Şimdiden gerü hiç gimesene, kapıda, divanda, dergahda, bergahda, mecliste, meydanda ve dahi her yerde Türk dilinden özge söz söylemeye…

Sami AJİ Köşe Yazısı 1 yorum
29 Eylül 2021 Çarşamba

Bu fermanı hepimiz biliyoruz. 13 Mayıs 1277 (yani 744 yıl evvel) Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından halka duyurulmuştur1.

Her ne kadar bu cümle birçok Farsça kelime taşıyorsa aslının, Osmanlı Padişahı 2. Murat döneminde, Yazıcızade Ali'nin yaptığı bir sadeleştirmesidir. Bu yüzden kapsamını anlayabiliyoruz.

Orijinal metni –Farsça – şöyle kaleme alınmıştır: “Hiç kes badelyevm der divan-u dergah-u Barigah- u Meclis-u mey- dan cüz be zebanı Törk-i suban ne Goyed.”

Başta resmini gördüğümüz heykelde, Mehmet Bey, bizlere, elinde tuttuğu fermanla şöyle sesleniyor:

“Bu günden sonra Divanda dergahda bergahda ve meydanda Türkçeden başka bir dil kullanılmayacaktır.”

Fermanın anlaşılmadık bir yönünü bırakmadığımı umuyorum.

Bu bildiriye niye gerek görüldü diye düşünebilirsiniz. Hangi lisan konuşuluyordu ki bundan böyle Türkçe konuşulacak diye emirler verilsin?

İlk akla gelen Rumca olabilir… Nitekim o tarihlerde Konya ve Karaman’ın önemli oranda nüfusu ve bilhassa esnaf sanatkârların çoğu Rum’du. Ancak Rumların hemen tamamı Türkçe konuşurlar ve daha önemlisi Türkçe yazarlardı. Kullandıkları alfabe ise Arap veya Fars alfabesi değil doğrudan Yunan harfleriydi. (Bu harflerle yazılmış bir kitabı okuyan bir şahsa ada vapurunda yıllar evvel rastlamış ve ilk defa o zaman Karamanlıca diye bir dilin mevcudiyetini öğrenmiştim.)

Müsaade ederseniz burada bir parantez açıp fermandan takriben dört yüz sene sonra Evliya Çelebi’nin2 Alanya ilçemizde not ettiği bir anıyı da aktarayım. Karamanlılarla karşılaşıyor konuşuyor. Bakın ne yazmış: “Bunlar Urum keferesindedirlerAmma asla Urum lisanını bilmeyüp batıl Türk lisanını bilürler.”

Suali bir daha soralım. O zaman bu fermanın hedefi ne idi?

O dönemde geçerli lisanlar Farsça ve Arapça idi. Tüm yazışmalar bu iki dil üzerinden yapıldığı için halka duyuru yapılırken bunları tercüme edilmesi gerekirdi.

Tercümelerin bazen ne gibi karmaşalar yaratabileceğini bugün bile görmekteyiz. Dolayısıyla hedef müşterek bir dili kullanarak milli birlik hedefine doğru ilerlemekti.

Eh,  şimdi de günümüze dönelim mi, ne dersiniz?

Feleğin garip bir tecellisi mi yoksa vatanımızın bulunduğu coğrafyanın kaçınılmaz kaderi mi bilinmez, Arapça ve Farsçayı yeniden meydanlarda, caddelerde sokaklarda yaygın bir şekilde duymaya başladık.

Şu tesadüfe bakınız ki resmi kayıtlara göre Konya’da takriben 135 bin resmi kayıtlı Suriyeli yaşamakta. Göçmen sınıfına girmeyenlerle, TC vatandaşı olmaya hak kazanan kişiler bu rakama dâhil değildir. (Ayrıca az sayıda da olsa İranlıların Konya’da yerleşmeye başladıklarını duymaktayız.)

Kaderin bizlere oynadığı bir başka oyunu da zikredelim. Başlıkta resmini gördüğünüz heykel Alanya’nın parkı içine dikildi ve açılışı 13 Mayıs 2020 tarihinde yapıldı.

Tam yerine konmuş desem inanır mısınız? Orada 120 küsur ülkeden gelip yaşamını sürdüren ve şehrimizi mekân seçmiş insanlar var. Dikkat edin turistlerden bahsetmiyorum, çoluğu çocuğu ile yerleşmiş insanlardan söz ediyorum.

Birinci sırada Ruslar var. İkincilik Almanlarda, üçüncü ve dördüncü sıralar ise İran ve Iraklıların.

Özetle Alanya’da Türkçe duymak, hele yaz aylarında imkânsız gibi. İyi ki Karamanoğlu Mehmet Bey’in heykeli orada da bize nerede bulunduğumuzu hatırlatıyor. Ancak Rus asıllı vatandaşlarımıza hürmeten heykelin kaidesine cümlenin Rusçasını da yazdırmak isterdim:

 “С сегодняшнегодняникакойязык, крометурецкогонебудетиспользованнинаВече, ни в учреждениях, нинаплощадях”3.

Bence çok da estetik duruyor…

İstanbul’umuzdan ne haber diye söylendiğinizi duyar gibiyim. Yorumu sizlere bırakıyorum.

Ancak, muhtelif yazılarımda belirttiğim gibi lütfen ve her türlü baskıya veya gösteriş merakına karşı koyarak, basında, görsel ve sözel yayınlarda, meydanlarda, dükkânlarda Türkçe yazmaya ve konuşmaya gayret edelim.

St.Benoit Lisesinde iken sevgili Fransızca hocamız ve koruyucumuz Monsieur Marcoul’un sözleri hala kulağımda: “Beyler, kendi lisanınızı iyi bilmezseniz yabancı lisanı öğrenmeniz çok daha zorlaşır.”

---

1 Karamanoğlu Mehmet Bey (1240-1277): Karamanoğulları Beyliğinin   kurucusudur. Fermanı yayınladıktan üç ay sonra Moğollara karşı yaptığı bir savaşta hayatını kaybetmişti.

2 Evliya Çelebi: 17. yüzyılın ünlü gezgini. Gezi notlarını ‘Seyahatname’ adlı eserinde toplamıştır.

3 Rusça okuyamayanlar için Latin harfleri ile yazayım:

“S segodnyashnego dnya nikakoy yazyk, krome turetskogo ne budet ispol'zovan ni na Veche, ni v uchrezhdeniyakh, ni na ploshchadyakh.” 

Bu metinleri yazarken yardımlarını esirgemeyen Moskova’daki dostum Nikolai Dunayev’e teşekkürlerimi sunuyorum.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün