Paris’te hayat kurtaran Türk pasaportu

II. Dünya Savaşı’nda Fransa’da yaşarken kamplarda eşini kaybeden, Türk pasaportu sayesinde hayatta kalmayı başaran İzmirli Jizel Barmaymon’un hikayesini kızlarının ağzından dinliyoruz.

Dora NİYEGO Toplum
5 Nisan 2017 Çarşamba

 

Birkaç yıl önce, CNN Türk kanalının ‘Her Evde Bir Haber Var’ programında, II. Dünya Savaşı sırasında toplama kamplarında eşini kaybeden, Türk pasaportu sayesinde hayatta kalmayı başaran Jizel Barmaymon konuk olmuştu.

Bugün artık hayatta olmayan Jizel Barmaymon, röportajın yapıldığı yıl 91 yaşındaydı. İki kız çocuğu ve dört torun sahibi olan Barmaymon o yıllarda, İzmir’in Alsancak semtinde yaşıyordu. Kızlarının babası olan ikinci eşini 1993 yılında kaybeden Barmaymon. Eğitim gördüğü Fransız okulunda Fransızcayı, evinde konuşulduğu için Judeo-Espanyol’u ve Yunanlıların İzmir’i işgal ettiği dönemlerde de Rumcayı öğrenmiş. Türkçeyi ise, kızları ilkokula başladığı zaman, onlara derslerinde yardımcı olurken öğrenmiş.

İŞGAL YILLARINDA İZMİR

Kurtuluş Savaşı öncesinde, işgal yıllarında Müslümanlar gibi Yahudiler de çok zor günler geçirmiş. Jizel Hanım’ın deyimiyle, Mustafa Kemal Paşa başında kalpağıyla, beyaz atı üstünde İzmir’e geldiği zaman herkes cumbalara çıkmış. Ancak, Yunanlıların İzmir’i işgali sırasında, herkes korkudan Türk bayraklarını yok ettikleri için, Kemal Paşa Karataş semtine gelince halk Türk bayrağı bulmakta zorlanmış. Jizel Hanım’ın annesi, minderlerin içinde sakladığı bayrakları ortaya çıkarmış ve böylece Karataş semtini bayraklarla süsleyebilmişler. Korkudan bayrakları yırtarak denize atmış olan çoğu komşusu da “Ayıplar olsun bize, bir Türk Yahudi’si bizden daha cesur çıktı” diyerek Jizel Hanım’ın annesine övgüler yağdırmışlar. Bu anıyı Jizel Hanım hayatı boyunca büyük bir gururla anlatmış. Yunan işgali yıllarında sokağa çıkamıyorlarmış, fakat Jizel Hanım karakolun karşısında oturdukları için hiç korkmadıklarını söylermiş.

PARİS’E GİDİŞ VE SAVAŞ

Kurtuluş Savaşı sonrasında, baba Leon Taranto, iş için sık sık Paris’e gidermiş. Bu arada, Jizel Hanım Mişel Barmaymon adında bir beyle nişanlanmış. Ancak, kısa süre sonra nişan bozulunca, Jizel Hanım 1936 yılında babasıyla Paris’e gitmiş. Orada, Fransız asıllı David Kohen ile evlenmiş. Evliliklerinin altıncı yılında Almanlar Fransa’yı istila etmiş. Bir gün, evlerine biri Avusturyalı, diğeri Alman iki asker gelmiş, kimliklerini istemiş. Ancak Avusturyalı asker “Benim sizi tutuklamaya yetkim yok” deyince tutuklanmaktan kurtulmuşlar.

Almanların ikinci ziyaretinden korkan Jizel-David Kohen çifti, altı ay sonra, Yahudilerin Marsilya’da toplandıkları haberini almış. Ancak Marsilya’ya gitmek için bindikleri tren Gestapo tarafından durdurulmuş. Gestapo, David Kohen’i tutuklayıp toplama kampına yollamış, fakat Jizel Hanım’ın Türk pasaportunu görünce onu serbest bırakmışlar. “Türkiye’yi işgal ettiğimiz zaman, sizi de tutuklayacağız” demeyi de ihmal etmemişler. Jizel Hanım, o günden sonra eşini bir daha görmemiş. Eşinin toplama kampında ağır şartlarda çalıştığını, Almanların esirlere bir bardak su ve bir çorbadan başka yemek vermediklerini söylüyor.

Jizel Hanım Marsilya’da, Aurek Köyünde kayınvalidesi ve eşinin kız kardeşi ile yaşamaya başlamış. Her kapı zilinde, ‘Gestapo tekrar geldi’ korkusu ile yaşamışlar. Kızının Marsilya’da yaşadığını öğrenen baba Taranto, kızına 1000 Frank para ve on beş günde bir, sucuk yollamış, ancak Jizel Hanım sucukların onlara sadece iki kere kendisine ulaştığını söylüyor. Ancak Baba Taranto kızına ulaşır düşüncesi ile hep yollamaya devam etmiş.

YURDA DÖNÜŞ

Beş yıl boyunca, sadece kuru fasulye ve ekmekle beslendiklerini anlatan Jizel Barmaymon, savaşın bitmesi ile Türkiye’ye dönebilmiş, ancak o kötü günleri hiçbir zaman unutamamış. Beş yıl boyunca, Almanların ağır botlarının seslerini duyarak yaşayan Jizel Hanım, evde kızlarının çizme ile dolaşmalarına hiç izin vermemiş.

Jizel Barmaymon, Türkiye’ye döndüğünde İzmir’de ikinci şoku yaşamış. Doğup büyüdüğü evin, Varlık Vergisini ödeyebilmek için 25 bin liraya satıldığını öğrenmiş. Babası, değeri çok daha yüksek olan evi, çok düşük fiyata satmak zorunda kalmış. Çok daha kötü şeyler yaşadığı için, o gün, o kadar üzülmediğini belirtmiş Jizel Hanım. “Ben yıllarca ölüm korkusu ile yaşadım. Şimdi en azından ölüm korkusu yoktu” demiş.

Jizel Barmaymon yurda dönünce Karataş Hastanesine nevresim dikmeye başlamış. Eski günlerini unutmaya çalışırken bir gün eski nişanlısı Mişel Barmaymon ile karşılaşmış. Jizel Hanım’ı unutamayan Mişel Bey, tam sekiz yıl onun geri dönmesini beklemiş. Jizel hanım, kızlarının babası Mişel Bey ile 1952 yılında evlenmiş. Eşine, eski eşini ve Fransa’da tüm yaşadıklarını anlatmış. Mişel Bey, o günden sonra eşine bu konu ile ilgili hiçbir şey sormamış. İyi bir koca ve iyi bir baba olan Mişel Bey, eşi eski günleri anlatmaya başlayınca, duymamak için odadan çıkarmış.

Daha sonraları, Jizel Hanım ilk eşinin annesi ve kardeşinin savaşta öldüklerini öğrenmiş. Eşinin ailesinden hiç kimse kalmamış. Küçük kızı, İsrail’e gittiği zaman, savaşta kaybolanların isimlerinin arasında araştırmış. İlk eşinin ailesinin izini çok aramalarına rağmen bulamamışlar.

Jizel Barmaymon, eşinin toplama kampına götürülüşünü ve yaşadığı o yılların acısını hayatı boyunca unutamamış. “Kamplarda esirleri çalıştırıyor ve artık işe yaramadıklarını görünce de öldürüyorlardı, biliyorum” diyor Jizel Barmaymon. David Kohen’den kalan tek resmi, aileden birisinin “Artık yapılacak bir şey yok” diyerek yırtmasına çok uzun süre kızgın kalmış Jizel Hanım. David Kohen’den geriye, sadece eşine hediye ettiği evlilik yüzüğü kalmış. Kızlarına, “Bu yüzüğü satın ve parasını ihtiyaçlılara verin” demesine rağmen, kızları yüzüğü anı olarak saklamayı yeğlemiş.

“Annemiz bütün bunları anlatırken, biz de onunla, altmış yıl öncesinin acılarını yaşadık” diyor Jizel Hanım’ın kızları; “Ancak annemin kaderinde bunları yaşamak varmış” diyerek teselli buluyorlar.