SpinoZen (2)

(Dr.) BUDDHA VE (Dr.) SPİNOZA´DAN ESİNLENMİŞ İNSAN HALLERİ RAPORU

Moris FRANSEZ Köşe Yazısı
25 Kasım 2020 Çarşamba

Hastanın Şikâyeti:

İnsanoğlunun aklıyla içgüdüleri çatışma içindedir… Aklı, doğru olduğunu düşündüğü yolu gösterirken, kendisi içgüdülerine uyarak, sonradan pişman olacağı başka yollara girebilmektedir.

Örneğin, kendisinden nefret eden biriyle karşılaştığında, içgüdüleri “nefrete

nefretle karşılık vermesini”, aklı ise “nefretin nefretten beslendiğini… ama sevgiyle karşılanırsa yok olabileceğini… dolayısıyla, nefreti sevgiyle karşılamanın daha bilgece olacağını…” öğütleyebilmektedir.

İnsan için sıkıntı kaynağı olan bu çekişmenin nedeni, içgüdülerin akıldan daha erdemsiz olmaları değil, doğanın yaşama güdüsüne öncelik tanımış olmasıdır. Doğa yasalarının buyurduğu zorunluluğu hesaba katmayan tedavi önerileri, hastayı oyalamaktan başka işe yaramayacaktır.

 

A- ANANKE1 (Zorunluluk)

  1. 1.     Evrensel Varlık… Evrensel Zorunluluk: Evrende algıladığımız tüm şeyler, bir tek evrensel varlığın görüntülerinden ibarettir… Her şeyin alt-malzemesi (sub-stantia) olan bu ‘tek varlıkla’, diğer şeyler arasında bir ikilik yoktur (Hint Geleneğinde: Advaita).

Doğadaki her şey, belirli nedenlerin etkisiyle, zorunlu olarak ortaya çıkar… Neden ve koşulları oluşmuş bir şeyin, hayata geçmemesi mümkün değildir.

2. İnsan Zihni: Evrensel Varlığın dile geldiği… Ve Evrensel Zorunluluğun hüküm sürdüğü alanlardan biri de, bedeni ve zihniyle insandır.

Nasıl ki “evrensel varlıkla” insan arasında bir ikilik yoksa, bedenle zihin arasında da ikilik yoktur (Advaita)… Zihin, bedenin düşünce boyutudur; dolayısıyla, bedenin algıladıklarından başka hiç bir şeyi düşünemez.

Beden/Zihin karışımı ‘benliğimizle’, bir nesneyle temasa geçtiğimizde, bu nesnenin bedenimizde bir ‘izi’ (imajı) kalır… Bedenin edindiği bu ‘izlenime’ eş zamanlı olarak, zihnimizde de, o şeye dair bir fikir oluşur…

Bir fikir, oluşmak için özgür irademizle kendisini onaylamamızı beklemez… Ve zaten zihnimizde, irade adını verebileceğimiz, bir ‘genel onaylama/ reddetme mercii’ yoktur.

Doğru fikrin yanlışı kovması, irademizin bir marifeti sonucunda olmaz… Eğer daha güçlü ise, doğru fikir yanlışı ‘itip’ onun yerine yerleşir… Değilse, yanlış fikir egemen olur.

Zihin kavramının kendisi dahi, fikirlerin toplamını dile getiren bir soyutlamadan ibarettir… Fikirlerin gelip içini doldurmalarını bekleyen ‘boş bir kap’ değildir. 

3. Duyguların Oluşması: Diğer insan ve nesnelerle temasta bulunan birinin, bunlardan etkilenmemesi, yani duygu oluşturmaması mümkün değildir.

‘Benlik’ dediğimiz şey, doğduğumuzda belirli bir ‘duygusal kıvamda’ (Budacılıkta: karma) getirdiğimiz genetik malzemenin, yaşadıklarımızdan etkilenerek şu an geldiği kıvamdan (karmadan) başka bir şey değildir… ‘Ben’ adını verebileceğimiz sabit, değişmez bir birim yoktur (Budacılıkta: Anatman).

Nasıl ki geçmiş eylemlerimiz, bugünkü ‘benliğimizi’ tayin etmişse, bugün yapacağımız şeyler de, yarınki ‘karmamızı’ belirleyecektir… Yarınımızı ‘iyileştirmenin’ yeri ve zamanı, şimdi ve burasıdır

***

Bu yazıda sunmaya çalıştığım ‘Buddha ve Spinoza’dan Esinlenmiş İnsan Halleri Raporunda’, Spinoza’nın ETİK’ini kendime kılavuz aldığım, Spinozacı dostların gözünden kaçmamıştır.

Spinoza, ETİK’in birinci bölümünde, doğanın tümünün tabi olduğu yasaları; ikincisinde insan zihin ve bedenine egemen olanları; üçüncü bölümde de, insanın boyun eğdiği psikolojik yasaları ortaya çıkarmaya çalışmıştı.

Bu üç bölümü, Ananke (Zorunluluk) adı altında ele almayı uygun gördüm.

 ETİK’in dördüncü bölümünü ise, Anankenin Logosla Karşılanması başlığı altında sunmak istiyorum.

B- ANANKENİN LOGOSLA2 KARŞILANMASI (Zorunluluğun Akılla Karşılanması)

4. Tutkulara Karşı Akıl: Doğa yasalarının hükümlerine tabi olan insan, kendi kaderini tayin edemez… Çünkü insan doğanın diğer parçalarıyla temas etmek, bu temastan etkilenmek, kimi sevinçli, kimi hüzünlü, duygular oluşturmak zorundadır.

Bu duygulardan hangisinin ‘yararlı’, hangisinin ‘zararlı’ olduğunu bilmesi, insanın yıkıcı duygulara düşmemesini sağlamaz… Çünkü, bir bilginin bir duyguyu söndürebilmesi için, ondan daha güçlü bir duygu halini alması gerekir. Mutluluk ‘biçmek’ için, mutlu ruh halleri ‘ekmekten’ başka çare yoktur.

İnsanın içgüdüleri, tutkularına ‘tutsak’ düşmesini buyurmakta; aklı ise, bunlardan arınmasını öğütlemektedir… Nirvana (Buddha) ve Kutlu Yaşamın (Spinoza) yolu, aklın tutkuları dizginleyeceği sıkı bir disipline uyarak yaşamaktan geçer. 

Buddha’nın ‘sekiz aşamalı soylu yol’ adıyla önerdiği disiplin, Spinoza’nın şu formülüyle özetlenebilir: “Aklın güdümünde yaşamak, aklın güdümünde davranmak, aklın güdümünde varlığını muhafaza etmek.”

Gelecek Yazı: “Buddha ve Spinoza’dan Esinlenmiş Özgürlük Yolu”.

1 Ananke (Eski Yunanca): Zorunluluk.

2 Logos (Eski Yunanca): Akıl.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün