Gabriella Curiel Ballerini ve aile öyküsü: “Çok uzun ve çok kısa bir hayat”

Cenova seyahatim sırasında, flüt sanatçısı dostum Eyal Lerner sayesinde tanıştığım yazar Gabriella Curiel Ballerini, 79 yaşında, son derece enerjik biri. Kendisi aynı zamanda bir takı tasarımcısı... İtalyan faşist bir baba ile Yahudi bir annenin çocuğu olan Gabriella, gençlik yıllarının 16 senesini İsrail´de geçirmiş. Ailesinin ilginç hayat hikâyesini ´Una Vita Cosi Lunga E Cosi Breve´ adıyla kitaplaştıran bu rengârenk sanatçıyı ve öyküsünü kendisinden dinleyelim.

Işıl AMANOEL Sanat
21 Nisan 2021 Çarşamba

İtalya’nın Lugiria bölgesine gidiyorsanız, Gabriella Curiel Ballerini’den daha iyi bir rehber tavsiye edemem. Hem Yahudi mirasının tüm detaylarına hâkim, hem de bu bölgede nereden ne alınır, nerede ne yenir ondan sorulur, yani tam bir gustasyon (tatma) uzmanı. Liguria bölgesinde, Nervi’de doğan ve halen orada yaşayan sanatçı, İsrail’den ayrıldıktan sonra Afrika’da evlenip çocuklarını orada doğurmuş ve akabinde dünyanın birçok farklı yerine taşınmış.

Kendinizi okuyucularımıza tanıtabilir misiniz?

Öncelikle kendimi ataları birçok kültürden gelen bir İtalyan olarak tanımlıyorum. İtalya’nın Cenova’ya bağlı Nervi ilinde doğdum. Annem bir Alman Yahudi’siydi. 1938 yılında Hamburg’dan İtalya’ya göçmek zorunda kaldı. Baba tarafım ise Piomonte bölgesinde bulunun Tortona ilinden geliyor. Babam tipik enerji dolu bir İtalyan’dı. Çok özel bir kişilikti... Büyükannem klasik bir Ukraynalıydı. Ukrayna’nın Odesa şehrinde doğdu. Mizah anlayışı çok kuvvetliydi. Üç yaşımdayken ailecek İsrail’e göç ettik. 16 yaşıma kadar çocukluk ve gençlik yıllarım İsrail’de geçti. Kendimi, düşünce yapısı ve davranışsal olarak İsraillilere daha yakın hissediyorum. İsrailliler gibi çok açık bir kişiliğim var. Kendimi Cenova’da tam anlamıyla evimde hissetmiyorum çünkü burada insanlar çok daha kapalı. Bir kızım Sicilya’da, diğer kızım ise İsrail’de yaşıyor. Güney İtalya’da kendimi daha fazla evimde hissediyorum. Yaşadığım yer olan Nervi, gerçekten çok güzel bir yer ancak her an kendimi başka bir yere taşınabilir hissediyorum. Kendi evimi havaalanına benzetiyorum. Bu düşüncenin diasporadaki tüm Yahudiler için aynı olduğunu düşünüyorum. Her an yer değiştirebiliriz fikri hepimizde olsa gerek.

Ailenizin hayatını kitaplaştırma fikri nasıl oluştu?

Ailemin hikâyesi Cenova’da Pink Summer adlı sanat galerisinin sahibi Antonella Berutti tarafından çok ilginç bulunmuştu; annemin ve babamın hikâyesini Pallazo Ducale’den başlayıp Porto Antico‘nun içine kadar, İsrail’e göç ettikleri noktaya kadar tüm yol boyunca yazılmıştı. Bunun için tekrar Porto Antiko’nun eski başkanı Ariel Dello Strologo’ya teşekkür etmek istiyorum. Kitap yazma fikri ise COVID döneminin hemen öncesinde başladı. Kız kardeşim Livorno’da çok meşhur bir basım evinin sahibi ile tanışmıştı. Editör Guido Guastalla / Salomone Belforte & Co. Livorno’da kendisini ziyaret ettiğimizde aile öykümden bahsetmiştim. Kendisi bu hikâyeden çok etkilenip bunu kitaplaştırmam konusunda ısrarcı oldu. Ben ise bir noktada babamın faşist oluşundan hep utandım, bunu çok fazla dile getirmek istemiyordum. Babam o dönemde birçok Yahudi’ye yardımcı olmuştu. Guido Guastala da babasının bir faşist general tarafından kurtarıldığından bahsetmişti. Guido’nun ısrarları sonucunda kız kardeşimle beraber tüm anılarımıza geri dönüp ailemizin hayatını kitaplaştırma karar verdik.

Anne ve babanızın ilişkisi nasıldı? Bir taraf faşist bir Hıristiyan, bir taraf Yahudi...

Annem ve babam 1941 yılında burada, Nervi’deki sahil şeridinde tanıştılar. Babam bir faşistti ama asla partizan olmadı. Annem ise bir Yahudi. Kombinasyonu düşünebiliyor musunuz? Annem görüşmeye devam etmek istemediğini söyleyince, babam annemi kandırmak için köklerinin Yahudi olduğunu söylemiş. Bu tabii ki doğru değildi. Çok büyük bir aşk vardı tabii arada.  İlk tanıştıklarında babam anneme kahve çekirdekleri vermiş. Bugün halen bu çekirdeklerin ufak bir kısmı bende duruyor. Birçok soruna rağmen birbirlerini sevmeyi hiç bırakmadılar. Ayrılamayacaklarına karar verdikten sonra evlenmişler. Annem babamdan çocuk isteyince ben dünyaya gelmişim. Savaş zamanında tüm olanlardan dolayı büyükannem tabii ki çok mutsuzdu. Bugün kendisini anlayabiliyorum. Babam 1945’e kadar İtalya’da askerlik yaptı ve birçok Yahudi’ye yardım etti. Savaş bittikten sonra Filistin topraklarına taşınmaya karar verdiler ve o dönem amcam İngiliz ordusunda çalıştığından dolayı annem ve babama çıkış izini sağladı. Filistin’e geldiklerinde ise, babam Yahudi olmadığı ve eski bir Faşist olduğundan dolayı durum biraz karışıktı. Annem Sohnut’a gitti. Oradaki yetkili, Kozminski, babamın adını artık Carlo De Mattei değil Hayim Curiel olarak değiştireceğini söyledi. Anlayacağınız annemin soyadını babam almış oldu. O günden itibaren babam Yahudi kimliği taşıdı. Kalben de bunu benimsedi. Filistin topraklarına taşındığımızda dayımın evinde bir sene yaşadık. Evlerini bize sonsuz açtılar. Daha sonra kendi evimize taşındık. Babam burada da askere gitti. Gizli bir şekilde İngilizlerle Filistin’den çıkmaları için savaştı. Sonrasında mühendis olduğundan çölde çalışıp birçok yol yapımını gerçekleştirdi. Bugün BerŞeva’dan Eilat’a ulaşan Negev Çölü boyunca uzanan Maale haHatzmaut yolu (Highway 40’ın bölümü) babam tarafından inşa edilmişti. 5 Nisan 1958’de ülkeye katkılarından dolayı David Ben Gurion kendisine teşekkürlerini iletmek için mektup yazdı. 1969’da ise Afrika’ya taşındık. Buradan sonra da ben ve eşim tıpkı köklerim gibi hayatım boyunca taşınmaya devam ettim. İlk çocuğum Afrika’da doğdu, akabinde birçok farklı yerde yaşadık. Hikâye biraz uzun tüm detaylar kitapta yer alıyor.

Ailenizle ilgili detaylı bilgiye hangi kaynaklardan ulaştınız?

Anneannem, Curiel ailesinin İspanya’dan ayrılışının ve ailenin dünyadaki birçok ülkeye savruluşunun hikâyesini bize hep anlattı. İtalya, Almanya, Hollanda ve Ukrayna... Hikâyeleri hiç unutmadım, yazılı olan tüm kayıtları sakladım. Gün geldi hepsini işte bu kitapta toplama fırsatımız oldu.

 

Ballerini ve Amanoel

Kitabınızı yazmanız ne kadar sürdü?

Kitabı yazmam tam bir yılımı aldı. COVID döneminin başlangıcında her şeyi yavaşça düşünüp, yazmam ve birçok mektubu okumam için çok verimli bir dönem oldu.

Kitabınızdaki ana mesaj nedir?

Kitabımın adı ‘Bir yaşam hem çok uzun hem de çok kısa’ , bunun sebebi annemin ve babamın asında kısa ömürlerine birçok şey sığdırmaları idi. İkisi de 67 yaşında öldüler. Öncelikle torunlarıma ve çocuklarım sonra da tüm genç neslin gerçekleri ve geçmişte neler olduğunu bilmelerini istedim. Tarihini bilmiyorsan geleceğin yok demektir. Kız kardeşime ve Guido Gusatala’ya bir kere daha ısrarlarından ve beni yüreklendirmelerinden dolayı teşekkür etmek istiyorum.

Bir sonraki kitabınızın konusu belli mi?

Doğruyu söylemek gerekirse 54 yaşında, İsrail’de yaşan kızımın çok maceralı bir hayatı var. Bir sonraki kitabımda İsrail’de yaşayan kızım Katya’nın aşk hikâyelerini yazmak istiyorum.

Galata ve Genova tarihi hakkında ne söyleyebilirsiniz?

Çok önemli ikiz şehir diyebiliriz. Çok büyük bir bağlantı ve tarihi var. Cenova’nın en meşhur müzelerinden birisi Galata Müzesi ve ayrıca Galata sokağımızda mevcut. Sana çok teşekkür ediyorum ailenin Galata’dan geldiğini ve oradaki Yahudi mirasını anlattığın için. Mutlaka bir gün gelip İstanbul‘u görmek istiyorum. Eminim ki, Türkler de Güney İtalyalılar gibi çok misafirperver ve eli açık insanlar.

Cenova’daki Yahudi toplumunu biraz anlatır mısınız? Nervi’de Yahudi mirasını görebileceğimiz bir doku mevcut mu?

İtalya’ya ilk geldiğimde burada çok güzel bir topluluk vardı ancak şu anda çok azaldılar, 500 kişi var diyebiliriz. Rabbino Giuseppe Momigliano, topluluğun sürmesi için elinden geleni yapıyor tabii ki, ama ilerde burada bir topluluk maalesef görmüyorum.

Nervi’de sahil boyunca ‘ Shalom Alecham’ plaketi görebilirsiniz. Çok önemli bir Rus Yahudi yazar olan Shalom Rabinovitz Nervi’ye sıklıkla gelirdi. Çünkü o dönem Nervi, aristokratlarla doluydu. Anneannem de Nervi’ye birçok kez gelip buradaki Eden Hotel’de kalırmış. Bu gün halen Eden, Nervi’de otel olarak olmasa da rezidans olarak hizmet veriyor. O dönemde Odesa ve Cenova’nın çok yoğun ilişkileri vardı.

Yeni nesillere bir mesajınız var mı?

Gençler, lütfen kitaplarınızı evde saklayın, bir kitaba dokunmak tamamen farklı bir şey. Dokunduğun bir resme bakmak da farklıdır. Elektronik her şey bir gün ortadan kaybolabilir. Lütfen ailelerinize geçmişleri ile ilgili, kültürleri ile ilgili ve merak ettiğiniz ne varsa sorun. Onların dilinden dinleyin. Sonra merak ettiğinizde çok geç kalmış olabilirsiniz. Bugün düşündüğümde büyükanneme sorduğum soruların yetersiz olduğunu düşünüyorum. Bu yaşta bunu anlıyorum. Siz bu hisse kapılmayın…

Fotoğraflar: Marco Pellerano

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün