“Türkiye ve Başbakan Erdoğan İran’ı endişelendiriyor”

Mossad eski yöneticisi Ilan Mizrahi, son dönemlerdeki Türkiye-İsrail ilişkileri, İran’ın nükleer gücü, Filistinlilerle barış ve Mavi Marmara gibi Ortadoğu gündemini oluşturan önemli konuları Şalom için değerlendirdi

Alber NASİ Diğer
8 Aralık 2010 Çarşamba

Mossad eski yöneticisi Ilan Mizrahi, son dönemlerdeki Türkiye-İsrail ilişkileri, İran’ın nükleer gücü, Filistinlilerle barış ve Mavi Marmara gibi Ortadoğu gündemini oluşturan önemli konuları Şalom için değerlendirdi

The Israel Project (TIP) İsrail ile ilgili gerçekleri kamuoyuna anlatan ve bu amaç için değişik ülkelerden gazeteciler, devlet adamları ve bürokratlarla bilgi alışverişinde bulunan, kâr amacı gütmeyen bir organizasyon. TIP’in en büyük özelliği ise herhangi bir devletle ilgisi olmaması. TIP, İsrail’in imajını düzeltmenin yanı sıra, dünya üzerindeki antisemitizmi azaltmak gibi de bir amaç sahibi.

Söz konusu kurumun yöneticileri Eli Ovits ve Ilan Mizrahi ile geçtiğimiz ay içerisinde İstanbul’da görüşme imkânı yakaladım. Ovits ve Mizrahi, görüşmenin bir röportajdan çok bir fikir alışverişi olduğunu öncelikle vurguladılar.

Görüşmenin öncelikli konusu son dönemde iyice kötüleşen İsrail-Türkiye ilişkileriydi. İki ülkenin benzer problemlere ve ortak çıkarlara sahip olduğunu, bölgede terörden en fazla zarar gören iki ülke olduğunun altını çizdi. Sivilleri hedef alan her türlü saldırıyı ‘terör’ olarak adlandıran Mizrahi, PKK, Hamas ve Hizbullah’ın bir terör örgütü olduğunu dile getirdi.

Davos’ta ‘One minute’ kriziyle başlayan gerginliğin bir türlü bitmediğini, Mavi Marmara olayıyla artık doruğa çıktığını vurgulayan Mizrahi durumun İsrail tarafından hiç de memnuniyet verici olmadığını vurguladı.

Türkiye’nin bölgenin önemli ve güçlü bir ülkesi olduğunu görüşme boyunca değişik defalar dile getiren Mizrahi, Türkiye – İsrail ilişkilerinin gelişmesinin hem iki ülke için hem de bölge için önemli olduğunu vurguladı.

İsrail’e karşı tepkinin One Minute krizinden önce Lübnan’a düzenlenen operasyon sonrasında bozulduğunu belirttiğimde Mizrahi ve Ovits dediklerimi şaşkınlıkla karşıladılar. İsrail’in Lübnan’a daha önce de bir operasyon düzenlediğini ancak Türkiye’den böyle bir tepki almadığını hatırlatan Mizrahi’ye, İsrail’in söz konusu operasyonda beklenen başarıyı gösteremediğini ve imajının zedelendiğini belirttim.

Hatırlanacağı üzere İsrail’in Lübnan’a Hizbullah’ı yok etmeye yönelik olarak yaptığı operasyon terör örgütünü iyice zayıflatmış olsa da gerçek bir başarı elde edememişti. Ardından gelen dünya kamuoyu tepkisi ise İsrail’i iyice zor durumda bırakmıştı.

Son dönemdeki Mossad operasyonları

Eski bir Mossad yöneticisi olan Ilan Mizrahi’ye Mossad üzerine de birkaç soru sordum. Mossad’ın gerek Lübnan operasyonunda gerekse Şalit ve Mavi Marmara olaylarında beklenilen başarıyı gösteremediğini vurgulayınca Mizrahi aynı fikirde olmadığını belirtti. Mizrahi, yapılan operasyonlarda İsrail’in sivillere zarar vermemek için azami gayreti sarf ettiğini ve Lübnan operasyonunun bu sebeple gereken başarıyı elde edemediğini belirtti.

Mossad’ın İsrail iç güvenliği ile ilgili olaylarda ve durumlarda rol almadığını belirten Mizrahi, Şalit’in bir iç güvenlik meselesi olduğunu ve Mossad’ı ilgilendiren bir durum olmadığını belirtti. Hatırlanacağı üzere İsrail askeri Gilad Şalit, 25 Haziran 2006’da Hamas tarafından kaçırılmış ve bu tarihten beri de Hamas’ın elinde tutsak tutuluyor. Şalit’e karşılık değişik değiş tokuş önerileri İsrail tarafından zaman zaman dile getirilse de bu hiçbir zaman gerçekleşemedi.

Mizrahi, Mavi Marmara olayında da, İsrail’in müttefik olarak bildiği bir ülkede belge toplama ve casusluk faaliyetlerinde hiçbir zaman bulunmadığını, bu sebeple ne Mavi Marmara ne de Türkiye ile ilgili bir bilgi sürecinin yaşanmadığını söyledi. Ancak yine de İsrail’in tedbirsiz davrandığını da kabul etti.

İsrail’in neden Hamas’la gereken mücadeleyi göstermediğini sorduğumda ise Mizrahi, Hamas’ın Gazze’yi kontrolü altında tuttuğunu ve labirentlerden oluşan bir bölgede İsrail’in operasyona veya bir savaşa girmesinin nerdeyse imkânsız olduğunu, olası bir çatışmada ise her iki taraftan çok fazla sayıda kayıp olacağını belirtti.

İsrail’in bölgeye yapacağı bir operasyonda askeri kayıplardan çok olası Filistinli sivil kayıpların İsrail’i zor durumda bırakacağını belirtti. Mizrahi, insan haklarına saygılı ve BM’ler İnsan Hakları Komisyonu tarafından yakından izlenen İsrail’in böyle bir girişimde bulunması için gerçekten çok önemli sebepleri olması gerektiğini savundu.

Ortadoğu’nun endişesi, İran

Görüşmenin sonraki konusu ve belki de toplantının en önemli gündem maddesi İran’dı. Konuşmacılar, İran’ın bölgede teröre yoğun destek verdiğini ve gerek nükleer silah yapımında gerekse de füze yapımında önemli adımlar attığını vurguladı.

Mizrahi, İran’ın nükleer silah sahibi olarak kısa vadede bölgeyi, orta vadede Avrupa ve Orta Asya’ya kadar tüm coğrafyada etkin bir güç olma eğiliminde olduğunu belirtti. Müslüman dünyasında lider olma endişesi içinde olan İran’ın en çok Türkiye ve Başbakan Erdoğan’dan tedirgin olduğunu vurguladı. Laik modern Türkiye modelinin ve Başbakan Erdoğan’ın Arap halkları tarafından sempatiyle karşılandığını, Erdoğan’ın karizmatik yükselişinin İran’ın sinsi planları için önemli bir tehlike olduğunu söyledi.

Mizrahi’ye göre İran’ın nükleer silah sahibi olması durumunda bölgede kendini koruyacak teknoloji ve bilgiye sahip tek ülke İsrail; bu nedenle diğer Ortadoğu ülkelerinin İsrail’den daha çok tedirgin olması gerekir.

İran ve nükleer silah konusundaki iddialı sözleri üzerine Irak’ın de benzer bir senaryo ile işgal edildiğini ve sonuçta hiçbir şey bulunamadığını hatırlatmadan edemedim. Mizrahi’nin yanıtı, durumun çok farklı olduğunu ve nükleer programın İranlılar tarafından da var olduğunun kabul edildiği yönünde oldu.

İran’ın Hizbullah ve Hamas’a yardım ettiğini ve tüm bu yardımların sadece terör amaçlı olduğunu, Filistin halkının haklarıyla veya yaşama koşullarıyla hiçbir ilgisinin bulunmadığının altını çizdi. Mizrahi ayrıca, terörist organizasyonları destekleyen İran’ın geliştirdiği takdirde nükleer silahları terör örgütlerine vermekten kaçınmayacağını ve bunun bölgede bir felakete yol açacağını bildirdi.

İsrail ile Filistinliler arasında bir barış olması durumunda İran’ın İsrail’e karşı olan saldırgan tutumunda bir değişiklik olup olmayacağını sorduğumda ise Mizrahi:

“Filistin – İsrail arasındaki anlaşmazlıkla İran arasında hiçbir ilgi yoktur. Geçmişte Irak’ın ve El Kaide’nin yaptığı gibi şimdi de İran bunu bahane göstererek teröre destek vermekte ve güç kazanmaya çalışmaktadır. Filistinlilerle barış olsa dahi İran tutumundan vazgeçmeyecektir’’ dedi.

İsrail-Filistin BARIŞI

Filistinliler ile İsrail arasında bir barışın ne zaman olabileceğini sorduğumda ise Mizrahi, öncelikle Filistinlilerin şu anda çift başlı olduğunu ve İsrail’in barışı kiminle yapması gerektiğini bilemediğini söyledi. Ayrıca sürecin zor ve zaman alan bir süreç olduğunu, ortadaki sorunların Amerikalıların hayal ettiği gibi bir günde çözülemeyeceğini belirtti. İsrail’in toprakları vermekte bir sıkıntısı olmadığını ancak İsrail’in çekildiği bölgelerden İsrail’e füze ve bomba yağmasının İsrail kamuoyunca hoş karşılanmadığını ve artık herhangi bir toprak tavizinin kalıcı barış karşılığında yapılacağını vurguladı.