Gölge hayatlar

Bahar FEYZAN Köşe Yazısı
1 Temmuz 2020 Çarşamba

Zekânın bir kaynak olduğunu aklın ise o kaynağa bağlanabilen bir donanım olduğuna inanıyorum. Yani “vermeyince mabut, neylesin sultan Mahmut” misali olmayınca olmuyor. Taşıma suyla değirmen de zorlanıyor. 

Böyle günlerden geçiyoruz. 

Ne yazık ki!... 

Herkesin aynı kelimelerle konuştuğu, aynı ifadeleri yansıttığı, aynı kaygı ve korkulara sarıldığı ve hatta benzer kıyafetlere sarınıp sarmalandığı tuhaf zamanlar. 

Normalden uzakta ‘yeni normal’ diye adlandırılan gölge yaşamlara taşındık. Ayrıca hayırlı olsun… Bir romana evriliyoruz. 

İnsanlık olarak ‘Dr. Jekyll ve Mr. Hyde’ romanını kendi dünyamız üzerinde gerçekleştirmeye doğru gidiyoruz. 

Stevenson’un kalemiyle ortaya koyduğu hikâye, bana göre edebiyatın en nitelikli çatışmalarından…  

Biliyorsunuz, Doktor Jekyll toplumda saygınlığı olan kontrollü biriyken içinde taşıdığı Hyde yani gölge tarafını daha fazla bastıramaz ve iki uçta yaşamaya başlar. Bir noktada bu iki ayrı dünyanın aynı zamanlarda var olma çabası ve çatışması o kadar derinleşir ki, bir süre sonra doktor tarafından vazgeçer. Fakat gölgesi tarafından yutulmayı kabul ettiğinin farkına varmak öyle kolay olmaz. 

Roman hiç eskimeyen bir hikâye olmasının yanı sıra etrafınızı, belki de sizi anlatıyor olabilir.  

Sizce tüm efendi insanların gölgeleri yani karanlık tarafları, bu kadar aşırı olabilir mi? 

Kitabın konusu için en genel tabirle kendi içindeki iyi ve kötünün çatışması. Freud’a göre id ve süper egonun çatışmalarını uzlaştırmaya çalışan egonun başarabildiği düzeyde ya dürtülerimizle -en ilkel yanımızla- ya da toplumun bizden beklediği yönümüzü dikkate alarak yaşıyoruz. Dr. Jekyll ile Mr. Hyde’da kahramanımız kötü ve iyi yanını, benliğini saran çatışmaları anlamaya çalışıyor. Hayatı boyunca erdemli olmaya, nefsini bastırmaya çabalarken sonunda Jung’a göre gölgesi tarafından yutuluyor. 

Diğer adıyla karanlık, hepimizin uzantısı çoğu zaman bizden daha büyük ve daha etkili olan, önden bizi yollayıp arkadan bütün dolapları çeviren kendimiz oluyor gölge. 

Dış uzantıları da var. Çirkin binalar, sokaktaki dalaşmalar, kaba tavırlar, nadiren büyük yaratıcılıklar ve dünyayı kurtarabilen ya da batıran amansız imkânsızlıklar! 

Salgın hastalıklar gölgenin dışarıya çıkmış toplumsal bilinç dışı hali. Büyük sorunlarda böyle büyük gölgeler halinde ortaya çıkmış tarihte. Yani içimizin dışarıya yansıdığı trajedi gibi düşünün. 

Hatırlar mısınız? 

Gölgelerin gücü adına diye başlardı. Gölgede kalan iyilikleri ya da gücü, iyilik adına kullanan bir kahraman vardı. Adı He-Man! 

Bugün dünyayı daha iyi bir yere getirmek için bilincimizin derinliklerine minik tohumlar attığını hiç düşünmemişsinizdir. Üstelik bu çizgi filmle, uzay kuşağı yaratıldığını da hiç bilmiyor olabilirsiniz. İskeletor’un bugünün dünya iktidarları olduğunu anlarsanız, bir çizgi filmle nerelere gelindiğini tahmin edemeyebilirsiniz. 

He-Man diyaloglarını hatırlamayanlar YouTube’den bulabilir. Kozmik kuyruklu yıldız tanımlarından tutun da, kâinatın derinliklerine hatta insan ruhunun karanlıklarına kadar iniyorlar. Tıpkı masalların/mitlerin bilinç dışımızda oluşması gibi. Tek farkı bugün hikâyenin terse dönmesi. 

Hepimiz farkında olsak da olmasak da simgelerle dönüşüyoruz. Çünkü bilinç dışının bildiği başka bir dil yok. Enerjiler de simgeleri takip ediyor. 

↔↔↔

Yeni He-Man’lere selam olsun!

Bunca tuhaflığın arasından başını kaldıran başka bir şey var. Gölgelerin su yüzüne çıktığı hatta sektöre yönüne değiştiren türden başka yeni normaller de televizyonlarda yaşanıyor. Netflix ve Amazon Prime tüm alışkanlıkları ve tabuları hem de çaktırmadan birer birer söküp atıyor. 

Tüm dünyada gösterime açılan ve şanı sapık milyarder olarak yürüyen Jeffrey Epstein belgeseli, tacizleri ortaya döken kimi filmler, cinsel yönelimleri açıkça ortaya koyan başka başka filmler ve diziler var. Kısacası kablolu ve uydu yayınların/sinema salonlarının kolay kolay ortaya çıkaramadığı her şey internet üzerinden her yerde! 

Hiç karşı değilim. 

Ahlakçı bir tavırla “Bozuyorlar bizi efendim” diyen sahtekârları zaten seslendirmek tarzım değil. Günün sonunda onlar gördüklerine bozuluyorsa kendi hayatlarındaki türlü pespayeliklere bakamadıkları için! Kendisiyle yüzleşememiş, kendi karanlığından geçmeyi bırakın oraya yanaşma cesaretini bile gösterememiş insanlarla gerçekten hiç konuşasım yok. Onlar zaten gün geliyor güçlü her kimse onun gölgesinde yaşıyor. Dolayısıyla dışarısı kendi gölgesini sahiplenmemiş ve onu dışarıya salmış sözde efendilerle dolu!  

Ve sayelerinde karanlık bitmek bilmiyor. Sayelerinde antisemitizm aramızda kol geziyor. 

↔↔↔

Kendi gölgesinde yaşama cesareti gösterenler ise onlar yolculuklarının kaptanları! Tam yol ileri olanlar. Gün gelip rüzgâr savurduğunda da hayatın kol kanat gerdiği insanlar. 

 

 

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün