“Amatör ruhu hep yanımda taşıyorum”

Yaptığı işin duygulara hitap ettiğini vurgulayan Özlevi, “Bu işe ilk başladığım zamanda olduğu gibi, amatör ruhu hep yanımda taşıyorum” diyor.

Dora NİYEGO Yaşam
8 Kasım 2017 Çarşamba

İmza attığı başarılı filmlerin ardından dizi sektöründe de adından söz ettiren Yönetmen Erol Özlevi, bu sektörde kariyer yapmak isteyenlere değerli mesajlar veriyor. Yaptığı işin duygulara hitap ettiğini vurgulayan Özlevi, “Bu işe ilk başladığım zamanda olduğu gibi, amatör ruhu hep yanımda taşıyorum” diyor.

 

 

 Erol Özlevi kimdir? Önce sizi tanıyalım.

Tora yolunda bir Yahudi aile reisi, işini tutkuyla yapan bir hayalperest. Futbolcu olsam çok koşar, astronot olsam uzayda yaşar, müteahhit olsam kirece kum katmadan inşaatı tamamlardım.

 Eskiden toplumumuzun fertlerinin seçtikleri meslekler genellikle ticaret, tıp, hukuk ve mühendislikti. Şimdi artık çok değişik meslekler duyuyoruz. Nitekim siz de öyle yaptınız ve sinemayı seçtiniz. Şöyle sorayım: Neden sinema?

Sinemanın yaşattığı duyguların bağımlısı olduğum için bu sektörü seçtim. 

Film seyretmeyi çok sevdiğimden, bu dünyanın içine girmeyi, onun bir parçası olmayı çok küçük yaşımdan beri hayal ederdim. Bulunduğum mevcut dünyada yaşamak yerine, kendi kurduğum hayal dünyasında yaşardım her fırsatta. Liseyi bitirip meslek seçimi ile ilgili sorunlar karşıma çıktığında, önce güzel sanatları denedim. Sonra, asıl mutlu olacağım yerin sinema sektörü olduğunu anladım. Sinema hayal edebileceğiniz tüm dünyaları kurmak için mükemmel bir evren. Dilediğin an dilediğin gibi olabildiğin, dilediğin an dilediğin gibi yaşayabildiğin, dilediğin tüm duyguların mevcut zaman dilimi içerisinde tadabildiğim ve istediğim tek yer.

 Eğitiminizi tamamladıktan ve Türkiye’ye döndükten sonra, mesleğinize nasıl ve nereden başladınız? Bugün artık ülkemizde tanınmış bir yönetmensiniz. Yaptığınız diziler ve filimler ses getiriyor. Bugünlere nasıl geldiniz? 

Amerika’da çekmiş olduğum filmlerin showreelime katkısı büyük oldu. Türkiye’ye döner dönmez, henüz yeni düzenime alışamadan reklam filmleri çekmeye başladım. Ve çok uzun bir dönem reklam sektöründe kaldım. Birçok global marka ile çalışırken, bir gün Boyut Film’in yapımcısı Mahsun Kırmızıgül’den telefon geldi. Showreel’im dikkatini çekmiş, bir sinema filmi için benimle çalışmak istediğini belirtti. İlk sinema filmim ‘Romantik Komedi 2’ye böylece başlamış oldum. Keyifli ve heyecanlı bir süreçti. Film gişede büyük bir başarı yakaladı, bir buçuk milyondan fazla seyirci tarafından izlendi.

Hemen ardından Erler Film’in yapımcısı Türker İnanoğlu’dan, bir dönem filmi çekimi için teklif aldım. İlk filmime göre daha sanatsal bir duruşu olan, romantik komedi temasından çok farklı, trajik bir dramaydı. ‘Sürgün’ filmi azınlık bir grubun acılı bir göç hikâyesi. Bu filmi tamamladığımda, Türker İnanoğlu benim iyi bir dizi yönetmeni olabileceğime kanaat getirmiş, çok iddialı olduğunu düşündüğü bir dizi projesiyle yola devam edelim dedi. Severek kabul ettim. Böylece dizi sektörüne giriş yaptım. Zeki Alasya, Sarp Levendoğlu, Birce Akalay ve Emir Berke Zincidi’nin oynadığı, ‘Küçük Ağa’ dizisi ilk bölümüyle rating rekorları kırınca büyük bir sürpriz yaşadık. Kimse böyle güzel bir sonuç beklemiyordu; Türker İnanoğlu dışında tabii ki. Ve çok uzun bir dönem ratinglerde de hep birinci kaldık. Özelikle, Kıvanç Tatlıtuğ’un oynadığı ‘Kurt Seyit ve Şûra’nın bizimle aynı günde yayına girip de, bizim yine ratinglerde birinci olmamız sektörde bayağı şaşkınlık yarattı. Bende de tabii ki. Kurt Seyit’in çekimlerini ve prodüksiyon kalitesini çok beğenmiştim çünkü. Bizi geçmesini bekliyordum. Fakat hiç öyle olmadı. Seyircinin reaksiyonu çok farklıydı. Tam üç sezon boyunca, seyirci Küçük Ağa’ya sadık kaldı. 

Akabinde, Süreç Film’le bir yaz projesine başladık, ‘Adı Mutluluk’. Bu dizi yaz sezonu ratinglerinde birinci gelince, hem ben sektöre, hem de sektör bana artık iyice ısınmış olduk. Devamında üçüncü sinema filmim, ‘Dönerse Senindir’i Taff yapımla çektik. Murat Boz, İrem Sak ve Yasemin Kay Allen’in oynadığı farklı tarzda bir romantik komedi filmi oldu. Reklamcı senaristler tarafından yazılan senaryonun çok değişik bir yapısı vardı. Çok keyifle ve eğlenerek çalıştığımız bir proje oldu. Tüm bu yaşananları aslında reklam sektörüne borçluyum. Bu sebeple, hâlâ boş olduğum zaman reklam filmi çekmeye devam ediyorum. Reklam filmi çekimi bir yönetmenin kendisini devamlı yenilemesini sağlıyor.   

 Özgeçmişinizi araştırırken, birlikte çalıştığınız kişilerin hakkınızda yazdıkları çok güzel yorumlar okudum. Takdir edildiğinize göre iletişiminiz iyi, işinizi iyi yapıyorsunuz, yani güzel özellikleriniz var. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?

Bir parti düşünün, herkes asık suratlı. Müziği değiştirmek yönetmenin elinde. Bu sebeple, beraber çalıştığım, oyuncusundan set arkasına kadar, tüm ekip arkadaşlarımın değerlendirmeleri benim için çok önemli. Kolektif bir iş yapıyoruz ve yapığımız iş milyonlar tarafından izlenip değerlendiriliyor. Bizim işimiz duygulara hitap ettiğinden, izleyicinin karşısına güzel bir ekip ruhuyla koyduğumuz filmin duygusu ve enerjisi, seyirciye daha doğru geçiyor. Güzel bir ekip ruhunun oluşması ise, yönetmenin setteki yönetim felsefesiyle başlıyor. Ekip arkadaşlarımın sevgisini, saygısını ve güvenini kazanırken, bu işe ilk başladığım zamanda olduğu gibi, amatör ruhu hep yanımda taşıyorum. Bu ruh ister istemez projenin parçası olanları da heyecanlandırıyor sanırım.  

 Kısa bir süre önce kızınız dünyaya geldi. Hayırlı olsun. Yeni bir rol üstlendiniz; baba oldunuz. Ev hayatınıza yeterli zaman ayırabiliyor musunuz? Erol Özlevi nasıl bir eş ve nasıl bir baba?

Teşekkür ederim. Aslında kızımız ikinci çocuğumuz. İki buçuk sene önce de bir oğlumuz oldu. Babalık su ana kadar yaşamış olduğum tüm duyguların en yoğunu. Çocukları her zaman sevmişimdir. Ama kendi çocuğuna duyduğun aşk bir başkaymış. Söylerlerdi ancak simdi çok iyi anlayabiliyorum. Çocuklarımız her şeyimizmiş gerçekten. Çekimler sırasında eve yeterince zaman ayıramadığımı zannediyorum, Şabat günü haricinde. Şabatları da tüm günü eşim ve çocuklarımla geçiriyorum. Nasıl bir eş olduğumu eşime sormak gerekir. Dilerim memnundur. 

 Türkiye’de sinema son yıllarda epey bir yol aldı. Güzel filmler ve diziler yapılıyor. Siz bu konuda neler söyleyebilirsiniz? Dış ülkelerle karşılaştırırsak, sinemada neredeyiz?

Dizi ihracatında Türkiye şu an dünyada ikinci durumda. Bu faktör, dizi sektörünün daha da gelişmesinde önemli bir rol oynuyor. Bu sebeple her sene onlarca yeni dizi yayına giriyor. Yurtdışı satışları sektörün büyümesine çok yardımcı oluyor. Eskiden setlerde kullanamadığımız birçok teknik ekipmana artik rahatça ulaşımımız var. Yapımcıların maliyet endişesiyle olmaz dediği birçok talep artık olur durumda. Bu da, bizim dizileri daha kaliteli çekmemizi sağlıyor. Kaliteli çekilen dizilerin de yurtdışı satışı bayağı kolaylaşıyor. Özellikle Latin Amerika ve Ortadoğu ülkeleri, Türk dizilerine büyük ilgi duyuyor. Sinema için de, dilerim aynı global ilgi gerçekleşir. Türk sineması, şu an Avrupa’da belirli bir saygınlığa ulaşmış durumda. Nuri Bilge Ceylan’ın başarısı sayesinde, Türk filmleri Cannes’da daha büyük bir ilgiyle değerlendiriliyor. Fakat Türk filmlerinin yurtdışındaki başarısı maalesef ülke içinde aynı karşılığı seyircide bulamıyor. Yerli seyirci yurtdışında takdir görmüş filmlere ilgi duymuyor. Bu da sektörde yalnızca gişesi belli ticari film projelerinin gerçekleşmesini sağlıyor. Çok sayıda salonda vizyona girmeyi başarmış filmler, genelde ya komik karakterlerin oynadığı sıradan hikâyeler, ya da klişe aşk filmlerinden oluşuyor. “Çok iyi hikâye ama bizim seyirci bunu almaz” tespiti maalesef su an Türk sinema sektöründe geçerli bir söylem. Bu sebeple yurtdışı ile karşılaştırdığımızda, Türk sineması orijinal içeriğin üretilip hayata geçirilmesinde henüz hala dezavantaja sahip. Mahallede salyangoza ilgi olduğu zaman, Türk sinemasındaki gerçek gelişmeyi hep beraber göreceğiz. 

 Meslek seçecek gençlere hangi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?

Çok sevecekleri işi yapmalarını tavsiye ederim. Seçtikleri meslek hakkında çok okumak, araştırma yapmak, mesleğin tarihini, liderlerini, başarı ve başarısızlık hikâyelerini öğrenmek ve bilmek, tecrübe ile kazanacakları birikim için harcadıkları vakti kısaltacaktır. Kariyer başındaki bu öğrenme tutkusunu, kariyerlerinin zirvesinde de devam ettirebilirlerse eğer, mesleğin öncüleri arasında olacaklardır. Bu kariyer yolculuğu sırasında, bu işten keyif almayı ve çok sabırlı olmayı da hep hatırlamak lazım. 

 Sinema ve ev hayatı dışında neler yaparsınız? Başka ilgi alanlarınız var mı?

Sinema dışında bol bol okurum ve spor yaparım. Fırsat buldukça da, yelkenle denize açılırım. Denizciliğe büyük ilgim var. Deniz dünyası karadan çok farklı. Denize açıldığım zaman, kendimi sıfırlıyorum. Ayrıca, boş zamanlarımda Tora çalışıyorum.