Tokat’taki Sulu Sokağı

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
16 Eylül 2009 Çarşamba

Bir vesile ile eşimle birlikte birkaç günlüğüne Tokat’a gittik. Tokatlı Eczacı Aziz Bey’le İstanbul’daki bir dostumuz sayesinde tanıştık. Aziz Bey eski dostları imişiz gibi elinden geleni yaptı. Ayrıca yabancısı olduğunuz bir şehirde bildik birinin yol göstermesi farklı bir sıcaklık.

Şehir boydan boya uzanan bir caddeden ibaret. Yanlış yapılaşma burada da kendini göstermiş. Yeşilırmak, şehrin içinden geçiyor. İki yanında düzenlenmiş piknik alanları ziyaretçilerini bekliyor. Ramazanda her yer sessiz. Şehir dışına çıktığınızda yol boyunca domates ve mısır tarlaları göze çarpıyor. Oysa Tokat asma yaprağı ile de ünlüdür.

* * *

Eczacı Aziz Bey bizi tepelere doğru bir bağ evine götürdü. Bağdan üzüm koparıp buz gibi kaynak suyunda yıkamak biz büyük şehir insanları için neredeyse bir lüks. Burada hava şehirden 6-7 derece daha serin. Aziz Bey’le gezmeyi sürdürüyoruz. Bu kez şehrin eski bölümüne gidiyoruz. Eski Tokat sokakları, her şeye rağmen bir müze gibi. Bir zamanlar canlı bir yaşamın olduğu azınlık mahalleleri artık yıkıntı halinde. Eski Yahudi mahallesi ‘Sulu Sokak’ olarak biliniyor. Kimileri Safranbolu evlerini anımsatan meskenlerin, kimisi de taş yapı. Dar parke taşlı yollar sizi zaman tüneline götürüyor. Bütün yıpranmışlığa rağmen bir güzellik var. Yahudi Cemaati’nin izleri çok uzun yıllardan beri silindi. Ne sinagog kalmış, ne de mezarlık.

Halen Kanada’da yaşayan Tokat kökenli bir bey anlattı. Doğduğu yerleri görmek, özlem gidermek için kısa bir süre önce Tokat’a gittiğinde, ara sokaklarda bir evde eşik olarak kullanılan bir mermer ve üzerinde ‘Davud’un  Yıldızı’nı görmüş. Ne yazık ki, bu ve benzeri görüntülere Anadolu’nun birçok yerinde rastlanılıyor. Zaman içerisinde işlevini yitiren mezarlıklarda kimi taşlar yerinden sökülerek bilinçsizce kullanılmış.

Ermeni Cemaati’nden ise bir kişi kalmış; hala oymacılık sanatını sürdüren yaşlı Nazar Usta. Orada da ne kilise kalmış, ne bir şey...

* * *

Tokat küçük bir yer. Fazla taksi durağı yok. Orada kaldığımız dört gün boyunca, güleryüzlü, işini bilen bir esnaf olan taksici Aydın hep karşımıza çıktı. Sonunda cep telefonunun numarasını aldık. Aydın sadece bir şöför değil, aynı zamanda iyi bir iş bitirici. Ramazan dolayısı ile çoğu lokanta kapalı idi. Tedirginliğimizi anlayınca, ‘ben sizi iyi bir lokantaya götürürüm’ dedi. THY bürosu var mı? diye sorduğumuzda, ‘abim dertlenme bir alo de ben yerini ayırtırım, biletini değiştiririm’ diye atıldı. Arkeoloji Müzesi ile  şehirden hayli uzakta olan Ballıca Mağarası’na da onunla gittik. Ne yazık ki Tokat’ta turizme yönelik hiç bir tanıtım çalışması yok. Şöför Aydın bu konuda da çok bilmiş. Hatta alışveriş konusunda bile... Malum Tokat’ın ‘yazma’ları meşhur. Hemen söze giriyor şöför, ‘sakın Taşhan’dan almayın. Yazmacılar Sokağı’nda bir tanıdık var. İsterseniz götürürüm’. Kısaca Aydın götürüyor, biz gidiyoruz...

Bizi Sivas Havaalanı’na bıraktığı gün, ‘ne zaman isterseniz arayın, ben buradayım dedi.

* * *

TÜM OKURLARA SAĞLIKLI YENİ BİR YIL DİLİYORUM.

ŞANA TOVA