Herkes ´on beş dakika´ COVID olacak mı?

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
9 Aralık 2020 Çarşamba

Hafta sonu sokağa çıkma yasağından sonra, pazartesi sabahı evde derin bir sessizlik… Aile fertlerinin biri işe gitmiş, diğeri yürüyüşe… Saat 10.00 ve hâlâ çıkmaya hazır değilim. Kişinin bir başına kalıp dinginliği hissetmek istemesi de bir ihtiyaç. Gerçi evde herkes yetişkin. Buna rağmen kısıtlamanın getirdiği bir düzensizlik var. Her zamankinden fazla çalan telefonlar, bitmeyen ara öğünler, uzun saatler açık kalan televizyonun sesi, başka bir odadan yayın yapan klasik müzik konseri ve yinelenen bir soru: “Ne zaman yiyoruz/Yemekte ne var?”

↔↔↔

Dostların ve ne yazık ki gençlerin korona virüsüne yenik düşmesi karşısında sözler yetersiz kalıyor. Korku ve kaygı, pandeminin önüne geçmiş durumda.

↔↔↔

Büyükada ve Nişantaşı yazılarıma ara verdiren COVID-19, umarım herkese musallat olmadan yok olup gidecek. Veya Andy Warhol’un “Bir gün herkes on beş dakikalığına ünlü olacak” sözleri gibi herkes bir gün, on beş dakika için virüsü alıp, farkına bile varmadan üstünden atacak.

Küçük çocuklar için de yaşam kolay değil. Üç yaşına kadar ekran başından uzak tutmaya çalışan ebeveynler, sabırları son raddeye geldiğinde, prensiplerinden vazgeçip, ‘tablet/internet’ seçeneğini kullanıyor.

PCR testleriyle birlikte “Günaydın, iyi akşamlar” dercesine kullandığımız ‘pozitif/negatif’ sözcükleri, ne olduğunu tam anlamasalar da okul öncesi miniklerin kelime dağarcığına eklendi. Nitekim evlerinde virüs olan bir arkadaşın torununun, her kapı zili çaldığında, “Ben negatif, ben negatif!” diye seslenmesi kulağa hoş gelse de üzücü…

↔↔↔

Sabah kahvaltısına bağışıklık güçlendirmesi açısından Çinko, C, B, D vitaminleri yanı sıra tahin, zeytin ağacı yaprağı çayı gibi doğal besinler eklendi. Kimileri danışılmadan kullanılan bu ilaçlar ileride hareketsizlikten kaynaklanacak sorunlar kadar zarar verebilecek…

Bu arada evi havalandırayım derken, cereyanda kalmayın. Hapşırmayın, öksürmeyin, işler birbirine karışır şüphesiyle de, on beşte bir laboratuvarlara koşturmayın.

↔↔↔

Vakitlerinin bir bölümünü evde geçiren genç neslin bazıları, çocuklarıyla ilgilenmenin yanı sıra, mutfakta kalori hesaplamaya özen gösteriyor. Aralarında, kimileri etçil (karnivor), kimileri otçul (herbivor) kimileri de hepçil (omnivor) yani hem et, hem ot/sebze ile besleniyorlar. Pandemi süresince edinilen birçok takıntı gibi sanırım aşırı sağlıklı yeme/içme şekli de zamanla dengesini bulacak.

↔↔↔

‘Altmış beş yaş ve üstü’nün bir artı ve bir eksisini daha keşfettim. Lafın gelişi, “Bir iyi, bir kötü haberim var. Önce hangisini söyleyeyim?” denir. İyisinden başlayayım. Geçen gün bankaya gitmek zorunda kaldım. Gayet mesafeli şekilde sıramı beklerken gişeden seslendiler, “Altmış beş yaş üstü varsa gelsin lütfen.” Bende bir sevinç anlatamam. Kısa sürede işimi bitirdim, çıktım. Aklınızda olsun, daha birçok yerde sıra beklemiyorsunuz.

İkincisi pek hoş olmadı. Zamanımı değerlendirmek için yaptığım çekmece ayıklama operasyonu sırasında bir kutu ‘Mikado’ buldum. Yeni eğlence çıktı diye sevinirken pratik yapmayı denedim. Sonuçtan hiç mi hiç mutlu olmadım. Nedenini açık etmeyeyim ama, yaşıtlarımdan denemek isteyen varsa ödünç verebilirim.

↔↔↔

Önümüz Hanuka, diğer adıyla Işıklar Bayramı. Şimdiye kadar hanukiya deneyimi olmayan veya mumları yakmayı unutanlar bu sene bir farklılık yaratmayı denesinler. ‘Anerot Alalu...’ diyerek başlasınlar, gerisi gkendiliğinden gelecek. Hanukiyaların  mumları sekiz gün boyunca, önce evinize, sonra evrene umut ışığı yaysın.

Hanuka Sameah.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün