kumbaracı50’de iki oyun

Aristofanes ‘BARIŞ’.....Halil Babür ‘He-go’

Erdoğan MİTRANİ Sanat
31 Ocak 2018 Çarşamba

Antik komedyanın en büyük yazarı olarak nitelendirilen Aristofanes, Aegina’da doğdu, MÖ 456 - MÖ 386 yılları arasında yaşadı. 44 oyun yazdığı bilinen yazarın günümüze ulaşan 11 oyunun önemini hâlâ koruması, güncelliklerine, diyaloglarındaki yaratıcılığa, yerinde ve ölçülü kullanılan yergi öğelerine bağlıdır.

Aristofanes, edebiyatta ve sanatta yapılan yeniliklere tepki gösteren, tutucu, geleneklere bağlı bir yazardı. En iyi tragedya yazarı olarak Aiskhylos’u görür, her yönüyle yenilikçi olan Euripides’i ve töreleri hiçe sayan tehlikeli ihtilalciler olarak gördüğü Sofistlerle Sokrates’i komedyalarında yerer, alaya alırdı. Buna karşın ‘Lysistrata’da barışı tesis etme görevini kadınlara vermesi, kadının yurttaş bile sayılmadığı Atina toplumu açısından önemli bir adımdır.

Atina demokrasisinin en parlak dönemine yetişen Aristofanes, komedyalarında sık sık Perikles’in ölümünden sonra başa geçenlerin çıkarcı ve ikiyüzlü davranışlarını yermiştir.

‘Lysistrata’ (MÖ 411), ‘Barış’ (MÖ 421) ve ‘Kömürcüler’ (MÖ 425) adlı oyunlarından oluşan ve ‘Barış Üçlemesi’ olarak adlandırılan eserinde Peloponez savaşı sırasında savaş çığırtkanlığı yapanları alaya alır.

‘Barış’ komedyasının kahramanı Trygaios (bağ bozucu demektir), savaş yüzünden bağlarını bırakmış, köyden şehre göç ederek Atina’nın işsiz, yoksul insanlarına katılmıştır. On üç yıldır süren savaşta Atina’nın çektiklerini gördüğünde, yeryüzünde her girişimin sonuçsuz olacağını anladığından, tanrılardan hesap sormaya karar verir. Tanrılara ulaşmak için nasıl göğe çıkılacağını bilmeyen Trygaios, tanrılara uzanan merdiven yapmak dâhil, her yolu deneyip başarısız olduktan sonra, ‘Etna osurganı’ adı verilen bir böceğin sırtında uçarak göğe ulaşmayı başarır. Vardığında Savaş’ın Yunan devletlerini bir havanın içinde sürekli dövdüğünü görür. Hermes ile karşılaştığında ondan Savaş’ın Barış Tanrısını bir mağaraya hapsettiğini öğrenir. Bütün Yunan şehirlerinden oluşan bir koroyu çağırarak, Hermes’i de ikna edip Barış’ı tutsak olduğu yerden bereket ve şenlik tanrılarıyla beraber çıkarır…

Yazılışından 2500 yıl sonra hâlâ güncelliğini koruyan ‘Barış’, tragedya ve komedya arasındaki ince sınırda, kendine has bir masalsı komedi olarak kumbaracı50’de, Güray Dinçol yönetmenliğinde çağcıl bir yorumla sahneleniyor

Volkan Çıkıntoğlu’nun uyarladığı ve yönetmen yardımcılığını yaptığı ‘Barış’ın dramaturjisi ve dekor tasarımını Barış Ekibi, kostüm tasarımını Sinem Öcalır, ışık tasarımını İsmail Sağır, makyaj tasarımını Ülkü Şahin üstleniyor.    

Tiyatro yüksek lisansının ardından Norveç Rosegarden Theatre’da fiziksel tiyatro ve clown eğitimi alan, Lecoq ekolünün önemli okullarından İtalya’daki Scuola Helicos’tan mezun olan Güray Dinçol, dört yıl önce, kumbaracı50 organizasyonuyla açılan Fiziksel Tiyatro ve Komedi Okulu’nun kurucularından.

Sahne sanatlarında devrim yaratan Jacques Lecoq’un 1956’da Paris’te açtığı ve 1999’daki ölümüne kadar eğitmenlik yaptığı  L’École Internationale de Théâtre Jacques Lecoq’da  verilen eğitimin izinden giden Dinçol, 23 haftalık programında ‘fiziksel tiyatronun’ beden ve hareket odaklı temel araçlarını kullandırmayı ve katılımcılara bu araçlar üzerinden ortak bir üretim-yaratım süreci yaptırmayı amaçlıyor.

‘Barış’, Lecoq ekolünün clown, grotesk ve absürt biçimlerinin bir araya geldiği, ayrıksı ve çok keyifli bir güldürü olarak sahneleniyor. Mert Denizmen’in Trygaios’una eşlik eden, Ceyda Akel, Çiğdem Aygün, Damla Aydın, Dilan Parlak, Ladin Avşar, Meriç Rakalar, Tolga Bayraklı, bitmez tükenmez bir enerjiyle, bütün diğer karakterleri canlandıran müthiş bir koro oluşturuyorlar.

2500 yılın ötesinden gelen bir metne parlak bir çağcıl yorum.

5, 28 Şubat ve sezon boyunca kumbaracı50’de.

 

 Halil Babür ‘He-go’

 

Baba, onları bağışla. Çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar.         

                                                                                          (Hz.İsa)

1987 Bitlis doğumlu Halil Babür on parmağında on marifet bir tiyatrocu. Ünlü bir dizi oyuncusu olmasına karşın, dizi özürlü bir izleyici olarak ben onu ilk kez 2015’de yazıp yönettiği  ‘11’e 11’ ile tanıdım. Saçların 11’e 11 olarak adlandırılan ölçüyle tek tip kesildiği, kamuya açık alanlarda karşıt görüşlerin tartışmasının resmen yasaklandığı, bu yüzden de bu tür tartışmaların en çok yapıldığı esnaf berberlerinde geçen bu distopik oyunun ardından,

yine distopik bir yakın gelecekte, dünyamızın herhangi bir yerinde geçen ‘Kasap’ı yazdı.

Bu kara, kapkaranlık, sürreel ve absürd komedi, bir tiyatro olayına dönüşerek, ikincikat’ın 2015 yazındaki ‘Savaş ve Barış Oyunları’ndan biri olarak Ekim 2015 başındaki ilk sahnelenmesinden beri gösterimine devam etmekte. Geçen Mayıs ayında prömiyer yapan  ‘He-Go’ ise sezonda kısa bir süre oynanmasına karşın, Hürriyet Kitap Sanat’ın Ekim 2016- Ekim 2017 arasında prömiyer yapan en iyi 10 oyunu arasında yer aldı.

‘He-go’yu kumbaracı50’de Yiğit Sertdemir yönetiyor. Oynayanlar: Alican Yücesoy, Ayşegül Uraz ve Halil Babür. Oyunun kapsamlı dekorunu ve kostümlerini Ebru Özdemir tasarlamış. Onat Esenman’ın video klipinin şarkısını, oyunu yazmakla yetinmeyip Ersin karakterini de canlandıran Halil Babür bestelemiş. Sözleriyse Talat Sait Halman’ın çevirdiği Shakespeare’in 64. Sonesi.

Hemen herkesin He-go olarak tanıdığı Çetin, milyonlarca kez izlenmiş bir filmin ana karakteri süper kahraman He-go’yu canlandırmıştır. Kendini izole ettiği evinde, yurt dışından gelen bir teklifle yeni rolüne, Hz.İsa’nın çarmıha gerilişini canlandıracağı performansa hazırlanmaktadır. Uzunca bir süredir evinden çıkmayan Çetin’e sadece eski karısı Saffet’i resmettiği tablo eşlik etmektedir.

Günümüzün, egosunu pohpohlanarak tatmin etmeye çalışan pek çok ünlüsü gibi, sosyal medyaya takılarak ‘takipçi’ sayısını arttırmaya çalışan Çetin, sadece He-go olarak değil kendi kişiliğiyle de tanınmak amacıyla bir hayranını, 500.000’inci takipçisini evine davet eder. “Aynen İsa’nın müritlerine davrandığı gibi, hayranlarına karşı ne kadar yüce gönüllü olduğunu göstermek için” evine çağırdığı, sokağın ta içinden gelen takipçisi Ersin, Çetin’in

değil konuşup anlaşmak, selam bile vermek istemeyeceği cinsten bir tiptir. Üstelik He-go hayranı bile değildir, kız kardeşi seviyor diye He-go ile “bir resim çekinip” arkadaşlarına hava atmak için gelmiştir. Takıntılı titiz Çetin, biraz kitlelerin ilgisinden gelen şımarıklığı, biraz da çalışmakta olduğu rolün etkisiyle yine de Ersin’le bir tür peygamber mürit ilişkisine giremeye çalışır. Ancak eğitimli Çetin’in kısmen yapay entelektüelliği, varoşlardan gelen, belki de torbacılık da yapan Ersin’in insafsız ama doğal gerçekçiliği ile çatışmaya başlayınca roller de giderek değişmeye başlar…

Tabiî ki Yiğit Sertdemir, bu son derece zeki metni bir dantel titizliğiyle işleyerek sahneye koyarken üç oyuncusuna güveniyor.

Halil Babür, sadece konuşmasıyla değil, tüm bedenini kullanımıyla sokak çocuğunun ezikliğini yansıtan, ama fırsatını bulunca lafını da esirgemeyen Ersin olarak müthiş. O kadar gerçek ve sahici ki, oyun sonrası rolü bilinçli olarak kendisi için mi yazdığını sordum. “Hayır”, dedi, “tipim ve yaşım müsait olsa ben Çetin’i oynamak isterdim.”

BBT’nin Genel Sanat yönetmeni Alican Yücesoy, ‘Gülünç Karanlık’ ve ‘Seni Seviyorum Türkiye’den sonra ‘He-go’ ile ne kadar geniş bir oyunculuk tayfına sahip olduğunu bir kez daha gösteriyor. 100 dakikalık oyunun tamamında sahnede olan Yücesoy, Çetin’deki değişimi an be an, adım adım büyük başarıyla aktarıyor.

 Oyun boyunca dört köşe bir çerçeveye sıkıştırılmış olan Ekip’in has oyuncusu Ayşegül Uraz, sınırlı alanının dışına taşarak sahnenin her anında ve her yerinde var olabiliyor. Üstüne üstlük, Çetin’in sağduyusu Saffet ile Ersin’in aşkı Seda’yı olağanüstü başarıyla ayrıştırıyor.

Çok iyi sahnelenmiş, çok iyi yorumlanmış, gülerken düşündüren zeki, fırlama bir metin.

Yılın en iyi oyunlarından. 14, 23, 24 Şubat ve sezon boyunca kumbaracı50’de.

Hepinize iyi seyirler dilerim.