Her gün aynı gün (mü?)

“Hayatı kaliteli yaşamak, hayattan zevk almaktır” Mucizeler Kursu Notlarından

Dalia MAYA Köşe Yazısı Sesli Dinle
13 Ocak 2021 Çarşamba

Acısıyla, tatlısıyla, hüznüyle, korkularıyla, şaşkınlıkları ve bilinmezlikleriyle, belki de en çok kayıplarıyla, bu sırada yalnızlıkları ve kendine dönüşleri, içe bakışlarıyla, sıklıkla evlerimizde home party’li, bazan yeni dostluklara vesile bol Zoom’lu koca bir 2020 yılını geride bıraktık. 

Takvim değişti. Kimimiz umutlandı. Jüpiter Satürn’e kavuştu, Kova çağı başladı. Kimimizin içi açıldı, ümit doldu. Aralık, derken ocak ayları mevsim normallerinin epey üstünde zihne zarar gönle yarar aydınlık günler sundu biz İstanbullulara. Takvim değişti, yeni bir yıla girildi. Oysa her gün  aynı gün gibi geliyor insana. Her gün aynı gün. Her gün bir çile doldurur gibi. Bildiğimiz, sevdiğimiz, sinema, tiyatro, konser, lokanta, kafelerde bol gezmeli, eğlenmeli yaşam çoktan bitmiş, içinden çıkılmaz bir hapisliğe evrilmiş.

Yine de zorlukların ve uzaklıkların, ıssızlıkların içinde yaşamı daim kılmak, yaşam coşkusunu yeşertmek mümkün insanın içinde.

Naçizane, kendi deneyimlerimden kendime sunduğum yol haritası: Rutinler. 
Evet, rutinler oluşturmalı insan kendine.

Mesela...

  • Kedi gibi olma zamanları yaratmalı gün içinde kendine. Kedi gibi sakin, sessiz, kendine şefkat beslediği, belki bir yorgana gömülmüş elinde çayı, kahvesi ya da şarabı ile -artık hangisi besliyorsa ruhunu- kendini şifalandırma anları yaratmalı... Sıcak, samimi bir sohbet, kendi özüyle.
  • Köpek gibi olma zamanları yaratmalı ayrıca. Oyuncu, eğlenceli, danslı belki, aktif ve hareketli. Yürümeli hiç bir şey yapamıyorsa bile, sokağa çıkamıyorsa bile evinde yürüyüş seansları düzenlemeli.  Kullanılmayan bacak ve kalça kaslarını bir ay içinde zayıflamakta olduğunu unutmamalı. İhmal etmemeli hareketi, yürümeyi, hasta değilse eğer.
  • Kuş gibi olma zamanları da yaratmalı kendine insan. Rutinlerin arasında sürprizlere de alan açmalı. Kuş gibi kanatlandığı, yaşam coşkusunu, heyecanını yükselten, anın içindeki güzellikleri fark etmeye özen gösterdiği zamanlar. Kısa bir an için bile olsa, aramalı sevdiklerini, “sesini duymak istedim”. Şu giderek ıssızlaşılan, dokunma açlığı çekilen dönemde bir merhaba yaşamın özüne dokunuverir bazan. Bazan tek bir “merhaba” derin bir yerden dokunur karşınızdakine, hayat kurtarır, haberiniz bile olmaz. Öyle de değerlidir bir merhaba.

Öyle değişti ki dünyamız, sanki her gün aynı gün. Her gün aynı ben. Unutuyoruz bu sıkışmışlıkta, her gün sabaha uyandığımızda yaşam defterlerimizde şartlar ne olursa olsun, gönlümüzce renklendirebileceğimiz yeni beyaz bir sayfa açtığımızı. Oysa ne hediyeler gizli her an, her nefesimizde, dünyaya sunabileceğimiz, kendimize sunabileceğimiz. Unutuyoruz. Her gün aynı gün... Gibi geliyor. 

 

Değil aslında. Dönün bakın evinizdeki bitkilerinize bakın, ağaçlara bakın... Her gün bir çiçek, bir ağaç olma zamanı da yaratmalı insan kendine. Bakın çiçeğinize,  gün oluyor, susuz kalmışsa biraz büküyor yapraklarını yere doğru.. Işığını, sevgimizi, vitaminini, suyunu eksik etmemişsek, bir sabah, ah o da ne, bir tomurcuk  buluveriyoruz filizlenmiş, yaprakların arasından nazikçe başını uzatan.   Her geçen gün büyüyor tomurcuk , derken çiçeğe dönüyor. O tomurcuklanmaya kadar geçen süre, sanıyoruz her gün aynı gün… Oysa an be an yaşam yeşeriyor saksımızda, görmüyoruz. Çünkü her gün aynı gün değil. Her gün yeni bir gün biz bazan fark etmesek de.

 Her gün aynı doğmuyor güneş. Hoş güneş hiç doğmuyor aslında. Dünya güneşin etrafında dönerken biz doğup battığını düşünmeyi seçmişiz. Ve bazan bakıyoruz  bulutların arasından göz kırpa kırpa doğuyor, bazı sabah sislerin içinden gösteriyor yüzünü. Başka bir sabah, bulutsuz mavi gökyüzünde kıpkırmızı gülümsetiyor yüzümüzü. Her gün aynı gün gibi gelse de bazan bizlere, onu  başkalaştırmak, yeni kılmak, özlemlerimize uzanmak, hayallerimize hazırlanmak, heyecanlarımızı beslemek her an mümkün.

Belki şimdi bir nadas dönemidir bu yaşadığımız ya da bir tohumlanma süreci. Her şekilde, izin verdiğimizde yaşama, direnmekten vazgeçip kabul ettiğimizde olanı, kabul edip de kendi kendimize en uygun olan güzellikleri keşfetmeyi istediğimizde, çok değil yakındır tomurcuklanma. 

Sağlık ve güzelliklerle doldurun her anınızı. Çünkü yaşamı ne olduğundan daha çok olanla yapmayı seçtiğimiz haliyle yaşıyoruz son tahlilde.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün