Destekliyoruz

Riva DUVENYAZ Köşe Yazısı
21 Nisan 2021 Çarşamba

Demokrasilerde seçim vardır. Yönetim gerektiren her camia için geçerli bu. Başa geçmeyi hedefleyen liderin ne yapıp edip salt çoğunluğu kazanması gerekir. Kulağa hoş gelse de seçimin varlığı kendine göre engeller içerir. İlk aklıma gelen: Uzun vadeli sancılı stratejiler oy kaygısı ile ötelenir. Bir başka sakınca oy potansiyeline sahip lobilerin kendi çıkarlarını dayatması olabilir. Üçüncü bir sorun, seçmenin kendi balonundan çıkamayıp kendi grubunun ürettiği haberlere takılı kalması. Bir balonda yaşayan seçmen asıl sorumluluğuna sahip çıkmaz, umursamazlığı ile bazen daha iyi liderin seçilmesine blok koyar. Bunlar yetmezmiş gibi dördüncü ve en büyük kaygım düşük yeterlilikteki insanların çoğunda olan aşırı özgüven sayesinde liderlik pozisyonuna soyunma dürtüsü. Bilirsiniz belki Dunning Kruger’ın çalışmasında bahsedilen bir kavramdır bu, kişi kendi yetersizliğinin farkına varmaz, çünkü bunu ölçecek kriterlerin bile farkında değildir. Objektif değerlendirme yapamaz. Bu da kendisi ile ilgili hayali bir üstünlük önyargısına neden olur.

Çoğunlukçu demokrasilerde liderin yetersiz de olsa özgüveni büyük bir faktör. Ortada öyle bir potansiyel lider varsa, iyi bir destekleyici ekip ile oyların çoğunluğuna ulaşılması titiz bir çalışma sürecidir sadece. Benim tartışmak istediğim, bu iyi destekleyici ekip, kendilerinin üstüne neden lider olarak daha yetersiz birini koyup onu destekler? Bunu pek çok açıdan ele alacağım.

İlk aklıma gelen: Çemberin ‘içinde’ olma motivasyonu, bensiz de kazanacaklar bari biraz altını besleyerek daha az hata yapılmasını sağlayabilirim. Yani şevkle yapılan destek. Buna tarihten örnek: Alfred Rosenberg, Hitler’in yanında yer alarak onun tarih, felsefe konularında cilalanmasını sağladı. Hitler okuyordu, ancak kendi yetersizliğini destekleyen yayınları tercih ediyordu. Rosenberg ona Goethe, Kant, Hegel gibi düşünürleri tanıttı. Her seçmen tek oy demekti, aslında Hitler’i sokaktaki seçmen zaten beğeniyordu.  Ancak Almanya’nın şanlı düşünce babalarını öğretirse onu daha sistematik bir antisemitizme yönlendirebileceğini umdu. Ancak bu umutlarla kültürünü arttırdığı Hitler, kendisini iktidara gelince bir kenara fırlattı. Goebbles ve Speer ile sosyalleşmeyi yeğledi.

İkinci aklıma gelen, yönetimde olmanın pragmatik faydalarını düşünenler. ‘İşimiz hallolur, hem biz onları desteklememiş miydik, sıra şimdi onlarda.’ Bu en çok kendi mutluluğunu sürdürebilmek için içinde olduğu camiada manevra kabiliyeti isteyen keyfi destekçilerde görülür. Bu desteğin arkasında lidere saygı veya inanç yoktur. Bir makamı kendi lehinde tutma isteği vardır. İltimaslı olma arzusu.

Üçüncü aklıma gelen ise, toplumdaki asıl rollerde dışlanmış, kendine rütbe isteyen ve pozisyonu sayesinde yaşamını sürdürmeyi planlayan ekonomik kaygısı olan destekleyiciler. Bu seçimin o lider tarafından kazanılması onlar için hayati önem taşır. Yaş taşa basmaya tahammül yoktur. Artık bütün elmalar bu sepettedir ve bu lider kazanana kadar onun her dediğini yapmaya hazır bir ordudur bu. Aslan Kral adlı anime filmde, kralın kardeşine başa geçmesi için destek veren dışlanmış sırtlanlar, sonradan bütün varlıkların üzerinde hak sahibi oluyordu…

Kısacası, destek vermek sadece bir seçimdir, mecburiyet değil. Tabii ki başa gelen yeniler evvelce hor görüldüğü durumlar için intikam arayacaktır. Bunu içlerinden şen naralar atarak, ancak görünürde ‘hukuk süreci ‘olarak yapacaktır… Yaşasın demokrasi…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün