Kaybettiğimiz bir mücevherin ardindan

Ester YANNİER Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Geçtiğimiz Perşembe akşamı, aile yadigarı bir mücevherimizi daha  kaybettiğimizin üzülerek  farkına vardım. Ailemizin bir simgesiydi bu. Bu olmazsa,  yok sayılacaktık… çünkü yüzyıllardır bize ait olan, tarihi tanıklığımızı yapan  diğer  mücevherlerimizi zaten çoktan kaybetmiştik.  Yan taraflarında gökyüzünü anımsatan mavi mineleri vardı, ortasını ise bu mavi mineleri sarı desenler zenginleştiriyordu. Onları bir arada tutan desteklerde ise magen davidler vardı…
1997 yılına kadar ara sıra baktığımda iyi- kötü yerinde duruyordu, ama şimdi yok denilebilecek kadar küçük bir kısmı yerindeydi. İçim acıdı… gözlerim doldu…
Perşembe akşamı DYD’deki Edirneliler gecesine katılanların, belki hepsi benimle aynı duyguları paylaştılar. Gelemeyenlerin   hatıraları, ağızlarından çıkacak iki kelime,  geceyi düzenleyenleri nasıl yüreklendirecek, nasıl yön verecekti çalışmalarına… Canınız sağ olsun, oysa ki hedef konuşmalar Edirne Sinagogu’nun müze  veya düğünler için açılabilmesi yönündeydi. Restorasyon çalışmaları tamamlanırsa 2007’de 100. yılı kutlanacak olan Edirne Büyük Sinagogu’nun açılmasıyla mücevherimize tekrar kavuşacağız…

Ekim’in düşündürdükleri…Ekim’in düşündürdükleri…

Başyazarlarımız ardından En İyi Yayın Yönetmenim Eylül’ü konu alan yazılarla süslediler köşelerini.  Hazır ekim başında yer bulmuşken – onlar değinmemişken- ben değineyim bari ekimin güzelliğine, sonbaharın harika renklerine…
Çocukluktan kalan okul, ders, disiplin vs gibi bilinçaltımızda yer etmiş endişeler nedeniyle  sonbaharlardan da hep nefret ettik. Oysa; ilkbahar kadar güzeldir sonbahar. Bir renk cümbüşüne dönüşür doğa, yeşili, kahvesi, sarısı,  kızılıyla… Yaz aylarının dayanılmaz sıcağı ılık bir havaya bırakır yerini. Gökyüzü de renk değiştirir, görsel bir şölen yaşanır her akşamüstü. Her gün batımı farklı renklere boyar çevreyi…
Yaşamla özleştiririm hep sonbaharı. Sonbahar insan hayatında  bilgelik dönemidir. İlk bahar aylarının yaşattığı duygu karmaşası, kararsızlıklar, fırtınalar dinmiştir artık olaylara farklı bakış açısıyla yaklaşır, daha güzel algılanır. Çünkü yıllar, güz mevsiminin düşen yaprakları gibi bilgilerle, tecrübelerle doldurmuştur hayat kumbaranızı. 
 Yazın kavurucu güneşi de daha yumuşaktır artık, ısıtır, kavurmaz tenimizi.  Yazın kargaşası geçmiştir artık, "evli evine, köylü köyüne" döner sonbaharda. Uzak kaldıklarınıza kavuşursunuz  kimi zaman, kışlık kazaklarınız gibi sımsıcak sarar sizi bu kavuşma.
Yeni başlangıçların zamanıdır kimi zaman, tüm yaz tasarladıklarınızı hayata geçirmenin tam zamanıdır…  Roş –Aşana’yı, Kipur’u barındırır…
Üstelik çok da romantiktir sonbahar, yoğun yaşanan yaz aşkları az görüşmelerle daha bir özlemle yaşanır olur. Duyguların çiçekleri solmuş olsa da bin bir lezzetteki meyveler vardır artık. Aynı evliliklerin meyveleri çocuklar gibi…
Bana kalırsa güzeldir  sonbahar….
Şana Tova ve Hatima Tova...

" Bazi idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır."
Xsentos