Mavi su ve eski dostlar

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
30 Haziran 2021 Çarşamba

Saros Körfezine ilk gittiğimde on altı yaşındaydım. Yetmişlerin çocukları, o yaşın masumiyetini bilir. Babam, bana göre İstanbul’a çok uzak bir yerden yazlık almıştı ve ben çok beğendiğim delikanlıyı aylarca göremeyecektim. Bana göre baştan kaybetmişti Saros…

Sonra...

Sonra, o şahane yer her şeyim oldu; evim, arkadaşlarım, gençliğim, hayallerim ve geleceğim…

Keşan, Uzunköprü, Malkara, İpsala ve Edirne’nin kalburüstü ailelerinin yazlıkları oradaydı. Evlerse oldukça sade  gösterişsiz, iddiasız ama seçkindi. Sahipleri gibi… Sevgi, saygı, nezaket ve samimiyetle donanmış komşuluklar, en sağlam ve sonsuz arkadaşlıklar, benzersiz dostlukların hepsi, herkes için Saros’un Erikli Sahiline saklanmıştı sanki… Tek yazda hepsinin benim olacağını, o zaman yaşımdan dolayı bilememiştim.

Şimdi, biliyorum.

Biz gittiğimizde tek ana caddesi, tek otel, tek moteli ve sonradan tek postanesi vardı. Tek jetonlu telefon kulübesi; birçok sevgilinin yaz konuşmasına tanıklık, üniversite sınav sonuçlarına ulaklık, iş görüşmelerine ev sahipliği yaptı. Ana caddenin ortasındaki teraslı kafe-ki bana göre modern bir çay bahçesinden öteye geçmezdi- hepimizin buluşma, konuşma ve arkadaş olma yeriydi.

Adına ‘disko’ denilen ilk mekanı 1987’de, ilk barını 1991’de açtığında Erikli, Trakya’nın en gözde sahili olmuştu.

Seneler geçtikçe her yerde olduğu gibi, Erikli’de de çok şey değişti. Plansız yapılaşma, zevksiz seçimler, menfaatçi bakış açıları, zincir marketler ve en önemlisi de karmakarışık bir profille yavaş yavaş kaybetti eski saltanatını…

İki değeri, hâlâ sapasağlam ayakta: Denizi ve oteli.

Biraz reklama girmek gibi olacak ama otel sahiplerinin üçü de benim abim oldukları için, ben içimden gelenleri olduğu gibi yazacağım o bana göre hâlâ tek otel olan İşçimen ve tabii kendi kendini temizleme özelliğiye Meksika Körfeziyle aynı tahtı paylaşan deniz için…

Deniz de otel de insanların bütün hoyratlığına, özensizliğine, çirkinleşmesine hatta zaman zaman gösterdikleri acımasızlığa rağmen herkese, her şeye inat ayakta duruyor. Otelin sahipleri İbrahim, Mehmet ve Mustafa İşçimen kardeşler, üç nesildir o sahilde otelcilik yapıyor. Eşleri ve çocuklarıyla bence yakında torunlarıyla… Birçok ilk’e gözmün önünde ve sahipliği yaptılar. Plaj kavramını, otel sahili ayrıcalığını o sahilde önce onlar yarattılar. Sonradan gelenler de başarılı oldu ama bana göre aynı profesyonellikte olamadı. Çünkü İşçimen’ler, yenilikçi bakış açıları ve nazik çizgilerinden hiç taviz vermediler. Güler yüzleri, örnek tavırları, nezaketleri ve her şeyden önemlisi sahip oldukları heyecanla her zaman herkse ama en önemlisi gençliğe örnek oldular.

Türk Sanat Müziğini her yaştan misafirlerine sevdirmeyi, düzenledikleri müzik geceleriyle  başardılar; orada 23 Nisan, 19 Mayıs ve o bölgenin yazının en son bayramı olan 30 Ağustos’u her sene büyük bir coşkuyla kutladılar.Orada konaklayanlar her zaman misafir oldu, hiçbir zaman müşteri olmadı. Sahilin yerlisi de onların her zaman kardeşi oldu, otelin önünde ateş yakıp gitarlı gece sohbetleri yapmalarına hep anlayışla baktılar. Onların anlayışı, otel misafirlerini de etkiledi, eğitti ve geliştirdi bana göre…

Bütün bunlar orada hâlâ devam ediyor.

Ve deniz...

İçindeki altın halkaların, hâlâ ısrarla birbirine karıştığı, küçük balıkların denize girenlerin ayaklarına dokunmak için yarıştığı; yosunsuz, kokusuz, katıksız, pırıl pırıl Erikli Denizi… Hafta sonu biz de misafir olduk otelde yaniden.

Pandemiden dolayı uzun zaman kapalı olan otel açılınca istedim ki kızım, yüzmeyi ilk orada öğrensin, denizin içinde tek başına olabilmeye orada cesaret etsin… Şahane balıklar, nefis mezeler, nefis müzikler ve olağan üstü deniziyle otel ve körfez beni yine büyüledi ama en çok da büyük ihtimalle İbrahim Abi’nin edebiyat ve müzik tutkusundan dolayı denize bakan tarafta okuduğum şu satırlar:

“Rakı olmasaydı

Bir ihtimal daha olmazdı

Senede bir gün bile

Dalgalansak da durulsak da

Yine bütün meyhanelerini dolaşırdık İstanbul’un ama

O tatlı huzuru bulamazdık Kalamış’ta.

Bir bekleyenimiz  olmazdı mesela

Adada, Beyolu’nda, Agora’da.

Ne denizle konuşabilirdik ne mehtapla

Ne de İstanbul sokaklarıyla

Elbet br gün kavuşacağız,desek de

Kavuşmak hayal oldurdu

Dönülmez akşamın ufkunda.”

Dostluğa, hayata, sevdikleri ne varsa hepsine sıkı sıkıya bağlı bu güzel aileye saygıyla…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün