Istanbul Fringe Festival

Türkiye’de ilk kez 18-22 Eylül 2019 tarihlerinde gerçekleşen Istanbul Fringe Festival, bu sene 21-27 Eylül arasında, COVID-19 tedbirleri çerçevesinde çevrimiçi olarak gerçekleşiyor. YouTube, Zoom, WhatsApp ve diğer sosyal medya mecralarından ücretsiz olarak izlenebilecek festivalde 15 topluluğun dans, performans, tiyatro gösterileri, atölye çalışmaları, sanatçı-izleyici buluşmaları, söyleşiler ve kapanış partisi yer alıyor.

Erdoğan MİTRANİ Sanat
2 Eylül 2020 Çarşamba

Istanbul Fringe, hem gösterileri, turneleri ve yaratım süreçleri iptal olan veya ertelenen, gelirleri durma noktasına gelen sanatçıları desteklemek hem de Istanbul Fringe Festival organizasyonuna devam ederek, alternatif ve erişilebilir bir festivali İstanbul’da sürdürülebilir hâle getirmek için, isteyen kişi ve kurumların sanatçılara ve festivale fon sağlayabilecekleri bir destek fonu da oluşturuyor. Bu fon, bağış olarak değil, gelecek senenin Fringe Festival biletlerini şimdiden satışıyla oluşacak. 1 Temmuz - 31 Ekim tarihleri arasında satışta olacak Destek Biletlerini alanlar, seçtikleri kategoriye göre, Istanbul Fringe Festival 2021 gösteri, etkinlik ve atölyelerine katılabilecekler. Destek Bilet kategori ve fiyatlarına festivalin web sitesinden ulaşılabiliyor.

Istanbul Fringe Festival 2020 kapsamındaki gösterileri kısaca tanıyalım:

Cocoon (Dans gösterisi, İtalya, 10 dakika. Koreograf: Brian Scalini; Dans: Teresa Pereira)

Cocoon, sıradan insanların günlük yaşamını sonsuza kadar değiştiren gerçek travma hikayelerinin araştırıldığı ‘Walking Wounded Series’ içinde yer alan tek kişilik bir dans gösterisi. Beden geçmişin bütün anılarını depolar, bizi toplumdan korumaya çalışır ama hayat saklanmanın bir seçenek olmadığı durumlarla karşımıza çıkar. Bu anlarda savunmasız kalırız, şimdimizi ve geçmişimizi gizlemekten aciz ikinci bir deriyle, kıyafetlerimizle…

Coup de Foudre (Performans, Belçika, 30 dakika. Ekip: Giolisu/Teatro Pachuco, Performans / Oyuncular: Lisa Da BoitRudi Galindo)

Coup de Foudre iki erkeğin aşk hikayesi. Aynı zamanda yanlış anlaşılmalardan, şefkatten, yalnızlıktan ve suç ortaklığından bahseden, eski bavulların, sahte bıyıkların ve plastik tavukların aşk hikayesi. Bir kadın ve bir erkek bizi gerçekle hayal arasında kalan bir sessiz sinema dünyasına doğru çeker. Birlikte bir hareket dili oluşturur ve dans ile tiyatronun sınırlarını zorlayan sessiz bir diyalog inşa ederler. 
Daughters (Performans, Romanya, 40 dakika. Koreografi: Simona Deaconescu,Performans: Georgeta CorcaSimona DabijaTeodora Velescu)

Patenleri üzerinde duran üç kadın, ironi ve gerilimle kurgulanmış mikrotarihlerle oynar. Onlar; gerçeğin hiç de göründüğü gibi olmadığı absürt bir toplumun, dirençli bir halkın ve zihni bulanık bir neslin kızlarıdır. Daimi bir gerilim ve birikmişlikle dolu bedenleri cinselliği, iktidarı ve özgürlüğü keşfeden sayborglar gibi hareket eder. Modern büyücüler gibi davranan üç kadın dansçı, geçmişteki anılarını ve gelecekle ilgili fantezilerini paylaşırken zayıflıklarını da göstererek, ani duraklamalar ve akışlarla zamanı esnetir. 

Erkek Cinayeti (Performans, Türkiye, 45 dakika)
İstanbullu bir performans sanatçısı, New York’ta intihar eden Arpad Miklos’un yasını tutmaktadır. Ünlü porno yıldızının hayatına son verme kararını anlamak için giriştiği sosyal otopsi sırasında; hem kendisinin, hem de Türkiye’deki bazı sanat kurumu çalışanlarının ellerini kana bulamadan da olsa bu olaya karıştığını keşfedecektir.

Hal (Performans, Türkiye, 18 dakika)

(I) Bir şeyin içinde bulunduğu şartların veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet; davranış, tavır.
(II) a. Sebze, meyve, bakliyat vb.nin satıldığı yer.
(III) (mec.) Kötü durum, sıkıntı, dert.
(IV) a. (tar.) Tahttan indirme.

Home (Performans, Almanya, 20 dakika. Koreografi & Performans: Sebastian Abarbanell, Özgün Müzik: Drew Lewis)

Ev genellikle içini dolduran, güven ve konfor hissi veren insanlarla ilişkilendirilir. Etrafımızdaki ilişkiler sallanmaya başladıkça biz de evimizin temin ettiği zemini kaybetmeye başlarız. Üstünde duracak yeni bir zemin oluşturmaya çabalarken, bize en başından beri güven, istikrar ve kararlılık sağlayan gerçek evimizin aslında bedenimiz olduğunu fark ederiz. ‘Home (what we lost what is us)’ bu farkındalığın bir dışavurumudur. Bedenimizin dışında kaybolduktan sonra tekrar kendimize yaptığımız bir yolculuk… Lost in Grey (Dans, Tayvan, 45 dakika. Sanat Yönetimi & Koreografi: Chung An Chang, Dans: I-hua Yeh, Shih Yun FengChing Ying WengYi Chen JuanYing Chia Huang, Chia Hen Lin)

Tek bir performansta insan psikolojisini dizginlemeye çalışan cesur ama bir o kadar da şefkatli bir deneme olan ‘Lost in Grey’de, dinamik hareketler, multimedya projeksiyonu ve deneysel bir rock müziği kullanılarak, Tayvan ve dünyanın geri kalanındaki davranış bozukluklarının hem saldırgan hem de oldukça insani bir yansıması sahneye konuyor. Dansçıların bedenleri; öfkeli hareketlere, biçimsiz algılara ve etkileyici duygulara aracı oluyor.

Mutante (Dans, Belçika, 45 dakika. Koreografi & Sahne Tasarımı: Pierre Larauza, Emmanuelle Vincent, Performans: Emmanuelle Vincent) Vietnam’a özgü kentsel bir özellik olan kadınların motosiklete binerken güneşten ve kirlilikten korunmak için vücut ve yüzlerini tamamen örtmelerinden ilham alan ‘Mutante’  heykel ve dans arasındaki türler arasılığı, hareketin heykelleştirilmesi üzerinden inceler. Sürekli dönen bir mekanizma üzerinde duran maskeli performansçı heykelsi hareketler ve pozlar sergiler. Üzerindeki katmanlar giderek artar ve artık hiçbir şey göremez.

Pan–Catwalk (Performans, Hollanda, 33 dakika. Konsept: Zwermers, Perfromans: Inez WoltersPaul van de Waterlaat)

Kıyafetlerimiz kim olduğumuzu, kim olmak istediğimizi ve hatta kim olmak zorunda kaldığımızı ifade ediyor. Zwermers ekibi, iki oyuncu, bir kemancı ve bitmek bilmez kombin önerisiyle insanlığın çeşitliliğine ve renkliliğine övgü sunuyor. ‘İkinci deri’ bizi ne kadar tanımlıyor? İnsanlar mı kıyafeti taşıyor, kıyafetler mi insanları? Zwermers ekibi cinsiyet ve kimlik üzerine eğiliyor; insanları etiketlerden arındıran, kadınlık - erkeklik hakkındaki kuralcı çerçeveleri sorgulayan bir inceleme sunuyor.

Pillow Fight (Performans, İngiltere, 15 dakika. Performans: Laura Kenyon, Paul Davies)

Dans, tiyatro ve acroyogayı birleştiren ‘Pillow Fight’ iki tuhaf ama sevimli karakteri mizahi bir atmosferde buluşturuyor. Gökten düşmüş gibi görünen bir yatakta yatan, yuvarlanan ve zıplayan performansçılar, en sıkıcısından en abartılısına günlük eylemlere mizahi bir dille yaklaşarak klişeleri farklı bir açıdan göstermeye çalışıyorlar.

Songs of Ri (Performans, Rusya, 30 dakika. Koreografi: Daria Vergizova, Performans: Ayami OkiKsenia DzyubaDaria GruzdevaVictoria BogomazovaAnastacia Trifonova)

Besteci Anzhelika Gabibova’nın seneler önce bestelediği bir dizi şarkıdan ilhamla ortaya çıkan gösteride her şarkının kendine has hikayesi vardır. Harika ironi, trajedi ve melankoli potpurisinde Beatles’tan alıntılar, Marina Tsvetaeva’nın şiirleriyle birleşir, İngiliz bir folk şarkısında Nirvana tınıları duyulur, BachSchubert ve Mahler ekoları yankılanır.

Traverser la Riviere Sous la Pluie (Performans, Fransa, 65 dakika. Yönetmen: Thylda Barès, Oyuncular: Andrea BoerydElizabeth MargeresonYen Ling ChangPaul ColomSencan Oytun TokuçSturla AlvsvågTibor Radvanyi)

Valizin içinde Belçikalı bir nine, onu sürükleyen ve ona ölümüne bağlı Türk oğlu; hamile bir İngiliz kadın, Norveçli kocası ve onların kocaman İsveçli bebekleri… Uzaklardan gelen silah seslerinden, neredeyse yanlarında hiçbir şey olmadan kaçan bir grup insan kendini bir nehrin kenarında bulur. Maalesef nehrin üzerinde bir köprü dahi yoktur? Nehrin öbür tarafında ise, iki asker, her nasılsa, emirlere uymaya çalışırlar. 

Dünü bugünü ve yarını olmayan, sonsuz bir döngünün içinde olan bu kurbanlar birbirleriyle uğraşırlarken, ‘insani’ yardımlar gelir, ölümüne yaralı biri geçer, avare bir turist ziyaret eder ve elbette vazifesine aşık bir gazeteci bu durumu belgeler. Bu oyunda kader yoktur, sadece tesadüfler, fırsatlar, beraberce buldukları, hayati yollar vardır…

Wolfgang (Performans/Dans, Almanya, 90 dakika. Proje ve Performans: Chloé BeillevaireJean BermesSteven Chotard, Giancarlo D’Antonio, Isabelle  GatterburgJoscha HalderCaroline Intrup, Andreia Rodrigues)

Bölgeselleşme; ister kartografik, ister evrimsel, ister sadece kafada olsun, kesin bir süreçtir. Konuşmacı, orkestra şefi, müzisyen ve kamyon şoförü, koro, beş-altı dansçı ve bir çocuk… Kurlar gibi, kuzun süre önce kovuldukları Avrupa’ya doğru dans ediyorlar. Uluyan kurtlar düşüncenin bariyerlerini yıkıyor ve sosyal etkileşimin nasıl huzur ve güven içinde yaşanabileceğini gözler önüne seriyor.

Hepinize sağlıklı seyirler dilerim.

 

 

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün