Geleneksel medya kalemşörleri sosyal medya çığırtkanlarına karşı

Köşe Yazısı
3 Temmuz 2019 Çarşamba

Geçtiğimiz haziran ayında, bizler yenilenen İstanbul seçimleriyle meşgulken, bir blog yazısı uluslararası basın dünyasını altüst etti: Dünyanın önde gelen medya kuruluşlarından The New York Times Gazetesi, bundan böyle editoryal karikatür yayınlamama kararı almıştı.

NYT’ın bu kararı, yalnız karikatürcüleri değil, bütün gazetecileri yakından ilgilendiriyordu. Zira bu kararla birlikte basın dünyasına çok önemli ve tehlikeli bir mesaj verilmiş oluyordu: Bundan böyle otosansür uygulayın!

Charlie Hebdo katliamından sonra, editoryal ve siyasi karikatür çizerliği zaten tehlikeli meslekler grubu arasında yerini almıştı. Gazete ve dergi yöneticileri, sayfa editörleri, haklı olarak kılı kırk yarmaya başladı. Sanal saldırılar karşısında panikleyen editörler çareyi karikatürcülerin üzerindeki baskıyı arttırmakta buldu. Pek çok karikatürcü çizdikleri bir karikatür yüzünden gazetelerinden kovuldu. Fakat şimdiye kadar hiçbir çizer başkasının karikatürü yüzünden işinden olmamıştı... Nihayet bu da gerçekleşti.

Haziranın ortasında, İsviçreli karikatürcü Patrick Chappatte blogunda duyurdu sözleşmesinin feshedildiğini. Chappatte’ın karikatürleri NYT’da yirmi yıldan beri yayınlanmaktaydı.

Chappatte, NYT’ın kararına tepkisini 2015 yılındaki Charlie Hebdo saldırısının hemen ertesinde NYT’ın birinci sayfasında yayınlanan karikatürünü hatırlatarak gösterdi. Katledilen çizerlere saygı duruşunda bulunan karikatürdeki genç adamın sözleri aynen şöyleydi: “Mizahsız hepimiz ölüyüz.

Patrick Chappatte, Amerika’da son iki yıl içinde Trump’ı fazla eleştirdikleri için işlerinden olan karikatürcülerin çokluğuna dikkat çekiyor ve “Artık endişelenmeli miyiz?” diye soruyordu, hemen ardından da ekliyordu, “Basın karikatürcüleri demokrasiyle birlikte var olmuşlardır, özgürlükler tehdit altına girince, basın karikatürü de tehdit altındadır.”

Chappatte’a destek gelmekte gecikmedi. Neredeyse bütün dünya karikatürcüleri haftalardır bu konuda yazıp çiziyorlar, röportajlar veriyorlar. NYT’ın bir daha siyasi karikatür yayınlamama kararı değişik platformlarda, gazete ve televizyon oturumlarında tartışılıp eleştiriliyor.

Bu konu hakkında ilk çizenlerden biri de geçtiğimiz yıl içinde İsrail’de Netanyahu ve kabinesini George Orwell’in Hayvanlar Çiftliğindeki karakterlerine benzettiği için Jerusalem Post Gazetesinden kovulan Avi Katz oldu.

Katz, Fransa’nın siyaset tarihindeki ünlü Dreyfus tablosunu yeniden canlandırmıştı. Bu sahnede haksız yere vatana ihanetle suçlanan Yüzbaşı Alfred Dreyfus’un rütbeleri söküldükten sonra, kılıcı da bir generalin diz darbesiyle ortasından ikiye bölünüyordu. Katz bu sahneyi yeniden çizerken, Yüzbaşı Dreyfus’un yerine bu defa Chappatte’ı koymuş, diz darbesiyle kırılan kılıcın yerineyse bir kalem kondurmuştu. Kalemi kıran generalin kim olduğunu söylemeye gerek yok sanırım...

Peki, neydi NYT’a bu kadar tepkiye neden olan, yöneticileri paniğe sevk eden ve bunca karikatürcünün kovulmasına neden olan karikatür? Hatırlayalım:

Nisan ayında, eski solcu ve Filistin yanlısı olduğu bilinen Portekizli karikatürcü Antonio Moreira Antunes’in çizdiği karikatürde, başkan Trump kara gözlükleriyle görme engelli olarak çizilmişti. Ona yol gösteren rehber köpek ise İsrail başbakanı Netanyahu’dan başkası değildi. Bir siyasi karikatürde bunlar belki de tolere edilebilirdi. Fakat çizer karikatürüne iki önemli simge eklemiş ve bunca tepkiyi çekmeyi başarmıştı. Önce Trump’ın kafasına dindarları temsil eden bir kipa yerleştirmiş, yetmemiş, köpeğin tasmasına bütün Yahudi alemini temsil eden Davud’un yıldızını iliştirerek bir çuval inciri berbat etmişti!

Yoğun tepkiler karşısında Antunes’in karikatürünü tasvip etmeyen, fakat karikatürcü haklarını savunmakta ısrarlı basın karikatürcüleri tam da bu noktada çelişki içine düşmekten kurtulamadılar. Bir yandan editörleri daha dikkatli olmaları için uyarırlarken, diğer yandan aynı editörleri fazla baskıcı, hatta sansürcü oldukları için suçlamaya başladılar. Paradoksa bakar mısınız?

İsrailli karikatürcü dostumuz Michel Kichka haklı olarak sordu: “Mesajın algılanması için tasmada Davud’un yıldızına ve Trump’un kafasındaki kipaya ihtiyaç var mıydı? Sanmıyorum, onlarsız da bu karikatür olurdu. Trump gerçekten İsrail tarafından mı güdülüyor? Yahudiler mi dünyayı yönetiyor? Hitler de Yahudiler için aynı şeyi söylüyordu.”

Bakın iş nerelere geldi! İki gereksiz simge olayı hangi boyutlara taşıdı!

Aslında bizde de geçtiğimiz yıllarda Seyfi Şahin adındaki genç bir karikatürcünün çizdiği bol küfürlü Musa karikatürü de benzer bir sonuca yol açmıştı. Karikatür kötüydü, çizeri özür dilemiş, hatta yargılanıp cezaya bile çarptırılmıştı ama arada yılların Gırgır’ı da sosyal ağlarda oluşan yoğun tepki karşısında panikleyen sahipleri tarafından kapatılmaktan kurtulamamıştı.

Yazıyı, yazılı basının çaresizliğini çok iyi anlatan, Chappatte’ın Libération Gazetesine vermiş olduğu mülakattan bir alıntıyla noktalamak istiyorum:

“Güç dengesi maalesef artık savunmada olan geleneksel medya ile hiper güçlü sosyal ağlar arasındadır ve tamamen asimetriktir. Bir yanda uzun vadeli bir bilgi birikimi, doğrulama, ılımlılık; diğer yanda ucu açık taşkınlıklar, anlık görüntüler, söylentiler ve teknolojiyi kullanan öfke amplifikatörleri. Editörlerin bir çizgi çekmeleri gerekir. Neticede, sosyal ağlar ne onların editörleri ne de okurlarıdır.”

Bakalım geleneksel medya kalemşörleri sosyal medya çığırtkanları karşısında ne kadar direnebilecek? Sonucu görmek için uzun süre beklememiz gerekmeyecek galiba.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün