140 gün

Alber NASİ Köşe Yazısı
2 Eylül 2020 Çarşamba

Yeni ABD Başkanı’nın yemin edip göreve başlamasına 140 gün kaldı. Önümüzdeki 140 günlük süreç en azından şu anda dünya üzerinde yaşayan insanlar için en hareketli, kaotik ve aynı zamanda önemli günler olabilir.

ABD seçimleri öncesinde yapılan kamuoyu araştırmaları şu anda başkanlık koltuğunda oturan ve Cumhuriyetçi Parti adayı Donald Trump’ın tekrar seçilmesinin zor olduğunu gösteriyor.

İlginç olan Cumhuriyetçi Partiden seçilen ve 2000-2008 yılları arasında başkanlık yapan George Bush’un ve aynı dönem içerisinde savunma bakanlığı yapmış olan Collin Powell’ın açık bir şekilde Demokrat aday Joe Biden’ı destekliyor olması. Kısaca Trump, Cumhuriyetçilerden adayı olmasına rağmen Cumhuriyetçiler tarafından istenmeyen bir başkan. 

 2017 yılında koltuğa oturan Trump ilk sene kabinesini bile oluşturamazken sonraki iki senede aşırıya kaçan söylemleriyle ve biraz diktatör edasına rağmen düzelen ekonomi sayesinde ABD halkının önemli bir kısmının desteğini almayı başarmıştı. Ancak Korona virüsünün ABD’yi çok ağır vurması ve Trump’ın virüse karşı kayıtsız kalması sonrasında oluşan ekonomik krizle işsizlik oranlarının bir anda yüzde 20’leri aşması Trump’ın popülaritesini yitirmesine sebep oldu. Mütemadiyen hastalıkla ilgili Çin’i suçlaması da durumunu kurtarmaya yetmedi. Kısaca Trump, Demokratlar başkan adaylarını belirlemeden dahi kaybetmeye adaydı. 

Gerçi Demokratların da çok parlak bir aday çıkardığı söylenemez. Barack Obama’nın başkan yardımcılığını yapan Biden’ın politik kariyeri dışında pek bir meziyeti yok gibi. Kaldı ki oldukça da yaşlı.  Kısaca seçimleri Biden, Trump kaybettiği için kazanacak.  

Ancak Trump’ın başkanlık koltuğunu bırakmak gibi bir niyeti yok ve kaybetmekte olduğunun gayet farkında. Bu noktadan sonra kazanmak için her şeyi yapabileceğini kestirmek zor olmasa gerek. Şimdilik insanların postayla oy kullanmasını engellemeye çalışıyor. Oysa postayla oy verme yöntemi önceki seçimlerde ABD’de dört eyalette başarıyla hayata geçirildi. Üstelik oyun postayla verilmesi insanların seçime katılım oranını arttırdı. 

ABD halkı genel eğilim olarak oy kullanmıyor. Oy verme oranı yüzde 50’yi zar zor aşıyor. Bu seçimlerde pandeminin halen gündemde olacağı göz önüne alınırsa postayla oy verme engellenirse oy verme oranı daha da aşağı noktalara düşebilir. Elbette işsizler biraz tepki biraz da işsizlikten oy vermeye kalkarlarsa Trump seçimleri kaybettiği gibi Temsilciler Meclisi ve Senato tamamen Demokratların eline geçebilir. 

Önümüzdeki 60 gün içerisinde Trump seçimleri kazanmak için her türlü siyasi manevranın yanı sıra global gerginliği yaratabilir. Karakteri göz önüne alındığında Trump’ın seçimleri kaybettikten sonra başkanlığı devredeceği 20 Ocak 2021’e kadar klasik bir topal ördek olmayacağı da aşikâr. 

Trump doğru ve düzgün bir şekilde başkanlığı devrederse ABD’nin gerçekten sağlam bir sisteme sahip olduğunu anlayacağız. 

ABD, totaliter eğilimli 

Trump’tan kurtulmaya çalışırken gerek pandeminin gerekse de ekonominin istikrarsızlaştırdığı ülkelerde ayaklanmalar baş gösterdi. Lübnan’dan sonra Rusya’ya göbekten bağlı Beyaz Rusya’da da Başkan Lukaşenko’ya karşı gösteriler devam ediyor. Lukaşenko’nun en büyük müttefiki ve destekçisi olan Rusya Devlet Başkanı Putin ister istemez endişe ediyor. 

Putin’in en önemli siyasi rakibi olan Alexei Navalni’nin geçtiğimiz haftalarda zehirlenmiş olması da aynı sürece denk geldi. Putin’in kendisine rakip olan veya olabilecek kişileri değişik yöntemlerle pasifize ettiği bilinen bir gerçek. Ancak Rusya’da da süregelen totaliter rejimin sona yaklaştığı başka bir gerçek. 

COVID-19 son hızla tüm dünyada ikinci dalga yaşanmaya başlanırken genellikle ihtirasa bağlı politik istikrarsızlıkları da körüklüyor. Pandemi aşıyla veya aşısız da olsa geçecek. Gerisinde daha totaliter rejimlerin yıkıldığı daha özgür ve daha paylaşımcı bir dünya bırakabilecek mi? 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün