Kaosa doğru

Alber NASİ Köşe Yazısı
16 Ekim 2019 Çarşamba

Dünyada gerek ekonomik gerek siyasi bir istikrarsızlık gözlemleniyor.

ABD Başkanı Donald Trump bir yandan azil olma endişesi taşırken, diğer yandan ABD ekonomisini kendi görüşleri ve inançları doğrultusunda şekillendirmeye çalışıyor. İşsizlik oranlarının tarihi dip seviyeleri gördüğü bu günlerde, ABD Merkez Bankası FED ekonomideki sıkışıklığı gidermek için geçici bir süre için piyasadan bono alarak piyasalara likidite verme kararı aldı.

ABD’de işlerin görece iyi gitmesine karşın, FED’in bir yandan faiz düşürmesi diğer yandan 2016’da son verdiği parasal genişlemeye geri dönmesi ister istemez kafaları karıştırıyor. Kimi ekonomistler sene başında FED’in faiz arttıracağına dair fikir yürütürken, sene biterken FED’in faiz indirmesi ve parasal genişlemeye gitmesi iyi gelen ekonomik verilerin aslında pek de düşünüldüğü gibi bir şey ifade edemeyebileceğinin bir göstergesi.

Başkan Trump, özellikle Obama zamanında iyileşmeye başlayan ekonomiyi kendine mal ederek prim yapmaya çalışsa da attığı adımlarla ister istemez Amerikan Dolarını güçlendiriyor. ABD sermayesinin ABD’ye geri dönmesi, işsizliğin rekor derecede düşük olmasının yanı sıra ABD faizlerinin AB, İngiltere, İsviçre ve Japonya’ya karşı hatırı sayılır oranda yüksek olması, Amerikan Dolarının diğer para birimlerine nazaran aşırı derecede değerli kalmasına sebep oluyor. Oysa Trump Doların zayıflayarak cari açığın azalması peşinde koşuyordu.

Dünya ekonomisini aylardır olumsuz etkileyen en önemli sebep ise hiç şüphesiz Çin ile ABD arasında süregelen ticari savaş. ABD, Çin ürünlerine hatırı sayılır miktarda gümrük vergisi koysa da bir diğer yandan Çin ile ABD aralarında anlaşmaya, en azından bir ‘ateşkeste’ uzlaşmaya çalışıyorlar. ABD’nin müzakere masasına oturmadan önce güvenlik sebebiyle 28 Çin şirketini boykot etmesi ise bu durumu zora sokmuş olabilir. Trump son tahlilde, kısıtlı kapsamda gerçekleştirilen görüşmelerle ilgili olumlu tweet’ler atmaya devam etse de, olası ılımlılığın birkaç aydan fazla sürmeyeceğini anlamak pek zor değil.

Öte yandan, ABD’nin koyduğu yaptırımlara karşılık Çin’in elinde dünya ekonomisini sarsacak düzeyde Amerikan bonosu olduğunu hatırlamakta yarar var. Çin, ABD’nin saldırgan tutumuna karşı bu bonoları koz olarak kullanıyor. Çin’in ABD bonolarını tedricen dahi olsa piyasaya sürmesi, faizleri umulmadık noktalara kadar getirebilir. Şu anda yüzde 1.5 seviyelerinde olan bono faizlerinin Çin’in satış yapmasıyla yüzde 4’lere çıkması, önce gelişmekte olan ülkeleri sonra da Amerikan Dolarını ziyadesiyle olumsuz etkileyecektir. Ardından çıkacak global bir ekonomik kriz ise, dünya ekonomik sistemini taş devrine dahi döndürebilir.

↔↔↔

Ortadoğu’da ise sular yine durulmak bilmiyor. Aramco rafinerisine yapılan ve İran ile Suudi Arabistan arasında savaş bile çıkmasına sebep olabilecek saldırı şimdilik unutulsa da, Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye geniş kapsamlı bir askeri müdahalede bulunması bölgenin daha uzun bir süre durulmayacağını gösteriyor. Türkiye’nin PKK ve benzeri örgütlere karşı giriştiği savaşa Suriye’nin müdahil olması ve Suriye ile Türkiye arasında bir savaş çıkması durumu Ortadoğu’yu daha da işin içinden çıkılmaz bir hale sokabilir. Elbette esir alınan IŞİD teröristlerinin çıkan kargaşada özgür kalması ve IŞİD’in tekrar güç kazanması arzu edilmese de oldukça olası bir senaryo. Üstelik bu tutukluların sorumluluğunun Erdoğan-Trump görüşmesinde Türkiye’ye devredildiğini de hatırlamakta fayda var.

Kısacası hem Ortadoğu hem de dünya kaotik bir ortama doğru hızla sürükleniyor. ABD Başkanı Trump başında azil süreci varken ve yeniden seçilme kaygısıyla geçmişe göre daha temkinli adınlar atmaya çalışsa bile, dünyanın sürüklendiği kaostan kaçınılması o kadar da kolay gözükmüyor.

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün