Haydi STEAM yapalım

Her ay bizlerle bir Steam deneyi paylaşan Vivet Sparkes’in deneylerden oluşan ‘STEAM Şehirde’ kitabı yayınlandı. Vivet ile STEAM’i ve çocuklar üzerindeki olumlu etkilerini konuştuk.

Etel KAZADO TEMURCAN Köşe Yazısı
25 Aralık 2019 Çarşamba

STEAM nedir? Açılımı nedir?

STEAM, çocukların günlük yaşamda karşılaştıkları sorunlara, ellerindeki materyallerle çözüm üretmelerini sağlayan bir 21. yüzyıl öğrenme modelidir. Beş disiplin dalından ve bu disiplinlerin baş harflerinden oluşur. Science: Fen, Çevre ve Sosyal bilimlerini, Technology STEAM ders ve atölyeler sonrasında ürettiğimiz teknolojik ürünleri, kodlamayı, kullandığımız akıllı cihazlar gibi teknoloji ürünlerini, Engineering, tasarım ve üretimi, Art Sanat faaliyetlerini, Matematik, problem çözme yeteneğini ve analitik düşünme becerilerini temsil eder.

Günümüzde teknolojiyle birlikte, öğrenme şekli değişmiş öğrenciye ayak uyduran, el-göz koordinasyon becerilerini kullanmaya özen gösteren aktivitelerden oluşur. STEAM disiplinlerinin iki veya daha fazlası kullanılarak çocuklar öğrendikleri bilgileri bir alandan diğer alana taşıyabileceklerini uygulayarak öğrenirken, sağ ile sol beyinlerini aynı zamanda çalıştırırlar ve ezberden uzak kalıcı öğrenimi sağlarlar.

Çağın gereksinimlerine uygun olarak dijital dünyaya hazır bireylerin yetişmesi için STEAM bir eğitim modeli olarak temel bir altyapıdır. STEAM ile çocuklar edindikleri teorik bilgileri pratiğe dönüştürürler.

STEAM’in geçmiş dönemlerde yaptığımız deneyli fen derslerinden farkı ve  çocuklara faydaları neler? 

Bizim öğrencilik yıllarımıza bakınca aklıma gelen ilk deney Beyoğlu Özel Musevi Lisesi’nde Lise 1. sınıfta öğretmenimin yaptığı ve tüm sınıfın izlediği bir deneydi. Fen derslerinde genelde anlatılarak işlenen konularda öğrencilerin ezber ve gözlem haricinde başka bir şey yapabilecek imkanları yoktu. Günümüzdeyse STEAM derslerinde yapılan tüm fen deneyleri çocuklar tarafından yapılıyor. Kollarını sıvayıp öğrencilere deneyi kendilerinin yapmaları için cesaretlendiriyoruz. Kısacası bizim zamanımızda deneyler ancak lise çağlarında yapılırken, şimdilerde üç yaşından itibaren öğrenciler deneylerle tanıştırılıyorlar.

Günümüzde yapılan fen deneyleri ve STEAM deneylerini karşılaştırırsak; aslında yapılan deneyler aynı olmasına rağmen çocuklara sunulan materyaller ve izledikleri yollar farklılık gösteriyorlar. Mesela bir volkan deneyini ele alalım. Fen deneyinde malzemeler bellidir ve deneyde sonuç muhakkak başarılı olacak, volkan patlaması her ne olursa olsun ortaya çıkacaktır. Ancak STEAM deneyinde öğrencilere sadece önceden belirlenmiş belli başlı materyalleri vermektense, oldukça farklı materyaller de sunularak onlardan bir ürün ortaya çıkararak yaratcılıklarını geliştirmek için fırsatlar da sunulur. STEAM deneyi öncesinde öğrencinin deneyle ilgili tahmini sorulur. Sadece sonuç değil oluşum aşamalarını da bir bilim adamı gibi STEAM günlüğüne not ederek tez sunması istenir. Deney yapıldıktan sonra sonuçlar not edilir ve tahminlerin tutup tutmadığına bakılır. Böylece öğrencinin deneyi doğru yapması değil, kendi istek ve görüşlerine göre yorumlaması ve değerlendirmesi beklenir. Böylelikle öğrenci tahmini tuttuysa bir dahaki sefere kendi yöntemini geliştirecektir, tahmini tutmadıysa farklı çözüm yolları bulabilmek için cesaretlenecektir. STEAM deneylerinde öğrenci deneyi yönetir ve okul sıralarında çözüm üretme becerileri ileride kendine güvenmesini sağlar.

Özet olarak yine bir örnekle değerlendirirsek, şimdilerde ünlü olan deney kutuları satın alındığında elinize bir poşet, bir kalem ve su gelir. Size bu kalemi poşetten geçirmeniz istenir. Sonuçta kalem muhakkak poşetten geçecektir. Ancak bu bir STEAM deneyiyse o suyun farklı ısıları olan poşetlerde vereceği sonuçları gözlemlemek gerekir. Veya gazlı bir kalem, kuru boya kullanılırsa sonuç ne olacaktır, öğrencinin bunu tahmin etmesi beklenir. STEAM yoluyla yapılan tüm etkinliklerde soru sormak ve hayal gücünü genişletmek esastır.

Kitap yazmaya nasıl karar verdin? STEAM kitaplarından bahseder misin? Başka kitapların var mı? 

İlkokul sıralarındayken en çok sevdiğim ve keyif aldığım şey not defterime hayallerimi yazmaktı. Şişli 19 Mayıs İlkokulunun köşesindeki kırtasiyeciden, değişik kalemler, silgiler ve kalemtraşlar satın almak beni çok mutlu ederdi. Neredeyse her gün o kırtasiyeye girer kitaplara bakar, hayaller kurardım. Haftada iki üç kere aynı ürünlerden satın alabilmek için annemi ikna etmeye çalıştığım o minik hallerim eminim çok komikti. Bununla beraber, beni daha çok yazmaya teşvik eden mis kokulu silgilerimdi. Yazmaktan korkmuyor, hata yaptıkça silip tekrar yazıyor ve kokusu biten silgilerime yenilerini eklemek için sebep buluyordum. Sonrasında, lisedeyken Türkçe’ye ve dilbilgisine olan ilgimi keşfettim. Sınavlardan ve üniversite telaşından vakit bulamayınca ara verdiğim içimdeki o yazma heyecanı bundan 13 yıl evvel, Amerika’da yaşarken büyük oğlum Jim’in dünyaya gelmesiyle tekrar alevlendi. Oğlumun Türkçe’yi öğrenebilmesi için sahip olduğum kitaplar bitince iş başa düştü ve bir gece aniden hikaye yazarken buldum kendimi. Jim bebeğin uyumadığı gecelerde ismine yazdığım şiirleri hatırlıyorum da, tekrar ettikçe çıkan sonuçlar her gece daha da keyifli bir hal alıyordu. Derken küçük oğlum Adam da Brüksel’de aramıza katılınca yaptığımız doğa yürüyüşlerinde beslediğimiz hayvanlar bana ilham vermeye başladı. Bunları tek tek yazıya döktüm. O zamanlarda yurt dışında yaşadığım için basılmasını sadece hayal etmiştim. Ancak 2017 yılında Türkiye’ye dönüp Ulus Musevi Okulları için müfredat yazdığımı duyan bir editör bunları kitap haline getirmek istediğini söyleyince ilk yazarlık deneyimimi tatmış oldum. Hemen arkasından Amerika’dayken yazdığım Penguen hikayemi şekillendirdim ve ilk hikaye kitabım olarak basılmasıyla Çevre Koleji, Doğa Koleji gibi özel okulların okuma listesine girdim. Peşpeşe iki kitabım da ünlü kitabevlerinin raflarında yerlerini aldılar. Gördüğüm beğeni ve yorumlardan sonra, ikinci kitabımı basmak isteyen Dinozor Çocuk Yayınevi’ne bu sefer yine fark yaratacak bir kitap sözü verdim. Beni çok heyecanlandıran Biyomimikri, Türkiye’nin tarihi yapıları, şehirlerini ve özelliklerinin entegre edildiği ve Mimar Sinan’ı öne çıkaran, ‘STEAM Şehirde’ isimli kitabım bu ay raflardaki yerlerini almaya başlıyor. Efsanelerden oluşan hikaye kitap serilerimin yeni yılda minik okurlarımın beğenisine sunulacağını da söyleyebilirim. Ancak bana yine ilham veren ve heyecanlandıran diğer bir kitabımsa yetişkinler için olacak. Farklı ülkelerde yaşayıp aldığım eğitimler ve yüz elliyi aşkın kişiye yaptığım performans koçluğundan sonra yetişkinlere özel yazdığım kişisel gelişim kitabım, ‘Çekim Yasasıyla Hayallere Kavuşmanın Yolları’ yeni yılda merak eden okurlarıyla buluşacak.

 

Sihirli çubuklar nedir? Biraz bahseder misin? Okulda nasıl uygulaniyor?

SİHİRLİ ÇUBUKLAR STEAM Kutusu, STEAM disiplinlerinin arasında bilgi transferi yapabilmelerini sağlayan, sayılar, alfabe, duygular, kendini ifade etme ve hayallerinin ürettiği şekillerden oluşan ahşap oyun setidir. Çocukların günümüzdeki gereksinimlerini gördükten sonra hayal güçlerini geliştirmek ve onlara küçük yaştan itibaren kazanım sağlamak amacıyla Sihirli Çubuklar’ı geliştirdim.

Kutuyla oynarken amaç çocukların, el-göz koordinasyonunu, ince motor kaslarının ve problem çözme becerilerinin gelişimini sağlamak ve yaratıcılıklarını ortaya çıkarmaktır. Aynı zamanda sorgulama yeteneği gelişen çocuklar ürettikleri sonuçlardan keyif alacaklardır.

 Türkiye ile bulunduğun ülkeleri karşılaştırdığında STEAM’in önemsenmesi ve uygulanması açısından nasıl farklar var?

Üç yıl öncesine kadar Amerika'da özel ve devlet okullarında çalışırken öğretmen ve yönetici olarak bize düşen görev o eyaletin hatta şehrin eğitim bakanlığından söylenen uygulamaları derhal müfredata koymaktı. Bunun için okulumuza gelen eğitimcilerden eğitim alıp, öğrenci gibi masanın başında yaptığımız deney ve faaliyetlerden geçtikten sonra öğrencilerimizle çalışmalarımıza başlıyorduk. Bunu yaparken de en önemli temel, çocuklara soru sorma becerisini ve bilim adamlarının yaklaşımlarını, öğrencilere kazandırmaktı.

Ancak gelin görün ki, üç yıldır çeşitli üniversitelerde, anaokulundan liseye kadar çalışan öğretmenlere verdiğim eğitimlerde ve yaptığım söyleşilerde gördüğüm kadarıyla STEAM’in ne olduğunu hâlâ bilmeyen okulların ve eğitimcilerin olduğudur. Hatta STEAM kulüp ve atölyelerindeki eğitimcilerin de sadece bilgisayardan kodlama yaptırarak öğrencileri kurumlarına ticari sebeplerle kazandırmaya çalıştırdığını görüyoruz. Maalesef satın alınan, üzerinde ne yapılacağına dair resim olan hazır materyaller, bloklardan oluşan ürünlerle veliler STEAM derslerinin uygulandığına inanıyorlar. Bir kurumda STEAM eğitim modelinin doğru yapılıp yapılmadığı ve amacına ulaşması gibi ölçümlemelerin yapılması ancak o kurumdaki öğrencilerin uzun süren eğitim hayatları boyunca ortaya çıkabiliyor. Örneğin Ulus Musevi Okulları’nda üç sene önce dördüncü sınıfta olan öğrencilerin düşünme yapıları, problemleri analiz ve çözme becerileriyle şimdiki dördüncü sınıf öğrencilerini karşılaştırdığınızda inanılmaz farklar ortaya çıkıyor. Şu anda dördüncü sınıf öğrencilerimizin almış oldukları STEAM derslerinin katkısıyla okuma hız becerileri, matematiksel düşünme becerileri ve olaylara yaklaşımı çok farklı bir boyutta.

Eğitim Direktörümüz Röne Kaspi’nin ve Eğitim Vakfı’nın ileri görüşlü yaklaşımlarıyla okulumuza kazandırılan STEAM eğitim modeli ve dersleriyle Türkiye’de öncüyüz. Uygulamalarımızda tabii ki biz de Lego parçaları kullanıyoruz ancak Amerika’dan getirdiğimiz farklı parçaları öğrencilerin hayal güçleriyle birleştiriyoruz. İki yaşından itibaren liseye kadar tüm öğrencilerimize kodlamayı tanıtıyoruz.

9-13 Aralık tarihlerinde Uluslararası Hour of Code Week’e katılarak, tüm hafta öğrencilerimize, öğretmenlerimize ve velilerimize yaptırdığımız kodlama gibi daha birçok etkinlik yapıyoruz. Okulumuz olarak, Amerika’daki eğitim modeliyle uygulamalarımız aynıyken, Türkiye’deki diğer okullar için bunu göremiyoruz. Devlet öğretmenlerine verdiğim STEAM eğitimlerinden edindiğim bilgilere göre maalesef Milli Eğitim Bakanlığı’nın taleplerini öğretmenler karşılayamıyor.

Steam aktivitelerini uygularken süreçten tam olarak faydalanabilmeleri için çocuklarla nasıl bir yol izlemeliyiz?

Öncelikle bir aile büyüğünün aktiviteleri uygularken ‘STEAM Nedir?’ kitabımda veya Şalom Aile-Çocuk STEAM köşemde yer alan soruları sormasını öneririm. Deney veya sanat faaliyeti yapılırken öğrenilen bilginin başka bir alanda kullanmasını sağlamak önemlidir. Yapılan aktivitenin sonunda çocuğun ortaya çıkardığı ürünü ailesine veya arkadaşlarına küçük bir sunumla anlatmasını desteklersek iletişim ve özgüveni desteklemiş oluruz. Evde bulunan malzemelerden faydalanarak, geri dönüşüm materyalleriyle çocukların yeni ürünler ortaya çıkarması bu transferi sağlayacaktır. Çocuklarıyla evde keyifli ve kaliteli vakit geçirmek isteyen aileler, merak edilen konularda steamboxtr instagram sayfamdan veya web sitemden izlenmesi gereken yollara, farklı aktivitelere ulaşabilirler.

 

Anneleri Anlayan Marka Olmak 
The Kitap Yayınları

Türkiye’deki farklı anne profilleri üzerine pazarlama stratejilerinin sunulduğu kitapta, stratejist Esra Baykal, Türkiye’nin her köşesini dolaşarak reklam, pazarlama ve strateji dünyasında geçirdiği 17 yıllık süreçte farklı sosyo-ekonomik sınıflardan kadınlarla gerçekleştirdiği röportajlar sonrasında ortaya çıkan dört kadın profilini detaylandırıyor, hedef kitlesi anne ve bebek olan markalara pazarlama stratejileri sunuyor.

 

Yaz ve Sakla – Nemesis Yayınevi

Bir gün size, “Biri çıkacak ve hepimizin yaşadığı şeyleri kitap yapacak,” deselerdi ne hissederdiniz? Şebnem Seçkiner’in yeni kitabı aslında bir günlük. 16 yaşına basmak üzere olan bir kızın, sorunları, sevinçleri, mutlulukları, hüzünleri, arkadaşlarıyla yaşadıkları, hoşlandığı çocuklar, evdeki “ben büyüdüm” kavgası, hedefleri ve hayallerini anlatıyor.

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün