“Çocuk nazlı bir çiçeğe benzer, ev ister, ekmek ister, öpülmek ister”

Küçük yaştan beri gönüllülük ve yardımseverlik yönlerini aktif olarak kullanan Tuna Ender Taragano, ikinci evim dediği Yetimleri Koruma Derneğini ve yaptıklarını konuştuk.

Dora NİYEGO Toplum
11 Ocak 2017 Çarşamba

 Tuna Taragano’yu tanıyabilir miyiz?

1953 yılında İstanbul’da doğdum. İlkokulu Özel Işık Lisesi, ortaokulu St. Pulcherie, liseyi St. Benoit’da tamamladım. İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümünü siyasi olaylar yüzünden bırakmak zorunda kaldım.  Ardından İngiliz Kültür Derneğinin İngilizce kurslarını bitirdim.

1973 yılında Moşe Taragano ile evlendim. İlker adında bir oğlum var. Gençlik yıllarımda Avrupa’ya ve İsrail’e muhtelif seyahatler yaptım. 1969 yılında grupla gittiğim ilk İsrail seyahatimde, kibutz ve mahallerde sembolik olarak çalıştım. Ortaokul ve lise yıllarında, Or Ahayim, Amikal ve kültür sanat derneklerine devam ettim.

 Yardımseverlik faaliyetlerinize çok genç yaşlarda başladınız. Bu faaliyetlerinizden bahseder misiniz?

Lise yıllarımda gereksinimi olan ailelere yardım dağıtımı, ihtiyaç temin etme ve ihtiyacı olan küçük çocuklara felç aşısı yapma gibi yardım faaliyetlerim oldu.

1983-1998 yılları arasında Mimar Sinan İşitme Engelliler Okulunda Yönetim Kurulu üyeliği ve aile birliği başkanlığı yaptım. Dört yüz yatılı işitme özürlü çocuğa annelik yaparak ihtiyaçlarını temin etmeye çalıştım. Okula audio odası, bilgisayar odası, laboratuvar ve kütüphane kurulmasını sağladım.

1989 yılında Or Ahayim’in açmış olduğu hasta bakım ve ilk yardım kursunu bitirdikten sonra, 1990 yılında kimsesiz hastalara çeşitli hastanelerde gönüllü refakatçilik yaptım. 1990 - 1995 yılları arasında, Barınyurt’ta gönüllü olarak yaşlıların sorunlarıyla ilgilendim, mutfakta çalıştım, yatak yaptım, ütü yaptım,  yemek dağıttım. Yaşlıların yaşamlarını biraz olsun renklendirmeye çalıştım.

1992-1995 yılları arasında Barınyurt’ta, rahmetli Riket Mizrahi ile dönüşümlü olarak, doktor asistanı görevi ile gönüllü çalıştım.

 Yardım severlik çalışmalarınızdan ötürü ödül aldınız mı?

2010 yılında Jane Elküs Fazilet Ödülüne ve Josephine Marcus Hayırseverlik Ödülüne layık görüldüm.

 En uzun soluklu çalıştığınız kurum Yetimleri Koruma ve Barındırma Derneği. Biraz bu dernekteki faaliyetlerinizden bahseder misiniz?

1990 yılında Yetimleri Koruma ve Barındırma Derneğine girdim. 1991 - 1995 yılları arasında Hanımlar Kolu başkan yardımcılığı ve muhasebe görevlerini yaptım. 1995 - 1997 arasında hanımlar kolu başkanlığını üstlendim. Yirmi yıldır da yönetim kurulu üyeliği ve yönetim kurulu başkan vekilliği yaptım. Halen yönetim kurulu sekreteri olarak görevimi sürdürüyorum.

Dernek sloganımız olan, “Nazlı bir çiçeğe benzer çocuk dediğin; ev ister, ekmek ister, öpülmek ister” sözlerini ilke edindim. Ailelerimizle tüm konu ve sorunları birebir yaşar, onlarla hayatı paylaşır ve onlarla beraber güler, beraber ağlarım. Onlar adeta benim de ailem gibidir. Bütün gönüllü çalışanlarımız ile birlikte, derneğimizdeki ailelerin evlerine gider dertlerini dinler, sağlık, gıda ve psikolojik sorunlarına çözüm bulmaya çalışırız. Birçok çocuğun doğumundan başlayarak, okula gidişine, üniversite hayatına ve hatta evlenmesine kadar yanlarında oldum. Gönüllü arkadaşlarımla beraber çocuklara etkinlikler bulmaya, konferans ve kültür gezileri düzenlenmesine çalışırım. Dernek içi ve dışı olaylara pozitif yaklaşıp, pratik çözümler üretip bunu tüm üyelere aşılamaya gayret ederim.

 Yetimleri Koruma Derneği’nin yaptığı çalışmaları özetler misiniz?

Sıcak bir yuva, yumuşacık ana yüreği, şefkatle uzanan bir el, her şey çocuklar içindir. Evde yokluğu hissedilen anne veya babanın bıraktığı boşluğu doldurabilmek, cehaletten çocuğuna yaklaşımı sağlıksız olan ebeveyni eğitmek, böylelikle anne ve baba ile çocuk arasındaki iletişim bozukluğunu ortadan kaldırmak, sevecen bir aile ortamı yaratabilmek derneğimizin başlıca hedeflerindendir. Çocuklara sevgi ve mutluluğu götürmek, masum yüzlerinde neşeyi yaşatmak, kahkahalarını duymak, kalplerinin huzur içinde, sıkıntıdan uzak çarptığını bilmek maddi olanakların ötesinde, manevi bir haz ve saadet sağlar.

Faaliyetlerimiz hep iç içe geçişli olmakta ve gelişmekte. Bir çocuğu ele aldığımız zaman onun ihtiyaçlarını bir bütün olarak düşünmekteyiz. Sıfır yaştan ilköğretim son sınıfa kadar çocukların ev yaşantısından eğitimine, giyiminden yemeğine, doktorundan dişçisine, ilacına, okuluna hatta pedagoguna kadar uzanan bir ihtiyaçlar zinciri…

2003 yılı itibariyle bütün çocuklarımızın aileleri var. Hepsi evlerinde yaşıyorlar, ama hepsi de çok mağdur aileler, çoğu problemli. Zaman zaman Matan Baseter’le ortak çalışmalar yürütüyoruz. Matan Baseter’in yardım ettiği ailelerin çocukları da bu listeye dahil. Çocuklarımızın yalnız ihtiyaçlarını karşılamakta değil, boş zamanlarını da güzel yaşatmakta yükümlü hissediyoruz kendimizi.

Sonbahar ve ilkbaharda ayakkabı, çamaşır, çorap, gömlek, pijama gibi giysiler alınıyor, yazları yaşları uygun olan çocuklar Burgazada Tatilevi’ne gönderiliyor. Çocuklarımıza her ay temel gıdalar – süt, yumurta, bal, peynir, et – içeren paketler dağıtıyoruz.

Öğrenim düzeyi düşük ve öğrenim zorluğu olan çocuklara pedagojik yardım ile uzman hocalardan ders aldırıyoruz. Bar / bat-mitzva kutlamaları yapıyoruz, hem dini tören hem de eğlenceli parti düzenliyor veya katkıda bulunuyoruz, hediyelerini veriyoruz.

Çocukların en ufak rahatsızlıklarında sağlık karneleriyle Or Ahayim Hastanesine müracaat ediyor ve en iyi tedaviyi alıyoruz. Gerekiyorsa diş ve göz tedavilerini yapıyoruz.

 Son olarak bize neler söylemek istersiniz?

İkinci evim ve ailem olarak kabul ettiğim Yetimleri Koruma ve Barındırma Derneği camiasına ait olduğum için çok mutluyum ve bu görevimin uzun seneler süreceğine inanıyorum.