´Mank´a saygı duruşu

Yılın en iddialı filmlerinden David Fincher´in ´MANK´ı bilinmeyen bir dönemi aydınlatıyor.

Viktor APALAÇİ Sanat
23 Aralık 2020 Çarşamba

Sinema tarihinin en iyi filmi ‘Yurttaş Kane’in senaryo yazarı Herman Mankiewicz’i odağına alan biyografik film bizleri 1940’ın Hollywood’una götürüyor. Son derece zeki, güçlü, özgüven sahibi bir medya imparatoru üzerinden film, dönemin siyaset, iktidarla ilişkiler, sermaye ve medyası üzerine ilginç şeyler söylüyor. Netflix’te izlenebilecek bu filmin çok sayıda Oscar adaylığı alması kesin gibi.

 

Yön: David Fincher

Sen: Jack Fincher

Gör. Yön: Erik Messerscmidt

Müz: Trent Renzor - Atticus Ross

Oyn: Gary Oldman - Armanda Seyfried - Arliss Howard - Lilly Collins - Tuppert Middeton - Sam Troughton - Tom Burke - Joseph Cross

 

Netflix’te vizyona giren yılın en iddialı filmlerinden ‘Mank’ ile kariyerinin ilk siyah-beyaz filmini yapan David Fincher, altı yıllık bir suskunluk döneminden sonra sinemaya dönüyor. Değişik türlerde çoğu başyapıt kalitesinde film yapmakla ünlenen, 1962 Denver doğumlu yönetmen- senaryo yazarı- aktör- yapımcı David Fincher’in en bilinen filmleri ‘Yedi/ Seven’(1995), ‘Dövüş Kulübü’(1999) ve ‘Sosyal Ağ/ The Social Network’ (2010). Filmografisinde ‘Panic Room’ (2002), ‘Benjamin Button’un Tuhaf Hikayesi/ The Curious Case of B.B.’ (2008), ‘Zodiac’ (2007) ve bir önceki filmi ‘Kayıp Kız/ Gone Girl’(2014) önemli yer tutar.

 

Bir Amerikan rüyası eleştirisi 

‘Mank’ın konusu Avrupa’da II. Dünya Savaşı’nın sıcak günlerinin, ABD’nin henüz savaşa bulaşmadığı 1940’ın yaşandığı günlerinde geçer. Filmin merkezinde ünlü yönetmen Joseph Mankiewicz’in ağabeyi, Yahudi asıllı New Yorklu tiyatro yazarı ve senarist Herman Mankiewicz vardır. ‘Mank’ diye çağırılan bu kumar bağımlısı, sinik, alkolik, küfürbaz, ancak çok dürüst yazar, Orson Welles ile birlikte ‘Yurttaş Kane/ Citizen Kane’in senaryosunu bitirmeye çalışıyordur.

Bilinmeyen bir dönemi aydınlatan bu film, son derece zeki, güçlü, varlıklı, özgüven sahibi basın imparatoru William Randolph Hearst üzerinden, sinema dünyasının siyaset, iktidarla ilişkiler, sermaye ve medya hakkında ilginç şeyler söylüyor.

Hayal fabrikası Hollywood hakkında sayısız film yapıldı. En ünlüleri Billy Wilder’in ‘Sunset Bulvarı’ (1950), David Lynch’in ‘Mullholland Çıkmazı’ (2001), Robert Altman’ın ‘Oyuncu/ The Player’i (1992), Coen Kardeşler’in ‘Barton Fink’i (1991), Quentin Tarantino’nun ‘Bir Zamanlar Hollywood’u (2019). ‘Mank’ Hollywood konulu filmler zincirine eklenen son halka.

‘Mank’ RKO stüdyosunun 24 yaşındaki Orson Welles’e (Tom Burke) tamamen bağımsızlık tanıyıp, denetime tutulmayacağı bir film için yetki tanıması bilgisiyle başlıyor. Welles’in filminin senaryosunu yazması için görevlendirdiği yazar Herman Mankiewicz (Gary Oldman), geçirdiği bir trafik kazasından sonra, ayağı alçılı yatarken, kafasındaki metni sekreterine (Lilly Collins) dikte eder. Yönetmen David Fincher 1990 yılında yazılan ve 2003 yılında ölen gazeteci babasının elinden çıkma senaryoyu, 30 yıl aradan sonra sinemaya aktarır. Filmin merkezinde Mank gibi bir deha ve onun hayatının en önemli işi olan ‘Yurttaş Kane’i yaratma sürecinde yaşamış olduğu sancılar var.

 

Barton Fink’ ile akrabalık

Coen Kardeşler bir senaryo yazarının yaratıcılık krizi yaşadığı anlatan ‘Barton Fink’ (1991) filmiyle Cannes’da Altın Palmiye, En İyi Yönetmen ve En İyi Erkek Oyuncu Ödüllerini kazanmıştı. Yani bir yıl arayla Herman Mankiewicz ile Joel- Ethan Coen akrabalık taşıyan bir konu ile iki başyapıta hayat vermişlerdi.

Kısaltılmış adıyla Mank’ın gözünden anlatılan film Orson Welles’e çok az yer verir. Film bizleri Büyük Buhran sonrası Hollywood film endüstrisinin mutfağına götürüyor. Bu arada film Hollywood Altın Çağının arka planını, stüdyo patronlarının kirli çamaşırlarını, tarihin ilk etkili ve acımasız medya patronu Hearst’ün (Charles Dance) sinema üzerindeki etkisini çarpıcı tespitler eşliğinde anlatıyor. 

Filmde Mank’a “Bu hayatının en iyi işi” diyerek destek veren yönetmen kardeşi Joseph Mankiewicz (Tom Perphrey), ‘Rüzgâr Gibi Geçti’nin ünlü yapımcısı John Gilbert, yönetmen Joseph Von Sternberg, yapımcılar John Houseman ve İrving Thalberg’i de görüyoruz. Bu sonuncusu hasta olduğu için intiharı seçiyor. Mank bu yakın dostunun intiharına mani olamıyor. Thalberg’in sinagogda yapılan görkemli cenaze töreni de filmde yer alıyor.

‘Judy’ filminde gördüğümüz Judy Garland’a çocukluk yıllarında mecburi diyet yaptırarak eziyet eden yapımcı Louis B. Meyer (Arliss Howard) ‘Mank’ filminin en antipatik karakteri. Ekonomik kriz dönemini fırsat bilip çalışanlarının maaşlarını yarıya indiren bu fırsatçı ve oportünist stüdyo patronunun, basın kıralı William Randolph Hearst ile de kirli ilişkileri var.   

Filmin, dönemin Hollywood sinema sisteminde senaryo yazarlarını dışlayan yapımcılara karşı tepki veren Herman Mankiewicz’in, davetli olmadığı kalabalık bir yemekli davete zil zurna sarhoşken katılıp, yaptığı parlak ve eleştirel nutuk filmin en çarpıcı bölümü. Senaryoda yer alan, zekâ ve ironi dolu bu uzun tirat ile Gary Oldman usta oyunculuğunu sergileme fırsatını değerlendiriyor.

Mankiewicz bu konuşmasında William Randolph Hearst’ü, Don Kişot’a benzetir. Hakaretin sınırındaki bu iğneli kinayeden Louis B. Meyer de nasibini alır. Hearst büyük bir sükûnet içinde tepkisini dile getirmez. Ancak güçlü patron Meyer, Mankiewicz’e kızgınlıkla “Sen kendini ne zannediyorsun. Soytarıdan başka bir şey değilsin” diye tepki verir. Davetlilerin tamamına yakını Mankiewicz’i tasvip etmediklerini salondan teker teker çıkarak gösterirler ve yazarı protesto ederler. 

 

Teknik kadro çok başarılı

Orson Welles’e senaryoda az yer verilirken bu 25 yaşındaki harika çocuğun otoriter karakterinin altı bir sahnede çizilir. Orson Welles, 43 yaşındaki Mankiewicz’i senaryo yazılım işini yarıda bırakırsa, kendisini Hollywood’da işsiz bırakmakla tehdit eder. Mank’ın yanından ayırmadığı içki şişelerinin kasasını duvara çalıp parçalar. Ancak bu davranış Mank’e senaryo için ilham verir.

Filmin sonlarına doğru Mankiewicz’in senaryoyu tamamlamak üzere olduğunu gördüğünde, Orson Welles kendisine “İyi yoldasın” der. ‘Yurttaş Kane’ dokuz Oscar Ödülü adaylığının ancak birini ödüle çevirebilir. Bu En İyi Senaryo Ödülü’dür. Mankiewicz de Welles de ödül töreninde hazır bulunmazlar. Herman Mankiewicz’in bulunduğu Rio de Janeiro’da yaptığı ödül kabul töreni konuşması filmin final bölümde yer alıyor.

Herman Mankiewicz 11 yıl sonra, henüz 55 yaşındayken alkolizme bağlı komplikasyonlar neticesinde hayatını kaybetti. Bir daha ne Orson Welles ile birlikte çalıştı ne de üretkenliğini sürdürdü. Bir yakın arkadaşına şu itirafı yaptı: “Gitgide kendi kurduğum tuzağın içinde tutsak oldum. Kaçmamı sağlayacak bir açıklık tehlikesi her oluştuğunda devamlı tamir ettiğim bir tuzak.” Ancak ‘Citizen Kane’den bir yıl sonra yazdığı ‘The Pride of the Yankys’ filmiyle En İyi Senaryo dalında Oscar’a aday gösterildiyse de kazanamadı.

Konunun geçtiği dönemin tekniğini kullanarak siyah-beyaz eşsiz fotoğraflarıyla, atmosfer yaratmada yönetmen Fincher’e destek veren görüntü yönetmeni Eric Messerschmidt, kostüm ve yapım tasarımcıları Trish Summerville ve Donald Graham Burt övgüyü hak ediyorlar. Evvelce David Fincher ile dört kez birlikte çalışan Trent Renzor - Atticus Ross’un elinden çıkma müzik partisyonu da çok başarılı. Bütün bu isimlere, yönetmen David Fincher dâhil, nisan ayında Oscar adayları listesinde rastlamamız kuvvetle muhtemel. 

Oyuncu kadrosuna gelince, 2017’de Churchill’i canlandırdığı ‘En Karanlık Saat / Darkest Hour’ ile En İyi Erkek Oyuncu Oscar ve Altın Küre Ödüllerini kazanan Gary Oldman Mank’ın aykırı kişiliğini perdeye ustalıkla taşıyor. Amanda Seyfried, Hearst’ün sevgilisi Marion Davis’te kariyerinin en başarılı performansını çiziyor. İngiliz Charles Dance mağrur William R. Hearst’te, Arliss Howard stüdyo sisteminin kurucularından, MGM patronlarından Louis  B. Meyer’de rollerinin hakkını veriyorlar.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün