“Konserve kutusunda büyük düsünen bir sardalya olmak...”

Yakir MİZRAHİ Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Hedeflerin aşılmak için ortaya konulduğu bir çağda yaşadığımızı düşünürsek, ulaşılamayan zirveler için bahaneler üretmek ne kadar da kolay değil mi?... Hele ki uydurulan bahaneleri hazmetmekte zorlanmayan bir topluluk da arkanızda duruyorsa varsın dışa vurulsun saçma sapan ifadeler, uydurulsun her hafta yeni yeni mazeretler... Bir tarafta sıkılan palavralara inandırılan insanlar, diğer tarafta arkasında durulan "bostan korkulukları"... Koskocaman tarlaları varlığıyla koruyup kollayabildiğine inandırılan bostan korkulukları... Orada bulunmaktan başka bir görevi yoktur korkuluklarının... Örneğin yeni bitkilerin yetişmesi için bir faydası yoktur; keza var olan bitkilere su vermez, onları güzelleştirme amacı gütmez. Amacı ve görev bilinci, sadece ve sadece orada bulunmaktır. Tıpkı Fenerbahçe Teknik Direktörü Christoph Daum örneğinde olduğu gibi...
Uzun zamandır Daum ’un yerli-yersiz açıklamalarına rastladıkça şaşırıyor, bu kadar iyi bir kadro nasıl olur da hala bir arpa boyu yol alamaz diye düşünüyordum. Elinde Türkiye’nin en iyi yerli oyuncularını bulunduran bir takım, bu kadar kötü bir performans sergilemeyi nasıl becerir, birbirinden yetenekli gençleri kadrosunda bulundurup, onları verimli olarak nasıl kullanamaz diye kafa yoruyordum. Soruları beyin jimnastiği çerçevesinde kendime sordukça cevap için karşıma tek bir kişi çıkıyordu; 250 km/s hız yapabilecek arabayı 2. viteste kullanan bir acemi sürücü, Christoph Daum...
Fenerbahçe’nin Avrupa Kupaları’ndan her elenişinde "geçerli" bir mazereti bulunan ve camiayı bunlara inandırmakta hiç mi hiç zorlanmayan Daum, en son bombasını "yabancı sayısı arttırılmalı" diyerek patlatmıştı. Göreve geldiğinde ülkenin gelecek vaad eden en iyi yerli oyuncularını avucunun içinde bulan Daum, nasıl olur da avucundakileri böylesine kolay ezmiş ve sarı-lacivert gözlüklerinden bakan herkesi bu kadar basit bir şeye inandırabilmişti?... Yoksa suçlanacak en son kişi o muydu, ona gelene kadar kimler kimler sorumluydu başta bu saçma sapan açıklamalar yapanı hala istihdam ettirecek kadar? Kim bilir...
Mazeret üretmekte "dahi" Daum son büyük bombasını bu hafta sonunda oynanan ve sonucu 1 - 1 biten Fenerbahçe-Ç.Rizespor maçından sonra düzenlediği basın toplantısında patlattı. Toplantıda, Fenerbahçe Teknik Direktörü Christoph Daum ’un ağzından her zamanki gibi kadrosu hakkında inciler(!) döküldü... "Çok fazla alternatifi olan kadroya sahip değilim. Alex'in alternatifi olarak elimde sadece Olcan ve Gürhan var. Bu iki oyuncuyla Alex'e rekabet anlamında baskı kuramayız. Kadromuz dar" ifadelerini kullanan büyük takımın büyük(!) antrenörü kadrosunun yetersizliğinden yakınıyordu. Rüyasında bile çalıştıramayacağı Anelka’yı kadrosunda bulundururken hem de... Önceki hafta yaptığı bir açıklamada "Çok şey beklediğiniz Olcan’ı gördünüz, buyrun hiçbirşey yapamadı" demek ne manaya geliyordu acaba? Ya da bu hafta sonunda kullandığı "elimde sadece Olcan ve Gürhan var" ifadesi ne demekti futbol lügatında?... 20 yaşaltı Milli Takımı’nın yıldızı en çok parlayan oyuncusu Olcan Adın’ı yerin dibine batırmak için kaç haftadır neden bu kadar çaba gösteriyordu? Yoksa; Milli Takım maçlarında yıldızı parlayan Olcan Adın ile 15,5 yaşında Türkiye Süper Ligi’nde forma giymiş Gürhan Gürsoy’un gelişimini sağlayıp Türk futboluna kazandırma görevi Christoph Daum’un değil miydi?... Kimbilir...
Diğer örneklere bakarsak; bir dönem Ümit Milli Takımı’nın değişilmez oyuncuları olan Mahmut Hanefi Erdoğdu, Kemal Aslan, Serkan Balcı, Servet Çetin ve Selçuk ªahin futbol anlayışlarında kaç metre yol almışlardır acaba Christoph Daum ile çalışırken?... Üzerine biraz kafa yorsak mı?...
Fenerbahçe Spor Kulübü 100. yıl etkinlikleri çerçevesinde ilginç ve orijinal bir projeye imza atarak, dünyanın en yüksek dağlarına Türk ve Fenerbahçe bayrakları dikmeyi planlıyormuş. Nacizane tavsiyem, profesyonel ve kariyeri ispatlanmış dağcılarla bu işe girişsinler. Yoksa Daum örneğinde olduğu gibi küçük tepeleri bile aşmakta zorlanırlar... Anlayanlar için ne güzel demiş rahmetli İslam Çupi üstad: "Siz bir konserve kutusu içinde büyük düşünen(!) bir sardalyaya rastladınız mı hiç?..."
PS: Bu arada unutmadan söylemek isterim ki; her ay değişik versiyonları vizyona giren "Filenin Sultanları" filmi serisine, bu hafta ortasında bir yenisi daha eklendi. Filmin ilk serisinde başrolü oynayan Fabio Luciano, bir Galatasaray maçında yaptığı "blok performansını" bu hafta oynanan Kayseri Erciyesspor karşılaşmasında bir kez daha ortaya koydu. Hatırlatmak gerekirse "Filenin Sultanları" serisinin 2. bölümünde, Marcio Nobre yaptığı "enfes plaseyle", 3. bölümünde ise Nicolas Anelka yaptığı "müthiş smaç" ile voleybol severlere müthiş bir görsel şölen sunmuştu... Otoriteler "Filenin Sultanları" serisinin ortaklaşa hazırlanmış çok başarılı bir prodüksiyon olduğu konusunda birleşiyorlar...