İran toplumundan bir kesit

İranlı usta Asghar Farhadi’nin ‘SATICI’sı 2016 Cannes Film Festivali’nin iki ödüllü tek filmi idi

Viktor APALAÇİ Sanat
25 Ocak 2017 Çarşamba

Filmlerinde, günümüz İran toplumunun sosyal hayatını işlemedeki başarısıyla tanınan Farhadi, ‘Satıcı’ ile Cannes’da hem ‘En İyi Senaryo Ödülü’nü kazandı, hem oyuncusu Shahab Hosseini’yi En İyi Aktör Ödülü’ne taşıdı. Film, evli genç bir çift üzerinden orta direk İran halkı hakkında müthiş tespitler yapıyor. Yazgı, aile namusu, kıskançlık, çevre baskısı, intikam, gerçeğe ulaşma arzusu gibi zengin temalar eşliğinde, film toplum ve bireyin ahlak anlayışını otopsi masasına yatırıyor. Ahlaki açılımları ve toplumuna getirdiği çözümlemelerle ünlenen Farhadi, bizleri insan davranışlarının karanlık dehlizlerine bir geziye götürüyor.

 

İran’ın Abbas Kiorostami’den sonra yetiştirdiği en büyük sinema adamı olan Asghar Farhadi, insan ilişkilerini işlemedeki benzersiz hünerini sergilemedeki becerisini ‘Satıcı/Forushande’ ile sürdürüyor.

Filmlerinde günümüz İran toplumunun sosyal hayatını işlemedeki başarısıyla ünlenen Farhadi, tıpkı başyapıtı ‘Bir Ayrılık/Jodaeiye Nader az Simin’de olduğu gibi, evli bir çift üzerinden, orta direk İran halkı hakkında müthiş tespitler yapıyor.

Yazgı, aile namusu, kıskançlık, çevre baskısı, intikam, gerçeğe ulaşma arzusu gibi zengin temalar eşliğinde, film toplumun ve bireyin ahlak anlayışını otopsi masasına yatırıyor.

İran sinemasına gerçekçi ve yeni bir soluk getiren Asghar Farhadi, ahlaki açılımları ve ülkesi toplumuna getirdiği derin çözümlemelerle, her filmiyle katıldığı yarışmalardan ödülle dönüyor.

İnsan davranışlarının karanlık dehlizlerine bizleri yeniden götürdüğü bu film, dolambaçlı yollara giren arayış halinde bir dram.

‘Bir Ayrılık’la 2011’de En İyi Yabancı Film Oscar’ını kazanan Farhadi, Fransa’da çektiği ‘Geçmiş/La Passé’den (2013) üç yıl sonra ‘Satıcı’ ile yeniden ülkesine dönüyor.

Henüz çocuk sahibi olamamış, toplumda saygın bir yeri olan genç bir çiftin başına gelen beklenmedik bir olay aracılığıyla, Farhadi insan ilişkileri üzerine gerçekçi ve özgün tespitler yapıyor.

Bu hasleti kendisini Cannes’da En iyi Senaryo Ödülü, oyuncusu Shahab Hosseini’yi En İyi Erkek Oyuncu Ödülü sahibi yapınca, ‘Satıcı’ Cannes’da çifte ödül kazanan tek film oluyordu.

Film, Arthur Miller’in ‘Satıcının Ölümü/Death of a Salesman’ oyununda yer alan bir çiftin bozulan ilişkilerini anlatıyor. Bir amatör tiyatro kumpanyasının bu oyununda başrolleri paylaşan Rana ve Emad’ın çatırdayan evlilikleri yer alıyor filmin odağında.

Önceki yıllarda on beşe yakın sinema uyarlaması yapılan Miller’in bu başyapıtının bazı can alıcı sahneleri, mükemmel bir mizansen ve sahne tasarımı eşliğinde ekrana yansıyor. Tamamı neredeyse iki mekânda geçen filmde teatral bir anlatım kullanana Farhadi, bu iki mekânı çiftin ayrılığına dair bir metafora da dönüştürüyor.

YİNE ÇATIRDAYAN  EVLİLİK  ÖYKÜSÜ

İnşaat çalışmaları yapılan komşu evin yıkılma tehlikesi arz etmesiyle , Tahranlı çift Rana ve Emad, gözleri önünde dökülmeye başlayan yıkık dökük binadaki dairelerini boşaltmak zorunda kalırlar.

Tiyatrodaki rol arkadaşlarından birinin evini kiralayıp taşınma hazırlıklarına başlarlar. Fakat buranın son kiracısıyla ilgili çözülmemiş bir durumu vardır.

Eşyaları hâlâ dairede duran eski kiracı bir seks işçisidir ve müşterilerini burada kabul etmekteydi. Kiracısının değiştiğini bilmeyen eski bir müşterinin yaptığı ziyaret, genç çiftin yazgılarını değiştirir.

Banyoya girmek üzere iken, çalınan kapıyı kocası için açtığını sanan ve hemen banyoya giren Rana, eve giren yabancının saldırısına uğrar. Çığlıklarına koşan komşuları kendisini yerde kanlar içinde yatarken bulurlar.

Polise şikâyetçi olmayan Emad, saldırganın izini sürmeye başlar. Evde unutulan bir anahtarın kapının önünde park edilmiş bir arabaya uyması, Emad’ın üniversitedeki öğrencilerinden birinin polis babası sayesinde arabanın sahibine ulaşmasını sağlar.

Eve gelen beklenmedik misafir, melodramatik bir sona gidecek olaylar zincirini tetikler. Emad, travmasını sessizce atlatmaya çalışan Rana’nın aksine intikam alma yolunu seçer.

Soruşturma sürecinin yeni bulgularla ilginç bir noktaya taşınmasıyla, Emad intikam arzusuyla hırçınlaşır, karısına tecavüz ettiğini varsaydığı saldırganın yakalanmasını hayatının amacı yapar.

Farhadi, izleyiciyi girdap gibi içine çeken ve mükemmel işleyen senaryosu ve tansiyonu sürekli ayakta tutan bir sinema diliyle anlattığı konuyu son yarım saatinde görkemli bir final bölümüyle noktalar.

Cannes Film Festivali’nde iki yıl önce yarıştığı ‘Geçmiş/Le Passé’ ile Bénérice Bejo’ya En iyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazandıran Farhadi, oyuncu yönetmedeki becerisini ‘Satıcı’ ile En İyi Erkek Oyuncu seçilen Shahab Hosseini aracılığıyla gösterdi.

 

CANNES’DA İKi OYUNCUSUNA ÖDÜL KAZANDIRDI

Kişilik sahibi, dürüst, sözüne güvenilir, kararlı bir üniversite hocası (ve part-time amatör tiyatro oyuncusu) olan Emad, karısının evlerine giren yabancı tarafından iğfal edildiğine emindir.

Karısı bunu şiddetle reddetse de, genç adam mütecavizi ele geçirip intikam almaya kararlıdır. Ayaklar altına alınan onurunu kurtarmanın peşindeki Emad’ı canlandıran 42 yaşındaki yakışıklı aktör Shahab Hosseini ‘Bir Ayrılık’ filmindeki yorumu ile Berlin’de de En iyi Aktör seçilmişti.

Asghar Farhadi, bir tiyatro yönetmeni gibi, oyuncularıyla filmin sahnelerini defalarca prova etmesiyle tanınıyor.

‘Satıcı’nın baş kadın oyuncusu olarak mükemmel bir performansa imza atan Taraneh Aidoosti, evvelce Resoul Sadremeli’nin ‘I am Taraned, I am Fifteen Years Old’ (2002) filmiyle Locarno’da En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazanmıştı.

Oyuncu kadrosunun kusursuz performanslarından biri, hayat kadınlarıyla kaçamak yapan, orta yaşlı, evli barklı, gizemli adam rolündeki Babak Karimi’den geliyor.

Cannes’daki ödül töreni sonrası kazanan sanatçıların yaptıkları basın konferansına katılan iki Türk gazeteciden biriydim. Shahab Hosseini ödülünü alırken, “Bu ödülü ülkem halkına adıyorum” diyerek milliyetçi bir söylemde bulunmuştu.

Dikkati çeken bir konu da aktörün, yönetmeni Farhadi gibi, ödül konuşmalarında da, basın konferanslarında da sadece Farsça konuşmaları idi.

Bunun iki türlü izah tarzı var: Ülkesi dışında film çeviren Farhadi ve oyuncusu yabancı lisan bilmiyor. Veya dünyaya açılan, Amerika ile bile uzlaşan İran’ın sesini duyurmak amacıyla, iki sanatçı kendi lisanlarını kullanıyor.

Asghar Farhadi senaryosunda eve giren yabancı motifini kullanırken, ülkesinin aşırı dinciliğinin bireylerin cinsel isteksizliğini tetiklediği gerçeğinin altını cesaretle çiziyor.

44 yaşındaki sanatçı, dördüncü uzun metrajlı filmi ‘Elly Hakkında/About Elly’ ile 2009’da Berlin’de En İyi Yönetmen seçilmesiyle uluslararası üne kavuşmuş, iki yıl sonra yaptığı ‘Bir Ayrılık’ ile aynı festivalde Altın Ayı Ödülü’nü kazanmıştı.

2011’in neredeyse tüm ödüllerine ambargo koyan bu film, En iyi Yabancı Film dalında Oscar, Altın Küre, Cesar ödüllerinin ve En İyi Orijinal Senaryo Oscarı’nın sahibi olmuştu.

Üçüncü dünya ülkelerinden gelen, farklı coğrafyalara açılan, özgün film meraklıları ‘Satıcı’yı kaçırmasınlar.

Yazıma ‘BAŞKA SİNEMA’nın kültür hayatımıza katkısını bir daha hatırlatarak bitireyim. Son haftalarda François Ozon’un ‘Frantz’, Ken Loach’ın ‘Ben, Daniel Blake’, Kim Ki Duk’un ‘Ağ’, harika belgeseli ‘Kabakçığın Hayatı’, Dardenne’lerin ‘Meçhul Kız’, Oliver Stone’un ‘Snowdwn’, Natalie Portmanlı ‘Jackie’ filmlerini izleten BAŞKA SİNEMA, önümüzdeki haftalarda iki görkemli filmi vizyona sokuyor.

Yılın komedisi ‘Toni Erdmann’ (27 Ocak) ile Pablo Larrain’in en politik filmi ‘Neruda’yı (3 Şubat) izlemeye hazır olun.