bakkalları, lokantaları da oluyor. Niye oluyor? Olmasın!” filan deyince, Viyana'da yayınlanan Yeni Hareket Gazetesi başmuharriri Yetkin Bülbül şöyle bir yazı yazmış: Viyana'nın Yahudi mahallesinde havranın yanında koşer lokantası yok mu? Yahudiler başlarında kippa ile dolaşmıyorlar mı? Kendilerine ait ve kendilerine mahsus örgütlere, yayın organlarına sahip değil mi Yahudiler? Onların oluşturduğu 'paralel toplum' kabul görürken -ki zaten kabul görmesi gerekir- Türklerin oluşturduğu 'paralel toplum' niye tepki çekiyor?

Hakan Albayrak

http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?t=14.03.2011&y=HakanAlbayrak

Netten okuyun /tıklayın

"Nasıl da kısa olur bahar burada" – YUDA SİLİKİ

http://www.hasturktv.com/israili_taniyalim/1753.htm

İstanbul'da Kış Gezmeleri – ROZ KOHEN

http://www.kanalkultur.com/kks/yazarlar/roz-kohen/2525-roz-kohen-istanbulda-kis-gezmeleri.html

Varlık Vergisi ve Seyhan (Adana) Uygulaması

http://tinyurl.com/6ypdag5

Gaston Mizrahi'nin Adana fotoğrafları

http://ekspresgazetesi.blogspot.com/2011/02/gaston-mizrahinin-adana-fotograflar.html

Nette Kampanya

Yahudiler Düşman Değil

http://www.icimizdedusmanyok.org/kampanya/kampanya-bildirisi/yahudiler.html