‘They Called Him A Gangster’

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
20 Mayıs 2020 Çarşamba

Altmış beş yaş üstü ‘Pazar’ gezmeleri giderek daha sevimsiz bir hal alıyor. Geçtiğimiz hafta çıkış izni saat 12.00 ile 18.00 arasındaydı. Hava durumu 30 derece civarında, güneş tam tepedeydi. Kısaca, ileri yaşta olanlar için ideal bir zamanlama! Evde oturmaktan kiminin tansiyonu inmiş veya çıkmış, kiminin bacakları şişmeye başlamış. Çok sıcağa kalmadan, annemi de alıp çıktık. Güzergâh Nişantaşı’nda, Nilüfer Hatun İlköğretim Okulunun karşısındaki ‘Mıstık Parkı’. Yürümek kadar insan yüzü görmek de bir ihtiyaç. Mıstık Parkında günün her saatinde bir tanıdığa rastlayıp ayaküstü sohbet edebilirsiniz. Koronayla tanışmadan kısa süre önce, parkın bitiminde, iki dükkân açılmıştı. Biri pastane, diğeri ise ortopedik spor ayakkabıları satıyor. Kişi her tür düzenlemeyi mükemmel yapabilir, ancak ‘şans’ faktörü bambaşka bir olgu. Öyle ki, son zamanlarda parktan geçenler, pastanenin kapısında sosyal mesafeyi koruyup alışveriş için kuyruk oluşturuyor. Bitişikteki dükkanda ise üç personel dışarıyı seyrediyor.

Ayaküstü kahve içtikten sonra, yürümeye devam ettik. Maske ve güneş gözlükleriyle karşıdan geleni tanımakta zorlansak da selam verip geçiyorsunuz. Yaratıcı halkımın çoğunluğu beyaz veya siyah maskelerden sıkılmış olacak ki, artık çeşitli desen ve renkte yapılanları görmeye başladık.

Yaz günü bunlarla nasıl nefes alınacak, o da ayrı konu. Güneşten yeterli vitamin aldığımı hissettiğimde, ‘mecburi hizmet’ süremizin dolduğuna karar verip, eve döndük. Duşa girdikten sonra rahatlamak için, ilk çıktığında hemen edindiğim, nedense okumaya fırsat bulamadığım Liz Behmoaras’ın ‘Lale Pudding Shop’ adlı kitabını elime aldım. Liz’in üslubunu her zaman beğenirim. Akıcıdır, akılcıdır. Zor bir konuyu bile, süzgecinden geçirerek, okurun hazmedeceği şekilde sunar. Son kitabı yaklaşık bizim nesli anlattığı için daha da ilginç geldi. Doğrular, yanlışlar, hayaller ve gerçekler… İyi ki de yaşanmış, diyorum. Herkes için geçerli olmayabilir; bir kitabın kapağı beni ya çeker, ya da iter. Liz’in bugüne dek yayınladığı tüm yapıtların kapakları, içeriği kadar özenlidir. Henüz almadıysanız, gördüğünüzde anlayacaksınız.

***

Çok özel bir kişinin kaleme bir kitap da yurtdışında yayınlandı. Halen Tel Aviv’de yaşayan, İsrail’in İstanbul’daki geçmiş dönem Kültür Ataşesi Zali De Toledo’nun yazdığı, ‘They Called Him A Gangster’ hayli ses getirecek. Uzun yıllar görev yaptığı sürece gerçekleştirdiği sanat etkinlikleri her zaman seçici ve çok renkliydi. Kitabı henüz okumadım. Zali De Toledo’yu yakından tanıyanlar ne denli cesur ve açık sözlü bir kişiliği olduğunu bilirler. Eminim aynı cesaret ve açık sözlülüğü yazdığı kitapta da dile getirmiştir.

*** 

Gençler her yıl bir öncekine ilaveten, nereden türediğini anlamadığım, bir takım jargonlar kullanıyor.

Son zamanlarda en çok duyduklarım;

(…) Öptüm seni kocaman…

(…) Yıkılıyor valla…

(…) Öpüyorum seni çok…

En korktuğum bunlardan birinin dilime yapışması.

***

Kardeşimle bazı konularda normalleşme sürecine başlama kararı aldık. İlk adım, mesafeyi koruyarak, anneme gidecektik ama ortak bir gün bulamadık. Zira yaş dilimlerimizden ötürü, birimizin çıkabildiği gün, diğerimiz çıkamıyor. Ya da tam tersi… Bakalım ne olacak?

***

Çok değil, birkaç on sene evvel, hafta arası her gün aynı saatte buluşup pusetlerimizi iterek Harbiye’deki Cide Parkına giderdik. Zaman geçti, eskisi kadar görüşemesek de hep çok sevdiğim bir arkadaşım. Geçtiğimiz pazar doğum günüydü. Birkaç on sene daha geçtiği için simgesel bir hediye yapmak istedim. Ancak tıpkı kardeşimle buluşamadığım gibi, dükkânlar sokağa çıkabildiğim gün kapalı, açık oldukları günler de ben kapalıydım. İsteğimi gerçekleştiremedim. Dolayısıyla sevgili arkadaşım, uzaktan da olsa öpüyorum seni kocaman!

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün