Dinler ve saldırılar

Alber NASİ Köşe Yazısı
30 Nisan 2019 Salı

İlk önce Yeni Zelanda’da Christchurch kasabasında iki camiye saldırıldı, 40 Müslüman hayatını kaybetti. Daha sonra Sri Lanka’da Paskalya’nın ilk günü altı kiliseye birden saldırı düzenlendi. Son rakamlara göre 359 kişi öldü. En son Pesah Bayramı’nın son günü ABD’nin San Diego kentinde bir neo-Nazi tarafından sinagoga saldırı düzenlendi. Bir kadın hayatını kaybetti.

San Diego cemaati daha temkinliydi. Ne de olsa sinagoga saldırı olasılığı cami ve kiliseye saldırı yapılma olasılığından daha fazla. Ayrıca henüz daha altı ay önce, Pittsburgh’ta sinagoga yönelik saldırıda 11 kurban verilmişti. Zaten Yahudiyseniz her sokağa çıktığınızda sadece Yahudi olduğunuz için öldürülme riski taşırsınız. Ve bunu bilirsiniz. Hatta sokağa çıkmasanız da yobazın teki sadece isminizden Yahudi olduğunuzu tespit ederek ofisinizi, muayehanenizi basarak sizi öldürebilir. Merhum Yasef Yahya’yı hatırlayın.

Cami ve sinagog saldırısında neo-Nazi saldırgan tiplemesi görülürken Sri Lanka’da gerçekleşen saldırıyı ise neo-Nazilerden pek de farkı olmayan IŞİD üstlendi. Bu saldırı sonrasında örgütün lideri Bagdadi uzun aradan sonra ilk defa bir video yayınladı.

Bu üç saldırının altyapısı farklı gibi görünse hatta birbirine misilleme gibi görünse de aynı amaca hizmet ettiği görüntüsü veriyor. Amaç din mensuplarının birbirine olan nefretini arttırmak olabilir elbette. Dinler arası bir savaş çıkartma gayreti olduğu öteden beri gelen bir iddia. Diğer yandan aslında dinden kitleler halinde öbek öbek kopmuş insanları dine tekrar kazandırma telaşı da olabilir belki de.

Bilindiği üzere kültürel ve entelektüel seviye arttıkça, araştıran soruşturan insanların empoze edilen ve ağırlıklı olarak mitlere hatta bildiğimiz zamandan öncesinden kalma geleneklere dayalı semavi dinlerden uzaklaşması kaçınılmaz oldu. Son zamanda özellikle Tanrı inancının bile çok derinden yara aldığı göz önüne alınırsa bu tip barbar saldırıların insanları Tanrı ve din inancına döndürme telaşıyla yapılmış olma olasılığını kuvvetlendiriyor.

Bulgular saldırıları tek bir kaynağa bağlamaya yetmeyecek olsa da bu saldırıların bu kadar kısa süre içerisinde ve peşi sıra gelmesi tek kaynaktan planlandığını gösteriyor. Yeni Zelanda ve Sri Lanka saldırılarının uzun bir planlama sonrasında gerçekleştirebileceği göz önüne alınırsa birbirine misilleme olasılığını tamamen ortadan kaldırıyor. Bu üç saldırının tamamen tesadüf eseri bir ay içerisinde olduğuna inanmak ise ultra naifliktir.

Her hâlükârda aklıselim insanların ve hangi dine mensup olursa olsun liderlerin bu üç saldırıya da eşit ve gereken en sert şekilde tepki vermesi en doğru olanı olurdu. Oysa elbette olması gereken bu olsa da gerçekleşen çok farklı oluyor ne yazık ki.

Oysa inancı ne olursa olsun sadece dini ve Tanrı’ya olan inancı sebebiyle öldürülen savunmasız insanlar, Tanrı katında gerçek şehitlerdir.

***

İsrail’de Netanyahu sağ blokla beraber oldukça sağcı bir kabine oluşturuyor. Filistinlilerle barış yapmaktaki isteksizliği göz önüne alınırsa Netanyahu’nun eleştirilmesi son derece doğal.

Netanyahu başbakanlık yaptığı dönemde İsrail ekonomisi ve altyapısını hatırı sayılır şekilde güçlendirdi. Daha yirmi sene önce ABD yardımı olmadan ayakta duramayan İsrail ekonomisi büyük atılım yaparak hem GSMH, hem de kişi başına düşen milli gelirde büyük sıçrama kaydetti. Bu sıçramayı ise high-tech ve üretime dayalı modeli benimseyerek gerçekleştirdi. Netanyahu ve hükümeti bu yeni dönemde bu gücü barış yapmak için kullanırsa eskisine göre çok daha başarılı olabilir.

***

İsrail ve Yahudi düşmanlığı tüm dünyada ivme kazanırken halen Rusya ile savaş halinde olan Ukrayna’da son derece şaşırtıcı bir gelişme yaşandı. Yahudi asılı komedyen Vladimir Zelenskiy devlet başkanı seçildi. Kampanyası sırasında hiçbir rakibi Zelenskiy’e Yahudi kimliği üzerinden saldırı veya aşağılamada bulunmadı. Kendisi de Yahudi kimliğini kullanarak ABD yönetimine yaklaşımda bulunmadı. Kaldı ki tam tersine Zelenskiy’in Rusya Lideri Putin’le anlaşmanın yolları arayacağı tahmin ediliyor. Bu sebeple kendisinin Putin yanlısı olduğu bile söyleniyor.

Gariptir ki, demokrasinin yeni yeni oluşmaya başladığı, politik yolsuzluklarla çalkalan ve halkın yarısının Rusya diğer yarısının Batı yanlısı olduğu Ukrayna gibi bir ülkede bir Yahudi yüzde 74 oyla devlet başkanı seçilebiliyor. Kaldı ki bu kadar yüksek oya ulaşmasının ardındaki sebep Ukrayna halkının Zelenskiy’i “önce Ukraynalı” olarak kabul etmesidir.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün