Tanrı’ya dönüş-Teşuva sürecinin başlangıç noktası: TİŞA BEAV

Nazlı DOENYAS Kavram
22 Temmuz 2020 Çarşamba

 

Tişa BeAv, kendimize ve Tanrı'ya yakınlaşma, Tanrı’ya dönme süreci olan, Yom Kipur'da tamamlamayı umduğumuz teşuva sürecinin başlangıç noktasıdır. Bugün kederle yüzleşmeye hazır olduğumuz için özümüze, içimizdeki Tanrısal kıvılcıma dönmeye başlıyoruz.

Tişa BeAv orucu bu yıl 29 Temmuz Çarşamba gün batımında başlayıp ertesi gün -30 Temmuz- yıldızların çıkmasıyla sona erecek.

 

Yahudi takvimindeki en üzücü gün olan Tişa BeAv, Yahudi hayatının merkezi olan ve Tanrı’nın Varlığı’nı -Şehina- barındıran I. ve II. Bet Amikdaşların yıkıldığı, ilk Haçlı Seferinin başladığı, Yahudilerin Varşova Gettosundan sınır dışı edilmeleri ve bunu takiben kitlesel olarak yok edilecekleri imha kamplarına gönderilmeleri gibi birçok trajediyi içimiz kanayarak hatırladığımız çok acı, çok kederli bir gündür.

Tişa BeAv aynı zamanda Roş Aşana ve Yom Kipur ile sonuçlanan sürecin başlangıcı olan Roş Aşana’dan tam olarak yedi hafta önce gelir. Tişa BeAv, bir dönüş anıdır, inkârdan uzaklaştığımız, gerçeklerle yüzleştiğimiz, kendi yaşamımızdaki sürgün ve uzaklaşma ile karşı karşıya kaldığımız andır; Tanrı'dan uzaklaşma, kendi özümüzden uzaklaşma ve etrafımızdakilerden uzaklaşma. 

Tişa BeAv, kendimize ve Tanrı'ya yakınlaşma, Tanrı’ya dönme süreci olan, Yom Kipur'da tamamlamayı umduğumuz teşuva sürecinin başlangıç noktasıdır. Bugün kederle yüzleşmeye hazır olduğumuz için özümüze, içimizdeki Tanrısal kıvılcıma dönmeye başlıyoruz.

Tişa BeAv gibi önemli bir dönüm noktasına, Şiva Asar BeTamuz orucundan başlayarak hazırlanmaya başlıyoruz. Şiva Asar BeTamuz’dan Tişa BeAv’a kadarki üç hafta, yoğunluğu giderek artan bir yas süreci yaşanır. Tişa BeAv’dan hemen önceki Şabat Hazon’da üç haftanın en yoğun yas dönemi başlar. Aynı zamanda Şabat Hazon’da Tanrı’nın Gözü’nde anlamlı bir orucun nasıl olması gerektiğine dair önemli ipuçları buluruz. Tişa BeAv’dan sonra gelen Şabat Nahamu, bize acının en yoğun olduğu dönemlerden sonra teselli bulacağımızı ve umut verici günlerin geleceğini müjdeler.

 

ŞABAT HAZON - 25 Temmuz Cumartesi

Tişa BeAv’dan önceki Şabat (bu yıl 25 Temmuz Cumartesi), Şabat Hazon Vizyon Şabat’ı adıyla anılır. Bu isimle anılmasının bir sebebi, Tişa BeAv’dan önceki Şabat’ta okunan Devarim Peraşasının aftarasının ‘Hazon Yeşayau-Yeşayau’nun gördüğü vizyon’ kelimeleriyle başlamasıdır (Yeşayau 1:1-27).

Aftaranın giriş bölümünden itibaren peygamber Yeşayau, Tanrı’nın sözlerini Yahudi halkına aktarır. Tanrı, halkı akla gelebilecek en sert şekilde eleştirir ve ekler: “Bolca yaptığınız korban kesimlerine Benim ne ihtiyacım var? Korbanların temel amacı teşuva yapan birinin pişmanlıkla günahını itiraf etmesine yardımcı olmak değil mi? Teşuva yapmaksızın getirdiğiniz korbanlardan bana ne? Bıktım… Zira günahkârların formalite icabı yaptıkları korbanlar Benim Gözümde iğrençtir… Kalbiniz bana sadık olmadıktan sonra gelip Avlularım’a ayak basmanızı kim istedi sizden?” (Yeşayau 1: 13-14)

Peygamber Yeşayau’nun aktarımı, Tanrı’nın Gözü’nde değerli olduğuna inanarak yaptığımız korbanlarımızın da, dualarımızın da teşuva eşliğinde yapılmazlarsa hiçbir anlamı olmadığını, Tanrı’nın bunlarla ilgilenmediğini, hatta bunlardan hoşnut olmadığını açıklar. 

Ve birkaç pasuk sonra, Tanrı’nın isteğinin anlamsız korbanlar olmadığını, bizden ne beklediğini net olarak anlatır: “İyilik yapmayı öğrenin, adaleti tecelli ettirmek için davaları iyice araştırın, haksızlığa uğrayanın davasını düze çıkarın, yetimin davasını elinize alın, dulun mücadelesini verin”(Yeşayau 1:17). 

Belki halkın hâlâ anlayamamış olma ihtimaline karşı birkaç pasuk sonra daha detaylı bir şekilde açıklar: “Yöneticilerin yoldan çıkmışlar ve hırsızların ahbapları haline gelmişler. Hepsi rüşvet seviyor ve kayırmalar peşinde koşuyor. Yetimin davasını ele almazlar, dulun mücadelesi onlara gelmez”(Yeşayau 1:23).

Peygamber Yeşayau, maddi ve manevi ihtiyaçlıları görmezden gelmemizin, Tanrı’nın bize kızgınlığının ana nedeni olduğunu açıklar. Toplumdaki en savunmasız kişiler olan yetim ve dul kadınlara kol kanat gerilmediğini, hakkının savunulmadığını ve ihtiyaçlarının dikkate alınmadığını belirtir.

Ortaçağ Tora yorumcusu Raşi’ye göre, peygamberin eleştirisi, mahkeme sisteminin savunmasızları görmezden gelmesini, yalnızca varlıklı ve etkili olanlarla ilgilenmesini hedef alır. Bir toplumun mahkeme sistemi savunmasızlara haksız muamele ettiğinde, sorumluluk sadece tek bir kuruma değil, bütün topluma aittir. 

Tişa BeAv’dan önceki Şabat’ta okunan bu aftara, birkaç gün sonra tutacağımız orucun nasıl olması gerektiği konusunda bize değerli ipuçları verir. 25 saat boyunca bir şey yiyip içmediğimizde, orucun sadece en alt seviyesini yerine getirmiş oluruz. Orucun asıl amacı, durup düşünmek, hayatımızı, yaptıklarımızı gözden geçirmek, Tanrı’nın benzeyişini hayatımızın hangi alanlarında yansıtıp nerelerde eksik kaldığımızı fark etmek ve eksikliklerimizin bilincine varıp bunları tamamlamaya niyet etmeye yoğunlaşmamızı sağlamaktır. Bunları yapmadan sadece bir şey yemeyip içmememizin, Tanrı Gözü’nde bir anlamı olmayacağını, Şabat Hazon’da okunan aftarada Peygamber Yeşayau’nun ilettiği sözlerde açıkça görebiliyoruz.

Yeşayau Peygamber, Yeşayau kitabının ilerideki bölümlerinde Tanrı’nın istediği şekil orucu, Tanrı’nın Sözleri ile detaylı olarak tarif ediyor: “Bugünkü gibi oruç tutmakla sesinizi yükseklere duyuramazsınız. İstediğim oruç bu mu sanıyorsunuz? İnsanların isteklerini denetlemesi gereken gün böyle mi olmalı? Kamış gibi baş eğip çul ve kül üzerine mi oturmalı? Siz buna mı oruç, Tanrı’yı hoşnut eden gün diyorsunuz? Benim istediğim oruç ezilenleri özgürlüğe kavuşturmak, yiyeceğinizi açla paylaşmak değil mi? Barınaksız yoksulları evinize alır, çıplak gördüğünüzü giydirir, yakınlarınızdan yardımlarınızı esirgemezseniz, ışığınız tan gibi ağaracak, çabucak şifa bulacaksınız. O zaman Tanrı yardım çağrılarınızı yanıtlayacak, O’nu çağırdığınızda ‘İşte Buradayım’ diyecek”(Yeşayau 58:4-9).

ŞABAT NAHAMU - 1 Ağustos Cumartesi

Tişa BeAv ile Roş Aşana arasındaki yedi aftara* Şiva DeNehemta / Teselli Yedilisi olarak adlandırılır. Bu aftaralar, Yeşayau Peygamber’in kitabından, Bet Amikdaş’ın yıkılışından duyulan acıyı bir nebze olsun teselli edebilecek ve gelecek için ümit veren bölümlerdir. Bu aftaralarda Yeşayau Peygamber, çok üzgün olan Yahudilere, günah işledikleri, suçlu oldukları halde Tanrı’nın onları hiç bir zaman unutmayacağı, ışıklı günlerin yakın olduğu mesajını verir.

Şiva DeNehemta aftaralarının ilki Tişa BeAv’dan hemen sonra gelen Şabat’ta okunan Nahamu -Teselli, avunma- aftarasıdır. Bu isimle anılmasının sebebi, aftaranın giriş cümlesidir: “Avutun, avutun halkımı diyor Tanrı’mız” (Yeşayau 40:1). Tişa BeAv’dan sonraki ilk Şabat da, Şabat Nahamu / Teselli Şabat’ı olarak adlandırılır.

Şiva Asar BeTamuz, Üç Hafta ve Tişa BeAv’daki yoğun içe dönüş, iç sorgulamamız ve yaşadığımız hüzünlü dönemden sonra, Yeşayau’nun Yahudi halkının Tanrı’nın Eliyle teselli bulacağını haber vermesi, en üzüntülü anlardan sonra bile ışığın geleceğine olan inancı kuvvetlendirir.

Ek olarak Zeharya Peygamber, oruç günlerinin ilerde mutluluk günlerine dönüşeceğini de müjdeler: “Dördüncü, beşinci, yedinci ve onuncu ayların oruçları, Yahudi halkı için sevinç, coşku dolu bayramlar olacak. Bu nedenle gerçeği ve barışı sevin” (Zeharya 8:19).

R. Shlomo Riskin, bu kadar acı olayların yaşandığı Tişa BeAv’ın bir bayram haline gelmesinin nasıl mümkün olabileceğini sorgular. Pesah, Sukot, Purim ve Hanuka gibi bayramlarımızda günün kutsallığı, Tanrı’nın atalarımız için o günlerde, takvimin o döneminde gerçekleştirdiği İlahi mucizelerden oluşur. Halkımız için en korkunç yıkım günü olan Tişa BeAv’ı nasıl diğer bayramlarımızın doğasında var olan kutsallıkla aynıymış gibi kabul edebiliriz?

R.Shlomo Riskin, bu sorunun cevabının belki de Tişa BeAv sabahı okuduğumuz Vaethanan peraşasındaki bölümde (Devarim 4:25-40) gizli olabileceğini belirtiyor. Moşe Rabenu sahneyi terk etmeden önce ve İsraeloğulları Vaat Edilen Topraklara girmeden önce onlara veda konuşmasını yapar. Moşe Rabenu’nun sözleri, milletinin gelecekteki tarihi ile ilgili dikkat çekici bir kehaneti ve İlahi Anlaşmanın çocuklarının yenilmezliğine ve sonsuzluğuna olan sarsılmaz inancını yansıtır. Moşe Rabenu Kutsal Topraklar’a girince halkının yapacağı hataların bilincindedir. “Ülke’de çocuk ve torun sahibi olup sağlam bir şekilde yerleştiğiniz zaman yozlaşıp her şeyin suretinde heykeller yapacak, Tanrın Aşem’in Gözü’nde kötü olanı yapıp O’nu kızdıracaksınız… Ülke’nin üzerinde uzun süre kalamayacaksınız… Tanrı sizi halkların içine saçacak ve Tanrı’nın sizi aralarına güdeceği ulusların içinde az sayıda insan kalacaksınız” (Devarim 4: 25-28). Her türlü mantıksal, tarihsel ve sosyolojik açıdan bakıldığında Babil-Pers'de ilk elli yıllık sürgünlerinden sonra, bunu takiben neredeyse 20 yüzyıl süren ikinci sürgünün ilk yüz yılından sonra İsraeloğulları’nın ayrı bir etnik varlık olarak mevcudiyetlerini sürdürebilmeleri beklenemezdi.

Ancak Moşe Rabenu, tüm dünya tarihine ve olasılıklara meydan okumaya devam ederek ve tüm olumsuz şartlara rağmen benzersiz bir misyona sahip olan İsraeloğulları’nın bir ulus olarak asla yok olmayacakları kehanetini dile getirir. Moşe Rabenu şunları garanti eder: “Sonra Oradan Tanrı’n Aşem’i arayacaksın- ve bulacaksın, çünkü O’nu tüm kalbinle ve tüm canınla arayacaksın. Sıkıntıya düştüğünde ve tüm bu felaketler seni bulunca, günlerin sonunda Tanrı’n Aşem’e kadar döneceksin, O’na itaat edeceksin” (Devarim 4:29, 30).

Moşe Rabenu’ya göre bunun sebebi çok açıktır. “Çünkü Tanrın Aşem, Merhametli Tanrı’dır; seni bırakmayacak, seni yok etmeyecek ve kendilerine yemin etmiş olduğu atalarının antlaşmasını unutmayacaktır” (Devarim 4:31). 

Av ayının dokuzuncu günü-Tişa BeAv, tapınaklarımızın yıkılmalarına ve o günde gerçekleşen birçok felaketlere rağmen kutsal ve neşeli bir gündür, çünkü sürgüne ve zulme meydan okuyarak hayatta kalmaya ve gelişmeye devam ediyoruz! Bu, bizim her nesilde saldırılara maruz kalmamızın değil, her nesilde bize saldıranlara rağmen ayakta kalacağımızın, sonsuzluğumuzun işaretidir. Şabat Nahamu ve Teselli aftaraları bizi teselli bulmaya teşvik ediyor, çünkü kendi neslimizde deneyimlemeye başladığımız kurtuluş, Büyük Kurtuluş’un da gerçekleşeceğini garanti ediyor. Tişa BeAv’da gerçekleşen acı olayları hatırlarken, Moşe Rabenu’nun kehanetinin başlangıcına tanık olmanın büyük ayrıcalığını yaşıyor olduğumuzu da aklımızdan çıkarmamalıyız.

KISA KISA TİŞA BEAV ORUCU 

İsmi: Tişa BeAv, Av ayının 9’u anlamına gelir.

Neden oruç günü? Mişna Taanit 4:6, bu gün İsraeloğulları’nın başına gelmiş olan beş trajedi nedeniyle oruç tuttuğumuzu açıklar. Casusların vaat edilen topraklar hakkında verdikleri manipülatif rapor nedeniyle bu rapora inanan İsraeloğulları’nın Kutsal Topraklara girmeyecekleri hükmü verilir. I. Bet Amikdaş, Babil Kralı Nevukadnetsar tarafından ateşe verilip yıkılır. II. Bet Amikdaş Romalılar tarafından tahrip edilir. Yahudi direnişinin son kalesi olan Betar, Romalıların eline geçer. Bet Amikdaş ve Yeruşalayim Romalılar tarafından bir tarla gibi dümdüz edilir ve Aelia Capitolina adında putperest bir şehir haline getirilir.

Bu günün bir oruç günü olduğunu nereden biliyoruz? Neviim-Peygamberler kitabında, Zeharya Peygamber şöyle der: “Dördüncü, beşinci, yedinci ve onuncu ayların oruçları, Yahudi halkı için sevinç, coşku dolu bayramlar olacak. Bu nedenle gerçeği ve barışı sevin” (Zeharya 8:19). Tora’da ayların başı olarak belirtilen Nisan ayından sonra beşinci ay Av ayı, beşinci ayın orucu da, Tişa BeAv orucudur. 

Oruç zamanı: Tişa BeAv orucu (bu yıl) 29 Temmuz Çarşamba gün batımıyla başlar, ertesi gün, 30 Temmuz Perşembe akşamı yıldızlar çıkınca sona erer.

 

*Aftara: Neviim-Peygamberler kitabından okunan bölüm

Sağlığı elveren her Yahudi’nin tutması gereken Tişa BeAv orucunun hikâyesi, felsefesi ve oruç kuralları: http://www.sevivon.com/index.php?option=com_content&task=blogcategory&id=77&Itemid=52

Önemli Not: Yazıda kısa bir özet olarak verilmiş olan bilgiler, okuyucuya bu konular hakkında fikir vermek amacıyla Kutsal Kitap, Devarim (Gözlem) kitapları ve www.torahmusings.com, www.chabad.org, rabbisacks.org, velveteenrabbi.blogs.com, blogs.timesofisrael.com, jewishjournal.com sitelerinden derlenerek hazırlanmıştır. Cemaatlerin farklı gelenekleri ve uygulamaları olabildiği için, yas dönemi ve oruç ile ilgili yasaklar ve kısıtlamalar hakkında en doğru ve detaylı bilgiler için, cemaatin kendi Rabi’lerine başvurması gerekir. 

Katkıları için Rav İzak Peres’e teşekkür ederiz.

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün