Ki Tisa

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
4 Mart 2015 Çarşamba

Paro kendisine ‘çekirge’ ile ilgili uyarı yapıldıktan hemen sonra Moşe ve Aaron ile diyaloga girer ve İbranilerin Mısır’ı terk etme isteğinde farklı bir öneride bulunur. Bu öneriye geçmeden de Moşe’ye sorar: “Kim ve kim gideceksiniz?” Moşe hem gençlerin hem de yaşlıların gideceğini bunun Tanrı’nın bir bayramı olduğunu söyleyince Paro yaşlıların gitmesini ancak gençlerin kalmasını istediği önerisini sunar. Moşe bunu kabul etmez. Konuşmalar kesilir ve sonunda da ‘çekirge’ cezası Mısır’ın başına çöker.

Paro Yahudiliğin en önemli ilkelerinden birini anlamıştır. Yahudiliğin devamı tamamen gelecek neslin elindedir. Paro büyüklerin ve yaşlıların Mısır’ı terk etmelerine izin vermeye hazırdır. Onların ne yapacakları artık Paro’yu hiç mi hiç ilgilendirmemektedir. Onun asıl isteği İbrani gençlerin Mısır’da kalmaları ve Mısır kültürünün çekiciliğine kendilerini kaptırmalarıdır. Dini uygulamaların etkisi altında gençlerin bundan etkilenmelerini kesinlikle istemeyen Paro Mısır kültürünün güçlü ve çekici etkisiyle gençleri kendine bağlamak niyetindedir. Gençlerin İbrani dini uygulamalarını öğrenmelerini veya o uygulamaların getireceği etkiye kapılmalarını istememektedir.

Bu yüzden Moşe kesin bir dille “gençlerimiz ve yaşlılarımızla” demiştir. Öncelikle gençlerden söz etmiştir çünkü Yahudilikte gençler önceliklidir. Moşe’nin görüşünü şuna benzetme mümkündür. Eğer Mısır dışına çıkacak bir otobüs varsa ve burada az sayıda yer varsa önceliği mutlaka gençlere vermek gerekir. Çünkü gençler her an Mısır ülkesinin çekiciliğine kapılabilirler ve bir zamanlar kapılmışlardır da. Gençler eğer dini uygulamaları öğrenmezlerse gelecek neslin bunları bilmesi imkânsızdır. Gençler kendilerini yabancı kültürlerden kurtarmazlarsa o zaman gelecek nesil diye bir şeyden söz etmek imkânsız olacaktır. Bu yüzden Moşe’nin ifadesi kesindir. “Gençlerimiz ve yaşlılarımızla, oğullarımız ve kızlarımızla gideceğiz bu bizim için Tanrı’nın bir bayramıdır.” 

Anti Tora kültürünün, davranış ve inanışının egemen ve yaygın olduğu günümüz toplumlarında söylediklerimiz çok kritik ve önemli bir mesaj taşımaktadır. Şimdi her zamankinden daha fazla çocuklarımızın eğitimi ile ilgilenmek ve onlara öncelik vermek zorundayız. Hiçbir şekilde erişkin ve yaşlılarımızın dışlanması söz konusu değildir. Ancak onlar da mutlaka bilmekte ve bizlere hak vermektedirler ki eğitim konusunda öncelik gençlerimizin eğitiminde olmalıdır. Bu parolamız ve hedefimiz olmak zorundadır. Bu bizlerin Moşe Rabenu gibi en başta gelen önceliğimiz olmalıdır. Günümüzün dejenere kültürü içinde yaşayan gençlerimizin korunmaya ve eğitilmeye ihtiyaçları vardır. Dr. Avraam J. Twerski bir konuşmasında bunun ancak ‘güvenli bir ev’ ortamında gerçekleşebileceğini bizlere öğretir. Bu ortamın sağlanması sadece evin Tora ilkelerine göre idare edilmesi değildir. Büyüklerimizin ve anne babaların asıl rolü burada devreye girmektedir. Bu rol kendilerini buna adamak yani ‘mesirut nefeş’ olarak tanımlanabilir. Bu olduğu takdirde önceliği yerine getirmek daha kolay olabilecektir. 

Günümüz gençlerinin Tora ile ilgili bir şeyler bilmemelerinin nedenini bir önceki nesilden ziyade iki önceki nesilde aramak gereklidir. Sözde modern çağa uyum sağlamalarını kolaylaştırmak için gerekli bilgileri vermek istemeyen iki önceki nesil sadece kulak dolgunluğu olan bir neslin ortaya çıkmasını sağlamıştır.  Ondan sonra gelenlerin bu avantajları da olmamıştır çünkü kulaklarına fısıldayacak bir nesil ortada yoktur. Sonuçta günümüzde yaşayan nesil gibi bu konuda yetersiz ve zayıf bir neslin ortaya çıkması kaçınılmazın gerçekleşmesidir.

Daha fazla geç kalmadan kollarımızı alabildiğince geniş açmak ve onları kucaklamak, onlara gelecekleri için bir şeyler öğretmek zorundayız. Üç beş duanın okunduğu Tefilin’in bile nasıl takıldığının bilinmediği Bar Mitsva törenleri gençlerimizin hayata ve toplumsal sorumluluğu almaya hazır olduklarını göstermez. Bu ortamda kollarımız en açık şekli ile onlara daha fazla şeyler katmak için her zaman onları bekliyoruz, beklemeye de devam edeceğiz. Yahudilik, umudun hiçbir zaman sönmediği bir yaşam tarzıdır. Binlerce yıllık zorlukları yaşayan ancak umut dolu şiirlerle ayakta kalmayı başaran bir toplumun çocukları olan bizler gelecek için çalışmaya ve üretmeye devam edeceğiz.