Tora ve yaşam

Eski göz ağrım Şalom vasıtasıyla sizlerle bir şeyler paylaşmaya, biraz farkındalık yaratmaya ve biraz düşündürmeye çalışacağım. Yazılarımda Tora’nın gerçekliği, bilimle bağlantısı, bize vermek istediği genel mesajlar ve hayat felsefesiyle ilgili konulardan bahsedeceğim. Haftanın peraşasından hayatımıza alabileceğimiz bazı dersler neler olabilir, bunlardan bahsedeceğim. Geniş toplumca çok bilinmeyebilecek Tora ve Kabala’yla ilgili bilgiler paylaşacağım. Ayrıca Tora’da bizi düşünmeye iten bazı sorular soracağım. Bu yolculuk bakalım sizi nereye götürecek?

Kavram
4 Kasım 2020 Çarşamba

Hessi Ennekavi

Yeniden merhaba… Yeniden diyorum, çünkü bu Şalom’daki ilk yazarlığım değil. Yıllar evvel Şalom’da gönüllü olarak ekonomi köşesi yazardım… O zamanlar İTÜ İşletme Mühendisliğini yeni bitirdiğim için ilgi alanım ekonomiydi. Tabii hayata yeni atılan bir genç için para ve ekonomi adeta hayatın odak noktası oluyor. Ben de o dönem ekonomi dergileri okur, araştırır ve yazılarımla insanlara faydalı olabilecek bilgiler vermeye çalışırdım.

Sonra araya uzun bir dönem girdi. İş hayatı, evlilik, çocuklar vs… Ama çocuklar büyüyünce, gençlik zamanımdan beri yazmaya olan sevgim ve meylim yine canlandı. Ancak ciddi bir farkla... Gençlikte, ekonomi olan odak noktam olgunlaşmış, yeni bir boyut kazanmıştı. Artık önemli olanın bizim para peşinde ne kadar koştuğumuz veya ekonomik verilerin ne kadar iyi olduğundan çok, Tanrı’nın bize bahşettiği bereket olduğunun bilincine varmıştım.

Biraz düşününce herkes fark edebilir ki, birçok zaman ekonomik veriler çok iyiyken ve biz çok çalışıyorken bir şeylere para yetiştirmekte zorlanırız. Bazen de ekonomi genelde kötüyken ve biz çok da çabalamıyorken pek para sıkışıklığı hissetmeyiz. Tabii ki çabamız ve ekonominin genelde iyi olması olumlu etki eder, ama kazanılacak paranın miktarı ve bereketi tamamen Tanrı’nın elindedir. Bunu fark etmek, bir anda hayatımızın odak noktasını değiştirebilir. Nitekim benim de hayata bakış açım değişti. İşte ilk yazımda, öncelikle sizinle bu farkındalığı ve değişimi paylaşmak istedim.

Bu farkındalığı aslında ilk olarak klasik 40 yaş olgunlaşmasıyla hissettim ve arayışlara girdim. Önce felsefe kitapları okudum. Sonra Uzakdoğu felsefeleri, Reiki, astroloji vs. üzerine kurslara katıldım. Pek çok şey öğrendim. Sonra Kabala ile tanıştım. Kabala’daki müthiş derinlikten etkilendim. En sonunda da kulağımı hâlâ tersten tuttuğumu fark edip tüm bilgeliklerin ve felsefelerin kökü olan Tora öğrenimine geçtim. Çok sayıda kitap okudum. Pek çok değerli ravlarımızın derslerine katıldım. Bu arada Kabala çalışmalarıma da devam ettim. Öğrendiklerimi yakın çevremle paylaşmaya çalıştım. Şimdi de sizlerle bir şeyler paylaşmaya, biraz farkındalık yaratmaya ve biraz düşündürmeye çalışacağım. Umarım Tanrı yardım eder ve faydalı olabilirim.

Neler mi yazacağım? Yazılarımda birkaç alt bölüm sunacağım. ‘Haftanın Konusu’nda Tora’nın gerçekliği, bilimle bağlantısı, bize vermek istediği genel mesajlar ve hayat felsefesiyle ilgili konulardan bahsedeceğim. ‘Peraşalardan Kıssalar’da haftanın peraşalarından hayatımıza alabileceğimiz bazı dersler neler olabilir, bunlardan bahsedeceğim. ‘Bunları Biliyor muydunuz?’da geniş toplumca çok bilinmeyebilecek Tora ve Kabala’yla ilgili bilgiler paylaşacağım. ‘Sorularla Düşünelim’de Tora’da düşünmeye iten bazı sorular soracağım. Bunları düşünmenizi ve araştırmanızı istiyorum. Bu yolculuk bakalım sizi nereye götürecek? Yazımın sonunda da vereceğim iletişim adresine* yollayacağınız yorum ve eleştirilerinizle ilgili uygun paylaşımlar yapacağım. Önemli olan dayanışma içinde en doğru cevaplara ulaşmak.

 

Haftanın konusu: Bir yaşam kılavuzu olarak Tora…

Rabilerimiz, her zaman Tora’nın bizim yaşam kılavuzumuz olduğunu söyler. Yaşadığım bir deneyim, bana bu sözün ne kadar doğru olduğunu düşündürdü. İşten bir arkadaşım son model bir Mercedes araba almıştı. Bir gün, birlikte bir yere gitmemiz gerekti ve arabasına bindim. O sürerken ben de arabayı incelemeye koyuldum. Kontak anahtarı yoktu, el freni yoktu veya kavrayışımın dışında bir şekildeydi. Her şey dokunmatik ayarlanıyordu. Hayranlıkla izlerken sormadan edemedim. “Bu arabayı nasıl kullanıyorsun? Beni oturtsan bloke olurum” dedim. Bana torpido gözünü açmamı ve kocaman kullanım kılavuzunu çıkarmamı söyledi. Kılavuza göz attığımda birçok sayfada altı çizili satırlar gördüm. “Bunlar ne?” diye sorunca bir hafta boyunca kılavuzu inceleyip, önemli yerleri çizdiğini, hâlâ ara sıra açıp baktığını belirtti. Yani arabayı kullanabilmek için kılavuzda yazan bilgilere ihtiyaç vardı. Belki hiç kılavuzu okumadan da, araba kullanmayı bilen biri orasını burasını kurcalayarak arabayı çalıştırıp yürütebilir. Ama asla o mükemmel araçtan gereken randımanı alamaz, hakkını veremez. Dahası yanlış bir yere basarsa aracı bozabilir veya bir kazaya bile sebebiyet verebilir. İşte bu olay, bizim de yaşam kılavuzumuz olarak Tora’ya ne kadar ihtiyacımız olduğunu anımsattı. Nasıl ki arabanın kılavuzunda, şunu yapmak istiyorsan şu düğmeye basın, şöyle bir ışık yanarsa bu düğmeye basın, şu düğmelere ise hiç basmayın diye uyarılar yapıyorsa, Tora da bizi hayatımızda hangi durumlarda ne yapmamız, ne yapmamamız gerektiği konusunda uyarıyor ki; hayatımızı doğru ve randımanlı şekilde yaşayalım, hayati yanlışlar yapmayalım. Ama maalesef, nasıl ki arabanın kılavuzunu iyice okumadan el yordamıyla o arabayı kullanmaya çalışan kişiler varsa, etrafımızda da bir Yahudi’nin yaşam kılavuzu olan Tora’yı hiç incelemeden, dikkate almadan, hayatı kendi dilediği gibi yaşamaya çalışanlar var. Sonra da hayatın zorluklarından, çekilen acılardan, başlarına gelen sıkıntılardan şikâyet ediyorlar. Oysaki yaşam kılavuzu hemen orada. Hepsini örneklerle anlatıyor. Aç bir bak!

Tora’da yazdığı gibi “Tora’nın bu sözleri, senin için erişilmez değildir... Senden uzakta değildir… Sana çok yakındır. Ağzında ve kalbindedir, yapman için...” İlerleyen yazılarımda Tora’nın bizi hangi konularda örneklerle nasıl uyardığını ve doğru davranışları nasıl öğrettiğine dair bilgiler paylaşacağım.

 

Peraşadan kıssalar

Tora’nın okuma döngüsünü tamamlayarak tekrar Bereşit’le yeni seneye başladık. Bereşit, Tora’nın en derin ve gizemli bölümlerinden biri. Her cümlesi, her kelimesi, hatta her harfinde bile gizem ve mesajlar var. Daha ilk kelime olan Bereşit, içinde ‘bar’ (oğul/ hububot), ‘bara’ (yaratmak) ‘baroş’ (ilk başta), ‘roş’ (baş), ‘raşi’ (önde, başta gelen), ‘reşit’ (ilk, her şeyden evvel), ‘şabat şaav’ (emmek), ‘şav’ (geri dönmek) vs gibi pek çok kelimeleri içeriyor. Tanrı’nın Tora’yı neden Bet harfiyle başlattığı ile ilgili midraşlarda ve Kabala’nın temel kitabı olan Zohar’da birçok anlatım var. Peraşanın içinde geçen ‘Beibaream’ (yaratıldıklarında) sözcüğünde hey harfinin küçük yazılmış olmasından yapılan çıkarımlar, bu sözcüğün ‘be Avra(h)am’ (Avram uğruna) mesajı içerdiğini ve adeta yaratılışın Avra(h)am’ın uğruna yapılmış olduğu ve o küçük hey harfinin, başta adı Avram’ken, Tanrı tarafından ismine eklenip Avra(h)am haline getirilerek “Aram’ın Atası’ olmaktan ‘Halkların Atası’ olmaya yükseltildiği vurgulanıyor. Yani Tora, sandığımız ve bildiğimizden de çok daha derin. Denize ilk giren biri sığ sulara basıp ilerleyene ve yüzmeye başlayana kadar denizin ne kadar büyük ve derin olduğunu kavrayamıyor. Ama uzun süre yüzüp açılınca, denizin büyüklüğünü ve aslında ne kadar derin olduğunu kavramaya başlıyor.

Tora, ilk başlarda Tanrı için hep ‘Elokim’ (yargı içeren) ismini kullanıyor. İlk yedi günün yaratılış sürecinde hep bu isim var. Sonra insanın anlatımına geçişte ‘Aşem - Elokim’ olarak bileşik bir isim kullanıyor ve Tanrı’nın merhamet özelliğini de katıyor. Ama günah işledikten ve Eden Bahçesinden kovulduktan sonra artık sadece ‘Aşem’ (Tanrı’nın 4 harfli merhamet içeren) ismini kullanıyor. Yani Tanrı’nın ilk başta niyeti evreni salt yargı niteliğiyle yönetmekti.

Doğru davranışın hemen ödülü, yanlış davranışın hemen cezası söz konusuydu. Ancak insanı yarattığında ve onun, özgür iradesiyle günah işleme potansiyeli olduğunu gördüğünde merhamet özelliğini de kattı. Yasak meyveyi yiyip de ceza alınca ve Cennet Bahçesinden kovulunca ise, artık merhamet özelliğini sürekli ön planda tutması gerekti. Peki, burada bir soru akla geliyor. Neden ‘Elokim’den ‘Aşem’ ismine geçerken, bir ara isimle geçiş yaptı Tanrı? Çünkü Tanrı sert geçişler yapmak istemedi. Nasıl ki sabahtan geceye veya geceden sabaha geçerken direkt geçiş olmaz, arada alacakaranlık vakti vardır, böyle yumuşak bir geçiş yaptı Tanrı. Ve her ne kadar Adem’e ve Havva’ya cezalar verdiyse de, onlara merhamet de gösterdi. Onlara deri giysiler yapıp giydirdi ve onların birlikte olup soylarını çoğalmalarına izin verdi. Aynı şekilde, Kayin de günah işledikten sonra onu cezalandırdı. Ama yine merhamet edip, birinin onu tanıyıp öldürmemesi için alnına bir işaret koydu ve yine eşi ile birlikte olup çoğalmalarına izin verdi.

Tanrı’nın merhameti anlayışımızın çok üzerinde. Ama bu merhamette güvenip bunu istismar etmeye çalışanlar bilmelidir ki, Tanrı merhamet gösterse de bir şekilde cezalandırmaktadır da… İnsanları yanıltan şey zaman kavramıdır. Yani bir günahın cezası hemen başımıza gelmediği için bazen ceza olmadığını düşünenler vardır. Hâlbuki sadece Tanrı sabırla bekleyip bizi izlemeye almakta ve bir süre teşuva yapmamızı beklemektedir. Günahların ceza mekanizması ile ilgili ve hangi koşullarda teşuvamızın kabul edilebileceğiyle ilgili bilgilere ileride değineceğim.

 

Bunları biliyor musunuz?

-       Tanrı’nın Elokim isminin gematriasının (harflerinin sayısal değeri) 86 olduğunu ve bunun ‘teva’ (doğa) kelimesininkiyle aynı olduğunu. Tanrı’nın Elokim isim özelliklerini doğanın içinde görebileceğimizi…

-       Yaratılışın ilk günü “Işık Olsun / Yei Or” sözündeki ‘yei’ kelimesinin gematriasının 25 olduğunu ve bu ilk günün 25 Tişri olduğuna dair bir ipucu verdiğini…

-       Adem’in, yasak meyveyi yaratıldığı altıncı günün kalan son üç saati yememeyi başardığı takdirde, yedinci gün olan Şabat’ta yeme izni çıkacak olduğunu ve bu günahın tikunu olarak Bene İsrael’in her dikilen meyve ağacının ilk üç yıl meyvesini yemenin yasak olduğunu…

-       Havva’nın gematriasının 19 olup Adem’in kaburgasından yaratıldığını ve kaburga (tsela) kelimesinin gematriası 190 olduğundan, Havva için Adem’in ‘maaseri’ (yüzde 10’u) dendiğini…

-       Tarihte ilk edinilen duayı, yağmurun yağıp toprağı sulaması ve yeryüzü bitkilerinin ortaya çıkması için Âdem’in ettiğini…

-       Peraşa’da beş kez geçen ‘or’ (ışık) kelimesinin, ışığa benzetilen Tora’nın beş kitabını simgelediğini…

-       Yine “Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü” cümlesindeki ‘Et Aor’ (ışığın) kelimesinin gematriasının ve ‘Ba Tora’ kelimesininkinin aynı ve 613 olduğunu, bunun da Tora’daki mitsva sayısına karşılık geldiğini…

 

Sorularla düşünelim

Bereşit 4.8’de “Kayin, Evel’e (bir şey) söyledi. Sonra Kayin, Evel’e karşı kalktı ve onu öldürdü” diyor. Acaba Kayin, Evel’e ne söylemiş olabilir ki sonra da onu öldürsün? Bunu da lütfen siz düşünün.

Bir sonraki yazımda yorum ve eleştirilerinize de vereceğim ‘Sizin Paylaşımlarınız’ bölümünde bu soruyla ilgili düşüncelerinizi de paylaşmayı umuyorum.

*Yorum ve paylaşımlarınız için e-mail adresim: [email protected]

Sevgi ve Işık’la kalın…

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün