Gülmek – güldürmek

Avram VENTURA Köşe Yazısı
11 Mayıs 2022 Çarşamba

Gülümseyerek yeni bir güne uyanmak, ne güzel bir duygu! Hayatın getirdiği tüm olumsuzluklara karşın, her şeye yeniden umutla başlamak…

Gülmenin, güldürmenin öncelikle insan olduğumuzu anımsatan davranışlar olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca mutlu olmak, herkese hoşgörüyle yaklaşmak, hayatımıza bir anlam katmak, yaşamımızı karartan her şeye karşı direnmek için, zaman zaman gülmecenin oluşturduğu içtenlik ortamına sığınıyoruz. Kuşkusuz bunu gerçekleştirebilmek için de farklı bir birikim ve yetenek gerekiyor. 

Konusu açıldığında belki yinelemiş oluyorum: gülmecenin olmadığı ortamlardan elimden geldiğince uzak durmaya çalışıyorum. Biliyorum, yalnız yaşamadığımız, birçok alanı başkalarıyla paylaştığımız sürece bu olası mıdır, diye düşünebilirsiniz. Ben de elimden geldiğince, diyorum. Kuşkusuz ortam derken, elbette ki bunu yaratan, içinde yer alan insanlardan söz ediyorum. Onların yaklaşımları, en sıcak şekilde beni kucaklayabildiği gibi, bütünüyle uzaklaştırabiliyor. 

Avusturyalı ünlü düşünür Ludwing Wittgenstein, birlikte olan ve aynı gülmece anlayışına sahip olmayan insanları şöyle tanımlıyor: İçlerinden biri diğerine bir top fırlattığında öbürünün topu yakalayıp ona geri atması gibi bir alışkanlık varken, bazılarının topu geri fırlatmak yerine ceplerine atmasına benzer bu durum. Bir başka deyişle, uygun bir şekilde karşılık verilmemesidir.

Nietzsche’nin şu sözünü de araya sıkıştırayım:

“Belki de en iyi ben biliyorum neden sadece insanın güldüğünü: yalnız başına o kadar derinden acı çekiyor ki kahkahayı icat etmesi gerekti.”

Birçok düşünürün gülmece ile ilgili yazılarını okuduğumda, bunu doğuran etkenlerle birlikte, çok farklı tanımlarla karşılaşıyorum. Bir kısmında insanın psikolojik yapısından sosyal konumuna kadar, üstlerindeki bir baskının dışa vurumu olarak ele alınıyor. Bu konudaki anlatımlar, tanımlar bir yana… Kaynağı ne isterse olsun, beni ilgilendiren gülmecedeki bu yaklaşımın hepimizde olumlu izler bırakan sonuçlarıdır. Sert değil, ılıman bir iklimde yaşamanın huzuru gibi gülmecenin egemen olduğu ortamlar da, benim için birer mutluluk nedeni olmaktadır.

Bu konuya girmeme Tufan Erbarıştıran’ın ‘Ortaçağ’da Kahkaha ve Karnaval’ kitabı neden oldu. Yazar bu kitabında karnavalın gelişimini ortaya koyduktan sonra, bu etkinlik sayesinde insanların gülmeyi yeniden keşfettiklerini söylüyor. Yine kitabın bir yerinde insanın gülmesini sağlayacak politikalar üretmenin, insana değer vermenin, beraberce gülme ve eğlenmenin, iletişim kurmanın toplumu özgürleştireceğini, barışı daha sağlam hale getireceğini vurguluyor. Daha da önemlisi:

“Gülme eylemi ve iradesi sayesinde toplumda sorulamayan tüm sorular sorulabilir, yanıt beklenir ve bu anlamda sistem eleştirisi de söz konusu olur. Gülme eylemi ve iradesi kişiye bir özgüven duygusu aşılar ki bu önlenemez bir güç anlamındadır. Cesaret ve özgüven birleştiğinde, aklın ve iradenin özgürleşmesiyle gerçeği arama yöntemi de başlamış olur.”

Dileyelim ki yüzümüzdeki gülümseme hiç eksilmesin!

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün