Yedi kişiye gönder

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
10 Aralık 2014 Çarşamba

Bir dönemler ‘mektup yazmak’ yegâne iletişim aracıydı. Yetişkinler çoğunlukla beyaz kâğıt ve zarf kullanırdı. Yabancı okullarda okuyan gençler ise İngiltere, Amerika v.s gibi ülkelerdeki yaşıtlarıyla ‘mektup arkadaşı’ (pen-friend) edinirler, renkli zarflar ve mektup kâğıtları kullanırlardı. Lise yıllarında zarflar ‘pembe’ renge dönüşünce yazıların içeriği sevgi ötesi bir anlam taşırdı.

***

‘Mektup’lu yıllara yetiştiğim için gerçekten çok mutluyum. Postacı kapıyı çalıp elinize bir zarf tutuşturduğunda, coşkuyla alırdınız onu. Zarfın üstündeki el yazısından kimden geldiğini anlar, yine de emin olmak için arkasını çevirirdiniz. Herkesin farklı bir zarf açma tarzı vardı. Kimi mektup açacağı ile kimi işaret parmağını zarfın arasına sıkıştırarak sabırsızlıkla bir an evvel açmaya çalışırdı. Zarfın üstündeki pullar da bazen pul koleksiyonu yapan evdeki çocuklara verilirdi. Zarf pulu içerecek şekilde kesilir, su dolu bir kâseye konur, biraz bekletilirdi. Zamkın erimesiyle pul kâğıttan ayrılır, mutfak fayansının üstünde kurumaya bırakılırdı. Bir mektupla kaç kişi mutlu olurdu…

Daha o dönemde başlayan sevimsiz bir ‘zincir’ olayı vardı. Adınıza gelmiş bir zarfı açtığınızda içeriğini hatırlamadığım metinler sıralanırdı. Yazının sonu ise klasikti. ‘Bu yazıyı hemen yedi ayrı kişiye gönderin; sakın çoğaltmayın. Göndermezseniz çok üzüleceksiniz.’

Biz de yaşın verdiği saflıkla haldır haldır yazardık.

***

Aile sahibi olduğum yıllarda da mektup serüveni bir süre devam etti. En büyük keyfim, herkes uyuduktan sonra kalemi, kâğıdı elime alıp, birikmiş mektupları yanıtlamaktı.

Artık kırtasiye çeşitleri de çoğalmıştı. Yurtdışına çıktığımızda da ‘havalı’ tebrik kartları alır, zamanı geldiğinde kullanırdık. Yazmak için sabahın ikisine, üçüne kadar oturduğumu hatırlarım. Sonra rahatlamış ama gözlerim kızarmış bir halde yatardım.

Sonuçta ‘90’lı yıllarda ülkemizin internetle tanışmasıyla mektup yazma devri kapandı. Her semte özgü olan postacılar da tarihe karıştı.

***

Geçenlerde internette gezinirken karşıma çıkan yazıyı görünce dayanamayıp okudum. Yazı şöyle son buluyordu; ‘Bu metni on iki arkadaşınıza yollayın, yoksa…’

Dön dolaş aynı yerdeyiz. Teknolojik yaşamda da  konu sıkıntısı çekiliyor galiba…